Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

images%20(1)

Michael Crichton uzun zamandır okumayı düşündüğüm bir yazardı. Küre’yi Kadıköy’de Akmar Pasajı’nda görünce hemen aldım ve kısa sürede de okudum. Yazar çocukluğumda hayal gücümü en çok etkileyen iki filmden biri olan Jurassic Park’ın yazarı olunca (diğeri Terminator:)) kitaptan ne beklemem gerektiğini az çok biliyordum. Ve beklediğim gibi de oldu.

Kitap Pasifik Okyanusu’nun tabanında bulunan bir uzay gemisini araştırmak için donanmadan ve sivil bilim adamlarından oluşan bir ekibin kurulmasıyla başlıyor ve okyanusun altına indikten sonra da tam bir Hollywood filmi gibi kitabın sonuna kadar soluksuz aksiyonla devam edip sonlanıyor. Kitabın dili, çok rahat okunan, kısa cümlelerle ve bol diyalogla dolu (maalesef) edebi derinliği olmayan bir dil. Yine de böyle bir aksiyon-bilimkurgu kitabından çok fazla edebi derinlik beklemediğim için hayal kırıklığına uğramadım. Sürükleyicilik ve akıcılık yönünden son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı. Bir günde 230 sayfayı buldum. Kitabın sonunda ana gizem çözülmemiş kalıyor ama birçok şey çözülüyor. Ayrıca kapağına bayıldım. Bu tarz eski çizim kapaklara bayılıyorum. Uzun lafın kısası kafa dağıtmak için okunabilecek, bir sürü bilimsel bilgiyle dolu, akıcı, sürükleyici ,sayfaları yuttururcasına okutan bir romandı.

13 Beğeni

Tam da şuradayım:

3 Beğeni

Kitapta olan öykülerin çoğunu sevdim ama özellikle bu öykü ve Çölkralları öykülerini okuduğum zamandan beri üzerinde düşünüyorum. Sizin de bu öyküye gelmiş olmanız iyi denk gelmiş.

Yukarıda yazmadım ama Gidilmeyen Yol’da düşündürücü güzel öyküydü.

1 Beğeni

images%20(2)

Bu kitabı bitireli on gün kadar oluyor. Kitabı o kadar sevdim ki nasıl yorumlayacağımı, duygularımı nas dile getireceğimi bilemediğim için beklemeye karar verdim. Sonunda ise nasıl anlatırsam anlatayım yine de bana hissettirdiği duyguları, tadı ifade edemeyeceğimi bildiğim için elimden geldiğince yorumlamaya karar verdim.

Bu kitabın yazarı olan Dan Simmons’ı Stephen King tarzı yazarları araştırırken keşfetmiştim. Türkçe’de yayınlanan bu romanını ise benden önce yakın bir arkadaşım alıp okumuş ve bana bir sene boyunca mutlaka oku oku diyerek beynimi yemişti. Ben de kitabı satın aldım ve 2019’a kadar okuyamadım. Beklentim öyle yüksekti ki kitabı en iyi zamanda okumalıyım diye diye aradan on sene geçti. :slight_smile:

Neyse geçen ay artık okumalıyım diyerek elime aldım ve okudum. Kitabın ilk iki yüz sayfası beni nispeten hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü bazı bölümlerde anlatım şimdiki zaman şeklinde olduğu için bu kitabın içine girmemi zorlaştırdı. Ama belli bir yerden sonra şimdiki zaman yerini görülen geçmiş zaman anlatımına bıraktı ve heyecan da yükselerek artınca kitaba iyice daldım. 500’lü sayfalardan sonra ise kitap en sevdiğim ilk beş kitaba girdi. Kitabın konusundan bahsetmeyeceğim. Kısaca şunu diyebilirim;Kuzey Kutbu’nda geçen içinde doğaüstü unsurların da olduğu ve hatta mitolojinin de olduğu bir hayatta kalma savaşı. Macera, gerilim ve korku. Hepsi var. Dahası hayatta kalma savaşı derken, okuduğum bütün kitaplar içinde bu kitaptaki kadar bir zorlukla hayatta kalmaya çalışan insanlar görmedim. -100 derecelere kadar inen soğuk ve açlık ve kitabın adı gibi terör kol geziyor kitap boyunca.

Bu yazar ve bu kitap nasıl tutmadı, nasıl bunca sene bu yazarın diğer kitapları çevrilmedi aklım almıyor. Başka birçok yazarın sacmalayıp toparlayamayacağı böyle destansı bir macerayı Dan Simmons müthiş bir şekilde aktarmış. Kitabın sonu ise okuyucunun beklentisinin aksine oldukça sürprizli hatta biraz da sinir bozucu.

