Kaybolmuş Hikâye

Merhaba😊
Öncelikle hoş buldum. Vakit ayırıp bu kadar detaylı bir inceleme yaptığınız için teşekkür ederim.
Yorumlarınızdan yaptığım en büyük çıkarım acele etmemem gerektiği oldu. Ben kısa hikaye yazacağım zaman kurgu kafamda akıp gidiyor, fakat kelimelerim onlara yetişemiyor. Hikayeyi kafamda bitirdikten sonra aynı duyguyu yazıya dökmekte zorlanıyorum. Yani aslında kısa yazmak bana göre değil.
Bu hikayede de en büyük handikapım buydu. Aslında geri planda hem Mine’nin, hem paltolu yabancının, hem de daktilonun hikayeleri çok derindi. Hissettikleri, yaşanmışlıkları bu kadar yoğun olan ayrı karakterleri bir araya getirmeden önce çok uzun bir zaman geçirirsem amaç dışına çıkmaktan korktum. Herkesi bir araya toplayıp olayın özünü vereyim derken de ipin ucu biraz kaçtı. Mesela dekorasyon insanı rahatlatan bir aktivitedir normalde, ama Mine’nin geri planındaki hikayede günlük rutinleri için bile mücadele vermek zorunda, bu yüzden dekorasyon yapmak gibi zevkli bir iş onun tarafından halledilmesi gereken bir sorun olarak algılanıyor. Mine, hayatı boyınca insanlarla iletişim kurma konusunda oldukça minimalist bir tutum sergilerken birden ailesi yok oluyor ve yapmaktan uzak durduğu ne varsa tam da onunla uğraşmak zorunda kalıyor. Duygu durumlarındaki ani değişimleri, durup dururken eyleme geçmesi tamamen iç ve dış dünyası arasındaki savaşla ilgili.
Daktilo’nun hikayesi ise apayrı. Onu ben de başka bir uzun soluklu hikayemde ele almak istiyorum. Umarım bir platformda sizinle de buluşturabilirim.
Tekrardan çok teşekkür ederim.

2 Beğeni