45 Saniye

Yabancı olana duyulan korkuyu ve bunu bir mantığa oturtma çabasını çok iyi vermişsiniz. Uçan daire teması tam oturmuş bence. Elinize sağlık.

1 Beğeni

Teşekkür ederim @Batty yorumun mutlu etti:)

Eline kalemine sağlık @nyphe

17 Ağustos depremini yaşayanlardan biriyim. Öykünde de dile getirdiğin gibi, o günden sonra bir çok hayatta hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Senin öykülerin hayata dair, sade ve yalın. Konu zor olsa da, benim için bir dinginlik, melankoli barındırıyor ne zaman okusam. Cümlelerin duygu yüklü. İnsan şöyle durup bir düşünüyor.

Öykülerinin tümüne baktığımda, bu öykünden çok daha iyilerini okuduğumu söylemem lazım. Belki konunun hassas olmasından, kalemin çok rahat davranamadı, belki de başka bir nedenle. Sen kelimelerini ve cümlelerini iyi hazırlayan birisin, ama ben bu öyküde bir kaç teknik sorun gördüm. Eğer izin verirsen paylaşacağım.

“Henüz gece bile çökmeden” ile başlayan paragrafa kadar öyküye girişte bir kopukluk hissettim. Sonra o bölümden öncesini atıp tekrar okudum, hiç fena olmadı, bence öykünde bir kayıp yaşamadım. Sadece bir öneri belki sen de tekrar bakmak istersin.

Bazı ifadelerde sorun var gibi;

Çoğu pijamalı, terlikli, elleri yüzleri gözleri dehşetten büzüşmüş bir kamyonet insana kapılarını açmak bir yana onları doyurmak bile meseleydi.

Burada ya minnet duyuyorum çünkü “…bir kamyonet insanı bırakın doyurmayı kapılarını açmak bile bir mesele”

ya da minnet duyuyorum çünkü “…bir kamyonet insana bir yandan kapılarını açmak bir yandan da doyurmak meseleydi”

Yani, “o kadar insanı doyurmayı bırak içeri almak yeterince fedakarlık isteyen bir şey” anlamı çıkmalı. Yanılıyor muyum?

İkinci ve dördüncü paragrafta “ne yapacaklarını bilemez halde” ve “ne yapmasını bilmez halde” anlatımı zayıflatmış.( “Ne yapmasını bilmez halde” gözünden kaçmış diye düşünüyorum.)

Bardaklar yettiğince, önce büyükler olmak üzere birer bardak da çay içildi.

Burada neden önce büyükleri işaret ettiğini merak ettim? :slight_smile:

Ama öykün o "henüz gece bile çökmeden"den sonra düzeliyor, ufak tefek dalgınlığa gelmiş bazı hatalar dışında, çok yoluna girmiş.

Son bir yorum, yukarıda yazdığın bir şeye. Bence temayla etkileşimin gayet yerinde, ve öyküleri de temaya giydirebilmek ayrı bir beceri istiyor. Sen de bunu gayet iyi kotarıyorsun.

Kalemine ve yüreğine sağlık

Sevgiler

Teşekkür ederim @Muge_Kocak, okuyup yorumladığın için. Eleştirilerinde haklısın. Öykülerimde özellikle kendi başımdan geçen konular varsa onda bariz bir farklılık oluyor. Çok daha uzun sürede ve zorlanarak yazıyorum. Buna rağmen ortaya çıkan işte gözden kaçan teknik sorunlar, yavanlık bazen de acemilik duygusu beliriyor. Bahsettiğin noktalar doğrultusunda tekrar elden geçirip dosyama bu şekilde kaydedeceğim. Varol vakit ayırdığın için:)

1 Beğeni

Büyükler konusu da şu: Burası biz dahil Kafkas kökenli insanların yaşadığı bir bölge. Yiyecek ve içecek ikramları genelde büyüklerden küçüklere doğru hiyerarşik bir düzenle yapılıyor. Gereksiz bir ayrıntı olmuş sahiden:)) Sanki herkeste öyle gibi gibi geldiyse:)))

1 Beğeni

Merhabalar;

Ben fazla ayrıntıya girmeden genel bir değerlendirme yapacağım. Öykünüzü sevdim, yormayan anlatımınızı da. Temaya şöyle bir dokunup geçmişsiniz, tıpkı benim gibi :slightly_smiling_face: Zaten bunun cevabını yukarıda vermişsiniz.

Deprem son zamanlarda dolaylı ya da dolaysız olarak yine gündemimizde. Allah korusun diyorum.

