Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

Değil lakin. Sandığınız gibi değil. Şişkosunuz artık. O erkeğe yakışır dediğiniz koca göbek paytak paytak basan ayaklarınızın üzerinde kısa kalın bacaklarınızla birleşince bildiğin şişkosunuz. Güdük boyunuz cabası. Eskidiniz siz Beyefendi. Eskidiniz yaşlı, şişko, öksürüklü, ölümden korkan, pis bir bencile dönüştünüz. Artık hiçbir kadını sevemezsiniz, hiçbir çocuğa kıskanmadan bakamazsınız, hiçbir işe canla başla başlayıp gururla bitiremezsiniz. Her şey yorgunluk, bıkkınlık, en iyi haliyle alışkanlık sizin için Beyefendi. Öyle. Gerçek bu. Yeni bir eve çıksanız ne olur, çıkmasanız ne! İçiniz öldükten sonra, yirmi iki yaşındaki metresinizin haftada iki kere üstüne abanıp nefes nefese seviştim sansanız ne! Yakında ardınızdan ağlayacak gizli gizli bir köşede. Yoo, ayrılık acısıyla değil, cenazenizde. Gözyaşları da sizin için değil, kendi kaderine. Lakin böyle. Eskidiniz işte. Kemikleriniz çoktan kalınlaşıp kireçler bağladı. Henüz haberiniz yok, az sabredin. Çıkacak ortaya takırtıları yakında. İçtiğiniz sigaralar sadece işaret ve ortaparmağınızın arasını sararttı sanıyorsanız, iki sene sonra akciğerleriniz bitmiş diyen hekimi şaşkın şaşkın dinlerken anlayacaksınız sararan başka şeyler de var bedende. O akşamdan akşama içtiğiniz rakı neticesinde sirozdan ölmezseniz, akciğer kanseri alıp götürecek sizi bizden uzağa Beyefendi. Hem de öyle metresinizin ya da karınızın tepesinde değil. Boktan bir hastane odasında, mendebur bir hemşire tarafından “Yine mi altına işedin!” diye azarlanırken. Tam o anda. İşte böyle. Eskidiniz Beyefendi. Göz göre göre. Aynaya baktığınızda gördüğünüz delikanlı yirmi yıl öncesinde kayboldu. Karşınızda duran kendini her gün yılmadan usanmadan kandıran balgamlı şişkoyla vedalaşmanıza az kaldı. Ölüm Allah’ın emri. Ve elbette sizi de vuracak bu cümle. Sanmayınız ki kibriniz kurtaracak ölümden o sakil gövdenizi. Hiçbir işe yaramayacak kıldığınız bayram namazları. Arada bir yalancıktan söylediğiniz çok şükürler, elhamdülillahlar, aziz Allahlar. Eviniz evet eskidi Beyefendi. Siz ondan beter. Bir çocuğun gözünden görseniz kendinizi, muhakkak anlayacaksınız söylediğimi. Lakin yoo! Kibir Beyefendi, eskimekten fenadır. Karınız, çocuklarınız, metresiniz, çalışanlarınız size korkuyla karışık bir saygı, göstermeye ürktükleri bir sevgi besliyorlar sanıyorsunuz ya, onun adı buz gibi nefret. Açık sözlü olmak gerekirse tiksinti. Bir tek siz görüyorsunuz o altın kalbi. O da bir yanılgı. Kalbiniz öfke, korku, endişeyle birlikte yağ bağlı. Hepsi bu. Hayat geldi geçti Beyefendi. Önüne geleni azarlayıp, meyhanelerde onun bunun sözünü keserek yaptığınız gereksiz çıkışlarla, tadını almayı akıl etmeden ağzınıza tıktığınız kızartmalarla, boşalırken tutamadığınız ulumalarla, lütfedip her bahar ailenizi götürdüğünüz pikniklerde genç kızların diri memelerine bakarak daldığınız hülyalarla, saçınıza sürdüğünüz briyantin kokusuyla, babanıza duyduğunuz o hiçbir işe yaramaz nefretle, hay ve huyla… hayat siz anlamadan bitti! Ve siz bunu da anlamadınız ya, yazık size! Yazıklar olsun size!

Kabuk - Zeynep Kaçar

(Yazarın ve yayınevinin affına sığınarak paylaşıyorum bunu çünkü epey uzun bir alıntı oldu. Ama kitabın tamamını buraya alıntı olarak koysam yeridir, zira her bir sayfası diğerinden daha güzel, daha etkileyici bir ilk roman Kabuk. Bana @Firtinakiran önermişti, ben de herkese tavsiye ederim.)

4 Beğeni