Bahtsız Bir Suçlu

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Bahtsız Bir Suçlu – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Hazır değilseniz,“ diye söze girdi Komiser ama genç kız lafını böldü. “Hazırım.” Komiser Sedat başını masaya eğip elindeki kâğıda baktı. “İsminiz Ceren Gümüşdoğrayan.” “Evet.” “Bu akşamüstü saldırıya uğrayan Cemre Gümüşdoğrayan’ın kardeşisiniz.” “Evet,” dedi Ceren tekrar. Sedat önündeki tutanağa bir şeyler çiziktirdi. “Lütfen olayı baştan anlatın.” “Odamdaydım, ablam da mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. Emin değilim; ya… (DEVAMI…)

4 Beğeni

Özenli, akıcı ve okuyanı merak ettiren bir hikaye. Lakin öyle bir yerde kaldı ki acaba devamı gelecek mi diye de merak ediyorum şimdi. Eğer devamı gelmeyecekse okurken hevesim kursağımda kaldı diyebilirim. Temaya yaklaşım ise sanki “Sağır sultan” durumundan çok sadece sağırlıkla ilgili gibi geldi. Elbette temanın kullanımında herkes özgür. Bu sadece benim görüşüm. :grinning: Görüşmek üzere.

2 Beğeni

Çok teşekkür ederim yorumunuz için :slight_smile:

Tema beni çok zorladı açıkçası. Ben başkarakteri, Mısır’daki malum sağır sultanın şehre inmiş, aramıza karışmış hali gibi düşündüm :sweat_smile: Ama evet, bilmeyen biri bu temanın “sağır sultan” olduğunu anlayamaz. Siz dahil başka arkadaşlar temanın hakkını çok daha iyi vermişsiniz. Benim kafa bu ara sadece polisiyeye çalıştığı için sultanlık kısmına çok fazla giremedim :woman_shrugging:

2 Beğeni

:grinning::grinning: Bence çok iyi bir polisiye yazarısınız. Bu öyküyü de belki uzatmayı düşünebilirsiniz. Umarım daha çok okuruz sizi ve en güzel yerlerde görürüz.

2 Beğeni

Ah, çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum :slight_smile:

Seçki potansiyel nice başarılı yazar adayıyla dolu. Umarım hepsini bir gün forumun Haberler bölümünde görürüz :slight_smile:

Ben öykünün tam yerinde bittiğini düşündüm ama bir arkadaşım daha kısa geldiğini söyledi, öyleyse kafamdaki çarkları döndürmeye başlıyorum.

2 Beğeni

Merhabalar, öykünüzü okudum. Bence yeterli uzunlukta, akıcı bir polisiye öykü olmuş. Üzerinde uğraşılmış bir öykü olduğu gerek yazımından gerekse temposundan belli. Elinize sağlık.

Takıldığım birkaç nokta var, bunları öykünün gerçekçiliğini artırabileceğini düşündüğüm için paylaşmak istiyorum. Ceren ile Komiser Sedat’ın görüşmesi iyi yazılmış, ancak işler pek yazıldığı gibi ilerlemiyor. Karakollardaki ifade alma işlemi genellikle bir hengamenin içinde çok daha seri olarak yapılıyor. Genelde komiser dışında bir personel de ifade alma sırasında ortamda bulunur. Hatta yazıya geçirme işlemini o gerçekleştirir. Bunları, öykünün gerçekçiliğini biraz daha artırma noktasında kullanabilirsin.

Buna ek olarak;

Bu cümle ile başlayan paragrafın gerekli olduğunu düşünmüyorum. Hakan’ın itirafı ile vurucu bir son elde ediyorsunuz. Güney’in söz alması esasında gereksiz. Klasik polisiyelerde rastladığımız ‘‘Dedektif son bir kez, bütün ipuçlarının üzerinden geçerek olayı, okur için aydınlatır.’’ durumuna bu öyküde ihtiyacımız yok. Çözüm, öykünün ortasında kendisini gösteriyor. Bu nedenle Güney’in cümleleri sonda yarattığınız etkiyi azaltıyor. Paragraf, başlığı açıklama görevi görüyormuş gibi görünüyor ancak öykü, zaten bu işlevi görüyor.

Sonuç olarak karşımızda iyi yazılmış, üzerinde özenle çalışılmış bir öykü var. Tebrik ederim.

1 Beğeni

İşte bu bilgiler benim için çok değerli. Ben elimden geldiği kadar adli bilimler ve polislik mevzularını öğrenmeye çalışıyorum, edebi eleştirilerin yanı sıra bu konularda bilmediğim noktaları bilenlerin öğretmesi için de öykülerimi paylaşıyorum. Bunları aklıma not ettim, teşekkür ederim.

Son paragraf konusunda haklısınız. Temadan uzaklaşma korkusuyla yazdım orayı, yani tema kaygısı olmasaydı yazmayı düşünmezdim.

Çok teşekkür ederim yorumunuz için.

1 Beğeni

Merhabalar @pcd
Geçen ay, ilk defa birinden yorum istedim, sende kırmayıp yorumladın. Bu yüzden ismini görüp hızla geldim.
Türkiye’de iyi kadın polisiyeci olmadığı varsayılıyor esasen. Ben iyi bir polisiye okuyucusu ve izleyicisiyim. Bir gün kitaplarım basılırsa, türleri kesinlikle bu olacak. İyi kadın polisiyeciler var ama Seçki’deler şimdilik. Sende bunlardan birisin bence. Gizem kavramı dozundaydı; ancak final şaşırtmadı. Belki bu anlamda daha farklı şeyler ekleyebilirsin. Donanımında mevcut olduğuna eminim.
Bir de bildiğim kadarı ile, komiser tek başına olduğunda büyük harfle başlamıyor, ama yanına isim aldığında, Komiser Sedat gibi büyük harfle başlıyor. Sen bu detayları önemsediğin için belirtmek istedim.

Sevgiyle💕

1 Beğeni

Sevgili @gayekcelik, yorumun için çok teşekkür ederim.

Temaya uydurmaya çalıştığım için çok gizemli ya da sürpriz finalli bir öykü yazamadım. Uzun uğraşlar sonucu bir konu bulunca sarıldım ona ve ne çıkarsa bahtıma diye düşündüm :sweat_smile:

Komiserin tek olduğunda küçük yazılmasına ben de çok dikkat etmeye çalışıyorum ama yine kaçmış gözümden :sweat_smile: Muhtemelen “Komiser Sedat” yazdığım yerlerde sonradan Sedat’ları silince unutmuşum düzeltmeyi.

Polisiye hakkında söylediklerin beni çok mutlu etti :slight_smile: Kendimi bu alanda geliştirmeye çok gayret ediyorum. Dilerim bir gün o kötü önyargımı kırdırıp yerli bir polisiye yazarını bana okutursun :wink:

Gelecek öykülerde görüşmek üzere.

1 Beğeni

Kalemine sağlık Pelin. Güzel ve kısa iki sorgu sahnesi. İlginç bir durum.

Senin mükemmeliyetçi bir insan olduğunu seziyorum. Potansiyelinin daha yüksek olduğunu ve eleştiriyi sevdiğini bildiğimden kalemimi sakınmadan düşüncelerimi belirtmek istedim. Polisiye türünü çok sevdiğin aşikâr. İnsan tutkulu olduğu şey hakkında yazmalı. Ama polisiye ve fantastik türü bence kısa öyküden çok uzak türler. Yeterli verim alınamıyor. Bu nedenle yarım kalmış, tamamlanmamış hissi veriyor. Çok daha iyi metinler üreteceğine eminim.

Yanlış anlamazsan senden daha çok şey beklerdim. :sweat_smile: Diğer öykülerine göre çok zayıf kalmış bu. Polisiye okuru atiktir, dikkatlidir, detayları arayıp bulmak ister, kendini bulmacaya kaptırmak ister. Önceki okuduğum öykülerinde bunu görüyordum ama bu öyküde göremedim pek. Fazlasıyla kısa ve suniydi.

Aklıma takılan ilk soru bu zamana kadar duyamayan bir kızın akıcı bir şekilde konuşması ve karşısındaki hard boiled detective kıvamındaki komiserin kızın sağırlığına şaşırması oldu. Eğer bu kız sonradan bir işitme kaybı yaşadıysa belirtilmeliydi. Ama “İki haftadır duyabiliyor sadece,” yazılmış. Doğuştan sağır olan birinin konuşmasının akıcı ve düzgün olmasını bekleyemeyiz.

