Bahane mi, Gerekçe mi: Kitaba Ulaşamama

Bunun bahane olduğunu düşünüyorum. İnternet ortamı bu kadar genişlemişken hele tam anlamıyla bir bahane. Bazı durumlar dışında kitaba ulaşmak çok kolay. Çevrilmediyse(dil bilmeyenler için), basımı çok uzun süre önce durduysa yapılabilecek çok şey yok. Yine de bilindik eserse basımı durmuş olsun olmasın önemi yok, internette pdf halini kesinkes buluyorsunuz. Dünyalı İstilacılar, Gümüşdiken ve Vakıf okumak isteyip basımı olmayan kitaplardı ve bilgisayarımın bir köşesinde pdf halleri hala durur.

Gelelim bahanelerin büyüğüne: Kitap pahalı alamıyorum! Lisedeyken param yoktu kitap alamazdım ama kitaba ulaşmada bir sıkıntı da yaşamadım. Okulumuzun kitaplığına oldukça değer veren bir edebiyat hocamız vardı. Sık sık oradan kitap alır hatta kitap bir başkasına gitmesin diye o an başkasında bulunan kitabın kime olduğunu öğrenir çocuktan gizlice alır geri teslim tarihi gelmeden okurdum.

Paran yoksa kitap beğenme lüksün de olmuyor, ne buluyorsan razı oluyorsun gibi fakat zaten kitap sevgisi çabuk fark ediliyor. Hocam okul kütüphanesi için sipariş verileceği zaman istediğim bir kitap var mı diye sorardı, doğum günlerimde hediye almak isteyenler kitap alırdı, liseden kalma elimdeki kitapların %90’ı hediyedir.

Yine tüm bunların bahana olduğunu kavradığım zamanlardan, durumu iyi olmayan bir arkadaşım bana ulaşıp okuduğumu düşündüğü bir kitabı sormuş, meteliksiz ve kitapsız kaldığı bir dönemde -benim de sık okuduğumu bildiği için- benden ödünç istemişti. Tabii ki ben ödünç vermeye verirdim o zamanlar fakat benim de elimde üç beş kitap vardı. Bizim kütüphaneden kendi üstüme alıp, arkadaşa vermiş iyice tembihlemiştim. Altı günde okuyup bana geri vermişti. Arkadaş diyorum ama çok sıkı fıkı değildim. Okuma sevdası sayesinde iki çift adam gibi laf etmişsem ettim kendisiyle.

Aynı şekil internete erişimi olmayan ve manga okumak isteyen sınıf arkadaşıma Naruto’nun bayağı büyük bir kısmını indirip dosyalayıp vermiştim. Hala durur bende, devamını istememişti neyse ki istememiş. Epey yorucuydu o sayfaları indirip derlemek.

Kendim de bazen bahane gösteriyorum ama gözümü kararttıysam bu beni engellemiyor. Bazen de yayınevinin fiyatlandırmasını çok abartılı bulup kızdığımdan almıyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, kitaba ulaşmak için geçerli mazeretler nelerdir, geçerli bir sebep olabilir mi? Karşılaşıyorsunuzdur bahaneler gösterip kitap okumayanlarla, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

5 Beğeni

İşin şu maddi kısmıyla ilgili ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Kimseye fakir edebiyatı gibi gelmesin, sadece olanı anlatıyorum. Kitap almak ya da alabilmek uzun yıllar benim için de lüks sayılıyordu. Ve malesef küçük bir ilçede, hiç bir vizyonu olmayan okullarda okuyarak büyüdüm. Hatta lisedeyken bir kütüphanemiz bile yoktu. Lise dönemlerimde yaşadığım ilçede bir kitabevi vardı. O Nedim amcayı hiç unutamam. Sadece okumayı gerçekten seven ve güvendiği benim gibi gençler in bir sistemi vardı. Aslında bildiğiniz kütüphane gibi işliyordu. Başta bir miktar para alıp(günümüz parasıyla yaklaşık 20₺ diye düşünüyorum), okuduğunuz her kitabı yıpranmamış şekilde geri götürdüğünüzde size istediğiniz başka bir kitabı veriyordu. Lise yıllarım Nedim amca sayesinde kitap okuyarak geçti. Üniversitede ise çok güzel bir kütüphanemiz vardı ve hiç kitap eksikliği hissetmedim. Fakat ne zaman ki fantastik kitaplara merak saldım ve üniversite de bitti; o zaman kara kara düşünmeye başladım. Henüz işe girmemiştim, ben de yaşadığım şehirde başlı başına geçim kaynağı olan üzüm kesme işine girdim :joy: bir iki hafta yevmiye ile üzüm kestikten sonra kendime bir e-kitap okuyucu aldım. Zaman Çarkı serisini, Kralkatili Güncesini ve nice kitabı bu şekilde okudum uzunca bir süre.

Aslında sorduğunuz soruya da cevap vermedim, ama bu geçmişimde beni üzmüş ki bir anda anlatasım geldi. Neyse ki hayatta yolumu çizdim ve şimdi böyle problemlerim yok. Ama şuan biri gelip “Bana bu ay kitap alır mısın?” dese gözüm kapalı alırım.

7 Beğeni

Savaş Lordu Yıllıkları 1. kitap Kış Kralı. Sahaflarda yok, nadir kitapta yok, epub-pdf olarak internette yok. Yok bildiğin. Kitaba ulaşamayınca ulaşamıyorsun, yapacak bir şey yok. Bulsam kütüphane tarayıcısından bile olsun tarayıp koyacağım internete ki millet ulaşabilsin şu kitaba ama yok.

1 Beğeni

En başından belirteyim de yanlış anlaşılma olmasın, direkt olarak kendi üzerimden giderek birtakım örnekler vereceğim. Zaten genelgeçer bir şey söylenemez bu konuda, çünkü bahsedeceklerim kişiden kişiye göre değişen şeyler.

Bahane kısmına katılıyorum, bir kitap okunmak isteniyorsa her türlü okunur, okunmak istenmiyorsa da hiçbir şekilde okunmaz. Antony Beevor’un Stalingrad kitabını haftalarca aradım Ankara’da, bulamayınca internete baktım, ikinci el almak istemedim, en sonunda da gidip İngilizce pdf’ini indirdim, kitabı okudum. Sonrasında çok değerli bir arkadaşım kitabı bana hediye etti, bir de Türkçe okudum. Altını çizdiğim, not aldığım, işaretlediğim yerleri hatırlamıyorum açıkçası. Benzeri Irvine Welsh’in Porno kitabında oldu. Abimde vardı, okumadım, zira böyle bir insanım. Biliyordum çünkü okurken kitaba fiziksel açıdan zarar vereceğimi. Edindim ve kelimenin tam anlamıyla içinden geçtim kitabın.

Edebî eserler konusunda kütüphaneler yardımcı olabilir insanlara lâkin akademik eserlerde böyle olmuyor. En basitinden Modern Ortadoğu Tarihi isimli kitap ve türevi binlerce akademik eser. Bunları pekâlâ roman okur gibi okumazsınız, değil mi? İkinci Dünya Savaşı’nda yer alan Monte Cassino Muharebesi’ni merak edersiniz, savaşla ilgili geçerli bir kaynağınız vardır, kütüphanenizden alır, ihtiyacınız olan bilgiye ulaşırsınız. Peki bu kitap sizde yoksa? Her seferinde kütüphaneye mi gideceksiniz? Bazı kitaplara referans kitabı denmesinin en temel sebebi bu zaten. Tuğla gibi kitap, akademik içeriğe sahip, birinci sayfadan son sayfaya kadar açıp roman okur gibi okumadım ama ihtiyacım olduğunda orada olduğunu biliyorum.

Şahsî fikrime göre bütün bunların hepsi, kitap okunmanın kutsanmasından süregeliyor. Çok kitap okumak, kitap okumak, kitap okuyan insan, epey sükse yaptı bu tip insanlar son beş yıl içinde. Amma ve lâkin ehil ve kaliteli okurlarda bunu dışarıya yansıtma durumu görmedim. En fazla okudukları sayfalardan ilginç kısımları sosyal medyaya koyuyorlar, o da “like” veya “fav” kasmak için değil, siz de bilin demek veya tartışma ortamı yaratmak için. O sebepten ötürü “kitap sevgisi” bence ziyadesiyle havada bir kavram. Ne olursa olsun okurum diyorsanız amenna, kayıtsız şartsız okumayı seviyorsunuzdur lâkin ben merak ettiğim veya seveceğimi düşündüğüm eserleri okurum. O sebepten ötürü “ele ne geçerse okumak” bana başlı başına zaman kaybı geliyor.

Son olarak, hiç uzatmadan açık açık söyleyeyim, Türkiye’de kitaplar aşırı derecede pahalı, ekmek, su, kıyafet, teknoloji ürünleri vs. gibi. Artık suç yayınevine mi atılır, yazara mı, mâliyete mi bilmiyorum ama, netice olarak kitaplarda pahalılık mevcut.

Hâlihazırda çok kez tartıştığım bir mevzuydu o, bu sebepten ötürü görüşlerimi belirttim. Lütfen size cevap verdiğimi düşünmeyin.

tl;dr:

Bahane kısmına katılıyorum, bir kitap okunmak isteniyorsa her türlü okunur, okunmak istenmiyorsa da hiçbir şekilde okunmaz.

3 Beğeni

Kimse sevmeyeceğini düşündüğü kitapları okumaz herhalde. Sırf elimize geçti diye içeriğinin vasat olduğunu bildiğimiz bir kitabı okumayız. Bunu yapanı henüz görmedim.

Ayrıca akademik eserler için durum bir hayli farklı. Mühendislik bazında konuşacak olursam zaten çoğunlukla Türkçe kitap kullanmıyoruz, amazon’da sadece kitabın fiyatı 30 dolar vs… O konuda kendi adıma fotokopiciler ve internetten faydalanıyorum.

Ben özellikle son dönemlerde kitap okumanın kutsanmasının yok olduğunu düşünüyorum ve bu kutsanmanın kitaplara erişim konusundaki etkisini tam anlayamadım.

Arada tam olarak nasıl bir bağlantı kurduğunuzu açarsanız sevinirim. Kitap sahibi olmak bu kutsanmanın bir parçası olarak önem mi arz ediyor, aklıma gelen düşünce bu fakat oldukça çarpık yine de böyle düşünenler elbet olabilir.

Gerekçe veya bahane olayları üzerine kitap okumamayı konuşuyoruz ya hocam, ona istinaden şunu diyorum; neden bahane olsun bu? Bir zorunluluk değil sonuçta kitap okumak. Amma ve lâkin, büyük çapta sosyal medyanın da büyümesiyle birlikte herkes her konuda fikir sahibi ve entelektüel olmak bir zorunluluk gibi dayatılıyor. Bu bağlamda da kitap okumayan “hip” veya “cool” olamıyor, bunun de bize karşılığı hiçbir ehliyeti ve kalitesi olmayan okur yığını.

İnsanlar utanıp sıkılmadan “kitap okumayı sevmiyorum, bana sıkıcı geliyor.” diyebilmeli ve bunun karşılığında hakir durumuna konulmamalı “okuyan” kısım tarafından.

Kitap sahipliğiyse tüketim çılgınlığının bir parçası sadece, hiç dalmayalım oraya zira konu bambaşka bir yöne kayacak.

4 Beğeni

Şimdi anladım, sosyal çevrelerimizin farkından ötürü bir kafa karışıklığı yaşamışım. Benim etrafımda kitap okumayan ve bunu net bir şekilde belirtip, oldukça cool kalabilen insanlar fazlaca var. Ne kendim ne de çevremde kitap okumayanı hakir gören kimse yok. Böyle bir ortamda da kitap okumamak için bahaneler yaratmak zorunda kalabilir okumayan kişi.

Bu mesajınızla bir üstte yazanlar da netleşti benim için.

Bu görüşünüze de tam destek veriyorum. Sosyal medyanın dayattıkları arasından en fenalarından biri bu.

İlk paragraf hâricinde bütünüyle anlaşmışız hocam, lâkin sosyal çevrelerin farkıyla ilgili bir durum değil bu, genel bazda konuştum ^^