Bilimkurgunun Gerçek Olmaya Başladığı Bir Çağda Geleceğin İşleri

Bugün bu forumdan bir arkadaşla WhatsApp’ta bu konuyu konuşuyordum. Çünkü bu hafta mesleğimi kesin olarak değiştirme kararı aldım. Konu hem bilimkurgu ve teknoloji ile ilgili olduğu için hem de genç yaştaki arkadaşları şimdiden uyarmak için bu konuyu açmayı gerekli gördüm.

İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından birinde yaşıyoruz. Daha önce görülmemiş düzeyde bir teknolojik ve toplumsal dönüşüm yaşanıyor. Çocukluğumuzda izlediğimiz bilimkurgu filmleri birer birer gerçek olmaya başladı. Uzay Yolu’nun eski dizilerini izliyorum ve orada öngörülen nice teknolojinin hayatımızın bir parçası olduğunu görüyorum. Geleceğe Dönüş filmi henüz gerçek olmadı ama oluyor.

Öte yandan bu değişimin olumlu sonuçları olduğu gibi olumsuz sonuçları da var. Tarih boyunca hep olduğu gibi teknoloji bazı eski meslekleri ortadan kaldırırken yerine yeni meslekler koyuyor. Elbette bunu aynı sayıda yapıp yapamayacağı ayrı bir konu. Yine de bu yazıyı okumaya devam etmeden önce aşağıdaki videoyu izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Şu an Türkiye’de büyük bir işsizlik sorunu var ama bu sorunun Türkiye’ye özgü olduğunu düşünmek sorunu yanlış anlamak olur. Teknoloji yeni işler yaratmakta şimdilik yeterince hızlı görünmese de yeni ortaya çıkan alanlarda eleman açığı yakıcı boyutta. Buna karşılık ise milyonlarca insanın bir işi ve geliri yok. “İş yok değil, iş beğenmeyenler var” sözü elbette doğru değil ama “iş yok değil, yeterince kalifiye insan yok” sözü bence doğru.

Bizim kuşağımızın en önemli sorunu yanlış bir şekilde yetiştirilmesi. Özellikle de Türkiye gibi bilimkurgu kültürünün henüz yeterince gelişmediği ülkelerde bu sorun daha da büyük. Çünkü bilimkurgu kültürü olmayan ülkeler geleceğe daha da hazırlıksız yakalandılar. Gelecek, çoktan geldi.

Teknoloji değişiyor, dünya değişiyor, Türkiye değişiyor ama hâlâ eski ihtiyaçlara yönelik insan yetiştiriyoruz. Hatta aslında ihtiyaca göre bile insan yetiştirmiyoruz. Her yıl üniversiteler yüz binlerce okumuş işsiz yetiştiriyor. Aralarında iş bulan şanslılar ise aslında eğitimlerinin çok altında işler yapıyor ve lise mezunlarıyla rekabet ediyorlar. Yanlış anlaşılmasın, lise mezunlarını küçümsemiyorum. Demek istediğim onların eğitiminin yeterli olduğu bir konuda onlardan yıllar sonra mezun oluyorsunuz. Onlar yıllarca süren iş tecrübesiyle kalifiye insanlara dönüşürken sizin yok hükmünde diplomanız var.

Evet, yapay zekâ işlerimizi elimizden alacak. Teknoloji işlerimizi elimizden alacak. Bu kaçınılmaz. Size kendi mesleğimden örnek vereyim. Ben bir muhasebeciyim. Bunun okulunu okudum. Ayrıca iktisat okudum. Okuldaki eğitimin yetmediğini bildiğimden kurslara falan gidip kendimi geliştirdim. Biraz da orada burada iş tecrübesi yaptım ve öyle de kendimi geliştirdim ama geldiğim son noktada işsizlikten kaçamıyorum. Bu sadece ülke ekonomisinin kötü gidişatından mı kaynaklanıyor? Elbette bunun da etkisi var ama sadece o değil. Elbette İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri ihtiyacın çok ama çok üzerinde mezun veriyor. Elbette okulda aldığımız eğitim kalitesiz. Elbette son zamanlarda çok sayıda iş yeri kapandığından işsizlik arttı. Fakat bu sorunları çözsek bile bu alanda çalışan çok sayıda kişi işsiz kalmaya devam edecek. Çünkü yapay zekâ şimdiden bu alana girdi. Şimdiden bazı yapay zekâ sahibi bilgisayar programları bir muhasebecinin yaptığı işleri yapabiliyor. O yazılımı kullanan şirket o departmanda artık beş yerine iki personele ihtiyaç duyacak.

Ya üç boyutlu yazıcılar? Uzay Yolu’ndaki bir fantezi olmaktan çıktı ve hayatımıza girmeye başladı ve her şeyi üretebiliyorlar, hem de her şeyi. Fabrika işçileri elbette ekonomideki kötü gidişattan etkileniyor ama ekonomi düzeldiğinde dahi o işlere geri dönemeyecekler ya da şimdikinden de komik maaşlara razı gelmek zorunda kalacaklar. Çünkü geleceğin fabrikaları ya devasa üç boyutlu yazıcılar olacak ya da yüzlerce işçi yerine yüzlerce üç boyutlu yazıcı ile dolu binalar olacak.

Her sektörden, her meslekten yüzlerce örnek verilebilir. Fakat şu bir gerçek ki bilimkurgu bizi uzun zaman önce uyarmıştı ama buna rağmen hazırlıksız yakalandık. Ben teknolojinin kötü olduğunu düşünmüyorum, ona hazırlıksız yakalanmanın kötü olduğunu düşünmüyorum.

Eğer bir yetişkinseniz meslek değiştirmeyi düşünmek zorunda kalabilirsiniz. Eğer yaşınız küçükse gelecekte ne iş yapacağınızı şimdiden dikkatlice seçmelisiniz. Benim en çok ilgimi çeken, bugünde ve gelecekte en çok iş imkânı sağlayacak olanlar ise aşağıda. Kendinizi bu alanlarda geliştirmelisiniz. Türkiye’nin biraz geriden geldiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu değişim Türkiye’de de yaşanıyor. Aşağıdaki başlıkların önemli bir kısmıyla ilgili Türkiye’de de gelişmeler oluyor.

  1. Yenilenebilir enerji
  2. Yapay zekâ geliştirme, tasarlama, eğitimi, teknik desteği
  3. Sanal gerçeklik
  4. Her türlü tasarım, modelleme, dijital sanat
  5. Uzay, uzay ticareti, uzay madenciliği
  6. E-ticaret
  7. Veri analizi, veri madenciliği, büyük veri
  8. 3 boyutlu yazıcılar ve onlarla ilgili her şey
  9. Blok zinciri
  10. Nesnelerin interneti
  11. Bilgisayar programcılığı ve onunla ilgili bir sürü iş
  12. Elektrikli, sürücüsüz ve uçan araçlar

Siz ne düşünüyorsunuz?

6 Beğeni

“Türkiye’de zor iş.” klişesine sığınabiliyor muyuz? :smiley:

Gelişimin gidişatına tanık oldukça hayret ediyorum, teknoloji kültürü oluşmamış bir ülkenin vatandaşı olarak da ülkemin geleceğinden endişe duyuyorum.

Para her şey demek artık. 3. Dünya ülkesi dediğimiz ülkeler şimdi kim bilir kaçıncı dünya ülkesi oldular.

1 Beğeni

Üşenmedim saydım, 12 maddenin 5’i direk 3-4 tanesi dolaylı yoldan 11.maddenin içeriğine konu olmuş :slight_smile:

Aslında bu istatistikle güzel bir şeyden bahsetmiş olacağım. Gelecekte ne iş olur bilemem ama programlama dediğimiz süreç gelecekte dört işlem gibi olacak. Neredeyse kullanmayan meslek kalmayacak.

4 Beğeni

Bazı meslekler arasında geçiş yapılabiliyor web yazılımcısı biraz uğraş ile nesnelerin interneti ya da başka bir yazılım ile ilgili bir dala geçebilir. Sorun Bu değişimi yapamayacak olan meslek sınıflarında. Mesela bir şoförün ya da kaynak ustasının artık benim mesleğim çok geçerli değil veri tabanı uzmanı olayım demesi çok zor. Bana göre artık tek bir meslekte ömür geçmesi mümkün olmayabilir. Meslek seçerken yapay zeka ve makinaların yapmakta zorlanacağı meslekleri seçmek en mantıklısı geliyor.

