George Orwell Kitapları

İletişim yine yapmış yapacağını. İş Bankası dururken millet bu fiyatlara sizden alır zaten aynen. :slight_smile: İmge ve İletişim’deki bu vurdumduymaz tavır nereden geliyor anlamış değilim.

Birileri şu yayınevlerine cool görünmediklerini söylesin.

Not: İletişim kinim 2014 yılına dayanıyor. Stanislaw Lem eserlerini yeniden basmaları için birçok yerden yazdım ve en sonunda twitter’dan engellemişlerdi beni. Evet bunu ismi “iletişim” olan bir yayınevi yapmıştı üstelik. Sonra ne mi oldu? Bir sürü şehir, onlarca sahaf gezerek emeklerimle Stanislaw Lem külliyatını topladım. Şimdi de Alfa basıyor zaten. Çirkefler…

8 Beğeni

O kadar kitap aldım. İletişim yayınlarına bende bir türlü alışamadım. Neredeyse hiç tercih etmiyorum. Fiyat politikaları gerçekten acımasızlar.

3 Beğeni

Bende sadece Poe var. Şükür ki Borges kurtuldu. Başka bir şey de alacağımı sanmıyorum. Ben bildim bileli pahalılar. Hele imge…

1 Beğeni

Bu İletişim yayınevi aynı küçük esnaf gibi. Müşteriye karşı tutumları sert ve ilgisiz. Fiyatları aşırı pahalı. Şaşırtıcı olansa batmamaları.:grinning:

3 Beğeni

İletişim yayınları evet biraz tuzlu fakat kitap içerisindeki önsöz-son söz, kronoloji, baştaki resim ve illüstrasyonlar ile ayraçlarını ben çok beğeniyorum. Borges’in can yayınları gibi son derece agresif satış politikası güden bir yayınevine geçmesine açıkçası ben üzüldüm. Eksik olan Borges’leri biran önce tamamlasam iyi olur demekki.

1 Beğeni

İletişim bazı Borges kitaplarını ingilizceden çevirtmişti yani çevirinin çevirisiydi. Bir de anladığım kadarıyla her kitaba aynı önsözü koyuyorlarmış. Üstüme fiyatlar da yüksek olunca ben Can’a geçmesine sevindim.

1 Beğeni

Çevirinin çevirisi ve cidden kötü çeviriler. Özellikle Tomris Uyar çevirileri aşırı kötü.
Önsöz beni ilgilendirmiyor açıkçası yazarı okumak için alıyorum kitabı, başkasının yazarın reklamını yapması için değil. Her kitaba aynı önsöz koymaları da cabası. Bazılarında önsöz ve sonsöz kitabın kendinden daha uzun.

Can’ın elindeki tüm yazarları ve kitaplıklarından memnunum ben. En güzel örneği de Marquez.

Can’ın agresif satış politikası nedir ben bilmiyorum. Her yıl çoğu kitabını dahil ettiği ne alırsan 9 lira kampanyası bile var. Hele ki telifsiz klasiklerde hem çeviri hem fiyat açısından İş Bankası ile yan yana koyarım ben.

Daha pahalı satan yayın evi daha paragöz bence. Fikrim bu yani.

Başkası alsa da sevinirdim Borges’i ama Can aldığı için cidden mutluyum ben.

1 Beğeni

İletişim yayınları kitaplara eklediği müthiş önsöz ve sonsözler için alınmalıdır zaten. Hayatını tolstoy, dostoyevski araştırmaya adamış bir akademisyenin yazdığı yazı oldukça aydınlatıcı ve okuduğunuz eseri tamamlayıcı olacaktır. Birisinin bu önsöz ve sonsözleri okumadan geçtiğini görünce içimden bu kişi edebiyat değil boş boş olay kurgusu okumayı seviyor diye düşünürüm hep. Sürpriz bozmaması için eserden sonra okumak gerekir bence tabi.

1 Beğeni

İletişim’in böyle bir yanı var bence de. Okulda hocalarımız da genelde referans gösterirken ya da bir öneride bulunurken yaptıkları paylaşımlar hep İletişim’den oluyor. Akademik bir özelliği var İletişim’in evet. Fiyat farkına değer mi? Bilemiyorum ama ben bazen İletişim’den okumalar alırken klasikleri de almayı tercih edebiliyorum.

Yazarın yazdığından daha değerli görüyor olmak da bana saçma geliyor. Yani bilgilendirici bilgi istesem yazar hakkında ingilizce de dahil akademik metinleri açıp okurum. Ben yazarın kitabını alıyorum ve onun kitabını okumak istiyorum. Kendi önsözü dışında bir önsöz tamamen saçma geliyor bana. Yazarın kendisi zaten yazdığı şeyleri açıklama gereği duysa açıklardı, ayrıca meal yazılmasına ya da kutsal kitap gibi tefsir çalışmasına girilmesine anlam veremiyorum. Bunlar kişisel tercihler, ha neden cevap verdiğime gelirsek de şöyle ki “Boş boş” tabiri hoş bir tabir degil ve olay sevdiğim icin değil, yazarı okumak istediğim için; yazar hakkındakileri değil yazarın kendi metnini okuyorum. Önsöz burada yemeğin üzerine konulmuş süsleme sadece.

Bu şey gibi o kitabı okumak için bunu okuman lazım. Ha onu okumadan da şunu okuman gerek. Hatta dur ilk bunla başla sonra onu oku sonra şunu en son da o istediğin yazarın kitabını okursun. Peki bundan şeyin haberi var mı? Yazarın…

8 Beğeni

Edebiyat tarihçileri edebiyat eleştirmenleri bunun için var. Bundan da en çok yazarların haberi vardır. :slight_smile:

İletişim yayınlarının fiyat politikası vs kötü buna katılıyorum ama yaptıkları şey yemeğin süsü değil, yemeğin tarifi.

Örneğin edebi bir metin anlaşılmak ister, her yazar bilinç aktarım tekniklerinin, edebi tekniğini, üslup, biçem gibi edebi tekniklerini, edebi metin içerisine gizlediği göndermelerin ve sembollerin anlaşılmasını ister, okur bunları göremeyebilir, göremezde. Bu görev edebiyat eleştirmenlerinindir.

Kaçımız roman tekniği nedir biliyoruz, kaçımız her hangi bir klasiği dönemi içerisinde kültürel, dini, sosyolojik, siyasi temelinde değerlendirip okuyabiliriz. Bu tarz önsözler, sonsözler hiç bir şey olmazsa bile bunun için gereklidir.

Bir zamanların Bordo Siyah kitapları ve İletişim kitapları bu konuda örnek ve iyi kitaplar.

3 Beğeni

Bu çok garip bir laf olmuş. Ben de seviyorum yazar üzerine araştırma yapmış insanların önsözünü okumayı ama söylediğin fazla iddialı. Benim o kitaptan anladığım, önsözü yazan adamın anladığından tamamen farklı olabilir. Çünkü sanat böyle bir şeydir. Sana ne geçiyorsa odur. Eğer biri çıkıp bir kitaptan ne anlamanız gerektiğini ve okurken ne hissedeceğinizi dümdüz matematik formülü gibi çözümleyip önünüze koyabiliyorsa ya o kitap bir sanat eseri değildir ya o adam biraz boş konuşuyordur ya da siz insanların görüşüne fazla takılıyorsunuzdur. Bazen bir kitap sadece okunmak içindir, illa birinin o kitabın neyle ilgili olduğunu veya alt metinlerini size açıklamasına ihtiyaç duymamalısınız. Yoksa kendi fikirlerini üretememek, üretkenlik açısından dışa bağımlılık yaşamak kaçınılmaz olur diye düşünüyorum.

Böyle bir şey yok. Sanat dediğimiz şey sanatçının bir şeyleri doğrudan anlatmaması üzerine kuruludur. Dostoyevski kumarın kötü olduğuna dair bir kaç sayfalık bir makale yazabilirdi ama bu sanat olmazdı bu yüzden Kumarbaz’ı yazdı. Picasso gidip doğrudan savaş kötüdür diye konuşabilir, yazılar yazabilirdi ama bunun yerine Guernica’yı yaptı. Sanatçı doğrudan söylemez, belirtmez. Dolaylı anlatılanları anlamak sanatı tüketenin görevidir. Yazdıklarınızdan ‘‘boş boş’’ ifadesini ne kadar yerinde kullandığım ortaya çıkıyor aslında. Sanata netflix içeriği gibi bakmamak gerekiyor.

images (7)

Nurtopu gibi yeni bir tartışma daha foruma hayırlı olsun.

Şu aşağıdaki mesajdan sonra cevap versem kendime ve düşüncelerime hakaret sayarım. O sebeple tartışmanın seviyesinin gercekten buraya geleceğini göremediğim icin aptallık benim aptallığım yine

Haddiniz hariç her şeyi öğrenmişsiniz önsözlerden. Dilerim bir gün onu da öğretirler. Sayın çok büyük edebiyat okuyucusu @Netero

1 Beğeni

Bunları söyleyen bir kişi nasıl bir sanat eserinin kendisine ne anlattığını anlayabilmek için başka birinin düşüncelerini okumak zorunda olduğumuzu savunabilir ilginç doğrusu. Madem makale okumuyoruz, neden bir açıklamaya ihtiyacım olsun? Madem açıklamaya ihtiyacımız var, bir sanat eseri okuduğumuza emin miyiz? İnsan doğası ve psikolojisi hakkında bilgi ve açıklama istesem psikanaliz kitapları okurum. Dostoyevski de insan doğası üzerine bilgilendirmek isteseydi makale yazardı dediğin gibi. Neden kurgu yazmış? Çünkü makale değil de boş boş kurgu okuyalım diye, yaşadığınız çelişkiyi gördünüz değil mi :smiley:

Bu arada kurgusal metin okuma isteğinin bomboş olduğunu düşünüp, tamamen kurgu ve aksiyon üzerinden ilerleyen bir anime olan HxH’den çok yüzeysel bir karakteri avatar ve nick yapmış olmanız da manidar. Ad hominem mi yaptım? Evet, çünkü neden olmasın? Ad hominem en sevdiğim tartışma enstrümanıdır, çünkü bir insan söylediği şeyden bağımsız değildir. Çok yanlış bir şey değil yani bence :slight_smile:

2 Beğeni

Bence sorun tartışmak değil de ifade tarzlarımızdan kaynaklanıyor. Hoş olmayan ifade tarzları, tartışmanın kişiselleştirilmesi hem esas tartışmadan uzaklaştırıyor hem de tartışmaya katılmak isteyen forum üyelerinin uzak durmasına neden oluyor.

11 Beğeni

Çok doğru bir tespit. Bazen ben de kendimi bunu yaparken buluyorum.

Agresif bir anına denk geldiğinde tartışmanın seyrini değiştirebilecek cümleler yazabiliyor insan. Önemli olan bunu yazmadan fark edebilmek aslında ama çoğu zaman sonradan “ya az önce keşke öyle yazmasaydım” moduna geçiyoruz.

Gelmişken fikrimi de söyleyeyim: Pahalı yayınevlerini sevmem, önsözleri de bazen sever bazen sevmem. Misal Antik Yunan veya Roma’dan bir eser okurken tabii ki önsöz okunmalı ama Oğuz Atay’da önsöz okumaya gerek yok, ki yazarın kendisi önsözlerden nefret eder zaten. Varsa bile sonsöz olarak okunmalı.

İletişim Yayınları’nın önsöz sonsöz muhabbeti düşünce olarak güzel olsa da, eserlerin pahalı olmasına hak vermemizi sağlamaz. Gider İş Bankası’ndan okurum aynı eseri, eğer İletişim’in önsöz ya da sonsözünü de okumak istersem birinden fotoğraf rica ederim olur biter.

Zira hiçbirimiz İletişim’e para saçmak için para kazanmıyoruz. Hoş, bazılarımız hiç kazanmıyor çünkü işsiz. :joy: Neyse bu başka bir konu…

4 Beğeni

10 numara 5 yıldız tespit. 2 argüman sunuyorsun hemen laf sokma çabaları…

Bende tam olarak bu oluyor maalesef. O yüzden ya hiç girmiyorum ya da anlaşabileceğimi düşündüğüm kişi varsa yazıyorum (ama genelde girmemeyi tercih ediyorum).

2 Beğeni

2 Beğeni