Bu Ara Hangi Oyunu Oynuyorsunuz? 🎮

Aynı şekilde.:grin: Vallaha gömülücem. Gerçek hayatla arama biraz mesafe koymanın vakti de geldi hem.

Sekiro: Shadows Die Twice

Henüz yeni tüm başarımlarını açabildim. Soulslike oyunlara bayılıyorum, bu da epey güzel bir soulslike’tı. NG+3’te bitirdim, daha dikkatli olsaydım her şeyi NG+2’de bitirebilirdim ama olsun, bir oyunu normalde bir defadan fazla oynamayan biri olarak bile ekstra NG+'ı keyifle oynadım. Combat’ı ve bazı mekanikleri Dark Souls’dan çok Bloodborne’a benziyor. İkisinden de bir iki farklı yanı var:

-Stamina bar’ımız yok. Evet, cidden. Bunun yerine karakterimiz görece yavaş saldırıyor. Ayrıca stamina’nın olmaması, karakterimizi ekstra çevik yapıyor (Shinobi’ye de bu yakışır zaten). Stamina yerine posture bar’ımız var, saldırıları blokladıkça doluyor, tam dolunca da bir süreliğine stun yiyoruz. Boss fight’lar daha çok bu posture bar’ını doldurmak üzerine geçiyor (Bir iki boss fight dışında). İlk anda alışması zordu fakat alıştıkça oyunun açıldığını hissediyorsunuz.

-Dodge’umuz sıkıntılı. Dodge Roll, Dark Souls’un önemli bir mekaniği. Roll boyunca vurulamaz oluyorsunuz (i frame). Fakat Sekiro’da durum böyle değil. Dodge’un i frame’i çoi az gördüğüm kadarıyla, bundan ötürü Dodge’dan çok Deflection mekaniğine başvurmaya itiyor oyun sizi.

-Deflection. Parry’ye benziyor ama tam öyle değil. Doğru zamanlamayla yaptığınız deflection, rakibin posture bar’ını epey dolduruyor. Posture bar’ı tam dolan rakibin posture’ı kırılıyor, bir süreliğine stun yiyor. Bu stun süresi boyunca ona deathblow atabiliyoruz.

-Deathblow. İsterseniz düşmana gizlice arkadan yaklaşın, isterseniz yukarıdan düşmanın üzerine uçun, isterseniz düşmanın posture’ını kırın, bu gibi durumlar deathblow ile sonuçlanacaktır. Deathblow adından da anlaşıldığı üzere tek vuruşta düşmanın canını almanız demek. Boss’ların ve mini boss’ların birden fazla canları olmasının bir önemi yok, bir deathblow bir cana eşit. Evet, boss ve mini boss’lara (eğer bunu yapmak müsaitse) gizlice yaklaşıp fazla olan canlarından birini almak mümkün.

-Stealth. Sekiro bir shinobi. Doğal olarak bu yola başvurabiliyorsunuz. Açıkçası o kadar hoşuma gitti ki diğer soulslike’lara (Elden Ring mesela) nasıl alışacağım bu konuda, bilmiyorum.

-Bir adet grappling hook’unuz bulunuyor. Çatılara, oraya buraya atlayabiliyorsunuz. From Software, Elden Ring’den önce dünyada gezinmenin geliştirilmesi üzerine çalışmış, anlaşılan o ki.

-Sekiro’yu özelleştiremiyorsunuz. Boss’lardan düşen memory’ler aracılığıyla Attack Power, Mini Boss’lardan vesaire düşen Prayer Bead’ler ile can ve posture bar’ınızı geliştiriyorsunuz. Bu da skill açmak veyahut item toplamak dışında grind yapıp güçlenemeyeceğiniz anlamına geliyor. Bu seçeneğin kaldırılması pek iyi olmamış. Bir iki boss dışında çok zorlanmamış olsam da her oyuncunun (öyle aman aman, mükemmel bir şekilde oynadım demiyorum) kabiliyet seviyesi aynı değil. Boss’lardan önce bir iki level almak isteyen, güçlenmek isteyen (ki ben de öyleyimdir) kişilee olabiliyor. Yine de ona da alışılıyor, bu yüzden önemli değil.

