Ergence yazmakta ne var? Neyse… Gece gece içimizdeki şeytanı ortalığa serdik. Şeytan demişken…
Fahrigülun içine şeytan girmişti. (Gerilim cıyaklamasi) kiymalı böyreği de bundan seviyordu. Insan etine bayiliyormustu. Aman tanrim, lanetler gitsin kahrolasi sarimsak kackını herif diyerek haykırdım. Yoksa badegülü mu yiyecekti? Bir dakka badegul de kimdi?
Aslinda o kadar gerilere gitmemiştim ve geniş düşünmedim. Ama efsaneleri yedirmek fikri oldukça ilginç olurdu.
Şimdi biraz daha düşününce Barbar Conan kapaklarindan esinlenerek karakterin resmini yaptiğimi hatirliyorum. Karakterin baltali olduğunu hatirliyoruk. Adının Hurşit olduğunu hatirliyorum. Yine Conan tarzi güçlü yapisi olduğunu ve pehlivanlik yapmak isterken, çiftçi olan ailesinden izin almadan genç yaşinda Kirkpinara güreşmek için kaçtiğini, Istanbula giderken bir atli arabaya saldirildiğini, arabayi ve içindeki kadini kurtadiğini (bu kisi saraydan güzel bir kadin), bir şekilde ona borçlanan kadinla beraber İstanbulun karanlik sokaklarinda cinayetler, gizli tarikatlar, saray entrikalari arasinda tasarladığim bir hikaye idi. Gizemli Kibrisli, adini hatirlamadiğim lakabi tesbihçi olan nargile, yastiklar ve iri taneli tasbihi ile minyatürü gözümde canlanan o zamanki çete lideri olan ama iyimi kötümü olduğunu hatirlayamadiğim bir karakter ile üstünde baya düşünmüstüm.
Zaman araliği olarakta fransiz devriminin 10-15 yil öncesinde olmali, çünkü karakteri Fransa’da hayal edip orada Kibrislidan intikam almak için mecraya atildiğinida hatirliyorum. Hatta o karmasada halk sokağa dokülmüş kan gövdeyi götürurken dövüştükleri sahneler simdi hayalimde canlaniyor. Zamaninda oldukca hayalini kurmusumki üstünde düşününce film seridi gibi görüntüler akmaya basladi.
Not; ne yazikki telefonla yazdiğim için cevabi yanlsi kisiye vermisim. Afedin.
Öyle bir seri okumayı ben de çok isterim ama tarihimize, kültürümüze ve mitolojimize hakim olanlar bunu hikayeleştiremiyor ya da tam tersi. Senelerdir yayınevleri bizden bir hikaye anlatacak fantastik bir roman istiyoruz diyorlar ama bildiğim kadarıyla çıkmadı hala.
Benim asla yapamayacağım bir şeyi yapmışsınız.Ben daha çok açık toprakları boz kırları ormanlarıyla severim kurguları şehirler beni daraltıyor ve şuan oturduğum apartman içinde dahi kendimi hapishanede hissediyorum.Fantastik ve alternatif edebiyata yönelişim de bu yüzden galiba…Bedenen özgürlüğü tadamıyorsam bari zihin olarak kendimi azad etmek hoşuma gidiyor.Çok orijinal fikirleriniz var eğer kaydı elinizde duruyorsa MUTLAKA okumak isterim.
Hikayeler için dar alanlar daha musait. Çatilardan atlama sahneleri, gizemli casuslar, dilenciler, İstanbul boğazina atilacak cesetler, saray hayati, yeralti dünyasi, arka kapilarda gizli antlaşmalar, kaçamak aşkalar, pazar alanlarinda kaçma sahneleri… uzarda uzar benim kafamdaki hikaye için şehir çok uygun. Açik alanlar genelde savaş sahneleri için ideal.
Seneler evvel bir sitenin fantastik hikaye yarışmasına hikaye göndermiştim. Sonra yarışmaya katılan hikayeleri kitapta toplayıp yayınlamışlardı. Adımı yazarlar bölümünde görmek paha biçilmezdi.
Ondan önce bir tane e-dergiye korku hikayemi yollamıştım. Yayınlandı ama editör imla hatalarımı düzelttikten sonra ıssız bir adada inzivaya çekilmiş diye duydum.
Katılıyorum.Aslında benim fikrimde her zamanki gibi üstad bildiğim Tolkienden esinlenme.Orklar cüceler devler ve daha niceleri orta çağ insanlarının korkuları ve hayalleri ve bir bakıyorsun Tolkien bunları o kadar güzel bir araya getirmiş ki herkes bu olguların atasının Tolkien olduğunu zannediyor.Bizim bu kadar zengin bir geçmişimiz varken neden bizden kimse çıkmıyor diye sorası geliyor insanın.
Yok gibi bir şey… İsterseniz size özelden gönderebilirim.
@narpal Ben de katıldığım ilk şiir yarışmasında derece almıştım ama kitabı almadım çünkü unuttum. e-gölge dergisinde de bir öyküm vardı ama hangi sayı bilmiyorum. Bir ara da bir dergiye yazılarımı yolluyordum sonra editörlüğüne de yardımcı oldum. Sonra dergi sahibi çok yoğunlaştı ve durdurma kararı aldı falan.
Yukarıda yazdığım üç paragraftan başka yok. Yazmam, yazana da mani olmam. Yazmış olsaydım bunu da bas bas söylerdim çünkü kendi yaptıklarımı, kendi kafama kakmayı kendime bir borç bilirim. Böylece utanıp o hataya bir daha düşmem.