Yanık Köy, Obsidyen ve Kardeşim

Merhaba :slight_smile:
Öykünün giriş sekansını çok sevdim. Köy ortamını, dağın eteklerinde yaşamayı çok güzel anlattı.
Ama kalanı için benzer bir şey söyleyemeyeceğim. Elbette, bu yalnızca ve yalnızca benim estetik görüşümden çıkan bir yargı, genel geçer değil. O yüzden, yanılıyor olabilirim.
Her öykünün anlattığı bir şeyler ve o anlatıyı ‘’böyle böyle oldu işte’’nin ötesine geçirten başka şeyleri vardır. Anlatı mekanikleri. Küçük gizemler, algı oyunları, bulmacalar, gerilim öğeleri vs. Ve, elbette, öykü sonundaki o sarsıcı vuruş… Bu öyküde bunları göremedim. Bir grup çocuğun bir dağa çıkmasını, onlar için komik olan bir şeyle karşılaşmasını ve geri dönmesini anlatıyordu. Ve, açıkçası, o komik şeyi bile benim için komik kılamıyordu.
Ama, şöyle bir durum var, öykülerin benim estetik yargıma uyma zorunluluğu yok. Yazar ne isterse, okuyucu neyi talep ederse onlar yapılır genelde. Ve, senin yazdığına benzer öyküler olduğunu da biliyorum.

Birkaç yerde anlatım bozukluğu ve minik bir yazım yanlışı vardı sanırım. Ama, onlar her yerde olur zaten :slight_smile:

Umarım diğer seçkilerde de görüşürüz.

1 Beğeni