Elinize yüreğinize sağlık, görüşmek üzere…

1 Beğeni

Teşekkür ederim @ebuka yorumunuz için. Ben henüz fırsat bulamadım dokunup geçtiğiniz öykünüze dokunmaya:) İlk fırsatta diyorum. Sevgiler, selamlar

1 Beğeni

Selam @nyphe,

Bu çok kuvvetli bir öykü olmuş, öncelikle elinize yüreğinize sağlık. Bilmiyorum, sanıyorum o depremi yaşadınız; yani kurgudan çok gerçekti okuduklarım. Şöyle söyleyeyim, birkaç ay önce birer hafta arayla iki üç kere deprem oldu Ankara’da çok hafif depremler. O haftaları takriben ben her gece yatağımın sallandığını hissettim. Yani demem o ki bu işin travma sonrası stres bozukluğunu tahmin edemiyorum. Öyküyü okurken bunu hissettim, o yüzden başarılı buldum. Sonu da manidar olmuş diyeyim. :+1: Kaleminize sağlık. Görüşmek üzere.

Ek: Ya bir de bir şey eklemek istiyorum; bu sigara çalıp içme olayı sanki bir öykünüzde daha vardı. Çok sevdim bu motifi, belirtmek istedim. :pray:

1 Beğeni

Teşekkür ederim. Evet maalesef 99 da Yalova’daydık. Öyküde karakterler kurgu olsa da pek çok şey gerçek. Aslına bakarsanız önceki yorumumda da söylediğim gibi birebir yaşanan olayları aktarmakta zorlanıyorum. İşin içine öznellik girince öykünün hakimiyeti azalıyor. Ama yine de deprem çerçevesinde olsa da bir meselesi aktarmaya çalıştım. Umarım başarabilmişimdir. Felaketler üzerimizden uzak olsun biz de gülümsemeli şeyler yazalım dilerim. Okuyan gözleriniz dert görmesin, eksik olmayın…

1 Beğeni

Merhaba Hande Hanım,

Seçkide ki ilk öyküyü okudum. Diğer arkadaşların da öykülerini okumaya çalışacağım fırsat buldukca. İtiraf etmeliyim ki öyküye başlayınca çok şaşırdım. Bir birinden habersiz ikiz gibi doğmuş iki öykü olmuş. Çok uzun zamandır kafamda duran bir konuydu deprem. Seçki konusuyla yazmaya karar verdim. Tetikleyici oldu benim için burası.
Öykülerdeki donelere bakınca çok tuhaf bir yakınlık var dediğiniz gibi. Yani uçan dairelerin depremle temalandirilması benim açımdan çok supriz olmamış.

O dönem için halk arasında dile getirilen bir çok alt başlığı öykünüzde buldum ki bende kaleme alırken bunları atlayamadım. Gerçek anıların / acıların ortak dili olmuş.

1-havanin normalden sıcak olması
2-gokyuzunun yakınlığı ve görüntüsü. Çok temiz ve ışıl ışıl milyonlarca yıldıza tanıklık edişi insanlarin
3-uzay ve uzaylı hikayeleri,
4-amerikanin harp silahını deneyerek sismik bir deney yaptigi
5-zeminin normalden çok sıcak olmasi
6- insanların hiç bir rota cizmeden ve öncesinde hiç bir plan yapmadan aynı yöne toplanması ve gitmesi
7-deprem nedenleri arasında gunahkarlarin gösterilmesi
8-deprem gerçeğiyle ilkkez karsilasilmasi yada ilkkez anlamlandirilmasi
9-artcilarin her birinin ayrı bir deprem gibi güçlü vurması ki dediğiniz gibi her artcida zemin sanki insanları yutacak gibiydi
10-gokyuzunun denize yakın bölgelerinin kırmızı bir aydınlığa sahip olması diğer yerlerin gündüz gibi aydınlık olması
11. Hayatta kalanlar için Hiç bitmeyen 45 saniye.

Öykünüz kurgu olarak çok iyi dediğiniz gibi yalın sade bir anlatım karmaşık bir örgü yok.öykuden koptuğu ayrıldığım bir an olmadı akıcı bir anlatım. Hissediyor insan o anları yeniden. Karakterler çok uzak değil. Yabancilastirmiyor.

Elinize sağlık. Nice öykülerini okumak ümidiyle.

1 Beğeni

Merhaba.
17 Ağustos 1999’da İstanbul’daydım ve 9 yaşındaydım. Elbette sizler gibi etkilenmemiştik depremden ama o zamanlar yaşanılan hiçbir şeyi unutamıyorum. Birbirini hiç tanımayan komşuların yardımlaşmasını, hiç sevilmeyenle bir anda dost olunuşunu.

