Mutluluğa Uçuş

Merhabalar.

Hoş geldiniz seçkiye. Eğlenceli, hoşsohbet bir tonda çok güzel bir öyküydü.

Öykünüze yakınlık hissettiğimden birazcık incelemesini abartabilirim. Normalde henüz tanımadığım vereceği olumlu olumsuz tepkiye aşina olmadığım bir isme daha yüzeysel şeyler yazarım ama dediğim gibi öykünüzde beni kendine çeken bir hava sezdim.

Öncelikle zamansal sorunlar. Bu, öykünün girişi de dahil birkaç yerinde var. Birden fazla zamanı aynı anda kullanırken daha hafif, hissettirmeden yapabilirsek bunu, hem akıcılık korunacak, hem de öykü daha profesyonel duracaktır.

‘Olmaz mı?’ dedi ilk konuşanın yanındaki, bıyıkları dudaklarını kapatmış sesin nereden çıktığı belli değil, çizmeleri dizine kadar kafasında bir kasketi, bize dere kenarını tarif etti. ‘Orada yemek yiyebileceğiniz yer var,’ dedi.

‘‘Olmaz mı?’’ dedi ilk konuşanın yanındaki, bıyıkları dudaklarını kapatmış, sesin nereden çıktığı belli değil, kara çizmeleri dizine kadar, kafasında bir deri kasket. Bize dere kenarını tarif etti, ‘’ Bakkalın yamacında Osman Emmi’nin büfe var,’ dedi. Bu gibi bir düzenlemeyle hem görselliği, hem diyaloğu geliştirebiliriz sanırım.

Aynı cümlede ve sıralanan cümlelerde aynı kelimeyi kullanmaktan olabildiğince kaçınmalıyız bir de.

Finali konusunda Sayın Dipsiz’e katılıyorum ayrıca. Hikayeye torunun gözüyle başlıyoruz, onun gözünden bitirsek bütünlük açısından harika bir öyküye dönüşebilir zannımca. Misal son satırlardan sonra devam için: Gözüm divanın yastığında unuttuğum telefona kaydı ama elim gitmedi bir türlü. Heyecanla dememin yanına sokuldum: ‘‘Yok mu başka öykü?’’

Dediklerim fikir çatışması adına, ve söylediklerim elbette ki kesin kurallar değiller. Ellerinize sağlık diyerek gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum :slight_smile: