Teşekkür ederim,güzel bir okuma olacak.
Bir süredir uzun kitaplara el sürmüyordum, en sonunda “kaçmakla olmaz, kış geliyor” dedim ve Taht Oyunları’na başladım
Başlangıç itibariyle çok fazla karakter ve aile bağı var ama zamanla oturacak gibi. Ayrıca kitabın son kısmında tüm ailelerin isim listesi mevcut, benim gibi 10. bölüme gelince değil de baştan bir bakıp aşinalık edinseniz iyi olur
İnsanlığın en büyük korkularından olan salgın temalı bu kitap, daha okumaya başlar başlamaz insanı içine çekiyor. Oldukça kısa sürmesine rağmen konusu ve içindeki korkutucu betimlemeler sebebiyle benim unutulmazlarım arasına girdi bile.
İntibah’ı okuyorum. Son 20 sayfası kaldı (toplam 136 sf). Şu ana kadar beğendim. Sona doğru sürükleyiciliği epey arttı diyebilirim. Bu arada ilk edebi romanımız olarak kabul ediliyor. (bu bilgiyi lise edebiyat dersinde veriyorlar ama kitabı okuyan pek olmuyor örnekte görüldüğü gibi) Hikaye ise bilindik bir yeşilçam filmi gibi. Saf ve düzgün bir delikanlı (Ali Bey), kötü ve namussuz bir kadın (Mehpeyker) ve saf ve düzgün bir kızcağız (Dilaşub) arasında geçiyor. Hikayeyi tahmin etmişsinizdir. Benim beğendim noktalar ise zamanın İstanbul tasvirinin başarılı bir şekilde yapılmış olması ve Osmanlı döneminde aile ve toplum yapısına yakında bir göz atma olanağı. Yani aslında bu tip kitaplar kısmen tarih kitabı işlevi görüyor benim gözümde.
G. R. R. Martin senin kitaplarınla mı büyüdü üstat? Valla sonu bir şekilde iyi bir son ile biter diye düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı.
Roger Zelazny’den okuduğum ikinci kitap oldu. İlk okuduğum Bu Ölümsüz eseri ile yazarın tarzını görüp beğenmiştim. Okurken kafa yormanızı isteyen bir yazar kesinlikle ve bu huyu da oldukça hoşuma gitti. Ayrıca mitolojiyle harmanlayarak yazması da beni en başta yazarı okumaya iten nedendi.
Işık Tanrısı ise kesinlikle diğer kitabından kat kat daha iyiydi. Hatta en sevdiğim kitaplar arasına daha kitabın yarısındayken girmiş oldu. Bilim kurgu ve Hint mitolojisi o kadar güzel bir şekilde birbirine karıştırılmış ki ikisinin böyle bir uyum göstereceğine asla ihtimal vermezdim.
Öncelikle kişinin Hint mitolojisi, Budizm gibi konularda biraz bilgi sahibi olması kitabı okumak için yeterli. Bu konular çok yoğun bir şekilde işlense de az çok bildiğiniz şeyler ve okudukça öğrenerek keyifli bir okuma yapabiliyorsunuz. Benim de çok bilgili olduğum konular değildi, hatta bu mitolojiyi öğrenmeye giriş yapmak için de bu kitabı kullandım gibi bir şey oldu. Çok fazla mitolojik isim varmış gibi görünse de en çok geçenleri ve bir kişiye ait olan diğer isimleri kaparsanız gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Kitabın konusu çok etkileyici. Şimdiye kadar bu kitap hakkında yapılan yorumlarda olayların nasıl ilerlediğini anlamanın zor olduğunu söyleyenleri gördüm. Bu yüzden spoiler olmadığını düşündüğüm bir şekilde konusunu yazmak istiyorum. Ama bu şekilde konusunu okumayı sevmeyenler varsa diye yine de saklayacağım.
Dünya yok olalı uzun süre geçmiş ve yeni bir gezegene yerleşilmiş. Buraya giden ilk insanlar o gezegende yaşayan diğer varlıkları yenmişler. Bu kişilerin oldukça ilerlemiş bir teknoloji ile reenkarne olarak sonsuza kadar yaşayabildiklerini de eklemek lazım. Ayrıca kendilerinden sonraki nesillerden teknolojiyi yine kötüye kullanmasınlar bahanesiyle saklamışlar ve belli bir süre sonra kendilerini Hint mitolojisinden tanrılarla özdeşleştirerek bu yeni dünyaya Hinduizm yoluyla hakim olmuşlar. Bu yalancı tanrıların oyununu bozmak için ise Sam isimli karakter onları kendi kurdukları tuzağa düşürmek istiyor.
Özellikle başlarda olayları biraz kafa yorarak birleştirmek gerekiyor, yani özellikle çok bilim kurgu okumayanlar için yorucu olabilir belki. Bu karışıklıklardan kaçınmak için okumaya 2. bölümden başlayarak 1. bölümü 6. bölümden sonra okuyabilirsiniz. Yazar hikayenin sonlarına doğru yaşanan bir olayı en başta anlatarak giriş yapıyor ve sonra olayların en başına dönüyor. Direkt bu şekilde okuyarak da olayları anlamanız mümkün tabii ki. Bunun dışında bölümler arasında uzunluğu değişen zaman aralıkları mevcut ama kesinlikle kafanız karışmadan olayları kavrayabilirsiniz.
Kitapta yok yok resmen. Mitoloji ve bilim kurgunun birlikte yer almasından dolayı fantastik bir havası da var kitabın. Çok heyecanlı savaş betimlemeleri de mevcut. Bu entrikalı ve aksiyonlu olayların içinde bazen öyle satırlar karşınıza çıkıyor ki durup uzun uzun o cümleler hakkında düşünüyorsunuz. Felsefik bir yönü de kesinlikle var. Yani her açıdan doyurucu ve tadı damağınızda kalacak mükemmel bir eser. Puan olarak gözüm kapalı 10 verdim, gitti.
Bu arada Sam’in G. R. R. Martin’i de çok etkilediğini kapak arkasında yazsa da burada tekrar etmeden geçmek istemiyorum. O kadar etkilenmiş ki hem Samwell Tarly’nin, hem de Işık Tanrısı R’hllor’un ismini bu kitaptan almış. Zelazny’nin bu mitolojik kitabı aynı zamanda Neil Gaiman’a Amerikan Tanrıları’nı yazması için de esin kaynağı olmuş. Ayrıca bana The 100 dizisinin bazı sezonlarının konuları da bu kitaptan esinlenerek yazılmış gibi geldi ya da en azından oldukça benziyor.
Çok beğendiğim bazı alıntıları da paylaşmak istiyorum:
1.Bölüm - 38
“‘Bununla beraber,’ dedi keşiş, ‘tüm yaşam birdir ve bu manastırdaki herkes ahimsa öğretisine uyar ve ne çeşit olursa olsun yaşamı almaktan kendini sakınır.’
‘Lakin,’ dedi Aram, ‘Patanjali eylemin değil niyetin hükmü olduğunu söylemişti. Dolayısıyla, kinle değil sevgiyle öldürürsem, hiç öldürmemiş sayılabilirim. Ancak, bu defa durumun böyle olmadığını ve kin içerdiğini itiraf etmeliyim… Dolayısıyla, öldürmemiş olsam bile bu niyetin varlığı nedeniyle suçluluğun yükü omuzlarımdadır. Demek ki, ahimsa ilkesine göre şimdi (böceğin) üzerine basar ve daha ağır bir yük altına girmeyebilirim.’”
4.Bölüm - 171
“Sen vicdan adı verilen şeyi öğrendin ve onun gölgesi yediğin ete ve içtiğin içkiye sonsuza dek vuracak.”
5.Bölüm - 215
“Baba olmak, bir dizi vücut değiştiren, yine bir yüzyıl içinde dört ya da beş kez vücut değiştirmiş kadınlardan düzinelerce çocuk peydahlayan tanrıların gözünde nedir ki? Ben onun bir zamanlar taşıdığı bir bedenin çocuğuyum, üstelik kendisi de bir dizi bedenden geçmiş bir kadından doğdum ve artık ben de doğmuş olduğum bedende yaşamıyorum. Dolayısıyla, ortada pek elle tutulur cinsten bir bağ kalmıyor ve olay daha çok spekülasyona açık metafizik bağlamda ilgi çekiyor. Bir insanın gerçek babası kimdir? Üremesine neden olan iki bedeni bir araya getiren koşullar mı? Herhangi bir nedenden dolayı ve zamanın herhangi bir anında bu iki vücudun birbirlerini olası diğer şıklardan daha fazla memnun etmiş olmaları gerçeği mi? Öyleyse, neden? Tenin açlığı mı, merak mı, irade mi? Ya da başka bir şey mi? Merhamet mi? Yalnızlık mı? Hükmetmek arzusu mu? Bilinci ilk kez yakaladığım vücuduma hangi duygu, hangi düşünce babalık etmişti?”
7.Bölüm - 337
Ölüm ve Işık her zaman ve her yerdedir; onlar, belki yeni bir güzellik yaratabilmek için, Samsara’nın içinde sözcükler yakar. Aslında tüm dünya olan Adsız’ın düşlerinde başlar, biter, uğraşır ve didinirler.
Çok okumak istediğim kitaplardan, ama bir türlü zaman ayırmadım. Bu ay zor ama gelecek ay mutlaka okuyacağım. Zelazny çok sevdiğim bir yazar, Bu Ölümsüz çok iyiydi, Amber Yıllıkları da gayet keyifliydi. Işık Tanrısı’ysa hep gözümü korkutmuştu yorumlar dolayısıyla, sizin yorumunuzdan sonra biraz önlere çekebilirim.
Bunu bana @Lezek de önermişti. Birkaç bilim kurgu sever arkadaşım da en sevdikleri eserler arasında göstermişti. Yakın zamanda okumak istiyorum ben de
@Okuryorum
Bu kadar olumsuz içerikli yorum olması beni de çok şaşırtmıştı. Ben konusunu okuyunca hemen listeme eklemiştim. Bu Ölümsüz’ü okuyup sevdiyseniz bunu da seversiniz çünkü o kitap için de olumsuz yorum vardı. Yazarın tarzıyla alakalı sanırım. Amber Yıllıkları serisini de okumadım ama bir gün tekrar basılırsa mutlaka alacağım. Siz de bu kitabı kesinlikle okuyun, seveceğinize eminim.
@isos81
Sizin de seveceğinize eminim, zaten izlenimlerime göre bilim kurgu konusuna oldukça hakimsiniz diye düşünüyorum.
Genel olarak söyleyeyim. Hint mitolojisi çok karmaşık bir konu gerçekten ama her isme takılmazsanız kolayca okuyabilirsiniz.
Bence de şans verebilirsiniz. Ben de beğenmiştim okurken.
Kesin okuyacağım da ne zaman bilemiyorum. Aslında @SJack kanıma girmeden önce hiç bilim kurgu okumak gibi bir niyetim yoktu. 2021 sonuna kadar okuyacağım fantastik kitapları bile belirlemiştim hatta. Şimdi araya araya BK sokuşturmaya çalışıyorum
@ilydious Est, benim damarlarımda fantastik eserler akar. BK konusuna yabancı değilim ama hakimim dersem, hakim arkadaşlara haksızlık olur diye düşünüyorum
Fantastiği de sevdiğinizi biliyordum ama aklımda ikisini de eşit derecede çok sevdiğiniz kalmış. Olsun, yine de seveceğinize eminim, zaten fantastik bir kitap okuyormuşsunuz gibi hissettiğiniz de oluyor bazı yerlerde.
Olmadı bunu da beraber okuruz. Diskdünya sonrası, Vakıf öncesi bir yerlerde olabilir mesela. Zaten bilim kurgu fantastik karışık gibiymiş biraz, ara geçiş formu olabilir.
Tamam anlaştık, süper olur. Zaten böyle bir kulüp olmasa erteleye erteleye 2030’da anca okurum ben
Yıllar önce okuduğumu hatırlıyorum. Zorlanmıştım. Bu yazıdan sonra ilk fırsatta bir kere daha okuyacağım. İyi bir yazı olmuş, teşekkürler
2 gün önce başladığım Solaris’i nihayet bitirdim. İnce bir kitap olmasına rağmen okumakta zorlandığım ve sıkıldığım bir kitap oldu açıkçası. İlk başlarda bir gizem mevcuttu ve kendini çok akıcı bir şekilde okutuyordu kitap. Fakat ortaya bir karakter çıktı ki geri kalan tüm kısmı sıkıla sıkıla ve sanki birisi bana işkence ediyormuşçasına okudum.
Fazla uzatmayayım. Gizemi ve felsefesi tatmin edici bir düzeyde olan Solaris’i yazarın diğer kitabı olan Yenilmez’in ikiz kardeşi gibi görüyorum. Yenilmezi daha çok sevmiştim ama. Yenilmezi beğenmediyseniz ve çok sıkıcı bulduysanız Solaris’i denememenizde fayda var. Yoksa kendinize eziyet edersiniz.
Haklısınız, zor bir kitap gerçekten. İkinci okumada daha iyi anlarsınız, eminim.
Ben 1984 ile ilgili yorumunu merak ediyordum ama gelmedi. Pek sevmedin sanıyorum
Onun yarısındayım şu an. Ütopya ile beraber okuyacağım devamını. Sanırım biraz sevmemiş olabilirim. Çok durağan ilerliyor. Ama öngörü olarak harika bir eser.
Anubis Kapıları’nı yarıladım. Bundan yıllar yıllar önce .pdf’den sadece ilk bölümü okumuş ve tamamını okumak için kitabın basılmasını beklemeye karar vermişitim. Kitap ilk yarısında, zamanında giriş bölümünü okuyup edindiğim izlenimlere uygun olarak umduğum şekilde ilerlemedi. Güzel bir kitap ama beklediğimden çok daha farklı bir hikaye ile karşılaştım. Bakalım ikinci yarıda ne olacak