Bir Gölge Var, Adına Gerçek Demişler

Bir Gölge Var, Adına Gerçek Demişler

Gözlerini açtığında karanlık bir odadaydı. Bu kadar erken kalkmasına anlam veremedi, patronun ricası üzerine fazladan mesaiye kalmıştı. Bu da yetmiyormuş gibi eve dönerken ufak çaplı bir trafik kazası geçirmişti. Aslında onun bir suçu yoktu, kurallara uyarak ilerliyor hız sınırını aşmıyordu. Trafik lambasının sarı ışığa geçtiğini görmüş ve yavaşlayıp durmak istemişti. Arkasından gelen araç ise önündeki aracın sarı ışığı görünce hızlanacağını düşünerek kendi hızını artırmıştı. Durum arkadaki aracın tahmin ettiği gibi olmayınca önündeki araca arkadan çarpmıştı. Sürücülerin durumu iyiydi, ancak arkadaki arabanın ön kısmında büyük bir hasar vardı. Öndeki aracın ise arka tamponu içeri göçmüştü. İki sürücü de kaza şokunu atlattıktan sonra araçlarından inmişti. Arkadan çarpan aracın sürücüsü niye sarı ışıkta hızlanmadığı ile ilgili öndeki aracın sürücüsünü azarlamaya başlamıştı. Neyse ki tartışma çok büyümeden polisin gelmesiyle sonlanmıştı. Tutanaklar tutulmuş, kamera kayıtları incelenmişti. Kazadan bir sonraki gün kimin haksız olduğu ortaya çıkacaktı. Haksız olan tüm masrafı karşılardı. Evet, işte tüm bu yaşananlardan sonra gece yarısı eve gelmiş, kendini yatağa atar atmaz uyumuştu. Tüm bu olanlardan sonra sabaha kadar deliksiz bir uyku çekeceğini sanmıştı. Kendine kızarak ayağa kalktı, ama hiçbir şey göremiyordu zifiri karanlıktı. İşte o an odasında olmadığını anladı, çünkü odası hiçbir zaman o kadar karanlık olmazdı. İlk önce nerede olduğunu anlayamadı, rüyada olmalıydı. Zifiri karanlığın orta yerinde belli belirsiz bir ışık hüzmesi vardı, yapılacak en iyi şey oraya gitmekti. Işığa yaklaştıkça orada bir nesnenin olduğunu fark etti. Bir masa vardı ve masanın üzerinde bir küre. Merakı artarak masanın üzerindeki kürenin yanına yaklaştı. Kürenin yanına gelince bunun bir dünya haritası olduğunu anladı. Kendisiyle dalga geçti, gerçekten beyni en fazla bunu mu başarabiliyordu? Karanlık bir oda, yuvarlak parlak cilalı ahşap bir masa ve küre şeklindeki dünya haritası. Dünya haritasını görünce her insanın yaptığı gibi küre üzerinde kendi ülkesini bulmayı düşündü. Ülkesini bulmak için baktığında garip bir şey gördü. Kürenin üzerinde bir şeyler hareket ediyordu. Daha dikkatli baktığında görüşü derinleşti, artık bulutları görebiliyordu, daha da yaklaştı. Artık yüksek binaları görebiliyordu. Son aşamada artık insanların hareketini net bir şekilde görebiliyordu. Ancak bir farklılık vardı, her şey çok hızlı hareket ediyor, gece-gündüz döngüsü neredeyse her saniye tekrarlanıyordu. İnsanlar her sabah sokaklara doluşuyor koşuşturuyor, gülüyor, ağlıyor, doğuyor ve ölüyorlardı. Bu karışıklıktan kurtulmak için odağını şehrin içindeki bir binaya yoğunlaştırmaya çalıştı. Bu bina kendisinin de okuduğu liseydi. Ancak hala zaman çok hızlı akıyordu, odağını güçlendirmeye çalıştı. Odağı güçlendikçe zaman yavaşlıyor, görüşü yakınlaşıyor hatta sesleri bile duyabiliyordu. Bir öğretmen öğrencilerine optik konusunu anlatıyordu. “Bir cismin göz tarafından görülebilmesi için cismin ışık kaynağı veya o cismin ışık tarafından aydınlatılması gerekir. ” diyordu öğretmen. Bu cümleden sonra artık odağı dağılmıştı. Yeniden karanlık odada ahşap yuvarlak masanın önünde duruyordu. Görmek üzerine düşünmeye başladı. “Demek ki bir cismi görmek için ilk önce ona ışık vurması lazım” diye düşündü. Peki masayı ve üzerindeki küreyi nasıl görüyordu? Tabii ki üzerine vuran ışık sayesinde. Peki bu ışık nereden geliyordu? Gözlerini tavana dikti, ışık kaynağının önündeki kat kat aşılmaz duvarları gördü. Ancak ışık kaynağının yine de orada olduğunu anlayabiliyordu çünkü duvarlardan yansıyan ışık bir gölge oluşturuyordu. Işığı direk göremese bile gölgenin varlığından ışığı anlayabilirdi. Peki ya gölge olmasaydı ışığın varlığını anlayabilecek miydi? Ellerini küreye ve masaya vuran ışığa siper etti. Küre yok olmuştu. Ağzından şu kelimeler döküldü. “Bir gölge var, adına gerçek demişler.”

1 Beğeni

Güzel anlamda ilginçti. Üzerinde çalışılırsa daha da ilginçleşebilir gibi geldi bana. Bunların ötesinde lütfen yazıyı paragraflara bölelim çünkü karşımıza kalıp halinde bir yazı çıkıyor ve göz korkutuyor. :slight_smile:

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim. Kurgu duştayken aklıma geldi :smiley: .

Haklısınız, tüm bunları bir oturuşta yazdım. Güzel bir hikaye yazabilmek için üzerinde aylarca çalışan insanlar var. Benimki kısa bir deneme gibi bir şey. Hikaye demeye utanırım.

Bundan sonraki yazılarımda bunun üzerine düşüneceğim çok teşekkür ederim.

2 Beğeni