Şüphelinin kız arkadaşını dövüp arkasına bakmadan gitmesi, sağır olsa bile kardeşinin onu bir şekilde görebilecek olma durumunu göz ardı etmesi, suçlamalara karşı rahat olması hatta en çok sıkıntı yaşayacağı yerde kahkaha atması… bunlar bana yavan ve zorlama geldi. Ayrıca polisler arasındaki birkaç satırlık konuşma da gereğinden fazla resmi, sanki takip edemeyen okura olayı anlatmak istiyorlar gibiydi. Oysa her şey çok anlaşılırdı.

İçime sinmeyen bazı başka yerler:

Çok çeviri durmuş. “Cemre’yle ayrıldık,” daha doğal olabilir miydi?

Aynı durum. Yapay geliyor. “Ceren’in kulakları duymuyor/duymaz,” daha bizden.

Çok suni bir kalıp.

Tedirgin, ağlamaya müsait bir kızın “Aynen,” demesi bana saçma geldi. Sadece başıyla onaylasa daha doğal olabilir miydi?

Tabii bütün bunların hepsi benim kısa öykü ve kurgu kavramımdan etkilenmiş eleştiriler. Etkilenmek, duygusallaşmak, şaşırmak, bir şeyler öğrenmek istiyorum okur olarak. Her bir geri dönüşü kendi bilişsel süzgecinden geçireceğinden eminim. Umarım kırmadan yardımcı olabilmişimdir. Görüşmek üzere. :pray:

1 Beğeni

Eline kalemine sağlık Pelin.

Gerek yorumlarından, gerekse yazılarından dili çok özenle kullanmaya çalıştığın çok belli. Ben de öykünü kısa bulmadım. Oldukça hassas bir konuya değinmişsin. Konunun önemini göz önüne aldığımda, sanırım ben, karakterlerinin biraz daha keskin olmasını istedim.

Mesela Komiserin takındığı tavrın, olayın hassasiyetiyle orantılı olarak daha vurucu olabilirdi. Ya da Hakan karakteri daha tıynetsiz görünebilirdi. Özellikle sonunda belki bahtsızlığını ona verilecek cezayla pekiştirebilirdin. Böylece ironik yaklaşım daha güçlenmiş olurdu. Yani “Hakan o kadar bahtsızdı ki, onu -atıyorum- 5 yıl hapise ya da tuvalet temizlemeye ya da namus suçlularının olduğu bir koğuşa atan ve hayatı burnundan getiren, sağır kardeşinin o gün duymaya başlamasıydı” gibi bir vurgu iyi görünebilirdi.

Tekrar emeğine sağlık :slight_smile:

1 Beğeni

Bu detaylı ve kafa açıcı yorum için teşekkür ederim öncelikle.

Yanlış anlamak bir yana, çok mutlu oldum :slight_smile:

Öyküyü yazarken Ceren’in doğuştan sağır olmasının başıma iş açacağını tahmin ettiğimden o kısmı muallakta bıraktım. Bunu da şuna güvenerek yaptım: Ceren’in doğuştan sağır olmasının ya da yalnızca birkaç yıldır duyamıyor olmasının bu hikâye için bir önemi yok, çünkü kilit nokta Ceren’in Hakan’ın yüzünü hiç görmemiş ve sesini de duymamış olması. Benim öngöremediğim sıkıntıyı sen görmüşsün, teşekkür ederim :sweat_smile:

Bana tam tersi, tam da Türkiye’de olabilecek sıradan bir olay gibi geliyor. Ülkemiz astığı astık, kestiği kestik; karısını babasının evinde dahi öldürebilen, kimseyi takmayan zorbalarla dolu. Hakan Cemre’yi darp etmeye gelmeden önce içmiş bile olabilir, bu da fazladan bir güven verir kendisine.

Aynen kelimesini her türlü durumda aşırı derecede sık kullanıyorum, çevremde de kullanan çok kişi var. Bana normal geliyor, ama bu derece kritik bir şey başıma gelmediğinden o an kullanmayabilirdim. Bunu düşüneceğim.

Çeviri gibi durduğunu söylediğin kısımlarda haklısın. Hiç fark etmemişim.

Ben bir başkomiserin röportajında komiserlerin dizilerdeki gibi her hafta rakı masasında olmadıklarını, kendi aileleri ve hayatları olduğunu, neticede bunun da onların işi olduğunu söylediğini okumuştum, bu yüzden aşırı samimi diyaloglar yazmamaya özen gösteriyorum polisler arasında. Bu öyküde Güney Sedat’tan belki daha kıdemlidir ve bunu da ona hissettirmek istemiştir, bu yüzden bir tık resmiyet hissedilmiştir aralarında.

Aslında bu noktada çok az ayrılıyoruz. İnsanların aklına polisiye diyince direkt polisiye-gizem geliyor, halbuki içinde suç olan her şey polisiyedir :slight_smile: Erol Üyepazarcı en sevdiği polisiyenin Karamazov Kardeşler olduğunu söyler (Suç ve Ceza da olabilir :thinking: ) Ben de gizem seviyorum ama bazen yalnızca suçun kendisi başlıbaşına bir okuma sebebi oluyor.

Tabi ben bu öyküde bahsettiğim şeyin hakkını vermiş olduğumu iddia etmiyorum. Neticede tema için yazdığım bir hikayeydi. Aslında Seçki’ye yazmak konusunda en büyük çekincem de bu duruma düşmekti. Sanırım temaya uyuyor diye her aklıma geleni (ki gelene kadar epey zorlandım :sweat_smile: ) yazmaktan vazgeçmem gerek.

Çok güzel bir tartışma oldu, kendi adıma bir kez daha teşekkür ediyorum.

1 Beğeni

Merhaba Müge,

Dili özenli kullanmaya çalıştığımı hissettirebildiysem ne mutlu bana :slight_smile:

Bir arkadaşım “Ben de seni hastanelik etmek istemiyorum” diyerek kafa göz dalabilirdi demişti :sweat_smile: Hassas bir konu olduğu için sondaki konuşmasını biraz daha bu konu üzerine yazabilirdim sanırım.

Hakan’ı kötü göstermeye çalıştım ama yetmemiş olabilir. Daha uzun bir öykü olsaydı kişilerin karakterlerini de daha belirgin yazmaya çalışırdım sanırım.

Çok teşekkürler yorumun için :slight_smile:

1 Beğeni

Merhaba,

Baht hakkında kara komedi denilebilecek bir öykü olmuş. Verdiği toplumsal mesaj da takdire şayan.

Bununla birlikte belki bir noktada geri bildirim vermek faydalı olabilir; öyküde twist gibi bir şey yok, bir ok gibi yaydan çıkmış ve hedefe gitmiş. Baştan beri ne olacağı belliymiş ve o şekilde olmuş.

Burada bu iyi mi olmuş kötü mü olmuş? Tamamen amaçla ilgili sağır sultanı anlatmak istiyorsanız iyi olmuş. Polisiyeye ağırlık vermek istediyseniz belki biraz daha şaşırtabilirmişsiniz bizi.

Bir de şu var tabi, daha önce de yazıştım bunu, 5.000 kelimede karmaşık bir olayı ortaya çıkartmak gerçekten çok zor. Alan kesinlikle yetersiz. Dolayısıyla ben de bunu polisiyeden daha çok sağırlığa ve bahta gönderme yapan bir öykü olaak okudum.

Elinize sağlık.

1 Beğeni

Merhaba,

Aslında burada @ulu.kasvet için yazdıklarımı tekrar etmek istiyorum: Polisiyenin en güzel, en çok sevileni ve ilk akla geleni polisiye-gizem ama aslında her polisiye öyle olmak zorunda değil. Ama şahsen ben de onu çok seviyor ve normalde gizemi korumaya çalışıyorum.

Aslında hiç öyle düşünmemiştim ama dediğiniz gibi kara komediye biraz daha yakın olmuş.

Sherlock Holmes gibi olmayacaksa ben de polisiyenin kısa olmamasından yanayım. Gizemi korumak da aktarmak da güçleşiyor.

Çok teşekkür ederim yorumunuz için.

