Merhaba, bu konu altında bir hikaye yazmaya çalışacağım. İçimden geldiği gibi yazıyorum ve her kelimenin benim için bir anlamı var. Kafamdakileri boşaltmak için bu başlığı kullanacağım. Canım istedikçe devam edeceğim. Keyifli okumalar
Eg, Lifa dağının eteğindeki, rengarenk çiçeklerle kaplı geniş çayırı ikiye ayıran derenin yanında bağdaş kurmuş oturuyordu. Gözleri kapalı halde suyun taşları dövüşünü ve rüzgarın yeryüzünü okşayışını dinliyor, sayısız çiçekten yayılan kokuyu içine çekiyordu. Öğle saatleri olmasına rağmen yağmur bulutları havayı karartıyor, sanki çevredeki tüm renklerin parlaklığını alıp götürüyordu. Eg, sonsuzluk vaat eden bu anı bölme pahasına aklında tek bir düşünce ile gözlerini açtı: Lifa dağının doruğuna ulaşmalıydı. Ayağa kalktı. Yerden çantasını ve kılıcını aldı. Dağın doruğuna gittiğini umduğu fark edilmesi güç, çarpık, çalılarla kaplı toprak yola baktı. “Garip, bu yolu kullanan birçok insan olmalıydı, neden hala düzgün bir yol yok ki burada?” diye söylendi.
Sorg konuşmaya başladı: Kimse bu yolda adımını sert ve sağlam basacak kadar kendine güvenmedi de ondan! Sonunda, hiçbir yere ulaşamadıklarında olur da birileri o kendi adımlarının izlerini takip eder ve kendilerinin ulaştığı o istenmeyen yere gelirse, bu başarısızlığı görür diye korktular ve yere hafifçe bastılar ki kimse o adımları göremesin ve onları izleyemesin, böylece bu yolda yitip gidebileceklerdi ve kimse onların hatasını göremeyecekti! Birçoğu yanlış yere gideceğim korkusuyla değil, başkaları benim yanlış yere gittiğimi görecek korkusuyla bu yolu hiç iz bırakmadan geçti.
Vona bunun üzerine öfkeyle “Sorg yine karanlıklara kapılıyor, üstelik dediği şeyler tutarlı bile değil! Eğer kimsenin bu yolda adım atacak cesareti ve bu yolun sonu olan zirveye varacak umudu olmasaydı bu yol hiç var olmazdı bile! Çalılarla kaplı, ayırt edilmesi güç olsa da burada bir yol var ve bu yolu aşan birçok kişi oldu.” dedi.
Dramp, bu konuşmadan sıkılmışçasına söze başladı: Kimin ne yaptığı neden bu kadar umrunuzda? Eg bu dağın zirvesine varmak istiyor ve bu yolda ilerleyecek. Eg, adımlarını sert bas ki ardından gelecekler nereye gitmesi gerektiğini bilsin.
Sorg, “Eg, attığın her adımla çalılar senin bacaklarını ve kollarını çizecek, her kesikle değişeceksin, senden damlayan her kan senin özünden bir parça götürecek ve bir gün gelecek ki neye dönüştüğüne şaşırıp kalacaksın çünkü bugünkü senden geriye hiçbir şey kalmamış olacak hatta kendini tanıyamayacaksın bile! Burada olduğun yerde kal, derenin sesini dinle, soğuk suyunu iç! Kendini kaybetmenden korkuyorum. Şu anki senin ölmesini istemiyorum.” dedi.
Dramp, “Onun şu anki halinin ölmesini istemiyor musun? Eg şu an ne ki? Eg bu dağın zirvesine ulaşacak güçte, hatta öyle bir yapacak ki herkes onun izini takip edecek! Sen Sorg, sen ilerlemeye karşısın! Sen savaşmaya karşısın! Sen birinin gerçek potansiyelini gerçekleştirmesine karşısın! Senin için herkes yalnızca oturup beklemeli çünkü tüm yolların sonunda derin bir karanlık var!” dedi.
Vona, “Hadi Eg, yola çık! Bu yoldan başka gidecek bir yer yok. İlerle, her adımınla güzelleşecek her şey! Zirveye varacaksın ve yolda elbet güzel şeylerle karşılaşacaksın.” dedi.
Dramp, kahkaha attı. “Her şey güzelleşecek ha! Bunlara inanan senin gibi başka aptal kaldı mı ki! Eg, kılıcını çek ve gelecek olan her şeye hazırlıklı ol. Bu yol çalılarla kaplı fakat senin kılıcın onlardan daha keskin! Yola koyul çünkü sen oturup bekleyecek kadar zayıf değilsin!”.
Eg, yola sırtını döndü ve dereye doğru ilerledi. Dramp ve Vona şaşkınlık içinde donakalmıştı. Çantasından matarasını çıkaran Eg, onu derenin soğuk suyuyla doldurdu. Ardından rengarenk çiçeklerin arasına doğru yürüdü. Gözüne en güzel gelenleri kopardı, kokladı ve çantasına attı. Rüzgarı ve onun taşıdığı tüm kokuları içine çekti ve yola doğru ilerlemeye başladı.
…