Bu kitaptan uyarlanan The Terör adlı dizi AMC kanalında yayınlandı geçtiğimiz aylarda. Şu ana kadar beş bölümünü izledim. Ama kitabın atmosferinin ancak yarısını yansıtabilmişler diyebilirim. Yine de fena bir uyarlama olmamış.

Kitabı sahaflarda bulursanız hiç düşünmeden alın ve okuyun. Müthiş bir macera, müthiş bir okuma deneyimi. Ama doğaüstü öğeler ve mitolojik öğelerin gerçek olduğu bir çatısı var hikayenin. Söylemeden geçmeyeyim. Belki bu ne saçmalık diyenler olabilir sonra. Ama hikayede önemli bir yer tutsa da bu mitolojik öğeler, hikaye asıl olarak bir hayatta kalma savaşı. Bir macera kitabı.

Ayrıca belirtmeliyim ki kitaptaki Terör ve Erebus gemileri gerçek. Kitap gerçek olaylar üzerine kurgulanmış. Ama tabi yazar bunu kendince mitoloji ve doğaüstü öğelerle süsleyerek anlatmış.

Umarım Pegasus bu kitabı tekrar basar. Dahası yazarın diğer kitaplarını da basar. Sanırım Hyperion serisini basacak.

12 Beğeni

Cormac McCarthy’nin Yol kitabından sonra sıra H.G. Wells’in Geçmiş Günlerin Hikâyesi adlı kitabına geldi.

Sizi taş devrine götüren H.G. Wells, anlatımı ve hayal gücüyle de harika bir okuma ziyafeti sunuyor. 80 sayfalık eserde insanlığın ilk günlerini merak edenlerin kafalarındaki birçok soruyu çözümleyen yazar birçok konu hakkında da taşlama yapmadan geçmiyor.
Okuması zevkli kısa mı kısa bir kitap. Bir de bu kitabın kardeşi varmış unutmadan belirtelim; Gelecek Günlerin Hikâyesi.

17 Beğeni

Ben 183. sayfaya gelmişim. 150’lerde beklenen karşılaşma yaşanmaya başlıyor :slight_smile: Belki o sevmediğin yerlere göre olay akışının hızlanması nedeniyle sevebilirsin…

Ben aslında bu tarz anlatımları seviyorum, uzun bir süre karakteri ve o kurgu evrenini anlatmaları bana karakteri daha yakından tanıtmak için yapılıyor gibi geliyor. Joe Hilll’in örneğin Velet’'in kişilik özeliklerini okura anlatmak için konunun yan hikayelerde dolaştırılması mantıklı geliyor bana

Bu eleştirin Stephen King için de söyleniyor, konuya bir türlü görmediği ama bana da doğrusu bunu yapmakmış gibi geliyor. Tüm bunların hikayenin hazırlığı, karakter gelişimi, kişiliği gibi şeyler için gerekli olduğunu düşünüyorum.

7 Beğeni

Yazdıklarınıza katılıyorum. King’in tarzı da böyle. İlk etapta ilk kez okuyanları sıkabilir. Ama tarzını benimsedikten sonra tadına doyulmaz. Oğlu da okuduğum kadarıyla babasına benziyor. Boynuzlar İtfaiyeci’ye göre nispeten daha hızlı giriyordu konuya. Henüz Şeytan’ı alamadım ama hayal kırıklığına uğrayacağımı sanmıyorum. Birazda ne bekledigiyle alakalı insanın.

6 Beğeni

Ama öyle değil midir? sevdiklerimizin kötülüklerini görememek, gerçeği inkar etmek…

Anlatımı yazarın dilini, hikaye edilişini sevmediysen bence devam etmemen daha mantıklı olabilir, belki bir başka zaman şans vermek daha mantıklı olabilir.

2 Beğeni

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Satranç’tan sonra üçüncü Stefan Zweig kitabını okuyorum. Bunu da beğendim. Hele bir çift insan elini tasvir ettiği bölüm var ki şahane. Bir de Stefan Zweig kitaplarında karakterlere isim vermiyor nedense. Bay A, Bayan B gibi harfler kullanıyor sadece.

