Çok Övüldüğü Halde Size Hitap Etmeyen Kitaplar

Kafka’yı herkes anlayamaz, belki de ondandır.

Klasik Kafka okuru tepkisi: Beğenmeyenlerin zekâsına hakaret etmek. Sizlere göre yeterince zekâsı olan herkes Kafka’yı sevmek zorunda değil mi? Bir kere de bir Kafka okurundan farklı bir tepki görsem dişimi kıracağım.

8 Beğeni

Zekâ ile ilgili bir durum yok ortada hocam.

1 Beğeni

Hocam, arkadaşın yazdığı şey bence yeterince açık. “Kafka’yı anlayan insan sever, anlamayan insan sevmez. Herkeste de anlayacak kapasite yoktur. Sen de anlamamışsın” anlamına geliyor.

Belki de öyle dememiştir, bir defa benim söylediğim bir şeyi de yanlış anlamıştınız kendi anladığınız şeye göre cevap vermiştiniz sonradan gelenler de öyle demişim gibi davranmıştı. Evet iyi hatırlarım böyle şeyleri.

1 Beğeni

Ben böyle yorumlamadım ama siz farklı yorumlamış olabilirsiniz, saygım sonsuz. Kendisi adına da konuşmuyorum, yanlış anlaşılmasın, fakat söylediğine katılıyorum. Kafka’nın eserlerini az da olsa anlayabilmek için belirli bir bilgi birikimi gerekiyor, çok da “alana özel” bir bilgi birikimi hatta. Bu sebepten ötürü Kafka’nın bir eserini eline alıp okuduğunda anlamayan bir insana kızmam, anlaşılması pek de kolay şeyler değil. Fakat dediğim gibi, bunun zekâyla bir ilgisi yok. Ha anlayıp yine de balon bulunabilir, buna da bir şey demiyorum. Neden? Çünkü biri için cennet olan diğeri için cehennem olabilir.

Yukarıdaki boş lâf salatasını özetlemek gerekirse; Kafka’nın eserlerini anlamak için çocukluğundan ölümüne hayatını, düşüncelerini ve yaşadıklarını az da olsa bilmek gerekiyor. Aksi takdirde anlaşılması zor, e anlaşılması zor olan şey de pek sevilmez, normal.

5 Beğeni

Ben o olayı hatırlamıyorum. Belki de gerçekten başka bir konuda sizi yanlış anlamışımdır. Fakat bu konunun o konuyla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Fakat bu konuda cümlenin anlamının çok açık olduğunu düşünüyorum: “Kafka’yı anlayan insan onu beğenmek zorundadır. Beğenmiyorsa bunun tek nedeni onu anlamamış olmasıdır. Kafka’yı anlayıp da beğenmemek imkânsızdır.”

2 Beğeni

"Borges, Kafka’nın etkisini, daha çok, ondan önceki bazı edebiyatçıların eserlerinin anlaşılabilmesine olanak tanımasında bulur; bu eserler Kafka’nın bir tür sesinin yankılandığı yapıtlardır. Şöyle der: “Kafka’yı okumuş olmamız […] [çeşitli çağlarda yazılanları] okumamızı hissedilir biçimde etkiliyor, mükemmelleştiriyor, yönünü değiştiriyor […] [Bir yazarın] [y]azdıkları geleceği değiştireceği gibi geçmişi algılamamızı da etkiler, değiştirir”
ALINTI

Kafka bir özgürlük savaşçısıdır. Yakışıklı’nin ifade ettiği gibi anlamak için çok donanımlı olmak gerekiyor, zeka ile ilgisi yok.

Ben Kafka’yı anlayıp da beğenmemenin mümkün olduğunu ve tam olarak bunu yaptığıma inanıyorum. Fakat yukarıdaki aldığım cevapta beğenmememin nedeninin onu anlamamak, hatta anlayamamak olduğu söyleniyor.

Kafka’yı anladığını söyleyenlerin önemli bir çoğunluğunun benden daha donanımlı olduğunu sanmıyorum. Sadece anladıklarını sanıyorlar. Ben Kafka’yı anladığım için Kafka’dan nefret ediyorum.

Mesela siz de anladığınızı sanıyorsunuz ama bence anlamamışsınız. Bu kanıya nereden mi vardım: Kafka gibi teslimiyetçi bir adamı özgürlük savaşçısı gibi anmanızdan. Kafka özgürlük savaşçısı değildir, o gidişata teslim olmuş bir insandır. O teslim olup da kendi sonunu getiren insanın bir portresini çizerken yerine mücadele edeni koyamayan bir yazardır.

Eserlerinde çaresizlik görmeniz onun yaşadığı dönemin bir etkisidir, bu kadar dar açıdan bakmayın.

Olay kişiselleşti, baba kaçar.

6 Beğeni

Konuyla bağımı kesmeden önce kendi fikrimi söyleyip sonra sekip gideyim. Dostoyevsk’e yetecek donanımımım olmamasına ve anlamakta zorlanmama rağmen seviyorum. Balzac’ı anlayacak donanımım olmasına rağmen sevmiyorum.

