Dilimiz İle İlgili Aklımıza Takılan Sorular

Bu konu altına, internette tık diye aratıp bulamayacağımız ancak öğrenmezsem olmaz diyeceğimiz sorularımızı yazalım. Yazım hataları, noktalama hataları, uygun sözcük kullanımı, yabancı sözcüklere Türkçe karşılık önerileri, anlatım bozuklukları, yanlış cümle kurulumları…

Benim 3 sorum var :

  1. ‘‘Afiyet olsun tekrar’’ mı olacak, ‘‘Afiyet olsun tekrardan’’ mı olacak? Ben benzer cümlelerde hep ‘‘tekrardan’’ sözcüğünü kullanırdım ama sanırım yanlış. Emin olamadım.

  2. Diyelim ortanca kardeşsiniz. Bir ablanız bir de sizden küçük kardeşiniz var. ‘’ Bir ablam bir de kardeşim var.’’ cümlesi ile ‘‘2 kardeşim var.’’ cümlesi aynı anlamı sağlar mı? Kardeş sözcüğü hem bizden büyükler için hem de küçükler için kullanılır, sonuçta ikisi de kardeşimiz ama verdiği anlam nedir?

  3. USB, PDF, LG gibi harfli sözcükler nasıl okunur? ‘‘Yuesbi, pidief, elciğ’’ mi, yoksa ‘‘Usebe, pedefe, lege’’ mi? Tamam hiçbirimiz lege demeyiz ama diğer ikisi nasıl okunmalı?

2 Beğeni

Türkçemin yettiği kadarıyla,

  1. Farketmez iki cümlendede birden çok kere “afiyet olsun” demişsin. Gereksiz ek kullanımı diye bi olay yoksa (ki öyle bir kuralım varlığından haberdar değilim) ikisinide kullanabilirsin. Ama cümlen devrik :smile:

  2. Aynı anlamı sağlamıyor, “iki kardeşim var” dersen ilk akla gelen yaşları senden küçük iki kardeş olur tabi anlam kayması var "kardeş"te normal anlam senin dediğin gibi, kardeş demek karındaş demek.

  3. Çok güzel bir soru, tartışılır bence çünkü dilimize yabancı kaynaklardan girip gelmiş eşyaların Türkçe isimleri var. USB nin Türkçe açılımı yok ama USB ye taşınabilir bellekte diyebilirsin ama burada okunuşundan bahsediyorsak “uyespi” diye okumak daha doğru. Telefon modellerinde de çok karışıyor. 4s in “for es” diye okunduğunu hiç duymadım varsa yoksa “dört es”.

Sorularını cevaplarken farkettimki benimde tonla eksiğim varmış, rıhtımın güzel editörleri daha anlaşılır anlatabilirler sana

1 Beğeni
  1. Cevaptan şüpheliyim :slight_smile: ‘‘tekrardan’’ bana daha doğal geliyordu ama bugün bir yazı okurken, verdiğim örneği gördüm. ‘‘tekrar’’ diye bitirince sanki cümle havada kalıyor gibi geliyor bana ama doğrusu neyse onu kullanayım.
    2.de ise gönül rahatlığı ile ‘‘Bir ablam bir kardeşim var’’ diyeceğim o zaman.
    3 içinse youtubeda şöyle bir yorum görmüştüm, o zamandan sonra aklıma takıldı bu konu : ‘‘pdf’ye pidief demesinden belli zeki olduğu.’’
    Ben pedefe diyorum. İlkokulda ingilizce öğretmenim de usebe derdi mesela. Sınıftakiler gülerdi, yine de usebe derdi. LG ise özel ad olduğu için herhalde farklı durum söz konusu olmalı.
1 Beğeni

usb’ye “usebe” diyen var mı cidden? :smiley: “pedefe” diyen duydum da bunu ilk daha duyuyorum… ama bence orjinal dilinde söylenmesi daha doğru…

1 Beğeni

Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışayım.

  1. “Tekrardan” diye bir kelime Türkçede yok. Doğru kullanım “tekrar” bunu nereden çıkarttım derseniz eğer Türk Dil Kurumu bu şekilde göstermiş. Cümle içinde ısrarla kullanılacak veya gerekliyse “Tekrar afiyet olsun” şeklinde daha iyi olabilir.

  2. “İki kardeşim var” denildiğinde kişiden küçük olan kardeşler anlaşılır. Çünkü yine Türk Dil Kurumu kardeş tanımında yaşça küçük olan kişi olarak tanımlamış.

