Edebiyat Tanrısı

Sevgili @Aremas

Çok eminsin kendinden; nereyi okuyucuya bırakacağını, hikayenin nasıl evrilmesi gerektiğini ve bu evrimin neresinde ne kadar yer alacağına dair verdiğin her karar doğru ve yerinde. Üstelik, olaylar birbirini iterek/bükerek değil sanki daha önce açılmış yatağına suyu salmışsın gibi “zaten gitmesi gereken yerin bilincinde”. Aşağıda bu tespitime örnek yerler var.

Sadece olaya ve kişilere değil aynı zamanda, kahramana ve hikayenin geçtiği çevreye olan hakimiyetinde çok başarılı. Hikayeler gelir gider ama onları yazma şekli daha derin ve güçlü hikayeleri anlatmak için yatağını sürekli derinleştirir.

Yukarıda söylediklerimin istisnalarını üzerinde düşünmek istersin diye aşağıya bırakıyorum:

Aşağıdaki ifade ile ne yapmaya çalıştığını anlıyorum, ancak başka bir ifade ile kahramanın gidiş-gelişlerinin çay ocağından duyulmasının mümkün olmadığını anlatman faydalı olabilir. Ayrıca, yüksek sesli müzik-seçici sağırlık-hiçbir şeyi duymamasında mantıksal bir hata var gibi geldi. “Onunkisi seçici sağırlık değil, hiçkimseyi, hiçbir şeyi duymaz.” sanki daha doğru.

Fırça tabanlığı ile ne anlatmak istediğinden emin değilim, kapıların yerle birleştiği yerdeki fırça görünümlü kısım kapı süpürgeliği olarak geçer. Bunu kastetmiş olabilir misin?

Hikayelerde direkt kelimeler yerine biraz daha dolaylı ama etkileyici başka ifadeler bulmaya çalışırım. Örneğin, aportta beklemek ifades burada yerini sanki daha farklı bir ifadeye bırakmak istiyor gibi :slight_smile:

Eline ve düş gücüne sağlık
Sevgiler
Dipsiz

2 Beğeni