-Anlaşılır bir hikaye. Sizi bilmem ama bu, benim için çok büyük bir artı. Soulslike oyunları böyledir, hikaye bir başından, bir sonundan, bir ortasından anlatılır. Karakterler üstü kapalı konuşur. Olaylar gelişir ama neden gelişir anlamazsınız. İşte Sekiro’da bu durum biraz azaltılmış. Neyin ne olduğu az çok hemen anlayabiliyorsunuz.

Bunca güzel mekaniğe alıştıktan sonra Elden Ring’i alıp nasıl oynayacağım, kara kara düşünüyorum.

Öneriyorum. Bir iki boss dışında Dark Souls 3 ve Bloodborne’dan hem bir tık kolay hem de eğlenceli buldum. Zevkler ve renkler tabii ki.

3 Beğeni

Hahaha kesinlikle yılbaşına kadar oynarım gibi bende.

1 Beğeni

Witcher 1 başlayınca yarım bıraktığım oyunu bugün bitirdim. Sizi bilmem ama bana hep Warhammer evreni çok ilgi çekici gelmiştir. Gerek karanlık gerek kanlı yapısıyla hep ilgimi çekmiştir. Ama bugüne kadar hiç warhammer oyunu oynamıştım. Bu oyun ilk oldu. Şahsen ben oyunu sevdim. Gerek akıcı kombatı gerekse kan banyosu yaptırmasıyla fare kesmekten tatmin oldum. Oynamış olduğum ilk ve en uzun coop oyun oldu. İlk oyunu ile Space hulk: deathwing oyunlarınıda oynamak istiyorum.

1 Beğeni

resim

Surviving Mars

Mars’ta koloni kurmalı bir simülasyon oyunu. Oyunu çözene kadar zevk aldım ancak sonrasında ee şimdi ne olacak boşluğuna düştüm. Önce marsa gidip güneş enerjili, rüzgar tribünlü enerji hatlarımızı kuruyoruz daha sonra kubbeler inşa edip oksijenlerini sağlıyoruz. Sonra kubbe içlerini dizayn ederek dünyadan kolonistleri çağırıyoruz. Marstan metaller toplayıp, işleyip, kullanabilir ya da dünyaya satabiliriz ya da dünyadan parayla satın alabiliyoruz. Oyun detaylı bir oyun ancak, her şey rast gitti, zenginiz, kolonimizde herkes mutlu. Yapacak bir şey kalmıyor. Oyunun görevleri o anlamda kıt.Paradox oyunu olduğu için 15-20 dlc çıkarmışlar. Her bir dlc’yi alıp oynayacak kadar beni sarmadı ama şehir kurma simülasyonu oynamayı sevenler için öneririm.

resim

Beholder

Oyunu çok beğendim. Otoriter rejimli bir ülkede bir apartmanın kapıcısıyız ve rejim adına istihbarat topluyoruz. Verdiğimiz her kararın farklı sonuçları var. Benim için tek sıkıntı bu oyunu taze bir babayken oynamak oldu. Kızım 1 aylıkken, uyurken oynarım diye yüklemiştim. Ama oyunda bir kızımız ve bir oğlumuz var bir türlü onları kötü sondan kurtarmayı başaramadım. Psikolojimi bozdu biraz.

3 Beğeni


Yıllar sonra tekrardan Ragnarok Online oynayasım geldi ve açlığımı bir haftadır oynadığım görsellerdeki serverda dindiriyorum. MMORPG türünde çok deneyimim yok fakat bana göre nostaljinin de etkisiyle abartarak türün en iyilerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Şimdilik yabancılarla beraber oynuyorum ama serverda hiç beklemediğim büyüklükte bir Türk grubu olduğunu ve serverı domine ettiklerini gördüm. Ülkemizde bu oyunu benden başka oynayan kalmamıştır diye düşünürken onları böyle başarılı bir şekilde görmek sevindirdi. Oyun günümüzde grafik tarzı sebebiyle eski ve kötü gibi gözükebilir fakat şans verilirse sevileceğini söyleyebilirim.

2 Beğeni

Zamanında 360’da oynamıştım, Brütal Legend’a başladım tekrardan.

2 Beğeni

Factorio oynuyorum.

Uzay gemisi bilinmeyen bir gezegene düşen bir bireyiz. Amacımız gezegenin hammaddelerini kullanarak yeni bir mekik inşa etmek.

Elimizdeki hammaddeler: taş, ağaç, kömür, demir, bakır, uranyum, petrol. Bu hammaddeleri çıkarmak, eritmek, birleştirmek, yeniden birleştirmek, farklı bileşenlerle yeniden birleştirmek, bilim üretmek, bilim ürettikçe yeni şeyler birleştirebilmek başlıca yaptığımız iş.

Oyunu oynatan şey ise tüm bu işleri ürettiğimiz parçalardan inşaa ettiğimiz fabrikamızla yapmak, fabrikamızı genişletmek, daha karmaşık şeyler üretmek. Daha karmaşık fabrika kurmak, o kadar karmaşık kurmak ki işin içinden çıkamamak.

Bir de gezegenin yerliler böcekler var. Gezegeni hunharca sömürebilmek için başlarını ezip yuvalarını yıkmanız gerekiyor.

Ayrıca oyunu oynayabilmek için 1 tane bilgisayar olma özelliğine sahip bilgisayarınız olması yeterli, oyun daha fazla bir şeye gereksinim duymuyor.

Oynarken fabrikamız / üretim tesisimiz şöyle gözüküyor. Ekranda görünmeyen kısımları ise -oyunun sonlarına doğru- bunun yaklaşık 20 katı oluyor.

4 Beğeni

Of bu oyun aşırı iyi. Bunu alıp her fırsatta deli gibi oynamıştım ilk başta. Sonra oyunun aslında küçük bir yazılım projesi olduğunu fark etmiştim, tek fark call graph planar olmak zorunda (terimsiz derdimi nasıl anlatsam vallahi bilemedim, o yüzden wikipedi). Onu fark edince oynayamadım daha, iş gibi geldi valla oyun :roll_eyes::roll_eyes:

Terimler tam olarak anlamasam da Factorio’nun işleyişini şöyle özetleyebilirim: Hammaddelerin birleşip ürün olması ve ürünlerin birleşip daha üst düzey bir ürün olması mantığı Pascal üçgenine benziyor. Ancak oyundaki ürün girdi ve çıktıları mükemmel orantılı olmadığı için üretimin bir yerinde her zaman sorun çıkıyor. Bu sorun da ancak iyi planlanmış üretim hattıyla çözülebiliyor.

Hocam ayrıca Satisfactory’ye de göz atabilirsiniz; mantık Factorio ile hemen hemen aynı ama bu üç boyutlusu.

Factorio’yu satın almadan oynayarak mantığını öğrenmek isteyenler buraya https://shapez.io/ göz atabilir.

1 Beğeni

The Vanishing of Erhan Carter.

Epic’in zamanında bedava verdiği oyunlar arasında yer aldığından dolayı oynadığım bir oyun. Türüne falan bakmadan indirdim ve oynadım. İlk olarak korku oyunu sanmıştım ama dedektiflik yaptığımız bir bulmaca oyunu çıktı. Basit ama ilginç mekanikleriyle dedektiflik yaptığımız bir oyun. Başta karakterimiz gelen postalar arasından bir çocuğun o yaşta bilemeyeceği bazı şeyleri bilmesi den dolayı ilgisini çeken bir çağrı doğrultusunda çocuğun yaşadığı yerdeki gizemi çözmek için yola çıkıyor ve buradaki gizemli cinayetleri çözmeye en sonunda da çocuğa ne olduğunu bulmaya çalışıyor. Hikaye olarak dahası spoiler olacak. Atmosfer olarak baya başarılı bir oyun. Bulmaca mekanikleri olarak ilginç fikirlere sahip bir oyun.
Eksi yönleri ise kendi mekaniklerini açıklaması, aradığınız bazı şeylerin fazla olmadık yerlerde bulunması ve sonu. Evet sonu kendi tabirimle “ucuz hikaye yazımı” ile bitiyor. Daha düzgün bir yere bağlanabilirdi.
Sonuç olarak yapan kişiler daha iyi bütçe ile baya güzel bir dedektiflik oyunu yapma potansiyeline sahip bir ekip. ( Belki sonradan yapmışlardır bilmiyorum) Ancak bu oyun tek başına sonu kısalığı basit mekanikleri sebebiyle yüksek beklentilere girmeden oynanabilecek bir oyun olmaktan öteye gidemiyor.

