Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Orc benzeri ırk tamam ama seride detaylı bir büyü sistemi yok büyüyü direkt görüyoruz veya sonuçlarına bakıyoruz. Büyü sistemi ile ilgili aklımda kalan tek şey büyücülerin kendi koyduğu çiğnenemez kanunlar. Serinin adı da buradan geliyor.
Bu arada bence gurkish kesinlikle türklerden esinlenilmiş. Ben üçüncü kitapta emin olmuştum buna.

5 Beğeni

Olacak o kadar sonuçta Low fantasty türün de.

Hayatta başarılar arkadaşım. :sweat_smile:

Pişman olacağınızı sanmıyorum. Bugün bildiğimiz çoğu yazara ilham veren isimsiz kahramanlar hepsi de. Hatta ilham alanlar bile var. Güzel öyküler, keyifle okumanızı dilerim.

Deme öyle… Clive Barker, uzun yıllar boyunca bakıştığım ama aramızda kıvılcımların bir türlü parlamadığı bir yazardı. Şimdi diyorum ki "Lanetlenme Oyunu"nu da mı yanıma alsam? :grimacing: Acımasızca… :expressionless:

5 Beğeni

Zaman Hırsızı’nı okuyana kadar aynı durumdaydım. Şimdiyse külliyatının Türkçeye çevrilmiş kitaplarına sardım :slightly_smiling_face: Kantarın ucunu kaçılıp, internette bulduğum röportaj ve yazılarını bile kaydettim :sweat_smile: Hikâyecilik anlayışındaki hem modern hem de mitik yapıya, bunların arkasında yatan hayat felsefesine fena tutuldum.

Neyse, şükürler olsun, bugün de Clive Barker’ı övebildik :joy:

6 Beğeni

Ben o kadar abartacağımı sanmıyorum. O noktada bana kusursuz bir üşenme gelir. :smiley: Bu arada İnside no:9 izlemiş miydin? Kitabın mekan olarak neredeyse aklımdaki yansıması dördüncü sezon üçüncü bölümdeki ev. :smiley: Bu bölümü tavsiye ederim.

1 Beğeni

Benim ki de heves işte. Artık, coşku yakıtının götürebildiği yere kadar, Barker’la yolumuz😅

O diziyi izlemedim. Kitaptaki ev ile dizi bölümündeki ev benzeşiyorsa sebebi, büyük ihtimalle, ikisinin de İngiliz işi olmasından ileri geliyor olabilir🤔 Belki de dizinin o bölümünü kitabın film uyarlamasından (bilmeyenler için, Hellraiser) ilham almıştır🤔

Aman, neyse. Bu kadar ihtimal üzerine gitmek yeterli. Diziyi, izlenecekler listeme (şükürler olsun, çok uzun değil🤲) ekledim. Bölüm başı yarımşar saat ve bağımsız hikâyeler konsepti cazip geldi; üstelik kara komedi😋 (İzlemeden ne heyecanlandım be🤣)

2 Beğeni

Dizi genelinde 3-4 bölüm hariç ben çok beğenmiştim. Bağımsız bölümler olması da cazip tabii. Bahsettiğim bölümde ana konu cinayet. Bence esinlenme olabilir gerçekten de. Dizi bitince yorumlarını bekliyorum. :blush:

1 Beğeni

Yakın bir zaman için söz veremem, ama başlar başlamaz ilk o bölümü izleyip raporumu sunacağım👍

4 Beğeni

image

İkiz Yıldız bitti. Yıldız Gemisi Askerleri’nden sonra okuduğum 2. Heinlein kitabı oldu. Bu kitabın diğer kitap gibi askeri bilim kurgu değil de politik bir bilim kurgu olması hoşuma gitti, yazar kendisini dar bir alana hapsetmemiş.

Konusunu kısaca anlatmak gerekirse Lorenzo Smythe adlı bir oyuncudan önemli bir şahsiyetin yerine geçip onun dublörlüğü yapması istenir ve bu teklifi kabul eden Lorenzo’nun dublorlük yaptığı sırada başından geçenler anlatılır.

Kitabın konusunu ve olay akışını çok sevdim. Sonunu her ne kadar tahmin edilebilir bulsamda her sayfasını heyecanla okudum. Kitabın tek zayıf yönü yan karakterlerin çok yüzeysel kalması olmuş. Kitap biraz daha uzatılıp karakterlere derinlik katılsaydı kitabı dört dörtlük bulurdum. Yine de bu haliyle bile kitabı çok sevdim.

20 Beğeni

Son okudugum 5 kitap:


Ursula K. Le Guin: The Last Interview

Le Guin’le yapilmis 5-6 röportajin derlemesi. Ilk röportaj 1970’li yillarda Le Guin henüz adini yeni duyurmusken, son röportaj 2017’de Le Guin’in ölümünden bir sene önce gerceklesiyor. Sorular genelde bir kac ünlü roman üzerinden gitse de (Earthsea, Left Hand of Darkness, The Dispossessed, Lathe of Heaven) Le Guin’in sosyopolitik görüslerine, cagdasi sci-fi yazarlarla (P.K. Dick, Harlan Elleson vs.) yasadigi anilara ve evli barkli yasamina dair de bir cok bilgi var.

200 sayfa civari, keyifli, haylaz, dikkafali bir söylesi. Le Guin sonucta.

homofaber
Max Frisch: Homo Faber

Isvicreli vurdumduymaz bir mühendisin 1950’lerde hayata bakisi, kadinlarla iliskileri, kendini icinde buldugu komik durumlar. Etkileyici bir roman; Sartre, Camus, Kafka falan severler hemen isinirlar.


Ursula K. Le Guin: Rüyanin Öteki Yakasi (Lathe of Heaven)

Le Guin’in okudugum 3. romani (Earthsea, The Dispossessed). Le Guin’in cok sevdigi P. K. Dick tarzinda yazilmis new wave dönem bilimkurgu. Yani olaylar cabucak sarpa sariyor ve karakterler kendilerini psikolojik bir cehennemde buluyorlar. Gördügü rüyalar gercek olan bir baskarakter ve onu inceleyen bir bilimadami üzerinden giden diyalog agirlikli cok saglam bir kurgusu var.

amongothers
Jo Walton: Ötekiler Arasinda (Among Others)

Hugo ve Nebula falan kazanmis bir roman ama aslinda ne sci-fi ne de fantazi. Magical realism dedikleri türden. Lise cagindaki ailevi sorunlari olan bir genc kizin (cok fazla kitap okuyan bir introvert, günde 2 kitap bitiriyor sikintidan) hayal dünyasi üzerinden gidiyor. Günlük olarak yazilmis, cok fazla sci-fi ve fantastik tarzda kitap göndermesi/incelemesi var. 114 kadar kitap adi geciyor sanirim. Bu bakimdan hakkaten muhtesem. Hikaye olarak beni pek sarmadi ama.


Isaac Asimov : The Story of Nuclear Energy

Asimov’un popüler bilim kitaplari dizisinden. Nükleer enerjinin ilkelerinden atom bombasinin icadina uzanan bir bilim öyküsü. Zorlu prensipler bile oldukca basit sekilde anlatilmis. Fizikciler ve mühendisler iyice sever. Brian Green’ler, Michio Kaku’lar, Richard Dawkins’ler ve Neil DeGrasse Tyson’lardan önce Asimov 70’lerde ve 80’lerde bu tip sahane bilim kitaplari yaziyordu.

12 Beğeni

Fablehaven4

Kitap: Fablehaven - Ejderha Tapınağı’nın Sırları
Özgün Ad: Fablehaven - Secrets of the Dragon Sanctuary
Yazar: Brandon Mull
Yayın: Pegasus Yayıncılık
Baskı: 2013 Eylül, 1. basım
Çeviri: Yelda Rasenfos
Sayfa: 560
Kapak Resmi: Brandon Dorman
Özgün Basım: 2009 Mart, ABD

Dizinin dördüncü kitabı: Ejderha Tapınağı’nın Sırları… Bu da güzeldi… Başlangıçta çok fazla olmayan entrika dozu her kitapla birlikte biraz artarak bu kitapta en yüksek miktarına erişti. Bu dozun gelecek (ve son) kitapta biraz daha artacağını düşünüyorum. Sanırım Brandon Mull her kitapla birlikte okur kitlesinin yaşının artmasını göz önüne alıyor.

Biraz kitabın girişinden söz edelim: Ana karakterler olan Kendra Sorenson on beş yaşına, kardeşi Seth ise on üç yaşına gelmiştir… Bir batan meyve Kendra’nın yerine geçer. Batan meyve, büyülü bir meyve türüdür. İnsandan doku örneği alarak (dikenlerinin batmasıyla) onun aynısı olacak biçimde büyür, kopya aslının tıpatıp aynısı olur hatta onun anılarına bile sahiptir; ancak batan meyvelerin ömrü birkaç gündür. Sahte Kendra evine giderken gerçek Kendra, Torina Barker adlı bir lektoblix’in (başkalarının yaşamını emerek gençleşen kişi) evine götürülür. Kaçılması çok zor olan bu evde Kendra, Akşam Yıldızı Cemiyeti’nin önderi Sfenks tarafından sorgulanacaktır. Sahte Kendra ise foyası ortaya çıkınca kendini zehirler. Herkes gerçek Kendra’nın öldüğünü sanar; cenaze töreni bile yapılır. Akşam Yıldızı Cemiyeti ise -önceki kitaplarda olduğu gibi- Zzyzx’teki şeytanları serbest bırakmak istemekte, bu amaca ulaşmak için de Fablehaven gibi korunan gizli bölgelerdeki “eserleri” ele geçirmeyi sürdürmektedir. Sıradaki hedefi ise “Taşıyıcı” adlı eserdir. Fakat eserin bulunduğu kasaya yalnızca bir anahtarla girilmekte, anahtar da Wyrmroost’taki Ejderha Tapınağı’nda bulunmaktadır. Kahramanlarımızın Akşam Yıldızı Cemiyeti’nden önce anahtara ulaşması gerekmektedir…

Birinci Kitap
İkinci Kitap
Üçüncü Kitap

11 Beğeni

Çok verimli bir 2 gün geçirdim denilebilir.

İthakinin Asimov’un Vakıf serisinin üçüncü kitabı olan “İkinci Vakıf” kitabı yine çok sürükleyici. İlk iki kitapta gelişen olaylara yeni olaylar ekleniyor ve anlatılan her olayda daha sonra ne olacak acaba diye düşünüyorsun. tabi ki spoiler vermeden kitap hakkında bir şeyler anlatmak çok zor ama “Vakıf” serisini sevenler bu kitabı da çok seveceklerdir diye düşünüyorum.

bulgakov-dan-bir-basyapit-daha-olumcul-yumurtalar-638695

Okuduğum ikinci kitap ise Bulgakoc’un “Ölümcül Yumurtalar” adlı kitabı. yazarın köpek kalbi isimli kitabını okuyup çok beğenince bunu da bir okuyayım seversem "rus edebiyat"ıyla olan dargınlığımı bitirip tekrar şans vereceğim dedim ve kesinlikle çok beğendim. köpek kalbinde de olduğu gibi bu kitapta da bir bilim adamımız ve onun keşfettiği bir “şey” yüzünden gelişen olaylar anlatılmakta. beni uzaklaştığım rus edebiyatına geri döndürdüğün için teşekkürler bulgakov.

biraz önce okuyup bitirdiğim son kitap ise “roverandom”. büyük üstat tolkien’in kaleminden çıkmış müthiş bir çocuk hikayesi. yeni basımı çıkınca bendeki eski basımı daha da değerlendi gözümde ve tolkien’nin okumadığım hiç bir şeyi kalmamalı mottosuyla başladığım bu kitabı okurken, tekrar ve tekrar tolkien’nin nasıl büyük bir yazar olduğunu tekrar anlamış oldum. hiç konusundan ya da ne anlattığından bahsetmek istemiyorum çünkü her ne kadar “çocuklar için bir hikaye” olarak görülse de yetişkinlerin de zevkle okuyacağı çok güzel bir eser.

