Aslında burada durum şu: bizim dilimizde S ile başlayan o küfür kelimesi, ne yazık ki erkeklere mal olmuş bir uzuvla ilgili bu nedenle de mecburen bir kimliğe bürünüyor.
Ama ben çok net biliyorum ki bunun ingilizce karşılığı olan F ile başlayan kelime, hem erkekler hem de kadınlar aracılığıyla aynı amaçla kullanılıyor. yani daha nasıl kapalı anlatabilirim bilemedim
Öykünüzü eğer olurda tekrar düzenlemeye karar verirseniz, şu major depresyonlu bölümü bir tık açın derim. Ve eğer duvarda asılı bir silah varsa okuyucu bunun patlamasını bekliyor: bu nedenle şeker ölçüm cihazının acaba bir rol olacak mı diye merak etmiştim. Eğer yoksa, bence o detayı atın
Bence gayet açık olmuş, herkes anlamıştır ne demek istediğinizi Bu mevzuya eğilmek farz oldu galiba, belki de bu ulvi görevi (Cinsiyetsiz küfür dağarcığı oluşturmayı) beraberce yerine getirmeliyiz.
Benim fikirlerime göre öykünüzde sert geçişler vardı, ama rahatsız edici değildi. Kopukluktan ziyade merakı artırmaya itiyor gibiydi. Diğer yorumlarda yapılan final sahnesi kısmına katılıyorum o yüzden uzun uzun yazmamın bir gereği olmadığını düşünüyorum. Psikolojik bir hastalık kullandığınız için şeker ölçme aleti yerine bir psikoloğun ya da psikiyatristin odasında bulunabilecek bir öge kullan say isiniz daha iyi olurmuş sanki. Emeğinize sağlık eğlenerek okuduğum bir öykü oldu
Dağ eteklerinde güvercinlere yer olmaması nedense tüm öyküde en çok içimi burkan detay oldu. Öykünün ismi bu nedenle bence çok vurucu olmuş. Tüm bölümler oldukça yaratıcı, eğlenceli ancak bir bütün olarak değerlendirdiğimde biraz kısa kalmışlık ve geçişlerde sertlikler var gibi hissettim. Bu arada losyoncuya mühür vurulmuş, bir sonraki temanız da hazır gibi şimdiden.
Emeğinize sağlık, kadınlara da bol küfürlü günlere!
Merhabalar;
Öncelikle konunun özgünlüğü bakımından sizi tebrik ederim. Elinize emeğinize sağlık. Keşke küfürler başta olmak üzere her alanda hakim olan cinsiyetçiliği yıkabilsek. Öykünüzü akıcı, kelime seçimlerinizi özenli buldum. Dilekleri gerçekleştirme fabrikası fikri güzeldi. Sonucunda beklenmedik kazalara sebep veren dilekler de öyleydi. Keyifle okudum. Bir sonraki yazınızı dört gözle bekliyor olacağım.
Çok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için. Öyküyü beğenmeniz beni mutlu etti. Güzel temennileriniz de cabası. Sanırsam bu seçki de sizin de bir öykünüz var. En kısa zamanda okuyup yorumlayacağım.
Burada tarzını, kelime seçimlerini, yaratıcılığını beğendiğim birkaç kişi var ki her yeni seçkide okumaya önce onlardan başlıyorum. Siz de onlardan birisiniz. Yine çok keyifle okudum öykünüzü.
İç içe geçmiş mini öyküleri birbirine bağlarken italik ve normal yazı karakterleri arasındaki geçişleriniz bence okuyucunun takibi açısından güzel bir detay olmuş. Keşke daha uzun olsaydı dedim öykünüz sonlanırken.
Emeğinize sağlık. Bir sonraki seçki için neler hazırlayacağınızın merakı içindeyim.
Sevgiler
Öykülerinizi okuduktan sonra çevremdekilere de tavsiye ederim genelde. Bu kez bir kısmını sesli okudum ki işitip onlar da keyif alsın. Hüzün dolu öyküler arasında sizinki ilaç gibi geldi. Zekice kurguluyorsunuz öykülerinizi. Üsluba dair bir şey söylemeye zaten gerek yok.
