Savaşkıran | Brandon Sanderson

Bence konunun başlığı değiştirilip burada konuşulabilir, konu kalabalığına gerek yok diye düşünüyorum.
Kitaba gelince, bence oldukça güzel bir kitaptı, çevirisi de diğer kitaplara göre çok çok daha başarılıydı diye düşünüyorum, özellikle isimlerin çevirisine hayran kaldığımı söyleyebilirim.
Kitabı daha yeni okudum ama bugün biraz yorgunum o yüzden ne desem bilemiyorum, yine de neler yazabiirim bir bakalım:

Özet

Siri ve Vivenna karakterlerinin gerçekten başarılı işlendiğini düşünüyorum. Sanderson bu kitapta zıtların birliği temasını diğer kitaplarına nazaran çok daha fazla öne çıkarmışsa da kızların içinde bulundukları durumlara verdiği tepkiler çok doğal. Siri’nin derslerden ve sorumluluklardan kaçarken birden bire tanrı krala eş olması, bununla ilgili yaşadığı korkular, fakat durumu kontrol altına alabilmesi ve hafif uçarı tavırları çok hoşuma gitti.
Diğer taraftan hayatını politikaya ve derslerine vermiş, hayatını eğitimle harcayan Vivenna’nın gerçeklerle içine düştüğü şaşkınlık, idealleriyle gerçekleri arasında kaldığında yaşadığı iç çatışma da oldukça başarılıydı.
Dünya da oldukça egzotikti bence.
Nefesle oluşturulan büyü sistemi bence başlı başına ayrı bir durum. Belli nefes sayılarıyla belli tekamüllere ulaşıyorsunuz ve renk tonlarını ayırabiliyorsunuz, cansız eşyaları hareketlendirebiliyorsunuz (ki buna uyandırma deniyor), sesleri bile daha rahat ayırteder hâle geliyorsunuz. Biyokroma denen bu büyü sistemi aslında herkesçe yapılabilir ama herkeste bir sadece bir nefes bulunuyor ve gerisini satın almanız ya da karşınızdakinin size rızasıyla vermesi gerekiyor.
Bu sistem de kitapta çok güzel anlatılmış. Başta biraz karışık gelse de işler gittikçe anlam kazanıyor.
Kitabın tek sıkıntısı, tıpkı Elantris gibi, sonuna bir yirmi sayfa falan daha ister bence. Örneğin Siri ve Vivenna’yı doğru düzgün bir arada görmedik, ikisinin oturup uzun uzun konuştuğu bir sahne okumayı çok isterdim açıkçası.

Sonuç olarak okuyun derim, Sanderson yine yapmış yapacağını. :slight_smile:

2 Beğeni