Gök Sahanlığı Savaşı

Merhaba,

Öncelikle öykünüzü, incelenmek üzere ham haliyle herkese açtığınız için teşekkür etmek istiyorum. Hem size hem de kendi adıma bana çok şey katabilecek deneysel bir okuma yaptım.
Öykünüz - yanlış saymadıysam - 4120 kelimelik bir öykü. Stephen King Yazma Sanatı adlı kitabından şöyle bir formülden bahseder: 2. Taslak = l.Taslak - %10.

Şöyle de devam eder:

“Formül’den önce, ilk müsveddede dört bin kelimelik bir öykü yazmışsam, ikinci yazışta beş bin kelimeye çıkıyordu (bazı yazarlar atıcıdır, korkarım ki ben her zaman ekleyici oldum). Formül’den sonra durum değişti. Bugün bile, birinci müsvedde dört bin kelimeyse, ikincisini üç bin altı yüz kelimeye indirmeyi hedefleri…”

Ben olsam ilk olarak bu öyküyü gereksiz kelimelerden, fazla paragraflardan, yinelenmiş anlatımlardan temizlerdim. Zaten ikinci, üçüncü okumayı yaparken yazım, noktalama gibi hatalar da ortadan kalkacaktır.

Karakterlere gelince, siz hangisini fazla buldunuz merak ediyorum. En kısa görünenler Afaret ve Erlik Han. Her ikisine de bir rol vermişsiniz. Eğer ille de biri çıkacaksa belki Erlik han olmalı, çünkü zaten öykü ondan sonra hemen sonlanıyor. Ama eğer devamı gelecekse - ya da bu bir devam öyküsüyse- kalmalı elbette.

çeşitli gizlilik büyüleri … Her hangi bir biçime ihtiyaç duymayan karanlığın … Herhangi bir taktiğe

Metninizde geçen koyu renkle belirttiğim sıfatlar, bence yazının zayıf noktaları. Betimlemelerde elimden geldiğince uzak durmaya çalıştığım kelimeler bunlar.

seni yiyerek piknik yapacağız… gökten düşen şeyin

Yine bu kelimeler, anlatımlar metnin tümüne bakıldığında zayıf kalmış.

…geçmişten bir düşünce düştü. Düşünce “ Senin tesadüf dediğin yerde ben açık bir hesap bir başlangıç bir bitiş görürüm” diyordu .

Bu son cümle birleştirilmeli. Bu yapısal bir düzenleme. Tesadüfle ilgili bakış açısı, metinde “tesadüf diye bir şey yoktur” olarak geçiyor. Geçmişe yapılan atıf yanlış anlamadıysam, bu bakış açısını aklımıza getirmek istiyor. Ama bu bağlantı çok iyi vurgulanmamış. Bu cümleyi geçmişten biri söylese ya da buna benzer bir olay yaşansa daha mı açıklayıcı olurdu acaba. yalnızca düşünüyorum.

Bu metnin bence kalbi olan aşağıdaki paragraf daha dikkatle tekrar gözden geçirilmeli.

" …ne biz yıldızları göğe yerleştirirken ne de asırlar sonra hala yıldızları taşırken bir santim dahi oynamayalım. Göğe dizeceğimiz yıldızlarımızın ışığı kazığımızın demir bedenine çarpıp parlarken, seni de beni de bir takım yıldızı zannetsinler…"

Ben sadece bir okuyucuyum, dolayısıyla bunlar tamamen kişisel gözlemlerim. Ama metniniz, düş gücünüz, yaratmaya çalıştığınız düşsel varlıklar ve hayatlar bence çok başarılı.

Hatta maden ölü doğan bir metin olduğunu düşündünüz - ki bence değil - ve deneysel olarak bizlere açtınız, belki siz dahil ilgilenen kişilerle paragraf paragraf tekrar baştan yazılabilir. Böylece, ameliyat masasından güzelleşmiş olarak kalkabilir öykünüz. Böylece farklı bir şey de denenmiş olur.

Ne dersiniz?

Kaleminize sağlık

1 Beğeni