Kedimin Gözleri

Sevgili Aysegül,

Korku, fantastik ya da melodram fark etmeden yazma işinin agresif bir yanı olduğunu düşünürüm. Yazar hikayenin okuyucuyu fethetmesini ister. Okuyucu ise kendini gönüllü olarak bizim ellerimize bırakır. Eğer kurgu akıyor, kelimeler yerlerinde sırıtmıyor ve hayal gücünü harekete geçireccek kadar betimleme kullanıyorsak en temelde gerekli olanları okuyucuya verebiliyoruz demektir.

Hikayenin bazı yerlerinde kalemini tuttuğunu hissettim. Neyi nasıl ifade etmen gerektiğine dair bir kararsızlık olabilir mi, diye düşündüm. Örneğin “Kapı çaldı.” İle başlayan kısmın öncesi ile bu cümle ile başlayan kısım arasına bir geçiş cümlesi olsa iki farklı cümle yapısına sahip kısımlar birribirine zamkla yapıtırılabilirdi sanki, ne dersin?

Hikayenin okuyucuya rol veren bir yapısı var. Bunun sebebi ise kullandığın fiilimsiler. Bu kullanım, dolaylı anlatıma da fırsat veren bir yapı. Bu tekniğinde kendimi görüyorum ve bu yüzden iznin olursa kendime sıklıkla hatırlattığım şeyi burada geçmek isterim “Dipsiz, dolaylı anlatım ve fiilimsilerle okuyucuyu yormaktansa cümleleri böl ve önemli olanın akışkan bir hikaye olduğunu unutma.” Örneğin “Ben tomurcuk çay kokulu evimde güvende olamamanın huzursuzluğu ve yüzleşmem gerektiğinin bilinciyle açtım kapıyı.” Ve naçizane olarak; öykü anlatabiliyorsun. Bu yüzden, cümlelerini birbirine bağlamaktan ziyade kendi başlarına parlayabilmeleri için fırsat vermek istersin belki?
Eline ve düş gücünene sağlık.
Sevgiler
Dipsiz

1 Beğeni