  3. Bunlar dilimize girmiş yabancı kısaltmalar. Türkçede “yu-es-bi” şeklinde bir okunma yoktur fakat halk olarak ingilizce alfabeye göre okuduğumuz doğrudur. Örneğin; TBMM’yi okurken te-be-me-me diye okuruz. Türkçe kurum vb. kısaltmaların okunuşları da bu şekilde -e harfi ile olmaktadır. te-ba-me-mi ya da ti-bi-em-em şeklinde okuma yapmayız. Eğer bir metin içerisinde kullanılacaksa bence bunlara karşılık gelen Türkçe anlamların kullanılması daha doğrudur: Taşıyıcı bellek, taşınabilir belge biçimi vb.

1 Beğeni

Tekrardan sözcüğünü o kadar sık kullanıyordum ki TDK’de görmememe rağmen bir de buradan bilgi alayım dedim.
Usb, pdf konusunda ise diğer sözcükleri kullansak bile kimse ne dediğimizi anlamaz bence.

mesela birine bir fidan veriyoruz ve dikmesini istiyoruz o da dikiyor. Şimdi biz bu işi ona yaptırdık mı ,yaptırttık mı. Bunun da ötesi birine fidani veriyoruz ve diyoruz ki bunu birine ver o diksin şimdi biz bu işi ona yaptırttırmış mı olduk?

Liseden kalma dilbilgimle cevaplıyorum, yanlışım varsa düzeltilir.
Ettirgen çatılı cümlelerde fiil yapısı ‘‘ettirmek, oldurmak’’ şeklinde olmalı. İlk örnekte fidanı başkasına diktiriyoruz. Yani yaptırmak veya diktirmek olmalı. 2. Durumda ise fidan diktirme eylemini başkasına yaptırıyoruz. Bu durumda yaptırtmış, yani diktirtmiş oluyoruz.

2 Beğeni

Park etmek mi park yapmak mı? Cinnet geçirmek mi cinnet getirmek mi?

@Voldemort üçüncü sorunun cevabı olmasa da bu konu aklıma K harfinin okunuşunu getirdi. Pek çok insan bu harfi “Ka” diye okuyor. Özellikle de kısaltmalarda bunu yapıyorlar. Bildiğim kadarıyla “Ke” diye okunması lazım. Kısaltmalar da ona göre düzenleniyor. Mesela “TDK’nın” ya da “TDK’ya” yanlış bir kullanım. Doğrusu “TDK’nin” ve “TDK’ye” olacak. Öte yandan insanları doğru kullanımdan alıkoyan siyasi bir konu da var ama ona burada girmek istemiyorum.

Bir soru da ben sorayım. Karar vermek mi doğru kullanım yoksa karar almak mı?

Şu belirsizliği de Porçay farketmemi sağladı: Biri size “Kadın düşmanı” diyor. İlk bakışta kadınlara düşman olduğunuzu söylediklerini rahatlıkla anlayabilirsiniz ama farklı bir bakış açısıyla bakarsanız size “kadın düşmanı” dendiğinde siz kadınların düşmanısınız da anlamını vermek istemiş olabilirler

İlki: ‘‘Arabayı park etmek’’
İkincisi: Gezdiğimiz, oturduğumuz parkları inşa etmek ( park yapmak )

Azizim, daha dün bu konu hakkında etraflıca düşünüyordum ve sözlüğü açtığımdaysa şununla karşılaşmıştım:

Karar vermek: Bir sorunu karara bağlamak, kararlaştırmak…
Karar almak: Bir davayı, bir sorunu sonuca bağlamak…

Ancak bu açıklamaları örnekler üzerinde değerlendirip ortak bir noktada “karar kılabilir” miyiz bilemiyorum.

Not: Çok uzak mesafelerde yaşayanların aynı şeyi düşünmesi insanı gülümsetiyor. Eyvallah… :krs:

Bir tane daha not: Geçenlerde Sunay Akın’ın Nazım Hikmet’le ilgili bir yazısını okumuştum ve şairin dilimizin en kuvvetli harflerinden birinin “K” olduğunu söylediğini anlatıyordu.

Belki de o yüzden kendisine “e” harfini pek yakıştıramıyoruz ve “Ka” diye okuyoruz. Kim bilir? Lakin şöyle sıralayınca sonuncusunun kulağa çok daha hoş geldiğini düşünüyorum. :smile:

Karar vermek

Karar almak

Karar kılmak: Birçok şeyi deneyip birini seçmek…

3 Beğeni

Bazı kısaltmalarda Ke olarak okumak kulağa hiç hoş gelmiyor ama :grin: Ke olarak okunmasının doğru olduğunu bilmeme rağmen mesela Teseka, Yekaye diyorum.

Soru çok inceymiş yalnız, editör arkadaşlar konuya bekleniyor. :grin:

Örnek üzerinden gitmeye çalıştım ama farkı tam olarak algılayamadım, yine de yazayım:
‘‘Biz bir karar verdik.’’
“Şirketimiz tarafından alınan karara göre…”
“Bir karar ver artık.”
“Aldığın karar çok yanlış.”

Fark nerede, neye göre hangisini kullanıyoruz anlayamadım; dahası birinin yerine diğerini koyduğumuzda cümle düşükmüş gibi geliyor.

1 Beğeni

Mantık yürütmeye çalıştığım ama yine de yanlış olabilir düşüncem. :thinking:

@okanakinci Karar vermek: Ortada birden fazla seçenek varsa herhangi birini seçmek, karar vermek.
Karar almak: Herhangi bir konuda kişinin kendi düşüncesi sonucu belli bir karara varması.

@pardus Haberlerde hep cinnet getirmek şeklinde duydum. Ancak bir türlü ısınamadığım ve kullanmadığım bir ifade. Cinnet de kriz benzeri bir şey gibi geçirilir diye düşünüyorum. Cinnet getirmek derken nereden getiriyorlar onu da anlamış değilim. :smiley:

2 Beğeni

Sadece bizim dilimiz değil, ben insanlık tarihinde ilk kelimeyi bulan insanı merak ediyorum. Öylesine bir ses çıkardı da, “Hah, bu salça demek olsun!” diye mi düşündü? Diller yokken düşünceler hangi kelimelerle düşünülüyordu? İlk defa konuşan kişi diğerlerine bunu nasıl açıkladı? İnsanlık tarihi belirsizliklerle dolu bir tarihtir.

Şimdi söyleyeceklerim kesinkikle bilimsel bir bilgi değil kendi fikir yürütmem.

Şahsen ilk önce doğadan duydukları sesleri taklit ettiklerini bunların da en fazla harf veya hece boyutunda olduğunu düşünüyorum. Tarzanın Aaaaaaa diye uluması geldi mi aklınıza hee ondan işte.

Sonra geçenlerde bir bilgi edinmiştim buraya da attım yanlış değilsem bizim yunan alfabesi diye bildiğimiz şey aslen bir dil. Yunanlar için A bir harf iken mayalar için karşılığı olan bir kelime. Tüm alfabe bir ağıtmış meğer.

Sonra işte bu olaylar silsilesinden o ulumalar harflere dönüşüyor. O harfler kelimelere kelimeler cümlelere sonra herkes bahç…

Yani dil evrim geçirdi şakkadanak gökten inmedi bence. o yüzden bu evrim çok uzun bir zaman aldıysa insanlar kendilerini ıııı hı ııı hıı diye ifade etmekten olmak ya da olmamak işte tüm mesele bu kıvamına gelene kadar belki de asla ne kadar yol aldığını fark edemedi.

Yani demem o bir gün mağarasında bir sapiens kalkıp beyler bayanlar uyanın konuşmayı buldum lan galiba dememiştir : D

Ha bir kelime neden o şekilde anılır da başka şekilde anılmaza gelirsek yani neden kedilere köpek köpeklere kedi demiyoruz gibi düz bir örnekle izah edersem bu bence yine ilk temeli tamamen anlık gelişen senin adın artık muatafa kemal olsun gibi o an uydurulmuş sonrasında üstünden geçen zamanla kültürel veya yerel
Faktorlerle yoğrulup günümüze o şekilde ulaşmış.

Tüm bunlar benim kendi düz mantığım yani böylemiştir aksi iddia edilemez falan dediğim yok hee yanlış anlaşılmasın. Belki bariz ahmakça bir yazı oldu ne bileyim : D

Onun dışında dil cidden üzerine kafa patlamalık muazzam bir konu. Creative olan sonumuzu Wittgenstein’a benzetmesin. Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.

Belki de soyut ve somut her şeyi kelimeleştilerek algılarımızı küçültüp dünyamızın sınırlarını daralttık. Belki de ilk başta yaptığımız bu hata yüzünden gerçek ve asıl olan hakikate binlerce yıldır vakıf olamıyoruz. Neyse eyyorlamam bu kadar gud nayt kayıp rıhtım : P

4 Beğeni

Yeni bir dil bulup buraya yazacağım, bir gün mutlaka :rabbit:

1 Beğeni

Vakıf serisiyle ilgili spoiler:
Şu an Vakıf serisini okuyorum ve bu hipotezin bir benzeri orada geçiyor. Konuşmanın ve dil kullanımının zihinsel iletişimi, duygu kontrolünü, düşünce okuma özelliğini körelttiğine dair.

Uzun süre oldu ama “tekrardan” diye bir sözcük varmış:
“Kalgan çok yakındaydı ve tedirginliği tekrardan üstüne hücum ediyordu.”

İkinci Vakıf 149.sayfa :slight_smile: