Bu deniz canavarı kimdi biliyor musunuz?
Bu öyküde kaç kez adı geçen, doymak bilmez yırtıcılığı, parçaladığı insanların çokluğu nedeniyle ‘Balıkların ve balıkçıların Attilası’ adı verilen o dev balinadan başkası değildi bu deniz canavarı.
“Fikirlerine ne kadar karşı olsak da, bir insanı düşündükleri için cezalandırmaya hakkımız yok.”
“Ne yapalım o zaman?” diye sordu ölmekte olan adam, hırıltıyla soluyarak.
“Bunun cevabını herkesten çok senin biliyor olman lazım. Onları eğiteceksin. Onlara doğruyla yanlışı ayırt etmeyi öğreteceksin. Onları özgür kılan şey bilgi olmalı; baskı değil.”
“Gökyüzünde binalar, toprağın içinde trenler,” dedi Freud, sinirli bir tavırla. “Siz Amerikalılar çok tuhafsınız: Cenneti dünyaya indiremiyorsunuz, cehennemi yukarı çıkarıyorsunuz.”
… bir ırk ya da medeniyet için en önemli olan şey nedir biliyor musun?
Hayır, ne?
Yok etme. Bir medeniyetin diğerine gösterebileceği en büyük saygı budur. Onlar sadece saygı duydukları bir medeniyet tarafından tehdit edildiklerini hissediyorlar. ( S. 205)
“Uzandı ve ağaçtan bir elma kopardı, elinde çevirdi, bir ısırık aldı ve devam etti.
“Bazı insanlar henüz çok gençken mutsuz bir insan olurlar,” dedi. “Görünürde özel bir nedeni yoktur ama sanırım bu şekilde dünyaya gelirler. Daha kolay yaralanırlar, daha çabuk yorulurlar, daha çabuk ağlarlar, daha uzun süre hatırlarlar ve söylediğim gibi, dünyadaki herkesten çok daha gençken mutsuz olurlar. Biliyorum, çünkü ben de onlardan biriyim.”
“İnanıyorum ki benim sadece kendi gönlüme uyan ahlakım, sadece cezalandırılmaktan korktukları için doğru davrananların ahlaklarından daha gerçek ve sağlam.”
“Aptallar bile erkeklerle kadınların zaman zaman farklı düşündüklerini bilir, ama en büyük fark şudur. Erkekler unutur ama asla affetmez; kadınlar affeder, ama asla unutmaz.”
“Ölüm hepimize gelir,” dedi Aiel. “Biz ancak geldiği zaman onunla nasıl yüzleşecegimizi seçebiliriz.”
“Bir insan tasma takılacak en kolay, ama tasmayla yönlendirilebilecek en zor hayvandır. Tasmayı kendi tercih etse bile.”
Zaman Çarkı III, Yenidendoğan Ejder - Robert Jordan
“Sen,” dedi Vashet, birlikte tepelerin arasında yürürken, “gösteriş budalası piç kurusunun tekisin, biliyor musun?”
Başımı ona doğru hafifçe eğerek elimle itaatkâr kabul işaretini yaptım.
Kafamın yanına bir tane patlattı. “Bırak bu ayakları, seni melodramatik hergele. Onları kandırabilirsin, ama beni değil.”
Dedikodu yaparcasına elini göğsüne koydu. “Kvothe’nin kılıç ağacından ne getirdiğini duydunuz mu? Bir barbarın “anlayamayacağı şeyler: sessizlik ve durgunluk. Yani Ademre’nin özü. Peki Shehyn’e ne sunmuş? Okul için kanını dökme isteği.”
Tiksintiyle keyif arasına sıkışıp kalmış bir yüz ifadesiyle bana baktı. “Ciddi söylüyorum, bir masal kitabından çıkmış gibisin.”
‘‘Bir zamanlar Britanya adalarındaki putperest bir kral,bu hayatın bir gece kuşunun kısa uçuşuna benzediğini görmüştü.Kuş bir şatonun sıcak ve aydınlık yemek salonun penceresinden giriyor,bir an için hareketli bir sahnenin,başka canlıların somut hayatlarının üzerinden geçiyor,bir an başkalarının yaşadığı bir yerde bulunma keyfini tadıyordu.Ardından başka bir pencereden dışarı uçarak aydınlık yemek salonundan ve şatodan çıkıp gidiyor,diğer taraftaki kapkara,boş ve sonsuz geceye karışıyordu.O aydınlık ve sıcak,kıpır kıpır yaşamı bir daha görmüyordu.Ve…’’
Ancak buradaki her şey kaybolacak ve sizler geri geleceksiniz.Şimdiye dek burada yaşayan bizlerin hatırası bile,düşüncesi bile sonsuza dek yitecek.
Yancy simulakrumu sözlerini şöyle noktalandırmıştı: ’‘Bize lanet bile okuyamayacaksınız,çünkü varlığımızı dahi unutmuş olacaksınız.’'
İnsan hayatını işler değil sözler yönlendirir.Bir şey yapma ya da yapmama imkanından ziyade farklı meseleler üzerinde aralarında belirledikleri kelimelerle konuşmayı severler.Çeşitli şeyler, varlık ve nesneler, hatta toprak, insan ve atlar için kullandıkları ve pek mühim saydıkları kelime benim kelimesidir.Aynı şey için aralarında kimin benim diyeceğini kararlaştırırlar.Ve üzerinde anlaştıkları bu oyunda en çok şey için benim diyebilen en mutluları sayılır.
Olmasaydım, ne güzel yazardım! Eğer beyaz kağıt ve zihnimde dolaşan sözcükler ve biçim kazanan ve kimse yazmadan yok olan öyküler arasına o rahatsız edici set, bizzat ben girmeseydim. Biçem, beğeni, kişisel felsefe, öznellik, kültürel oluşum, yaşanmış deneyim, psikoloji, yetenek, meslek numaraları: Bütün bu unsurlar yazdığımın bana ait olduğuna işaret eden ipuçlarıdır ve olanaklarımı kısıtlayan bir kafes gibi görünürler gözüme.Yalnızca bir el, kalem tutan ve yazan kopuk bir el olsaydım … Bu eli kim hareket ettirecekti? Adı sanı olmayan kalabalık mı? Zamanların ruhu mu? Ortak bilinçdışı mı? Bilmiyorum. Tanımlanabilecek bir şeyin sözcüsü olmak için kendi kendimi yok etme arzusu duymuyorum. Yalnızca yazılmayı bekleyen yazılabilir ile hiç kimsenin aniatmadığı anlatılabiliri iletmek için istiyorum.
… Cahil ve açgözlü insanların semtine hayal gücü hiçbir zaman uğramaz. Şimdinin içine sıkışmış olduklarından gelecek onları hiç ilgilendirmez. Sadece kendilerini gerçeklikle yüz yüze getiren olaylar onları aldırışsızlıklarından çekip çıkarabilir.
…… herhangi bir edim*, birbiriyle çelişen iki ayrı nedenle açıklanıyorsa, asıl motivasyon ikisi de değildir ve kişinin……… farkında bile olmadıkları üçüncü bir dürtü devrededir.
Philip K. Dick - Alfa Ayının Kabileleri
Edim: insan bilincinin bir amaca yönelik tek tek davranışları