12 Felaket

kılıcın kabzası yoktu, onun yerine beyaz ipek kuşakla sarılıydı. kını da yoktu. zira gerek de yoktu; kılıç eiilir’in sırtında asılı duruyor, kuşak onu çepeçevre sarmalıyordu.

eiilir kılıcı eline aldı. çevirip toprağa sapladı.

eiilir iç çekti. bitap düşmüştü. suratı kanla kaplıydı. kiraz ağacı yaprağını andıran teni neredeyse seçilemez vaziyetteydi. kana bulanmamış tek gözüyle uçurumun ucunda dikiliyordu.

eiilir kıçının üzerine oturdu. sonra yayıldı. kollarını iki yana saldı. bacaklarını uzatıp hafifçe araladı.

göğü seyretti. oradaydı. uzanıyordu. doğaldı. olması gerektiği gibi. bulutsuz. kızıl. tabii bu görüntü onun için doğaldı.

o, dünyanın 12 felaket’inden biriydi.

yere ve göğe pek çok kez hükmetmiş, bir o kadar da gazabına uğramıştı.

kılıcının keskin ağzı.

sözlerinin hükmü.

bugün azap günü değildi.

hayır.

hüküm günüydü.

eiilir güç bela ayağa kalktı. ardına baktı.

zırhlar, kılıçlar, miğferler. binlerce ceset yığını.

ölülerin arasında biri yürüyordu. yalınayak. beyaz eteğinin uçlarında ışık sürükleniyordu. avuç içiyle havayı okşuyordu. her adımında ölü çimenler yeşeriyordu.

12 felaket.

o, 12 felaket’ti.

kadın durdu. açık renkli saçları havaya asılıydı. dalgalanıyordu. su yüzeyindeydi sanki.

eiilir’in gözü karardı. ellerini dizlerine kavuşturma isteğini bastırdı. bayılmak daha cazip görünüyordu.

“sevdiğim.” kadının sesi yeni doğmuş bir bebekti. ilk defa tadılmış tatlı meyveydi. “özür dilerim.” parlak gözleri karardı. kara bulutlar irislerini sarmaladı. ağladı. kadın yanaklarından damla damla ışık akıttı.

eiilir başını geriye düşürdü. haykırdı. ciğerlerine doldurduğu tüm nefesi tüketti. diz kapaklarına dayandı.

“sen,” eiilir soluk soluğaydı, “senin için…” nefesini toparlamak için duraksadı. işaret parmağını doğrulttu. “12 felaket’im ben!” eiilir kılıcı yerden çekip çıkardı. uçurumdan aşağı fırlattı. “ben 12 felaket’im…” dedi solgun, metanetsiz bir sesle. “tüm tanrıları karşıma aldım. carpe mortem’i karşıma aldım.” koluyla yüzündeki kanı silmeyi denedi fakat kan kurumuştu. “ama onu seçtin.”

kadının eli çehresinin önünde süzüldü. gözyaşları yitmişti.

kadın omuzlarını dikleştirdi. çenesini hafifçe kaldırdı. “carpe mortem ölümüne şahitlik edene dek tanrılar peşimi bırakmayacak.”

lux riite vanûs.

gökyüzü parıldadı. sütun misali bir ışık. eiilir’in göğsüne saplandı.

eiilir iki adım geriledi. son hatırası onun güzel çehresi olmamalıydı.

bir adım daha.

hüküm günü değildi.

bugün, azap günüydü.

eiilir uçurumun derinliğine tepeüstü çakılırken gözden kayboldu.

1 Beğeni