1 Beğeni

Kötü hikaye ve bölüm tasarımlarına sahip bir ps 2 oyunu gibi hissetirse de özel güç konusunda ciddi anlamda güzel olmuş. Oyunda bir sürü özel güç var. Hatta öyle ki bir çoğunu kullanmayı unutuyorsunuz. Ben şahsen oyunu beğendim.

Müthiş grafik ve müthiş seslendirmenin yanına birde gördüğüm en iyi platform oyunu hikayesini koyarak oldukça zevkli bir oyun ortaya çıkarmışlar. Ancak platform ve bulmaca kısımları çok zayıf kalmış. Karakterde ne yazık ki biraz hantal ama hikayesi için oynanır.

Oyunun Steam yorumlarınıda bir kontrol etseniz iyi olur. Belki alta tanıdık birisinin yorumunu görürsünüz(@mit gibi mesela :kalp:)

Evet evet harika oyun ama bir noktadan sonra bulmaca çözmek çok sıkıyor. Yeter artık diyorsunuz. Ben yunanistan bölümünde baydım artık ki bunun suçlusu yunanistan kısmının ilk bölümü. 4 anahtarı bulmak tam 2 günümü aldı. Ondan sonraki bölümlerin bazı kısımlarında da you tube baktım. Şahsen ben uncharted tarzı olan Tomb Raider(2013 yılında çıkan) oyununu daha fazla seviyorum.

3 Beğeni

Crusader Kings 3

Bir aydır evde raporluyum ve endişelerimi gideren, kafamı en çok dağıtan şey Crusader Kings 3 oynamak oldu.
Önce bir hevesle Bizans İmparotoriçesi olarak başladım. Dünyanın en berbat Bizanslısı olarak oyunu bitirdim. Önce bir oyunu öğren değil mi? Lord vs ol ben hemen İmparatorluğa soyunup ağzımın payını aldım.
Neyse tüm paketler yüklüydü bende hepsini denedim. Yeri geldi İtalya’yı kurdum, yeri geldi Kutsal Roma İmparatorluğunu karıştırdım, yeri geldi Ragnar’ın oğullarından biri olup İngiltere ve İrlanda kıyılarını yağmaladım süperdi yani.
En zevk aldığım oyun Iberya Mücadelesi oldu hala onu oynuyorum. Iber yarım adasını birleştirdim gibi bakalım.
Öyle dünyayı fethetmek gibi bir derdim olmadı oynarken. Zaten savaş kısımlarını uzun süre beceremedim daha çok entrika odaklı oynamaktan zevk aldım. Kraliçe Victoria edasıyla çocuklarımı ve torunlarımı diğer Avrupa kralları ve prensleriyle evlendirip ittifaklar kurdum, kozlar ürettim insanların arasına nifak tohumları falan ektim. Süper oyunmuş, belki düzgün oynayamadım ve kötü bir oyuncuyum ama çok zevk aldım yani :smiley:

5 Beğeni

Dark Souls Remastered oynuyorum. Oyun tam olarak aradığım karanlık, uğursuz, tekdüze, kötücül, depresif, lanetli, yalnız, tek edilmiş atmosferi yansıtıyor.

Ayrıca soulslike türünün son temsilcisi Elden Ring’e (sadece biraz göz attım) kıyasla oynaması çok daha kolay.

Bir de, bizimle diyaloga giren karakterler önemli mi? Şimdiye kadar üç tanesiyle karşılaştım üçününe de saldırdım birisi zaten can çekişiyirodu hemen öldü, doğunca beni kovalıyorlar.

Daha oyunun başındayım yeni oyuna başlamalı mıyım? Yoksa vura vura gitmeye devam mı etmeliyim?