2 Beğeni

Yaşadığı dönem kötü olabilir. Bizim de yaşadığımız dönem çok iyi sayılmaz. Yine de teslim olmamak mümkündür. Nice insan çok zorlu dönemlerde çaresiz hissetmemiş, teslim olmamış, mücadele etmiştir. Kafka’nın çaresizliğini yaşadığı dönemin üstüne atarak onu aklamak bence doğru değil.

1 Beğeni

Şimdi kimse kimsenin donanımını bilemez. Elbet siz de çok iyi bir birikime sahipsinizdir. Fakat anlayanların sizden daha az donanımlı olduğunu göstermez sizin birikiminiz. :slight_smile:
Bir de nefret etmeyin azizim bir yazardan, hepsinin gönlümüzde bir etkisi vardır. Nefret biraz ağır kaçıyor sanki bir yazara karşı.
Kafka’nın sadece Dönüşüm’ü bile (kısa olmasından ötürü bile dedim) insanı derin düşüncelere sevk eder. Pek tabii sevmeyebilirsiniz. Zevkler, düşünceler diyelim… Belki de bir zaman sonra anlaşacaksınız. Bilinemez; hayatın bizi nelere sevk edeceği. :slight_smile:

3 Beğeni

Bu ara her konu bir evlilik programı tartışması gibi :smiley:

9 Beğeni

Kafka’yı okumak için öyle ekstrem bir donanım gerekmiyor. Bu şeye benziyor, “ağbii siz bunu anlayamazsınız ağbiicim bunu yaşamayan bilmezz biz hayat üniversitesinden mezunuz ağbiicimmm yaşamayan bilmez.” yani kusura bakmayın, sizin bir yazarı “seviyor” olmanız, maalesef ki onu gerçekten yüksek bir konuma getirmiyor.

Genel olarak “ana akım” zaten bunu hedefler, herkesin anlayabileceği şeyleri anlaşılmaz gibi göstererek pazarlar. Bu sayede herkes kendini özel hissediyor, esasında bayağılığın eritilip insan kalıbına dökülmüş hali oluyor insanlar. Her neyse, Kafka’nın eserlerinin merkezinde “eril otorite”, bilhassa “baba figürü” ve onun baskıları çok öne çıkar, bir de o dönemin karmaşık bürokrasisi. Lakin kimse bana, Kafka’nın “Kayıp” romanını övmesin. Bir Türk genci, hiç ziyaret etmediği ABD hakkında öykü/roman yazsa, “özenti” diye linç edilir. “Wattpad yazarı mısın len sen, hiç Amerika’yı gördün mü bi kere? HE?” diye tepki görür. Halbuki benim Türk gencim google earth ile, internet ile, diziler ve filmler ile ABD’yi, Kafka’nın 1900lerin başlarında yapacağı 1 haftalık tatilden daha çok tanıma imkanına sahip çünkü kitle iletişimi arşa yükseldi. Ama Kafka yapınca muazzam bir eser, biz onu anlayacak donanımda değiliz. Neden? Çünkü Kafka güzel pazarlanıyor.

Kafka’yı anlamak için lise 2’ye kadar okumuş olmak ve ortalama edebiyat bilgisi fazlasıyla kafi. Kafka’da ne bir derinlik var, ne insanlık külliyatının birikimi var. Adamın şahsi paranoyalarını okuyoruz, bunlar da psikanaliz okumlamasına kıyısından giriş yapmış herkesin direkt anlayıp “bu mu şimdi övülen şey?” diyebileceği kadar sığ. Kimse kusura bakmasın, ne pazarlanırsa ona tav olan kişilerin, başka insanların kapasitesine ve zekasına laf etmeye hakkı yoktur.

Ek olarak, Kafka’nın “Dava” romanı bir başyapıttır benim gözümde. Kalan öykülerini de, romanlarını da beğenmem. Ekstrem overrated. Bu sefer de “Overrated” kavramı eritilip insan kalıbına dökülse, karşımıza Franz Kafka çıkardı diyerek bu bahsi kapatıyorum. Kimseye karşı bir agresifliğim yoktur, yanlış anlaşılmasın. Sadece Kafka sevmek ile sevmemek arasında, birikimle alakalı bir bağ söz konusu olamaz diyorum.

Ben de birkaç overrated eser söyleyeceğim şimdi:

1-Kürk Mantolu Madonna
2-Harry Potter serisi
3-Genç Werther’in Acıları
4-Ursula K. Le Guinn(özür dilerim herkesten)
5-Virgina Woolf eserleri. Aşırı overrated. Özellikle “Kendine Ait Bir Oda”. MEH.
6-Fight Club ve Ölüm Pornosu
7-American Gods
8-Stefan Zweig’dan Satranç, Amok Koşucusu, Bir Kadının Yaşamından 24 Saat. Clarissa, Marie Antoinette Biyografisi, Erasmus Biyografisi gibi ağır kaliteli eserler dururken, bu üçü fena şişiriliyor. Hele “Bilinmeyen Kadının Mektubu”… of… gram duygusallık çekemeyen adamım, kalbim yumuşadı.
9-Dönüşüm

İlk iki madde hariç oldukça sevdiğim kitaplar bu arada. Yine de overrated yani.

