Bir Hikayede Tanrı Portresi

Sizce bir eserde, insanı bir bedene ve insanı yönlere sahip olan ama temelinde insan olmayan, güçlü değil de gücün ta kendisi olan bir Tanrıya hangi sınırlar dahilinde bir karakter portresi çizilmeli, yazar bu konuda nelere dikkat etmeli ve hangi sınırlarda yazmalı bu karakteri sizce?

2 Beğeni

İnsani özellikleri tanrıya atfetme: Antropomorfik Tanrı (Bunu günümüz dinleri oldukça iyi yapıyor =)

2 Beğeni

Kurgu eserler, benim gibi tanrı varlığını kabul etmeyen insanlar için tanrı profilini ulu, yüce gibi sıfatlara indirgemekten ziyade vicdan gibi daha duygusal tanımlarla ve hatta sorumluluk alabilme gibi eylemlerle ifade edebilmeli.
Tolkien’nin evreninde bu böyledir örneğin.
Eru vardır, uludur da aslında ama yanlışları olduğu ve bu yanlışların sonucunda kötülük ve iyiliğin savaşı başlar vurgusu vardır.
Ve hiçbir yerde Eru’ya bir tapınma, yakarış, yalvarış, isyan yoktur. Çözüm iradedir, sorumluluk almadır. Ve her ırk aldığı kararlar doğrultusunda sonuca varır.
Gandalf’ın, Balrog savaşını kaybettikten sonra bir Valar tarafından (manwe) ak olarak geri gönderilmesi -bir denge olduğunu ya da yazarın denge kurmaya çalıştığını gösterir- misal, bu Eru’nun değil tamamen Valar’ın insiyatifine bırakılmıştır.
Dindar ve hatta Katolik bir yazardan bahsediyoruz. Döneme göre çok aydın bir üsluba sahip Tolkien eserleri.
%100 bir objektiflikten bahsedemiyoruz maalesef -eğer öyle olsaydı bu hayranlığımın derecesi ölçülemez bir hale getirirdi zira- ama görev dağılımı tanrı kavramının yükünü oldukça hafifletmiştir.

Bu gibi her şeyin tek bir kaleme bağlı olmadığı eserlerde insanlar kendinden daha çok bulabiliyor ya da hayal dünyasına katabiliyor.

2 Beğeni

Herkesin bir tercihi olabilse de, hiç bir sınır yok aslında. Japonların animelerindeki tanrı temsilleri geliyor aklıma. Şöyle bir tanrı var mesela;

https://myanimelist.cdn-dena.com/s/common/uploaded_files/1462937038-d160ed983299da5d5f5d338a82bacaf6.jpeg

Görünüşünün aksine, oldukça güçlü ve insanlar ona -şakalaşabilseler de- saygı duyuyor, hatta koruyucu olarak bakıyor. Doğru da çünkü onları Çılgınlık denilen büyük bir kötülüğe karşı koruyor.

Yani bir sınır yok, insan istediği her şekilde portreleyebilir. Hatta isterse, her şeyden sıkılmış ve depresif, küçük bir çocuk olarak bile gösterebilir.

2 Beğeni

Kesinlikle böyle.
Şeytan tiplemesi? Bir çok insan günümüz şartlarında şeytandan çok daha korkunç hareketlere, fikirlere sahip. Bu da şeytan profilini bir nevi güncelliyor.
Dönemsel olarak bizi rahatsız eden(ya da toplum tarafından rahatsız edilmesi baskısı uygulanan-öngörülen), istemediğimiz şeyler bize yasak, günah, ahlaki değil gibi yasaklamalarla kapatılıyor.
Sebep olarak da tanrının kızgınlığı, cezalandırıcı olması, verilecek mükafatlardan yararlanamama gibi insanın zayıf noktalarını tetikleyen şeyler gösteriliyor.
Haliyle insanlık kendini geri çekiyor ama nasıl? Günümüzde bunun nasıl olduğunun haberlerini gerek bu ülkede gerek diğer ülkelerdeki vahşet/katliam/taciz/tecavüz gibi haberlerle alıyoruz maalesef.

Eserdeki tanrı ya da tanrıların portresi, kahraman ya da kahramanların serüvenine göre şekillendirilebilir. Örneğin, kahramanı serüvene çıkartan veya yardımcı olan tanrı ya da tanrıların motivasyonları, karakterleri, güçleri ve etki alanları buna göre oluşturulabilir.

2 Beğeni

Konu sahibinin yörüngesinden çıkacak yollara sapmak istemiyorum ama madem konu açıldı şöyle belirteyim:

Ben İlk Yaratıcı’nın görebildiğimiz, göremediğimiz ve bunların dışında kalan her şey olduğuna inanıyorum. Bu gözlemlenebilir evrenin başlangıcı ve İlk Yaratıcı’nın tezahürü diye adlandırabileceğimiz olgunun da ışık olduğunu düşünüyorum. Hatta eskiler buna ışk derdi. Ki bu kelimenin bir diğer anlamı da aşk demektir.

“Hakk, âmâ makamının dipsiz karanlığı içinde gizli bir hazine iken, kendi içine döner, özünün ihtişamını seyreder, bu özü sever ve aşk saçar. Bu kusursuz hazinenin bilinmesini ister ve görünür olmak için ışır, ışık olur. Varoluşun anlaşılabilir başlangıcı, bu yüce nurun gizemindedir. Bu ışıktan önce, kavranılamaz olan hakkın gizeminden başka hiçbir şey yoktu. Tıpkı beyazdan başka hiçbir rengin olmadığı karda, insanın bir süre sonra kör olması gibi, eğer karanlık, gölge yoksa, ışık da görülemez anlaşılamaz.”

Şeytan, kötülük, karanlık diye tasvir edilen ilahi öğeler aslında bu dualite evreninin temel taşlarından yalnızca bir tanesidir. İyi veya kötü diye bir şey yoktur. Biri olmadan diğeri var olamaz. Bilincimiz evrimleşip geliştikçe, bu ying yang’ın aslında bir olduğunu ve özgür irade yasasını mümkün kılmak, İlk Yaratıcının bize anlatmak istediği dersini anlamak için varolduklarını idrak edeceğimizi düşünüyorum.

1 Beğeni

Böyle yaparak hayal gücümüzü de sınırlamıyor muyuz?

@Apeiron, antropomorfik tanrılardan bahsedeceksek Antik Yunan’daki, Kelt Mitolojisi’ndeki herhangi bir tanrıya da bakabiliriz. İnsan kendiyle bağdaştırmak istiyor tanrıyı, mantığının almasını istiyor bence.

1 Beğeni

“What if God was one of us?” gibi bir soru mu bu? İnsan bedenine sahip deyince aramızda dolaşan bir Tanrı canlanıyor gözümde.

Bu kitapta yeryüzüne inip insanlarla yaşayan bir Tanrı anlatılıyor. Ama olması gerektiği gibi güçlü değil, aksine son derece zayıf. Bu nasıl Tanrı demiştim okurken, insandan farksızdı.:roll_eyes::grinning: Yine de fikir verebilir.

Benim cevabım ise şöyle:

  • Çağa, coğrafyaya, kültüre göre değişebilir özellikleri ama her durumda insandan ve doğadan güçlü olmalı, onların davranış biçimini etkileyebilecek bir iradesi olmalı bence.

  • Geçmişe ve geleceğe doğru tüm olasılıkları değerlendirebilmeli ve edindiği sonuçları göz önünde bulundurarak anlamlı bir şekilde kullanmalı iradesini.

  • Soğukkanlı, sorumluluk sahibi ve mantıklı olmalı.

Beklediğim bu, ama böyle bir karakter hikayeye ne kadar renk getirir tartışılır. Yani hikaye şenlensin diye kara mizahtan hoşlanan, eğlenmek için insanları trajediden trajediye sürükleyen bir Tanrı da oluşturulabilir. Kıstas genel beklenti değil hikayenin ortaya çıkardığı ihtiyaç olmalı bence.

Bu görüşe tamamen katılıyorum nitekim.

1 Beğeni

Yok, genelde Stanislaw Lem’de gördüğüm bir tartışma olan Tanrı’nın insaniyetten uzak olmak yerine aksine, görünüş ve her davranışı olmasa da bazı davranışları ile insana yakın olsaydı nasıl bir şekilde tasvir edilebilir, hangi tasvirler öyküdeki tutarlılığı öldürür idi. Bir açıdan insan zaten Tanrıya yakın ve kendi gördüğünden farklı bir gerçeklikten çok hakikata yakın olduğu bir hikaye de denebilir.

1 Beğeni