Oldukça Kalabalık Bir Savaş

Yazdığınız öykü kendi içinde bir müziği barındırıyor, şiir gibi o da devrik ve sonu olmayan cümlelerin birbirleriyle oluşturduğu kendine has bir ezgiye sahip. Bu tarz işleri okumaktan çok keyif alıyorum: Hem daha derin ve çok boyutlu bir eser oluyor hem de okurken ardında bıraktığı iz daha renkli. Aklınıza, elinize sağlık.

Son satırlarınız çok güzeldi, beklemediğim bir son değildi ama güzel sisli bir son olmuş, final konusuna çok değer verdiğim için tatmin ediciydi. :relieved:

Okurken bu şiirsel anlatımı benim için bozan yerlerden kısaca bahsetmek isterim.

Rena ise normalliğin sınırına geldiği an bile tüm nefesini kaybedeceğini hisseden biri olarak en son normallik beklenecek insandı. Mutluydu.

Böyle bir öyküde Rena’nın nasıl bir insan olduğunu yazar ağzından duymak beni rahatsız etti. Bu cümlenizden önce ‘normalliğin sınırı’ olarak tanımladığınız yerlere şahitlik ettik. Bir çok düşünsel yılgınlıklar yaşamıştı ve Bu zaten Rena’nın artık normal sayabileceğimiz bir noktada olmadığını bize gösteriyordu, anlatıyordu. Bunlara rağmen mutlu olması da onun bu durum karşısında ne kadar farklı bir tavır sergilediğini yine ‘az da olsa’ bize gösterirdi.

Hikayeyi önce hızlı bir şekilde konu odaklı okudum sonra yazım şeklini irdeleyerek ikinci kez okudum ve iyelik ekleriyle biraz cebelleştim. Rena’dan bahsedildiğinin kesin olduğu yerlerde olan iyelik ekleri sıklaştıkça okurken kafamdaki güzel tını ‘ın-nın-ın-nını’ şeklinde aksıyordu. Bunun bir kaç yerde başıma geldiğini söylemeliyim ama kenara -fazlaca rahatsız etmiş olacak- şu cümlenizi not almışım:

Normalliğin kutsallığında yıkanmak için henüz geç değil!” demeye başladı kafasının içinden uçup giden aklının yerine gelen o soluk ses…

Yazım olarak daha kötü eleştirebileceğim bir kaç yer daha olduğu gibi anlam arayışı ile ilgili uzun uzadıya konuşasım da var ama öyküden uzun eleştiri yazmak istemem. Belki bir sonraki hikayede, sağlıcakla kalın.

1 Beğeni