3 Beğeni

Tabii canım, bütün olay pazarlama ve Kafka’ya karşı hissettiğimiz derin sevgi zaten. Bunlar olmasa kendisinin memleketimizde bolca bulunan, Instagram’da 5-10k takipçiye sahip, arkadaşlarının çalıştığı yayınevinin bastığı öykü kitabı tek baskı yaptıktan sonra kendini edebiyat duayeni zanneden Türk yazarlardan hâllice biri olurdu Kafka.

Franz Kafka’nın bizzat kendisinin derlediği son eseri Ein Hungerkünstler, onu da 1922’de yazdı, 1924’te de öldü, bahsettiğiniz duruma yetişmiyor yani. Onu bu şekilde yazmaya iten sebepler pek maddî/dünyevî şeyler değil lâkin onu değerlendirecek ehliyete sahip olduğumu düşünmüyorum, olsam bile yeri kesinlikle burası değil.

He was shy, timid, gentle, and kind, but he wrote gruesome and painful books. He saw the world as full of invisible demons, who tear apart and destroy defenseless people. He was too clear-sighted and too wise to be able to live; he was too weak to fight, he had that weakness of noble, beautiful people who are not able to do battle against the fear of misunderstandings, unkindness, or intellectual lies. Such persons know beforehand that they are powerless and go down in defeat in such a way that they shame the victor. He knew people as only people of great sensitivity are able to know them, as somebody who is alone and sees people almost prophetically, from one flash of a face. He knew the world in a deep and extraordinary manner. He was himself a deep and extraordinary world.

Milena Jesenská böyle diyor onun için. Yaşayabilmek için fazla bilge, mücadele etmek için de fazla zayıf.

5 Beğeni

Pahalı, diyorum sadece.

1 Beğeni

İki laf salatası da ben yapayım. Kafka’yı bir yazar olarak severim ve aşırı abartılmış olduğunu düşünmüyorum. Bununla beraber, anlayan her insan sevmek zorunda değil. Bu, çok basit bir bakış açısı. Bana tamamen zıt kişileri, hatta katliam yapanları bile anlayan, oldukça kolay empati yapabilen bir insanım. Bu kişilere katıldığım anlamına gelmiyor bu. Aynı şekilde, insan anladığı her şeye katılmak zorunda değil. Tam tersine, katılmadığı halde fikirleri anlamak, entelektüel olarak belli bir minimum limiti aşmış bir zihnin göstergesidir. Çok da zor bir olay da değil zaten.

Neden sevmeyebilir kişi? Kafka’nın yazılarında aşırı karamsar ve çözümsüz olaylar anlatılır. Karamsar olması bir eksi değildir fakat bu karamsarlığa bir cevap vermemesini, buna teslim olmasını insan sevmeyebilir. Beni rahatsız etmese de, bu olayı anlarım.

Kafka, sorun tanımlar. Sorunları detaylı olarak anlatır. Sorunların çözümlenemez olduğunu söyler. Babasına yazdığı kırk küsür sayfalık mektupta, bunun psikolojik sebepleri gayet iyi anlaşılabiliyor. Bununla beraber, bunu anlayan kişi, sevmek zorunda değil. Vazgeçmiş kişileri sevmeyen birisi, Kafka’yı sevmeyecektir. Kafka’da, hayattan büyük bir vazgeçiş vardır. Bütün edebiyatında bunun etkisi, oldukça derinden görülür.

Bu tutumu destekliyor muyum? Bu da hayır. Bir yazarın her düşüncesine katılmak zorunda değil kişi, onun katkılarını benimsemek için. Şahsen Kafka’nın hayata karşı bakış açısını doğru bulmuyorum ama çare sunamasa da, yaptığı tespitlerin değerli olduğu fikrindeyim. Örneğin, Şato romanında bireyin bürokraside kayboluşunu çok iyi açıklar. Dönüşüm’de, insanın sosyal beklentilerle değişimini ve kişiliğinin yok oluşunu oldukça iyi anlatır. Bir yazarın değerli olması için, illa ki çözüm sunması gerekmiyor.

Son olarak, “Anlamadığın için kötülüyorsun,” demek çok ucuz bir taktik. Bayağı bariz bir argumentum ad hominem. Argümana bir şey katmadığı gibi, onu kötü yerlere sürüklüyor. Tartışmayı bilen insanlar da bunun yanlışlığını fark ediyor zaten. Gerçi, ilk laftan sonra iki taraflıya dönmüş ve Kafka okurlarına da ad hominem yapılmış.

Bu da, benim iki sentim olsun.

10 Beğeni