1 Beğeni

Bence de bilgisayar programcılığı gelecekteki pek çok mesleğin temeli olacak. Aslında listede bağlantısız görünen bazı mesleklerin bile programcılıkla dolaylı da olsa ilgisi var.

Sömürgeciliğin hâlâ devam ettiğine katılmakla birlikte üçüncü dünya ülkelerinden de teknolojiyle ilgili ciddi haberler gelebiliyor. Çünkü dünya küreselleşiyor. Sermaye kendisi için uygun bazı şartlarına sunan yerlere üçüncü dünya ülkesi olsa bile gidiyor. Bir Amerikan şirketi Asya’ya, bir Avrupa şirketi Güney Amerika’ya ve bir Asya şirketi de Afrika’ya taşınabiliyor. 90’larda uygun şartlar Çin’de olduğu için Çin yükselişe geçti. Bugünse dünyanın en hızlı gelişen bölgesi Afrika.

Öyle bir meslek çok az sayıda kalacak. Taksiciler, fabrika işçileri, öğretmenler, beyaz yakalılar, avukatlar vs. hepsi işlerini yapay zekâya kaptıracak. Elbette yapay zekânın yapmayacağı (yapamayacağı değil) işler de olacak ve bence bunların arasında en önemlisi yapay zekâyı üreten kişi olmak.

3 Beğeni

Şimdi beni bir komplo teorisyeni gibi algılamayın fakat o “büyük adamlar” istemedikçe hiç kimse kılını dahi kıpırdatamaz. Orta Doğu’ya durmadan serpilen nifak tohumları gibi.

Kişisel düşüncem. Belki de çok sığ düşünüyorum.

2 Beğeni

Aslında aynı konudan bahsetmiyoruz. Siz üçüncü dünya ülkelerin geri kalmışlığından bahsederken o ülkelerin yerli ve millî sermayelerinin geri kalmışlığından bahsediyorsunuz. O konuda sizinle hemfikirim. Benim demek istediğim şey o ülkelerin yerli sermayesinin gelişmesi değil. Gelişmez de. Emperyalizmin özü budur.

O ülkelerin altyapısı, o ülkeye gelen yabancı sermaye sayesinde gelişiyor. O ülkeleri teknoloji ile içli dışlı yapıyor. Tabii ki o ülkeleri hiçbir zaman bir Avrupa ülkesi gibi yapmayacak. Hatta uygun koşulları bulduğu gibi başka ülkeye kaçacak. Demek istediğim sadece oralarda bile teknolojiye dayalı iş imkânlarının gelişmesi.

1 Beğeni

Yine de teknoloji kanadında söz sahibi olmak, ülkece kalkınmak için gereklidir. Sosyal medyayı görüyorsunuz, Yeni Çağ’ın teknolojilerinden. Fakat nasıl ve ne kadar saçma bir biçimde Türkiye’de kullanıldığı gayet açık. :confused:

1 Beğeni

Aslında Türkiye de sadece teknoloji tüketicisi değil, üreticisi konumunda. Sokaktaki vatandaş sadece tüketici olabilir. Fakat bugün Türkiye’de askerî teknoloji de üretiliyor, çok başarılı bir üç boyutlu yazıcı girişimi de var, çok başarılı bir veri analizi şirketi de kuruldu. Ufaktan da olsa yenilenebilir enerji işine de giriliyor. Elektrikli araç, uzay gibi şeyler ise şimdilik kâğıt üzerinde. Yapay zekâ ne durumda onu bilmiyorum. Bazı konularda çok geride olsak da bazı konularda çok iyiyiz, mesela üç boyutlu yazıcı. Yeterli mi? Tabii ki değil.