3 Beğeni

Rdr 2 spoiler

Hikayeyi %80 tamamladım. Arthur’un ölümüne çok bozuldum. John ile oynanışa geçtim ama John ile hiçbir bağım yok. Bir süre oynamama kararı aldım.

Dragon Quest 11’ e başladım. Rdr 2 sonrası çok ponçik geldi. 2. saatin sonundayım yavaş yavaş açılıcak gibi 21 Ekim’e kadar oyalar gibi duruyor. [spoiler]

Wasteland 3

İkinci oyunu baya severek oynamıştım. Atmosfer hikayenin yanında oun mekanikleri olarakta baya iyiydi. Üçüncü oyunada baya iyi başladı güzel sinematikler, gelişmiş grafikler ilgi çekici hikaye. Ama öyle bir ama ki sonraları ne sinematikler nede ilgi çekici hikaye kaldı. Buna rağmen yine de devam ettim çünkü mekanikler iyiydi. Sonuç bir oyun kıran bir bugtan dolayı ilerlemem durdu. Özetle oyunu güzel başlayıp düzgün devam ettirilememesi ve buglardan temizlenmemesinden dolayı hayal kırıklığı oldu benim için.

1 Beğeni

Hatred

Bir göz attım. Teması hoşuma gitse de genel olarak beğenmedim, beş dakika oynayıp sildim.

Oyunda insanlıktan nefret eden ve sonunda onları katletmeye karar veren bir adam rolündeyiz. Otomatik tüfeğimizle bombalarımızı alıp sokağa çıkıyoruz ve önümüze geleni öldürüyoruz, kah kafalarını kesiyor kah yüzlerini eziyoruz. Başka hiçbir çeşitlilik yok.

Oyunun siyah beyaz olması atmosferi olumlu yönde etkilese de müziğin olmayışı oyunun içine girmeyi bir hayli zorlaştırıyor.

Kimseye tavsiye etmem, okul katliamı yapmak isteyen ergenlerin gazını almak için yapılmış bir oyuna benziyor.

1 Beğeni

Geçen sene ilk oyununu oynamış, zor olmasına rağnen beğenmiştim. Pc oyuncusu olduğum için 2. ve 3. oyunları oynamadan bu oyuna atladım ve oyunu sevdim. Fanlar pek beğenmemiş ama benim hoşuma gitti.

Bundan önce sadece 2. oyunu oynamış ve düello mekaniği hariç beğenmiştim. Bu oyunda düello mekaniğini basitleştirmişler. Onun dışında oyun daha az ciddi ve eğlenceli hale gelmiş çünkü oyunun ana karakteri güvenilmez bir anlatıcı. Her şeyi abartarak anlatıyor. Ek olarak oyuna hafif rpg ögeleri katılmış mesela yetenek ağacı gibi. Aslında tek rpg mekaniği bu.

Oyun sarmadı. Karakterlerin konuşması filan çok ruhsuz olmuş. Kombat mekaniğini de beğenmedim.

Daha önce hiç DMC oynamadım. Buna rağmen ben bile beğenmedim karakteri. Karakter kelimenin tam anlamıyla MAL…

Buna rağmen kombat mekaniği güzel olmuş ancak bu oyunun da ara sahneleri karakterlerin konuşması filan çok ruhsuz geldi. Acaba tüm Dmc oyunları böyle mi?

1 Beğeni

Kesinlikle değil. Devil May Cry ana serisine dahil olmayan tek oyun DMC. Bu da fena değildir aslında ama diğer seriye göre bambaşka bir oyun gibi. Yapan ekip de farklı zaten.

Devil May Cry 5’i şiddetle öneririm. Hayatımda oynadığım en sağlam oyunlardan biridir.

1 Beğeni

Bu oyunda daha önce Türkçe altyazı desteği yoktu .Yarım yamalak İngilizce ile biraz oynamıştım ve tadı damağımda kalmıştı .İki gün önce netflixin oyun platformuna bi bakayım dedim ve tabi duruma uğradım netflix bu oyunu kendi platformuna eklemiş ve Türkçe altyazı desteği getirmişler .Muhakkak herkese tavsiye ederim yakında oyunun ikincisi de geliyor .

2 Beğeni