6 Beğeni

Dokudünya kitabını okurken ben de çok sıkılmıştım hikaye edilen konunun ilginç gelmemesi, olay akışının kesilmesi, zengin kız fakir oğlan klişesinin yetenekli kız, sıradan oğlan olarak hikaye edilmesi vb kitabı okudum ama okumasam da olurdu :slight_smile:

2 Beğeni

Ben kitabı 300. sayfalarda bırakıp elimden çıkarmıştım. İthaki Modern dizisinin yeni kitabını alabilirim, evet Öksüz Brooklyn ve Madde 22’yi beğenmiştim fakat Karanlık Kitaplıktan İtfaiyeciyi sonuna kadar okuyup sıradan bir kitap olarak değerlendirip, Dokudünya’yı hiç sevememiştim. İthaki bence bu Karanlık Kitaplıkta yaptığı seçimleri biraz daha özenli yapmalı. Karanlık Kitaplıktan klasik dışı bir kitap çıkarsa eğer ona bir daha şans vereceğim.

1 Beğeni

Evrim Adamı - Roy Lewis

Kitabın konusu için İnsanın evrim ve uygarlık yolunda ki komik hikayesi desem herhalde doğru olur.

Kitabın önsözünde Tery Prachett kitap için “ Son 500 bin yılın en komik kitaplarından birini tutuyorsunuz” diyor. 500 bin yılın en komik kitabı mıdır bilemem ama anlatılanlar komik, mizahi bir dille anlatılmış.

Baskısı olmayan kitabı bir arkadaşımın önerisi üzerine hemen okumaya başladım. Kitap 168 sayfa kısa, okuması eğlenceli ve kolay anlaşılır bir hikaye.

Tery Prachett kitabın önsözünde

bu hikaye insan ırkının elinin değdiği en güçlü ve en korkutucu şeylerin ateş, tekerlek, evlilik vb. bir ilk insanlar ailesi tarafından keşfinin ve kullanılışının hikayesi.”

demekte.

Komik diyaloglar, ve esprili anlatım ile doğaya egemen olmaya karar vermiş insanın ateşi kontrol altına alması, kültür, felsefe, teknoloji, evlilik, aşk moda, müzakere, cinayet gibi kavramları keşfedişi yazarın göndermeler ve mizah ile süslediği 168 sayfayı kısa bir zaman içerisinde okuttu bana.

11 Beğeni

O şanslı azınlıklardan biride benim kitabı uzun zamandır bekletiyorum. Yorumunuzdan sonra bir an önce okuyacağım.

1 Beğeni
  1. Kitabı okumadım henüz, lakin Hayalet Tugay Perry üzerinden giden bir hikayeye sahip değil. Daha çok Hayalet Tugay’a içeriden görüş sağlayan bir kitap kendisi. O yüzden çok bir şey kaçırmış gibi hissetmemeniz doğal. Ayrıca ikinci kitabı birinci kitaba göre zor okuduğumu da belirteyim. Özellikle yazım tarzının birinci tekilden üçüncü şahsa geçmesi ve Perry üzerinden gitmemesi buna etken. Ben de 3. Kitabı okuyup okumamakta kararsızım, siz Son Koloni hakkında ne diyorsunuz?
1 Beğeni

Bu kitabın filmi de çekildi. Ben filmi sevmiştim.

1 Beğeni

Ne tarafa doğru ağlayayım ?

1 Beğeni

Son Koloni yine Perry’i 1. Tekil şahıstan anlatıyor. Ilk kitap gibi ama değil. Yazar tarz değiştiriyor. Nasıl derseniz. Normalde ilk kitap Koloni Birliğini ve diğer uzaylı halkları pek tanıtmıyordu hani, işte burada o eksikliği biraz gideriyorlar. Çok fazla değil ama biliyorsunuz ilk kitapta kırıntılar şeklindeydi bilgi, kitap daha çok hareket ağırlıklıydı. Yani kitabın geçtiği evreni merak ediyorsanız okumalısınız. Onun dışında hareket de var tabi kitapta ama bu kez farklı. Bu seferki olayları ben ilkinden daha çok sevdim. Ilk kitapta Perry olaydan olaya, mekandan mekana koşuyor gibiydi. Bu sefer tek bir mekanda geçiyor sayılır. O yüzdeb hikayenin derinliği var. Siyasi entrikalar var ve Perry gibi biz de bu siyasi entrikaları başta yanlış anlıyoruz. Sanırım bu kitap sırf karşıdaki düşman için bile okunur.

Sonu ise tatmin ediyor ancak biraz da sinir ediyor. Spoiler olmasın diye söylemiyorum ama fazlaca tesadüf var.

Içerik vermemek için bilgi vermedim fazla ama kesinlikle okumanızı öneriyorum. Ilk kitap 8.2 ise bu 8.7 gibi bir şey benim için. Siyasi entrika da tatmin ediyor bu arada öylesine yazılmış bir şey değil. Tek sorun keşke ilk kitapta da böylesi büyük bir düşmandan bahsedilseydi. Sebebi beni pek tatmin etmedi. Okuyun derim kısacası. Ben de Zoe’nin Öyküsünü okur muyum bilmiyorum okuyan varsa bilgi verirse güzel olur.

4 Beğeni

Kitaplarda bilim ve dolayısıyla teknoloji uç noktalarda. Yeni yaşam formları yaratmaları ve düşman tür benim en çok ilgimi çekenler olmuştu.

Zoe’ nin hikayesi bazı bölümleri serinin diğer kitaplarına doğrudan bağlı. Hem bazı soruların yanıtları var hem de diğer kitapta (hangisi şu an hatırlamıyorum) olan bazı olayların farklı ve belirsizlikleri gideren cevapları var.

Bazı okurlar Zoe’nin öyküsünü pek begenmemişlerdi diye hatırlıyorum ama bence öyle kötü bir kitap değil.

Galiba henüz Türkçe olarak basılmayan 2 kitap daha var, Scalzi’nin yeni serilerine başlayan ithaki bu devam kitaplarını da çevirsede okusak.

1 Beğeni

Graeme Macrae Burnet-Kan İzlerinin Peşinde

Yine @Leingrad benden önce bu kitabın hakkını veren bir yorum yaptı ama bir şeyler söylemeden geçemeyeceğim.

Yazarın çok başarılı bir dili var, @Asli_Dagli da çeviri konusunda bu kadar iyi olunca okumaya doyulmayan bir kitap çıkmış ortaya. Roman yüz elli yıl öncesinde İskoçya’da işlenmiş bir cinayeti anlatıyor. O döneme ve bu konuya çok uyan, ciddi ama akıcı bir uslüba sahip. Gerçi benim için akıcılığı sekteye uğradı, çünkü çoğu cümleyi tekrar tekrar okuma isteği duydum. Duruşma bölümleri ve bilirkişi görüşleri de ciddiyeti arttırıyor, kendinizi gerçekten mahkemede gibi hissediyorsunuz.

Klasik polisiyeden farklı olarak katili de, motivasyonunu da en baştan biliyoruz. Okurken kendinizi “Yeter artık, öldür şu herifi” derken bulabilirsiniz.

Burnet şimdiden en favori yazarlarım arasına girmiş durumda. Diğer iki kitabının çevirisini de sabırsızlıkla bekliyorum.

14 Beğeni

SESSİZ GEZEGENİN DIŞINDA ( KOZMİK ÜÇLEME 1) C.S LEWİS

Kitabı 28-29 Nisan tarihlerinde okudum, Kabalcının 2005 yılında bastığı kitap küçük boy ve 225 sayfa. 1-2 cümlede olsa kitap için bir şeyler yazmak istedim.

Kozmik Üçlemenin ilk kitabı olan Sessiz Gezegenin Dışında kitabı tür olarak bilim kurgu deniliyor ama Fantastik olarak değerlendirilse de olur gibi.

İlk kitabın konusu yabancı bir gezegene kaçırılan bir dil bilimcinin başından geçenler.

Dil bilimcinin kaçırıldığı gezegende üç farklı tür yaşıyor. Detaylı betimlemelerin olduğu kitap, anlatılanların, gezegenin ve orada yaşayan canlıların anlaşılmasını sağlıyor.

Gezegende yaşayan canlılar ile kaçırılan dil bilimcinin iletişimi, etik, ahlak felsefe üzerine olan tartışmalar kitabın öne çıkanları. Hikaye, olay örgüsünden çok kitapta bu fikirler yani etik, ahlak gibi kavramlar üzerine tartışmalar öne çıkıyor.

Kitapla ilgili daha önce okuduğum yorumlarda Hristiyanlığa, İsa’ya, Orta çağ mitolojisine göndermeler olduğu yazılmaktaydı ama bunlar benim hakkında pek bilgimin olmadığı konular. Bunlar hakkında pek bilgim olmadığı için fikirde yürütemeyeceğim konular olması nedeniyle kitabı okurken o göndermelerin de pek farkına varmadım.

Tavsiye eder miyim, Ben okumaktan hoşnutum yabancı gezegenleri o gezegenlerin coğrafyası, havası, suyu, canlıları ile ilgili kurgular okumayı seviyorum…Heyecanlı, yüksek gerilimli bir olay akışı beklentiniz yoksa, başka bir gezegen, o gezegenin yaşam biçimleri için detaylı betimlemeler, kültür, etik, sanat, felsefe vb kavramların da öne çıktığı bir kurgu okumak isterseniz okumanızı öneririm.

14 Beğeni