2 Beğeni

Askeri teknoloji olarak geldiğimiz seviyenin tabii ki farkındayım. Biraz romantikliğe kapılarak, gözümün önüne halkı getiriyorum. Sonuçta askeri teknolojiye müdahale edemeyiz. Ancak kendi hayatımıza entegre ettiğimiz teknolojilerle sağlam basabiliriz bence. Yoksa o tip konular ülke büyüklerinin bileceği iş. Bir vatandaş olarak, kendime ve diğer vatandaşlara yarar sağlayacak girişimler üzerine kafa yormalıyım.

Bu, o tip teknolojileri yabana attığım anlamına gelmesin.

1 Beğeni

Kendi hayatımıza entegre ettiğimiz teknolojiler genelde tüketici elektroniği falan oluyor. Mesela cep telefonu. Türkiye’de üretilmiyor mu? Bunun Türkiye’de iş sahası yok mu? Tabii ki var. Genelde yeterince yerli olmamakla eleştiriliyor ama küreselleşme çağında çok az şey tek bir ülkenin sınırları içinde üretiliyor.

Bir arabanın parçaları 20 farklı ülkede üretilip, oradan oraya dolaştırılıp başka bir yerde birleştiriliyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Tek bir ülkede üretilen araba diye bir şey yok.

Bir cep telefonunun parçaları 10 farklı ülkede üretilip başka bir yerde birleştiriliyor. Bunlardan biri de Türkiye. Tamamı tek bir ülkede üretilen telefon yok. Ne Huawei tamamen Çinli, ne Samsung tamamen Koreli ne de Apple tamamen Amerikalı.

Hatta aynı şey tank üretiminde bile geçerli.

Peki neden bu konuya girdim? Türkiye’de yetersiz de olsa teknoloji üretiliyor ama her seferinde %100 yerli ve millî değil eleştirisine maruz kalıyor ve ben bu konuda haksızlık edildiğini düşünüyorum. Ayhan Tarakcı’nın da Youtube kanalında dediği gibi 21. yüzyılın yerlilik anlayışı ile 20. yüzyılın yerlilik anlayışı aynı değil.

Türkiye’nin sorunu teknoloji üretememekten çok kaliteli teknoloji üretememek. Elbette kaliteli askerî teknoloji üretiyoruz. Bence ürettiğimiz üç boyutlu yazıcılar da kaliteli. Robotik girişimimiz de var ve ben sanıldığından daha kaliteli olduğunu düşünüyorum. Fakat teknolojinin sıradan insanların gözündeki imajını belirleyen cep telefonları, bilgisayarlar ve bunların kaliteli olduğunu düşünmüyorum.

3 Beğeni

Artık yerli ya da milli olmak için bilginin üretilmesi yeterli.Artık önemli olan Ar-Ge’si ve mühendisliği üretimin nerede yapıldığının çok da önemi kalmadı artık.

2 Beğeni

Geçen gün fuardayken Binali Yıldırım’ı dinlemek durumunda kaldım. Kendisi de bu konuya değinmişti. Aslında hiç beklemediğim bir cümle kurmuştu.

“Geleceğin meslekleri yazılım üzerine artık. Bundan birkaç sene sonra bizim anlamadığımız ve bilmediğimiz birçok meslek ortaya çıkacak.”

Bu tarz bir şey demişti. Bir de e-spor konusunda gençlere destek olup fon yaratacaklarından filan bahsetti. Ondan sonra ben de ayrıldım oradan. Oyun filan oynamış oturup kardeşim göndermişti videosunu.

Velhâsıl evet bence de yazılım konusuna ağırlık verilmeli. Özellikle mühendislik alanlarını okuyan gençlerin mesleği öğrenirken aldıkları yazılım derslerini oldukça ciddiye almaları gerekmekte. Hem kendi mühendislik alanları nelerdir bunları öğrenmeli hem de bu alanlarda nasıl daha gelişmiş bir sisteme sahip olabiliriz diyerek kendisini geliştirmeli. Ülkemizde verilen üniversite eğitimiyle pek de kalifiye olunamaz. Kendisini geliştiren birey bir yerlere ulaşır. Olayı sınavları vermek olan öğrenciler maalesef bir yere gelemezler. Dünya değişiyor, olduğunuz yerde saymayın.

