Bu Masalın Perisi Yok

Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/bu-masalin-perisi-yok/

image

Bir zamanlar şehirden uzak bir ormanda “Pin” adında bir ağaç yaşarmış. Pin, her sabah dallarını güneşe doğru uzatır, iyice gerinir, kuşlara, böceklere, kendisini mesken tutmuş binlerce yaratığa yuva olmanın mutluluğunu yaşarmış. Ha bir de oksijen salgılarmış dünyaya. İnsanlığa faydalı olması ayrı bir motivasyon kaynağıymış onun için. Pin’i diğer ağaçlardan farklı kılan ilginç bir özelliği varmış.… (DEVAMI…)

3 Beğeni

Öncelikle hoş geldiniz.
Elinize sağlık. Öyküdeki buluşları çok beğendim.
Eğlenceli bir öykü olmuş. Keyifle okudum.
Yolunuz açık olsun.
Sevgiler.

1 Beğeni

Hoşbuldum :slight_smile: Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim. Şiir ve öykülere mizah serpiştirmeyi seviyorum. Hem sürükleyicilik katıyor, hem de okuyucunun daha fazla aklında kalmasını sağlıyor diye düşünüyorum. Yalnız buluşlardan kastınızı anlayamadım.

Örneğin; Pinokyo adının “Pin okuyor” dan gelmesi güzel bir buluş. :slight_smile:

Sanırım bu da şiirin bana kattıklarından olsa gerek. Çünkü şiir yazıyorsanız, kelimelerle bir hayli samimiyet kurabiliyorsunuz. Aramızda kalsın, aslında her şey “Pin okuyo” çağrışımından başladı :slight_smile: Sevgiler…

1 Beğeni

Yaratıcı, hayatın gerçeklerini hikayeye akıllıca adapte ettiğin bir öykü olmuş. Yalın bir anlatım diliyle, mesaj gayet net verilmiş. Başarılar dilerim.

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim dostum. Kahramanlar masallarda kalmalı. Aksi halde sonuç ortada. Gerçi lise çağlarında senin de kahraman olduğun çokça hikayede bulunman sebebiyle, bunu en iyi sen bilirsin. :slight_smile:
Sevgiler…

1 Beğeni

Yazarımız, hepimizin çocukluğunda yer eden Pinokyo’yu, okumayı seven bir ağacın kente gelişi şeklinde yeniden öyküleştirmiş, Geppetto Usta’yı “Tövbe Bismillah” dedirtecek kadar bizden yapmış ve kentleşme, kuraklaşma, uyuşturucu, kadın ticareti, polis - vatandaş ilişkileri gibi güncel meselelere de gönderme yapmayı ihmal etmemiş. Pinokyo’nun en sevdiği şiiriyle de Nazım Hikmet’e yazarın saygı duruşunda bulunması ve bir öyküde bu kadar farklı konunun başarıyla harmanlanması takdir edilesi. Elinize sağlık Okan Bedir, “Yazar Hakkında” kısmında sizinle ilgili bilgiler yer almıyor. Merak edenler olabilir, doldurmanızı tavsiye ederim. Kaleminize sağlık

Aktarmak istediğim mesajları fark etmeniz beni mutlu etti Sena Hanım. Teşekkür ederim. Nazım Hikmet ve daha niceleri; dünyaya iz bırakanlar unutulmuyor gördüğünüz gibi. “Yazar Hakkında” kısmına gelince; yaptıklarımdan ziyade yazdıklarımla var olmak düşüncesinde olduğumdan dolayı boş geçmiştim. Sonraki öykülerde biraz bilgi aktarmaya çalışırım. Sevgiyle kalın…

1 Beğeni

Merhaba,

Ben her ne kadar “pinokyo” -“pin okuyo” buluşuna çok ısınamasam da (nedense Türkçe’den geldiği iddia edilen yabancı kelimeleri ti-ye alan bir radyo programının etkisi halen sürüyor üzerimde), bu çerçevede ördüğünüz öyküyü ve anlatımınızı beğendim ve keyifle okudum. Elinize sağlık. Öykünün sonunda düşen elmaları çok beğendim ve okuyucuya “Peri’ye ne oldu” sorusunun cevabını veren başlığınızı da.

Öykünüzle ilgili değil ama verdiğiniz aşağıdaki yanıta küçük bir itirazım olacak.

yaptıklarımdan ziyade yazdıklarımla var olmak düşüncesinde olduğumdan dolayı boş geçmiştim.

Bence yazarın/yazanın kendisiyle ilgili verdiği kısa bilgi yazdıklarını gölgeleyen ya da öne çıkaran bir unsur olamaz. Siz yer yüzündeki bütün dağları ben yarattım bile deseniz, eğer yazdığınız metin kötüyse, okuyucu tüm o dağları yerle bir edecek kadar da cesurdur :slight_smile:

Kaleminize sağlık
Müge

1 Beğeni

Müge Hanım,

Sizin gibi cesur okurlar olduğu sürece, ne mutlu yerle bir olan dağların cümlesine.
Ben, kişiden ziyade edebiyatın önde tutulmasını düşünenlerdenim. Bir yazarın karakteri berbat olsa da yazdıklarını yine de okumak gerekir diye düşünüyorum. Maalesef memleketimizde böyle bir önyargı var. Sanırım bu bilinçaltı ile yazmadım bilgilerimi. Buradan benim berbat bir karaktere sahip olduğum anlamı çıkmasın yalnız :slight_smile: Bir sonraki öyküde kısa bir bilgi vermem farz oldu.