1 Beğeni

Merhabalar Pelin,

Akıcı anlatıma ve diyaloglara sahip başarılı bir polise öyküsü olmuş. Belki bir tık daha detaylı olabilirdi. Hatta daha uzun olsa bile olurmuş bence. Ama tabi, kelime sınırı var.

Bu arada suçlu sanki kolayca kabul etti suçunu. Bu kadar çabuk olmasını beklemezdim. Polisin de daha sert çıkmasını, zorlamasını görmek isterdim. Hatta keşke polis de suçluyu dövse diye bir içimden geçirmedim desem yalan olur şimdi. Okuyucu olarak düşüncelerim bunlar.

Kalemine ve düş gücüne sağlık.:slight_smile:

2 Beğeni

Merhaba @Kitsune

Son tarih yaklaşınca biraz acele ettim sanırım, şimdi bakıyorum da biraz daha uğraşabilirmişim.

Çok teşekkürler yorumladığın için :slight_smile:

1 Beğeni

Oldukça akıcı ve okudukça merak uyandıran bir öykü olmuş. Uzun bir süredir polisiye okumamıştım. İyi geldi doğrusu :smiley: Sonunu merak ederek bir çırpıda okudum. Çok hoşuma gitti. Özellikle, her ne kadar karakterle empati yapmak beni üzdüyse de, memleketimizin kanayan yarası olan kadına şiddete (Ben aslında buna erkek şiddeti demeyi tercih ediyorum ama tartışma çıkarmayayım şimdi burada ) dikkat çekmeniz hoşuma gitti.

Arkadaşlar biraz daha uzun olsaydı daha iyi olabileceğini söylemişler. Ben de buna katıldığımı söyleyebilirim. Biraz ani bitiyormuş hissi veriyor sonu. Ama tabi siz gerçekçi bir temayla gerçekçi bir hikaye yazdığınız için de “Neden olmasın? Sonuçta senin gibi masal anlatmıyor epik, dramatik son yazsın.” dedim kendi kendime :smiley:

Temaya uyum konusunda ise; ilk başta ben de sağır sultan değil de yalnızca sağırlıkla ilgiliymiş izlenimine kapılmıştım. Ama üzerine şöyle bir düşününce fikrim değişti. “Sağır Sultan bile duydu. Senin haberin yok.” sözleri şeklinde kullanırız genelde sağır sultanı günlük konuşmalarımızda. Bu hem sanki olağanüstü bir durumu vurguluyor (Sağır sultanın duyması), hem de bundan haberi olmayan kişinin sağır sultanın duyduğuna dair farkındalığının olmamasına dikkat çekiyor. Hakan ve Ceren’in de durumları tam olarak böyle değil mi? Ben bu şekilde konuyla uyumlu buldum. :slight_smile:

1 Beğeni

Merhaba,

Ben bunu bu şekilde anlatmayı düşünememişim, ama yazarken aklımdan geçen tam da buydu. Galiba gerçekçi bir hikaye olduğu için bu şekilde bitmesi bana doğru geldi :slight_smile:

Bir kez daha, gerçekten çok güzel ifade etmişsiniz. Ben öyküyü yazarken aklımda hep bu deyim vardı. “Sağır sultan bile senin suç işlediğini biliyor, ama sen hala farkında değilsin.” demeye getirmiştim.

Ne anlatmak istediğimi benden iyi anlamışsınız, çok teşekkür ederim yorumunuz için :slight_smile:

Değişik bir öyküydü. Başlarda cinayetli bir polisiye olduğunu sanmıştım. Hani şu katilin zar zor ama dikkatle adımladığı, dedektifin zıplaya zıplaya bi sağa bi sola bakındığı hareketli öykülerden… Sonra, içinde cinayet olmadığını öğrenince “öyleli bir yere bağlanıp şaşırtacak herhalde” diye düşündüm ama bu da olmadı.

İçindeki bahtsızlık durumunu yetkince gösterebilen bir öyküydü. Okurken keyif aldım :slight_smile:

Gene de, keşke minik bir iki akıl oyunu, bulmaca, gizem daha serpilseydi de “durum polisiye öyküsü” gibi olmasaydı diyorum.
Olsun, değişik ve hoş bir öykü hala. :slight_smile:

1 Beğeni