Dünya Öykü Günü’nüz kutlu olsun.
Öykünün ismi beni benden aldı @ebuka . Öykü zaten başlı başına bir “alamat” babaannemin dediği gibi. Özellikle ilk bölümü okurken acaba yazar aynı zamanda hekimlik de yapıyor, beyin okuma çalışmaları da mı yapıyor gizliden dedim:) Küfür mevzu derya deniz hakikaten. Hem sosyolojik hem dil hem mizah hem de ötekileştirme alanlarında sağolsun başı çekiyor. Eril olmayan küfür sözlüğü yazmak, oldum olası hayalimdir. Ama ne yalan söyleyeyim alışkanlık mı kodlanmışlık mı bilmem faksa belgegeçer demek gibi oluyor. Analar bacılar karışmasın mevzuya yeter. Ecdad, eşya, yer ve bilimum organ olabilir evet ben de en çok dalak severim:)) Ayrıca eylem olarak görmemek lazım küfrün öznesini. Daha genel daha metaforik bir kavram olarak bakılmalı:P Çünkü nice kadın küfür esnasında erkekten daha güzel yapıyor o işi:)) Konu açılmışken, “Küfüre son” kampanyalarına şiddetle karşıyım. Özellikle yaratıcı ve yerinde küfürlerin zenginlik ve mizah olduğunu düşünüyorum. Her zaman her yerde değil elbette. Ben mesela geçen gün, kurutma bölmesine girmeyen paspas sapına öyle bir sövdüm ki 17 yaşındaki oğlum yarım saat kadar katıldı gülmekten. Yani paspasa da sövmeyiniz, çocuklarınız duymasın…
Konu dağıldı. Öyküye gelince, diğer yorum yapanlar gibi ben de öykünün bölümlenmesi gerektiğini düşündüm. Ayrı ayrı iki öykü çok daha lezzetli ve bütün olabilirdi. Okur geçişte biraz zorlanıyor açıkçası. Temanın da biraz zorlama göründüğünü söylesem ayıp etmiş olur muyum bilmiyorumama dinime küfreden müslüman olsa desem:)) Ha bu arada TV konusunda da diğer arkadaşlara katılıyorum. Metin gibi durmuyor aktarılan.
Katılıyorum size dalak güzeldir. Beyin de fena değildir. Zaman zaman küfretmek de oldukça eğlencelidir.
Evet, öyküye almış olduğum eleştirilerin geneline baktığımda özellikle geçişler hususunda yaşanan zorluklar dikkati çekiyor. Temasal hususa gelince hiç de ayıp etmiş olmazsınız, çünkü hakikaten öyle oldu. Açıkçası direkt tema odaklı öyküler yazamıyorum. Bunun yerine kafamdakini yazıp temaya da şöyle bir el sallıyorum.
Çok teşekkür ederim bu sohbet tadındaki yorumunuzdan ötürü. Görüşmek üzere bol selamlar…
Merhabalar,
Öykünüz gayet güzeldi bence. Dilekleri gerçekleştirme fabrikası olayına bayıldım. Sadece küfürlü kısımlar ile birlikte dilekleri gerçekleştirme fabrikası olayları bazı yerlerde iç içe geçmiş gibi geldi bana. Yani tam birinden biri patlayacakken yarım kalmış gibi hissettirdi. Özellikle yukarıdaki yorumlarda da olduğu gibi 'cinsiyetsiz küfür’lerden bir tanesini duymak isterdim. Esen kalın, emeğinize sağlık.
Ebuzer merhaba,
Kıymetli görüş ve paylaşımların için çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. Değerliydi yazdıkların…
Öykünü okudum birseyler not aldım sonra yorumlari okudum sırayla bazı konular ortak hissettirmis.
