Griffon - Bölüm 1

Artus’un bilinen tarihi, “Mutlak Hükümdar” Elf Kralı Armahadal’ın kraliyet yıllıkları ile başlar. Yazılanlara göre insan ve cüce kralları Armahadal’ın gizemli güçlerine karşı koyamayacaklarını anlayarak elflere teslim olmuşlardır. Artus’un bilinen ırklarından sadece ogreler teslim olmayı reddederek Armahadal’la savaşmıştır. Bu diyar tarihinin yazdığı ilk savaş olan Madanan Savaşı’nda; Armahadal ordularına geride durmalarını söyleyerek tek başına Artus’un en savaşçı ırkını yok olmanın eşiğine getirmiştir. Yaşanan bu tek taraflı katliamın ardından krallığında “Mutlak Hükümdar” olarak anılmaya başlanmış ve Artus Birleşik Krallığı’nı kurmuştur. Ve böylece Artus’ta insan ve cüce krallarının Mutlak Hükümdar Armahadal’a göstermelik bir danışmanlık yaptığı barış dönemi başlamıştır.

Barış dolu zamanlar fazla uzun sürmemişti. Ogre tehdidi yok edildikten yaklaşık yüz elli yıl kadar sonra cüceler arasında Kral’ın eskisi kadar güçlü olmadığı, belki de ogreleri yok olmanın eşiğine getiren o muğlak gücünü tekrar kullanamayacağı yönünde dedikoduları yayılmaya başlamıştı. Çoğunluğun söylentilerde gerçeklik payı olduğuna inanmaya başlaması üzerine elflerle başından beri geçinemeyen cüceler örgütlenerek bir isyan başlattılar.

İsyan sonucunda cüceler Artus’un güneyindeki madenlerin yönetimini ele geçirmiş; ardından bağımsızlıklarını ilan ederek Cüce Krallığı’nı yeniden kurmuşlardı. Cüceler ile yaşananlar Armahadal’ı öfkelendirmişti. Elf damarı kabarmıştı. Cüce Krallığı’nı Artus’a tekrar bağlamak dışında hiç bir şeyi düşünmeden neredeyse tüm gücünü ve kaynaklarını harcamıştı; ancak madenlerini savunmayı iyi bilen cücelerle savaşlarda dişe dokunur bir başarı gösterememişti. Armahadal’ın bu başarısızlıkları insanların ve bir takım elflerin ona olan güvenini sarsmıştı. Armahadal belki de eskisi kadar güçlü değildi.

Krallıkta karışıklıkların olduğu bu süreçte batıdaki Bolk bataklıklarında yeni ogre kabilelerinin toplandığı haberleri Armahadal tarafından göz ardı edilmişti. Başarısız savaştan sonraki ekonomik buhran yaklaşık elli yıl sürmüştü. Domino etkisi gibi Armahadal’ın başarısızlığını takiben ogre yağmalarının başlaması ve insan çiftliklerine beklenen desteğin gelmemesi neticesinde İnsan Krallığı da cüceler gibi isyana başlamıştı. Can ve mallarını koruyacak bir kral isteyen insanlar isyan sonucunda Artus’un kuzeyinde ki krallıklarını yeniden kurmuşlardı. İnsanların da ayrılmasıyla birlikte yaklaşık yüz elli yıl kadar süren barış dolu Artus Birleşik Krallığı dönemi resmen sona ermiştir.

"Son Umudun Seferi” olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini alan, Armahadal’ın gücünü kanıtlamak ve krallıkları tekrar birleştirme umudunu yeşertmek adına Bolk bataklıklarında ki ogreler üzerine düzenlediği sefer; elflerin tüm kuvvetlerinin mağlup olmasıyla sonuçlanmış. Ağır yaralı olarak ormanda saklı şehir Sunadillo’ya getirilen Kral Armahadal burada ölmüştür. Yüz elli yıl süren huzur ve barış dolu dönem yaklaşık bin yıl olan elf ömründe kısa bir zaman dilimi olarak sayılır. Üzücüdür ki barış dönemiyle başlayan Artus kraliyet tarihi; Armahadal’ın düşüşünün ardından asırlar boyunca süregelen kanlı egemenlik savaşlarına sahne olmuştur.

Kral Armahadal’ın ölümünden sonra geçen yıllar boyunca ogreler giderek güçlenmiş. Diğer krallıklara vahşet dolu akınlar düzenlemeye, hareket eden her şeyi öldürüp yağmalamaya başlamışlardı. Ne elfler ne insanlar ne de cüceler ogrelere karşı elle tutulur bir başarı kazanamamış, kalelerinde kısılıp kalmışlardı. Kazandıkları vahşi zaferlerle birlikte düzensiz ogre kabilelerinin en güçlü akıncı Goliba önderliğinde bir krallığa dönüşme süreci başlamıştı. Zaman içerisinde ogrelerin gücü ve diğer ırkların can kayıpları artmıştı.

Yakın geçmişte halkının çoğu ovalarda tarım yaparak geçinen insan krallığı ogre saldırılarında en fazla kayıp veren taraftı. Buna son vermek isteyen insanlar Kralları Zenari’nin önderliğinde ogrelere karşı toptan bir saldırı başlatmıştı. Büyük Savaş sırasında işler pek de insan kralın umduğu gibi gitmemişti. Güçlü ogre atakları kesilememişti. Saldırı ile başlayan savaş tam bir hezimete dönüşmüş, ardından insanlar adına çaresiz bir kaçış süreci başlamıştı. Savaş sonunda Kral Şehri Narun kaybedilmiş, Kral Zenari ve Kraliçe Enna ogreler tarafından acımasızca katledilmişti. Kadim insan krallarının soyu varisi bulunmayan Kral Zenari’nin ölümüyle birlikte sona ermişti.

Artus’taki diğer krallıkların durumu da pek iç açıcı değildi. Cüceler ogrelerden koruyamadıkları için güneyin yer üstü kaynaklarını ogrelere terk edip yer altı tünellerine çekilmişlerdi. Açıkça giriş tünellerine saldıracak kadar aptal olan ogreleri öldürmek dışında onlara karşı savaşmayı göze alamıyorlardı. Yer altı kaynakları sınırlıydı. Bu da cüceleri besin sıkıntısına sokuyor, gün ışığı göremeyen cüceler arasında çokça deliren oluyordu. Elfler Armahadal’ın ölümünden sonra Sunadillo’ya çekilmişlerdi. Yönetim istikrarsızdı. Kral soyundan gelen Felon ve Menelon kardeşler arasında sürekli iç çekişmeler yaşanıyordu. İkinci bir Armahadal çıkması için ne kadar zaman geçeceğini kimse kestiremiyordu.

Savaş, açlık ve hastalıklar nedeniyle krallıkların nüfusları ciddi biçimde azalmıştı. Ogrelerin sayısı ise kazandıkları zaferlerle birlikte sürekli artıyordu. Büyük ve güçlü bir orduyla saldırı savaşı başlatamadıkça verimli Artus topraklarını ogrelerden geri almaya çalışmak hayalden öte bir çabaydı. Şu anki durumda üç krallığın askeri gücünün bile ogrelere karşı başarılı olma şansı düşüktü. Krallar istemeyerek de olsa bu gerçeği kabullenmek zorundaydı. Bitmek bilmez çıkar çatışmaları onları bu hale düşürmüştü. Artık kalelerin surları ardında, sonlarının geleceği günü nasıl erteleyebileceklerine kafa yoruyorlardı.

Verimli arazilerin neredeyse hepsi ogrelerin kontrolündeydi. Ve ogreler kalabalık birlikler halinde buralarda sürekli devriye geziyorlardı. Ancak Artus’un merkezinde bulunan, sık ağaçlardan oluşan Mendre ormanını kontrol etmek bu dev ogreler için bile zordu. Ogrelerin bu güvenlik zaafı ırklar tarafından açlık ve sefalete çare olarak görülüyordu. Irklar küçük güruhlar halinde Mendre ormanına avlanmaya ve yiyecek toplamaya gidiyorlardı. Fakat yabani bölgelerde tek düşman ogreler ya da vahşi hayvanlar değildi. Yabani bölgede kanunlar ve krallıklar yoktu, farklı ırktan bu küçük güruhlar karşı karşıya geldiklerinde tek çare yiyecek ve ganimetler için savaşmak oluyordu. Mendre’ye gidenlerin pek azı ölümcül yaralar almadan ganimetle birlikte geri dönebilecek kadar güçlü ya da şanslıydı.

Ormanlarda ölüm kol geziyordu. İyi bir av ve ganimet krallığa götürülecek umut kırıntıları demekti. Evet kırıntılar, Artus’ta uzunca bir zamandır büyük umutlara yer yoktu.

“Sıkıldım. Ne iç karartıcı bir metin.” dedi Justin. Elindeki eski parşömeni masanın üzerine bırakarak.