3 Beğeni

Şu e-spor alanına devlet büyükleri tarafından gösterilen önemi bir türlü anlayamıyorum. Gençlere “Siz oturun, oyun oynayın, senede 500 bin tl kazanın.” diye yaklaşmak hiç doğru değil. 500 bin olayını yöneticilerimiz demiyor tabii ki, bu spor alanına yatırım yapmış insanlar diyor.

1 Beğeni

Muhalifinden iktidarına bütün politikacılar dünyadaki mesleklerin değiştiğinin farkındalar. Aslında vatandaşlar da farkında. Fakat bu dönüşüme ayak uydurmak için ne kadar çabalıyoruz, işte orası tartışmalı.

Espor konusuna gelince. Bu konuya hem politikacılar hem de halk tarafından bu kadar önem verilmesinin nedeni yeni üniversiteler, yeni eğitim sistemi, yeni teknolojik yatırımların gerekmemesi. Aynı şey youtuberlık mesleği için de söz konusu. Bu yüzden başımızı çevirdiğimiz her yer youtuber doldu. Her ikisinde de aynı güdüyle hareket ediyoruz: Bize kolay görünüyor. Mesleklerimizi kaybediyoruz, yeni meslekler arıyoruz ama kendimizi daha karmaşık meslekler konusunda eğitmek istemiyoruz. Oyun oynayarak para kazanalım diyerek espora yöneliyoruz. Hâlbuki espor sanıldığı kadar kolay iş değil. Youtuber olalım diyoruz, çünkü en basit, hatta çöp videolarla ekmeğimizi kazanırız diyoruz.

Atatürk’ün çok sevdiğim bir sözü var: “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Aslında bu söz bizim milleti anlatıyor. Ne de olsa bu milleti çok iyi tanıyan bir insanın ağzından çıktı. Hâlâ kolay yollar peşindeyiz.

Açıkçası beni Türkiye hakkında en çok umutlandıran alan yukarıda sözünü ettiğim 3B yazıcılar. Bu alanda geriden gelen olmadık. Daha dünyada yeni yeni yaygınlaşırken bu alanda birkaç tane yerli girişim ortaya çıktı ve yabancı üreticiler Türkiye piyasasına girmeden piyasayı ellerine almak için yarışıyorlar. Üstelik bazıları kalite olarak da dünya standartlarını yakaladılar. Ben de gelecekte kuracağım işi bu alanda yapmak istiyorum.

Yapay zekâ ise belki de en önemlisi ama üzerinde en az çalışmakta olduğumuz. Burada gençlere bu alanlardaki mesleklere yönelin dediğimde “Türkiye’de iş sağlayacak mı” diyorlar. Elbette sağlayacak, sağlamak zorunda ama sağlamazsa bile sorun değil. Bu alanlardan birinde uzman olan biri dünyanın her yerinde çok iyi şartlarda işe alınabilir.

3 Beğeni

Bu konu hakkında konuşmaya üniversite eğitiminin günümüz şartları için yeterli olmadığı gerçeğini kabul ederek başlamak lazım. Bölüm ya da okul özelinden ayrı, üniversitelerin topluma ve iş hayatına hazır birey yetiştirme misyonu artık kalmadı. Günümüzde onlar daha çok teorik mesleki temel eğitimi vermekle yükümlü kurumlar haline geldiler. Yani mesleğimizi elimize aldığımızda o mesleği dünya standartlarında icra edecek seviyede olmadığımızı kabul ederek güne merhaba dersek, kendimizi geliştirmek için yola koyulacak mativasyonu bulabiliriz.

Hangi meslek olursa olsun bilgisayar ve yazılım bilgisi artık olmazsa olmaz. İnsanların özgeçmişlerine Windows kullanmayı biliyorum yazdığı günler o kadar da uzak değil. Değişim ve gelişim o kadar hızlı ki ayak uydurmaktan ve adapte olmaktan başka bir yol yok. Mesleğinizdeki gelişmeleri yakından takip edip, kendinizi trendler ve yenilikler doğrultusunda geliştirirseniz aranan ve iş sıkıntısı çekmeyen bir birey olursunuz. Bu gelişimi yaşarken, asla ulusal değil global düşünmek gerekiyor. Trump cep telefonundan bir tweet atıyor ve sizin geliriniz inip çıkıyor. Böyle bir dünyada kendi küçük dünyanda yaşamanın sonucu kaybetmektir. Kaybetmek de öğrenmenin bir aşamasıdır ve insanı hırslandırır. Ama tüm toplum kaybediyorsa orada artık bir kriz durumu vardır.