“Pin okuyo” kısmı ile ilgili eleştirileriniz çok içten. Teşekkür ederim. Pinokyo’yu edebiyatla ilişkilendirmem gerekiyordu. Peri konusunda ise evet, okuyucu okurken hiç peri beklemesin diye ve de biraz karamsar bir öykü olduğuna işaret olsun diye bu başlığı tercih ettim. Çürük elmalar da sonunda bu görüşümü destekler oldu. :slight_smile:

Değerli görüşleriniz için minnettarım. GDO’suz, çürük olmayan bir elma yola çıktı bile. Başınıza dikkat edin.

1 Beğeni

Merhabalar;

Kaleminize sağlık güzel bir öykü olmuş. Beğenerek ve sıkılmadan okudum. Pinokyo isminin ortaya çıkışı bana Anadolu isminin hikayesini anımsattı :slightly_smiling_face:

İzninizle benim zaman geçişleriyle ilgili birkaç küçük eleştirim olacak:

  1. Pinokyo, acı çekse de bir yandan da son zamanlarında iyice sıkılmaya başladığı ormandan kurtulmuş olacak ve belki de tahta bir masa, tabure ya da bir dolap olarak insanların hayatlarına girecek hem onların hayatlarını kolaylaştıracak hem de onları daha yakından tanıma fırsatı bulacakmış. Bu düşüncelerle bıraktı kendini acının koynuna ve karardı gözleri…

Yukarıdaki pasajda miş’li geçmiş zamandan di’li geçmiş zamana keskin bir geçiş olmuş. Masalsı bir anlatımdan, aniden günümüze evrilen bir hikâyeye dönüşmüş öykü.

  1. Sonraki sahneye geçmesi çok uzun süren dizilerde olduğu gibi kaç dakika öylece kaldılar bilinmez ama birbirlerini sevmeleri çok zaman almadı. Uzun uzun hikâyelerini anlattılar birbirlerine. İkisinin de vardığı sonuç ortaktı: Tanrı dileklerini kabul etmişti.

Pinokyo, insanların dünyası hakkında o kadar çok bilgi sahibiydi ki babası onu okula gönderme gereği bile duymamıştı…

Yukarıdaki pasajda ise iki paragraf arasında sanki ani bir zaman sıçraması olmuş. Kahramanlar yaşadıkları zamandan birden geleceğe gitmişler ve geçmiş hikaye edilmeye başlanmış sanki. Bunun yerine ikinci paragraftaki cümlenin fiilini di’li geçmiş zamanla çeksek daha iyi olur sanki:

Pinokyo, insanların dünyası hakkında o kadar çok bilgi sahibiydi ki babası onu okula gönderme gereği bile duymadı.

Tekrar elinize sağlık.

Kolay gelsin, sonraki seçkilerde görüşmek üzere.

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim kıymetli yorumlarınız için. Çok mutlu oldum.

Evet, Anadolu ve ayran doldurma hikayesi gibi … :slight_smile:

Birinci maddedeki bahsettiğiniz zaman geçişini bilerek o şekilde yazdım. Masalsı bir anlatım dilinden daha yakın bir geçmişe sıçrama yapmak istedim. İlerleyen satırlarda da -di’li geçmiş zamanla devam ettim. Sonra tespit ettiğiniz gibi zaman sıçramaları devam etti hikayede. Babasının Pinokyo’yu okula göndermeme sebebinin, Pinokyo’nun geçmişteki kitap okumalarından kaynaklanan bilgi birikimi olduğununu yine daha da geçmişte yaşandığı için -miş’li geçmiş zaman olarak kullandım ve tek cümleyle geçiştirmek istedim o bölümleri. Tabi tüm bunlar, eleştirilerinizi dikkate almayacağım anlamına gelmiyor. :slight_smile: Yüreğinize sağlık.

Görüşmek dileğiyle…

Selam,

Bir masaldan uç veren masalsı bir öykü okuduğumu düşünüyorum; güzeldi.
Özellikle “bize m… a… l…” sözünün geçtiği yer (açık vermek istemem, müstakbel okuyucuları meraklandırmak için noktalı geçtim), okuyucuyu bir masaldan gerçek hayatın acımasızlığına uyandıran taçlandırma kısmıydı benim için. Elinize sağlık.

1 Beğeni

Selam,

Çok teşekkür ederim zamanınızı harcayıp yorumladığınız için.

Pinokyo ile çıktığımız bu yolculukta, kendimizi masalların renkli dünyasına bırakmak istesek de gerçeğin tokadını her köşe başında suratımıza yemekten kaçamadık. Sonuçta da ortaya böyle “masalsı bir öykü” çıktı. :slight_smile:

Okuyucunuz bol, zihniniz açık olsun… Sevgilerimle…

2 Beğeni

Merhaba,

Aslında özetle “Biz büyüdük ve kirlendi dünya!” mesajını, seçkinin aylık temasına uyarlayarak hoş bir şekilde ele almışsınız.

Elmaların üçünün de çürük çıkması üzdü biraz. :grinning: Emeğinize sağlık.

1 Beğeni

Merhaba.

Teşekkürler ilginiz için. Bir sonraki seçkiye göre mizah serpiştirmelerinin ağır bastığı bir öyküydü. Yine de vermek istediğim mesajlar yerlerine iletildi sanırım.

Yıllarca bizi gökten düşen elmalarla kandırmışlar. Oysa elmaların doğasında toprakta yetişmesi var. Öyle çalışmadan, emek vermeden elde etmeyi aşılarlarsa, çürük meyvelerden başka yiyeceğimiz ürünümüz olmaz tabi. Yok öyle armut piş, ağzıma düş. Bakın gördünüz mü? Armutlar da düşüyor :slight_smile: Heybemde toprakta yetişen bir sürü meyve var. Üzülmeyin siz :blush:

Sevgiler…

1 Beğeni

Bu öykünüzü de keyifle okudum. Kaleminize sağlık.
Öykülerinizin devamını dilerim.

1 Beğeni