Öncelikle öykünün kitap kısmına gelene kadar yazılan kısmı tam bir sosyolojik inceleme. Bizim öz yasantiminizin ortak noktasını yatirmissin masaya. Gördüğüm iki uzman bilirkisinin söylemleri çok tespitkar. Ve neredeyse o bölümde çatışma yok hatta her ikisi de bir birbirini desteklemiş bir çok yerde. Biz alışkınız kahgali gürültülü patirtili açık oturumlarda. Bu sebepten eksik kaldım deyip bir latifede bulunmak istedim. Neyse dozu bence çok iyi. Kitap olgusu bence çok iyi. TV olarak isleseydin çok etkiler miydi beni bilmem ama kitapla tamamlaman bence çok iyi bir buluş oldu.
Oyku sonradan başlığı taşıyan bir dokuya ermiş. Orada biraz ayrıldım yoldan. Yani tam ne oldu anlayamadım. Ama orada çok iyi iki şey var diğer okuyanların gözlerinden kacmamis. Dilekleri gerceklestirme fabrikası. Ve dağın eteklerinde artık güvercin olmaması. Bu arada mühür içinde bana biraz mum oldu losyon üretimin. Ama tabi aklıma gelen bir kaç temayı not aldım ama yazabilir miyim bilmiyorum. Vakit çok dar.
Gelelim finale
“Hasta mı? Ben hasta değilim ki! Burası da hastane değil, benim iş yerim. Ve siz doktor değil arkadaşımsınız.” Kadın gözlerini kapatıp başını yukarı kaldırdı, yüzünü pencereden sızan gün ışığına çevirdi, gülümsüyordu.“Hem oğlum yaşıyor benim. Kocam da terk etmedi beni. Tüm sevdiklerim yanımda, her gün ofisime ziyarete geliyorlar ellerinde türlü hediyelerle. İyi kazanıyorum çok şükür, halim vaktim yerinde. Yaşamak çok güzel, hayat pek adil. İnsanlar o kadar iyi ki!” Kadın sustu.
Bence burada yalan var… Kadının kendisiyle yuzlestigi yalanı… Benim iliklerime öylesine derin bir yalnızlık işlediki anlatamam. Besbelli yalan söylüyor karakterin… Belki de gerçek bu… Pramidin neresi burası kendide farkında değil… Çünkü gerçek orada değil. Ve kaçıp gelmiş bu leş gibi yalnızlıktan. Ve inkar ediyor… Bastırıyor dışa vuran yakalanacak acılarını…
Teşekkürler güzel oyun için… Nice öyküler insallah
Kendi bitimsiz işlerimden dolayı hikayenizi okumaya ve yorumlamaya anca vakit bulabildim. Yukarıda yazılan yorumlara hiç bakmadan, izninizle yorumlarımı yazayım. İlk olarak kurgu istifinizi bu sefer hiç beğenmedim, açıkçası güttüğünüz amacı anlamakta aciz kaldım. İlk bölüm tv anlatımı gibi ve tamamen hikayenin dışındaki bir parça olarak duruyor, sanki sehpanın üzerinde duruyormuş da, hikayeyi yola vurmadan üzerini onunla kaplamışsınız gibi. İkinci bölüm kendi içinde tutarlı gibi dursa da, burada da daha önceki hikayelerinizde şahlanıp duran yaratıcı gücünüze el sürmediğinizi görüyorum. İkinci bölümdeki hikaye içre küçük bölüm aslında en sevdiğim pasaj oldu. Bizi soğuk atmosferden temanın kalbine doğru güzel bir yolcuğa çıkarsanız hiç fena olmazdı .
Hayal kırıklıklarını bir kenara bırakırsak, kadın karakter özgünlüğünü beğendiğimi belirtmeliyim. Hikayenin finali için de bir tür buruk hissiyat eklemeden yapamayacağım.
Önümüzdeki ay sizden güçlü bir tematik temas bekleme hakkımı saklı tutuyorum. Esen kalınız.
Teşekkür ederim, bu net ve açık eleştirilerinizden ötürü. Forumun güzel bir yanı da bu. Yazdıklarınızı birçok göz tarafından değerlendiriliyor ve yazdığınız metne tekrar tekrar bakmanızı sağlıyor.
Eleştirilerinizi göz önünde bulunduracağımdan emin olabilirsiniz. Görüşmek üzere çok selamlar…