Dünya resesyona girmiş durumda. Resmi olarak kimse söylemek istemiyor ama tüm sektörler bekleme pozisyonuna girmiş durumda. Yarını öngörmek çok zor. Devletlerden güçlü şirketlerin hüküm sürdüğü distopik bir geleceğe doğru sürüklenirken, günün gerçekleri doğrultusunda kendimize pozisyon almak zorundayız.

Bu bahsettiklerimi meslek ayrımına girmeden söylüyorum. Ben dünya vatandaşı olmayı başarmış, gözlem yeteneği kazanmış, öngörü sahibi herkesin, mesleğine bakmaksızın bir yerlere gelebileceğini düşünüyorum.

1 Beğeni

Bence aşağıdaki haber de sizin söylediklerinizi destekliyor. Her yıl daha çok genç, Türkiye’deki üniversitelerin onları entelektüel biri yapmamasının yanı sıra aldıkları eğitimin onlara iyi bir gelecek sağlamakta başarısız olduğunu da görüyor. Türkiye tam bir üniversite mezunu cahil cennetinin yanı sıra bilgili kültürlü biri olsa dahi diplomalı bir işsiz cenneti. (ya da cehennemi) Öte yandan hiçbir eğitim almamış bir kişi bile güçlü ilişkileri sayesinde rahatlıkla iş bulabilir.

İşsiz kalan üniversite mezunları yurt dışına gitmeye kalksalar o da çok zor. Çünkü eğer üniversite eğitiminin üstüne bir şey koymamışlarsa kalifiye bir insan olmadıkları anlaşılıyor. Çünkü iki üç tanesi hariç Türkiye’deki üniversitelerde eğitimin içi boş. Üstelik yabancı dilleri de kötü. Bu yüzden onu da yapamıyorlar.

Hâl böyle olunca Türkiye’deki gençler üniversite okumayı enayilik olarak görmeye başladılar ki bunun için onları suçlayamayız. Aşağıdaki habere göre Türkiye’de üniversiteyi yarıda bırakanların oranı son beş yılda iyice arttı. Sadece geçen sezon 408 binden fazla öğrenci üniversiteyi bırakmış.

Ekleme: Hadi diyelim ki üniversite iş bulmak için değil de kendimizi geliştirmek için olsun, dünyaya bakışımızı değiştirmek için olsun, bilime katkı yapmak için olsun, bizdeki üniversitelerin çoğunda o da yok.

1 Beğeni

Son zamanlarda dikkatimi çeken bir şey var: Adım başı çikolatalı lokmacı dükkanı açılıyor. En azından benim yaşadığım şehirde böyle. Belki başka yerlerde de öyledir. Daha önce de bir kahveci modası vardı. Genelde piyasanın ihtiyacından fazla aynı yapan varsa piyasa kendisini düzenliyor ve yarısından fazlası dükkânı kapatmak zorunda kalıyor. Kalan sağlar yoluna devam ediyor. Kahvecilerde böyle oldu, lokmacılarda da böyle olacağını tereddütsüz söyleyebilirim.

Bizim ülkemizde insanlar yeni şeylerin öncüsü olmak, kimsenin yapmadığı işleri ilk yapan olmak gibi şeyler peşinde koşmazlar. Herkesin yaptığı işi yapmaya kalkarlar. Bunun daha güvenli olduğunu sanırlar ama yanılırlar. Çünkü herkesin yaptığı işte piyasa doymuş demektir.

Üstelik bir de teknolojinin gelişmesi nedeniyle yok olacak meslekler var.

Bu arada yukarıda yukarıdaki listeye topraksız tarım, dikey tarım gibi şeyleri de eklemek lazım. Hem geleceğin tarım anlayışıdır, geleneksel tarımın aksine yapılması mümkündür. Hem de Türkiye’nin ihtiyacı olan şey.

2 Beğeni