"Birkaç gün önce birbirlerine kuru bir selamdan fazlasını vermeyen, kapıları çaldığında kanepedeki battaniyeyi çabucak toplayıp üstünü başını düzelten Deniz Apartmanı sakinleri ise şimdi insanın en mahrem, en kuytu sokağı olan uykuya birlikte geçmek üzereydi."
Bu cümle sanki bir öyküye bedeldi. Tüm öykünün mesajını bu cümleye yükleyebiliriz. Anlatımınız çok içten ve derindi. Ayrıca benzetmeleriniz, metaforlarınız özenle seçilmiş ve okuması çok keyifliydi. “Çıtırtısı kendinden daha dikenli kirpiler” anlatımını 17 Ağustos zamanını ormanda minibüsün içinde yatan biri olarak derinden hissettim. Lakin sadece yaşayana değil, yaşamayana da çok şey geçirebilecek bir başarısı var öykünüzün. Bam teline dokunuyor. Uçan daire temasına ise uzak kaldığınız söylenmiş bazı yorumlarda. Bence öyle değil. 17 Ağustos’ta duyduğum kadar uzaylı hikayesini başka hiçbir zaman duymamıştım. Yani evet belki öykünün sadece sonunda geçiyor ama çok çarpıcı şekilde geçiyor. Ben genelde biçimsel olarak yorum yapmayı pek sevmiyorum. Elbette gözüme çok çarpan imla hatası ya da edebi hata olarak gördüğüm şeyler olunca söylüyorum lakin belki de bu konuda kendimi çok yetkin görmüyorum, ondandır. Duygu ve ustalıkla kurulmuş cümleler benim için daha önemli. Sizde bunların ikisi de var. Kaleminiz daim olsun. İnşaallah deprem hepimizden uzak olur artık. Görüşmek üzere!

1 Beğeni

Teşekkür ederim okuyup yorumladığın için @Emrah. Umarım bundan sonra böyle felaketler yaşamayız, güleryüzlü öyküler yazarız. Diyeceğim ama yaşadığımız coğrafya öyle bir yer ki, sağımız solumuz önümüz arkamız sorun! Neyse ki en iyi bildiğimiz şey umut.

@merveriii teşekkür ederim. Gülümseten yorumların için, zaman ayırıp okuduğun için. Sevgiyle kucaklıyorum, yeni öykülerle görüşmek üzere…

1 Beğeni

Seyhan Livaneli Öykü yarışmasında gösterdiğin başarıdan dolayı seni buradan da tebrik etmek istedim @nyphe .Seçki’de bir çok değerli kalemi tanıma fırsatım oldu, oluyor ve başarılarını okudukça da aynı platformu paylaşmak beni sevindiriyor. Seçki’ye de teşekkürler.

Öykünün Masa dergisinde yayınlanacağını okudum. Tez gidile, alına :slight_smile:

Öykülerle kalman dileğiyle
Sevgiler

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim @Muge_Kocak ne kadar incesin. Bunu kutlaman ve güzel dileklerin beni çok mutlu etti.

Evet benim için de sevindirici bir havadis oldu bu. Hatta aslına bakarsan burada, aynı gemide olduğum yol arkadaşlarımla da sevincimi paylaşmak istedim ama nereye nasıl yazacağımı bilemedim. :see_no_evil:

Hep birlikte güzel bir yolculuğumuz olsun. Yaşasın edebiyat:))

2 Beğeni

Selam @nyphe,

Tebrik ederim, başarınız daim olsun…

1 Beğeni

Teşekür ederim:) @ebuka

1 Beğeni

Merhaba.

Murphy Kanunları’na göre bir şey ters gidecekse ters gidecektir. Boşuna çırpınmaya gerek yoktur. Bizdeki “Her şey olacağına varır.” klişesi gibi. Öykünüzü çok önceden okuma niyetindeyken bir türlü fırsat bulamadım ya da buldurulamadım. Ta ki Elazığ depreminde anne ve babamın hayatlarının kaygısına düşene dek. Depremde şanslı olan tarafta olsalar da bu şansa sevinmek acı kayıpları düşündükçe utanç verici bir his bıraktı bende. Hepimize geçmiş olsun…

Samimi bir anlatımla, yaşadıklarınızı içtenlikle aktarmışsınız.

  • Üstünüze göğü çekmek şiirsel,
  • Nevin ve Jale Hanım’ın kenetlenmeleri dayanışsal,
  • Depremin yeraltı canavarına benzetilmesi zekice,
  • Politikacılara yerleştirilen taş gediğine oturtulmuşça.

Daha kaç kayıp gerekir vicdansız yüreklerin vicdana gelmesi için bilmiyorum. Haykırsam kaç şiddetinde sallarım sabitlenmiş beyinleri bunu da bilmiyorum.

Yüreğinize sağlık. Görüşmek dileğiyle. Yaşadım ve beğendim öykünüzü.

1 Beğeni

Teşekkür ederim @Arokan . Okuduğunuz ve yorumladığınız için. Size, ailenize ve dahi ciğeri yanan, kalbi korku ve acıyla atan hepimize geçmiş olsun. Ateş düştüğü yeri yakar diye bir deyimimiz var bizim. Bencilliğin lügate girmiş hali. Oysa kardeş isek ateş değil kor bile olsa her birimizin canına değmeli.

İnsan canının pahasının olması gerektiği yere geldiğini görmek ve güzelliklerle görüşmek dileğiyle…

1 Beğeni

Ben teşekkür ederim güzel dilekleriniz için.

İyi haftalar diliyorum.

Görüşmek üzere…

1 Beğeni