184 Dakika

Merhabalar,
Öncelikle kurguyu çok beğendiğimi söylemeliyim. Gezegen üstündeki insan varlığının son bulmasının, droidlerin bir isyanı değil de kendi hataları olması hoşuma gitti. Bana farklı geldi açıkçası. Ayrıca, diğer arkadaşların da bahsettiği gibi profesörün kendini ölümsüz biyonik bedene aktarmış olmasını beklerken gelen ters köşe beni çok mutlu etti.

Aslında öykünün genelinde, tam bir klişeye yaklaşıyormuş gibi hissederken, ters köşeye uğrayıp farklı bir şeyler görebilmenin mutluluğunu hissettim.

Olayı Lee’nin tarafından anlatırken, bir anda Pyro’nun tarafından anlatmaya başladığınızda bunu çok güzel yansıtmışsınız. O kısımda hiç bir kopukluk ya da anlaşılmayı güç kılan bir şeye rastlamadım. Ve bana bu biraz usta işi gibi geldi. Öyle ki; örnek vermek gerekirse Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam kitabında ilk sayfalarda ne zaman kadının gözünden anlatıyor ne zaman adamın gözünden hiç anlayamamıştım. Siz bu geçişi çok güzel başarmışsınız.

Sadece bir iki şeyden bahsetmek istiyorum:
Lee’nin duygularını biraz daha görmek isterdim. Mesela en azından ilk cesedi bulduğunda.

Bu şekilde birkaç konuşma cümlesi var ve hepsinin sonunda bir “dedi.” bekledim açıkçası. Ama belki de bu doğru bir yazım şeklidir ve benim bilgisizliğim olabilir.

Genele dönmek gerekirse, gayet beğendiğim ve sıkılmadan, zorlanmadan okuduğum bir öykü oldu.
Bir başka seçkide öykünüzü okumak dileğimle, kaleminize sağlık :smiling_face: