Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Bizans’ın Gizli Tarihi bitti. Kitap İngilizce ve Fransızca çevirilerinden çevirilmiş, daha sonra da orjinal metne göre editörlükten geçmiş. Kitabın başka Türkçe tercümesi olmadığı için ve kitap edebi bir metin olmadığı için hangi dilden çevrildiğini önemsemeden okudum, bununla birlikte kitabın çevirisi çok iyi buldum.

Kitabın yazarı Prokopios, ilk önce General Belisarios’un maiyetinde bulunmuş ve daha sonra İmparator Justinianus hizmetine girip sarayın resmi tarihçisi olmuş. Yazar bu kitabı yazma nedeni olarak resmi tarihçelerde yazmaya cesaret edemediği ama gelecek nesillerin okuması gerektiğini düşündüğü olayları yazmış.

Kitabın üslubunu çok sert ve düşmanca buldum, bu durum haliyle yazara inanmayı güçleştiriyor. Justinianus ve eşi Theodora’nın tek bir iyi yönü dahi anlatılmazken, düşman Sasani Kralı Kyros’tan övgüyle bahsedilmiş. Anlatılan olayların ne kadarlık kısmı dedikodu ne kadarlık kısmı gerçek bilmiyorum ama kitabın %10’u dahi gerçekse İmparatorluk 1453’e kadar iyi dayanmış demektir.

Kitap tüm olumsuzluklarına rağmen okuması keyifliydi.

9 Beğeni

Kitapla ilgili ben de birkaç şey söyleyeyim. Yazar genel olarak inandırıcı değil. Tarihsel olarak hatalar yapıyor. Ayrıca böyle bir ortamda kendisinin istanbul valisi olması da bana ilginç gelmişti. Madem ortam kötü sen neler yaptın da o makama geldin diye sorarlar. İkincisi ise hala kitaplarda sparta’ yı ısparta olarak yazılması üzücü.

Procopius’un diğer iki kitabı Justinianus ve Theodora’yı bol bol övüyor. Justinianus zamanında yaşamış bir soylu kendisi. Resmi olarak söyleyebileceği ve söyleyemeyeceği şeyler var. İyi şeyleri açıktan yazılmış diğer iki kitapta yazıyor (bol bol pohpohlama ile); bu kitabı ise sadece muhalif soylular arasında okunması için yazıyor. Hiç bir zaman açığa çıkarmıyor. Sanırım yüzyıllar sonra bulunmuştu bu kitap. Aslında o zamanlar bile bir hükümdarın baskı yaparak tarihe sadece iyi yönlerini geçiremeyeceğinin güzel bir örneği.

Bizans tarihinde okumuştuk hepsinden parçalar. Çok eğlencelidir :slight_smile:

1 Beğeni

Valilik kısmına değinmeyi unuttum. Sparta kısmı çevirinin eski olmasından kaynaklı bir durum. Diğer iki kitabı Türkçe’ye çevrilirse onları da okumak isterim.

Kitabın sıkıntısı üslubunda, bu kadar düşmanca yazılmasaydı kitabın inandırıcılığı olurdu.

Okumadıysanız “Lykurgos’un Hayatı” adlı kitabı da öneririm.Yaptıkları ile etkileyici bir hayatı var Lykurgos’un.Kısa bir kitap zaten.2 saat sürmez okunması.

1 Beğeni

Lykurgos’un Hayatı’nı okudum. Bende size Atinalılar’ın Devleti ve Anabasis: 10 Binlerin Yürüyüşü kitaplarını öneririm.

Yeni Paris’in Son Günleri - China Mieville

Evet dağınık bir kafayla girdiğim için toparlanmam uzun sürdü ama neyse ki kitaptaki garip şeylerin bir çoğu esinlenme ile oluşturulmuş. Sürrealizmin bir çok dalıyla iç içe geçmiş bir kitap olsa da esas olarak bu akımın resim dalıyla ilerliyor çoğu tasvir. Kitabın son yirmi iki sayfası bu tasvirlerin nerelerden esinlenildiğini açıklıyor. Bunların çoğu resim ve o resim görüldüğünde daha kolay canlanıyor her şey kafanızda.

Şimdi bunlara bakmaya gerek var mı? Bence var ama olmalı mı, hayır tabii ki. Tasvir dedim ama bazıları sadece birer isim/sıfat tamlaması ile açıklanan karmaşık yaratımlar. Bu yönden sürekli duraksayan bir okuma oluyor. “Bu ne yahu?” dedikten hemen sonra arka sayfayı açıp okuma gerekliliği duymak hoş değil. 60 sayfa kadar okudum ve okumayı düşünenlere aşağıda bir link bırakacağım, ya kaydedin ya da unutmamaya çalışın. Kitabın olamayan akıcılığını sağlamak açısından esinlenilen resimlerin bir arada bulunduğu bir link:

Benim yaratım diye bahsettiğim şey esasen kitapta ‘manif’ diye geçiyor. Manif dedikten sonra okumamış biri ne geveliyorum diye merak etmesin diye bu kelimeyi seçtim.

4 Beğeni

Zaman çarkı dördüncü cilt Gölge Yükseliyor - Robert Jordan

Kitap harika gidiyor elimden bırakamıyorum. Kurgu daha da derinleşmeye, olaylar giderek daha karmaşık bir hale gelmeye devam ediyor.

4 Beğeni

Sait Faik Abasıyanık’ın Semaver adlı öykü kitabını okudum. İlk öyküsü semaver ve içindeki en uzun öykü olan İhtiyar Talebe hariç aklımda fazla bir şey kalmadı.Anlaşılan öykü okuyucusu değilim,romanlardan aldığım zevki alamıyorum ya da 2,3 sayfalık öyküler bana göre değil. Dostoyevski’nin Beyaz Geceleri ve Semaver kitabındaki ''İhtiyar talebe ‘’ yi beğendim.

1 Beğeni

Sait Faik durum hikayesi yazdığı için sevmemiş olabilirsiniz. Olay hikayelerini durum hikayelerinden daha çok severim ama hiç durum hikayesi sevmiyorum da diyemem ama Sait Faik bana göre iyi bir yazar değil. Tamamen kendi kişisel fikrim bu. Belki benim sevmediğim tarzda yazıyor belki de ben anlayamıyorum. Sonuç ne olursa olsun ben kötü bir yazar olduğunu düşünüyorum.

O yüzden hikaye bana göre değil demeden önce başka yazarlar da okuyun derim. Tabi okuduysanız başka.

1 Beğeni

Sait Faik kötü bir yazar demek için sağlam argümanlarınızın olması gerek diye düşünüyorum. Yoksa siz sevmemiş olabilirsiniz. Türk edebiyatının en iyi öykücülerinden birisidir. Kendisi çok çok yetenekli ve maharetli bir yazardır. İki üç sayfalık hikayelerde birçok duyguyu yaşatır insana. Durum hikayesi çok sevmememe ve eserlerinin çoğunu henüz okumamış olmama rağmen en sevdiğim öykücülerden biridir.

2 Beğeni

Ama ben demiştim “tamamen kendi kişisel fikrim” diye. O yüzden ne sağlam argümanı?

3 Beğeni

Kişisel görüşünüze saygı duyuyorum. Ben de aslında sizi böyle düşündüren nedir diyerek kendi görüşlerimi belirttim.

1 Beğeni

Kısa öykülerin içerisine giremiyorum dediğim gibi yoksa kitabın içindeki 20 sayfalık bir öykü var İhtiyar Talebe o hoşuma gitti.Şimdi aklıma geldi Zwieg’i severek okurum. Romanı daha çok seviyorum diyelim.:slight_smile:

1 Beğeni

Tepkim için kusura bakmayın sadece benden açıklama beklenmesin veya sen kimsin ki Sait Faik’i eleştiriyorsun diyen fanboylar çıkmasın diye tamamen kendi kişisel fikrim dedim üstüne belki sevmediğim bir tarzda yazıyor belki de ben anlamıyorum dedim. Yani benim adamı anlamayacak kapasitede olmam da ihtimal dahilinde.

Neden sevmiyoruma gelince. Açıklaması zor. Durum hikayesi okuyorum, olaydan çok anlık duygular ön planda oluyor veya daha az mesaj kaygısı taşıyor ve ben bunu anlıyor ve saygı duyuyorum ancak Sait Faik hikayelerinde hiçbir şey anlatmıyor bana göre. Elbette anlattığını düşünen bunca insan olmasa veya iyi bir yazar olduğunu onu bu kadar önemli bir yere koymazlardı ama diyorum ya bence kötü bir yazar. Başka Türk hikayecilere bakıyorum okuyorum zevk veriyor ama Sait Faik benim için boş bir kabuk. Belki de sorun bende. Bu da benjm gözümde onun iyi bir yazar olmadığı anlamına geliyor. 8-9 sene önce lisede Sait Faik sevmediğimi söyledim diye edebiyat hocam beni çok sevmişti ki kendisi çok sever ama dürüstçe fikrimi söyledim tek tek açıkladım diyeydi yıllar sonra ya o zaman ergendim adama haksızlık mi ettim diyerek yine okudum eserlerini ama nafile. Yıllar içinde Sait Faik’in iyi bir yazar olmadığı düşünen düzinelerce kişiyle tanışınca da kendi kişisel fikrimi daha az korkarak söylemeye başladım ama yine de hala özellikle kişisel fikrim diye belirtiyorum çünkü bildiğiniz üzere linç kültürü bir geleneğimiz. Sizi katmadım yanlış anlaşılma olmasın.

8 Beğeni

Estağfurullah. Tabiki herkes istediğini sever , istediğini sevmez ve bunu istediği gibi belirtebilir. Haklısınız, linç kültürü maalesef almış başını gidiyor. Sadece sevmeme sebebinizi merak etmiştim ve bir yazara kötü demek için de belli sebeplerinin olması gerekir insanın diye düşünmüştüm… Bu vesileyle Sait Faik hakkında birkaç kelam etmek isterim. Dediğim gibi Sait Faik çok iyi bir yazar. Çünkü özellikle 2-3 sayfalık öykülerde amaçlanan insanlara anlatılan şeyin duygusunu hissettirmektir. Benim anladığım budur kısa öyküden. Ki bu yönüyle şiire yakındır. Şiir gibi duygulara hitap eder daha çok. Sait Faik de bunu mükemmel bir şekilde başaran bir yazardır.

2 Beğeni

İşte maalesef Sait Faik bende bunu hissettiremiyor ve onu sizin için iyi bir yazar yapan bu özelliği bana göre de yapamadığı için (benim için) kötü bir yazar yapıyor.

Bu da tabi iyi yazar kötü yazsr nedir? Bir eseri iyi yapan nedir? Neye iyi denir neye kötü denir gibi felsefi sorulara getiriyor konuyu. İçinden çıkılmaz bir konu.

Ama öznel değil nesnel baktığımızda 1 tane sevmeyene karşılık 100 tane seveni varsa nesnel olarak iyi bir yazardır. Buna karşı çıkmak mantıksız.

2 Beğeni

YÜZYILIN EN İYİ BİLİMKURGU ÖYKÜLERİ - ORSON SCOTT CARD

İthaki yayınlarının BK dizisi içerisinde yayınladığı Yüzyılın En iyi Bilimkurgu Öyküleri kitabına sahip olan şanslı azınlık içerisindekilerden birisi olarak uzun zamandır kitaplığımda okumamı bekleyen kitabı sonunda okudum.

Kitabı okumam 17 gün sürdü. Öykülerin birbirine karışmaması için her gün birkaç öykü okumakla yetindim. Öyküler 3 ana bölüme ayrılmış. 27 yazarın 27 öyküsü var kitapta.

  • Altın Çağ
  • Yeni Dalga
  • Medya Jenerasyonu

Özellikle 2 öykü beni çok etkiledi, Frederik Pohl – Dünyanın Altındaki Tünel ve G.R.R Martin’in Çölkralları öyküleri. Her iki öyküde kurgunun içinde hayal ettirdikleri ve düşündürdükleriyle insan aklına bir dünya cevapsız sorular sorduruyor.

G.R.R. Martin’in hakkındaki yazıda genelde novellaları daha etkileyici denmekte ve 6-7 ay önce okuduğum Gece Kuşları ve bu kitapta olan Çölkrallarını düşünce hak veriyorum. 27 öykünün bir çoğu okuma esnasında ve sonrasında insanı hikayenin detayları konusunda düşündürüyor.

Çölkralları öyküsü için çok şey söylemek isterim fakat söyleyeceklerim din, yaratıcı, Tanrı ile ilgili şeyler olacağı ve tartışmaya yol açabileceği için söylememeyi tercih ediyorum ama şu kadarını söyleyeyim, yaratılan yaratıcısına benziyorsa, canavar olan Frankenstein canavarı olan varlık değildir, Canavar olan doktor Victor Frankenstein kendisidir.

24 Beğeni

Valla ne yalan söyleyeyim kıskandım. Şu kitap yeniden çıkarsa sabahın köründe kitapçının kapısına kamp kuracağım.:joy:

8 Beğeni