Merhaba @Haluk_Cevik
Elinize sağlık.
Öykünüzü dün yorgun olduğum bir zamanda okumaya başlamıştım ve hemen bıraktım Sağlam kafayla biraz önce tekrar okudum ve o zaman keyif aldım.
Öykünüz teatral bir sahneyle başlıyor; deyim yerindeyse bir tanrıça ve onun etrafındaki maskeli “köleler”. Bu sahnelemeyi çok beğendim ve sonrasında beni nereye götüreceğini de merak ettim. Açıkçası, ben sapkın bir grubun piramitler içinde düzenlediği bir ayin olabileceğinden kuşkulanmıştım - gerçi çok da yanılmamışım.
Metniniz çok güzel ilerlerken, “tuhaf bir yere vardılar” tanımlaması bu anlatımı bence sekteye uğratmış. Bu tuhaf yeri biraz açarsanız, metnin geri kalanındaki gizeme çok uyacağını düşünüyorum.
. Ölümü gerçekten de kavrayabilen birinin mutlu olabilmesi, mutlu ve pozitif bir ruh haliyle ortalıkta dolaşabilmesi mümkün değildir zira
Bu cümlede, koyu yaptığım yeri bence kaldırın, anlamını pekiştirmiyor tam aksi cümleye yük oluyor. Hele ki pozitif bu metnin gidişine hiç uymamış.
Ve “sulu gözleriyle bakmak” yerine, “yaşlı gözler ıslak gözler acıyan gözler” falan demenizi öneririm. Sulu gözlülük olur ama sulu gözle bakmasın
Şimdi bunlar size detay gibi gelebilir ama metnin diğer kısımlarındaki anlatım bence çok iyi olduğu için, bunlar sırıtmış.
Kadının duyarsızlığını, kanlı sahnelerinizi çok beğendim.
Özellikle ““Ne yani, benim anlaşılması hiç de güç olmayan, çok basit bir kadın olduğumu mu ima ediyorsun” ile başlayan kısım, bir anda duygu durumunu değiştirebilen, buluttan nem kapan karmaşık kadın modeline çok güzel örnek olmuş (bilinçli olarak mı yaptınız bilmiyorum, en azından ben öyle anladım)
Çok yazdım, elinize sağlık. Umarım hem roman hem öykü yolunda güzel şeylere imza atarsınız bizler de okuruz.
Maslow’a selam