21 Beğeni

Umaci

Kitap: Umacı
Yazar: Hanzade Servi
Yayın: Tudem
Baskı: 2018 Eylül, 5. basım
Resimler: Sedat Girgin
Sayfa: 144

Bir çocuk kitabı okumak istedim ve benim ufaklığın kitaplığından Hanzade Servi’nin yazmış olduğu “Umacı” adlı kitabı seçtim.

Kitap çok eğlenceli. Öyle adına bakıp da çocukların yüreğini hoplatacak, yatarken başlarını yorganın altına saklamalarına neden olacak bir kitap olarak düşünmeyin. Çünkü Topaç’ın dolabından çıkan Umacı korkutmak yerine, ona yardımcı olmayı yeğliyor. Ayrıca kitap baştan sona esprilerle dolu, hemen hemen her paragrafta en az bir espri var; hem de oldukça güzel espriler.

Öykümüzden biraz söz edersek… Topaç, unutkan annesi muhasebeci Melek ve avukat babası Yiğit’le birlikte yaşayan sekiz yaşında bir çocuktur. Bir gece dolabından bir Umacı çıkar ama elbette ailesi bu duruma inanmaz ve onu psikolog Nadir Oynak’a götürmeye karar verir. Aslında kaygılanacak bir durum da yoktur. Çünkü Topaç’ın umacısı olan Gırrgor onu korkutmamakta, tam tersine ona yardımcı olmanın daha doğru olduğunu düşünmektedir. Fakat bu durum umacılık kurallarına aykırı olduğu için yeni mezun olduğu Umacılık Okulu’nun yöneticileriyle de başı derttedir…

Güzel bir çocuk kitabı… On yaşından başlayarak her çocuk okuyabilir. Yalnız kitabın puntosu bir çocuk kitabı için küçük. Kitabı, çocuk kitaplarından hoşlanan büyükler de okuyabilir. Zaten yazar, kitaplarını “her yaştan ruhlar için” yazdığını belirtiyor…


Bu da yazarın yutubdaki, yetişkinlerin niçin çocuk kitabı okuması gerektiğine ilişkin videosu:

6 Beğeni

Bir kurgu bu kadar mı karanlık ve muhteşem anlatılır.

@ilo_kygn Raistlin kitaplarda tanışmış olduğum en farklı karakterdir. Bencildir, güç tutkunudur, güvenilmezdir. Ama nedense kendini çok sevdirdi. Demek üçüncü kitap tasın. Henüz Raistlin tanımış değilsin. Devam et Raistlin çok şaşırtacak seni.

1 Beğeni

Kıyamet Gösterisi - Neil Gaiman, Terry Pratchett

Otostopçunun Galaksi Rehberi tadında, eğlenceli ve yer yer absürd bir kitaptı.

Melek Aziraphale ve İblis Crowley karakterlerini çok sevdim, bu ikisinin sahne aldığı bölümlerden büyük keyif aldım. Mahşerin Dört Atlısı da Diskdünya’ya küçük bir göz kırpışla oldukça güzel bir şekilde betimlenmişti. Onlarla ilgili bölümleri okumak da gayet keyifliydi.

Öte yandan Cadı Agnes, Cadı Avcısı Newt, Adem Young ve çetesiyle ilgili kısımlarda biraz sıkıldığımı itiraf etmem gerek. Bu bölümler gereğinden fazla uzatılmış gibi geldi bana. Bu sayfalarda Aziraphale ve Crowley’yi neredeyse hiç görmememiz de işin içine limon suyu sıkıyor. Bu ikili hakkında daha fazla şey okumak isterken onlardan ayrı kalmak ve 150-200 sayfa boyunca başka karakterlere odaklanmak beni biraz sıktı. Neyse ki son bölümde ikisi de geri geliyor ve daha fazla rol üstlenerek kitaba güzel bir son kazandırıyorlar.

Otostopçu kadar güldürmedi, yine de aynı tatta bir şey okumak her zaman olduğu gibi keyifliydi.

17 Beğeni

Yeni baskısı çıksa da biz de alıp okuyabilsek… :thinking:

2 Beğeni

Wardstone #4 - Hayaletin Savaşı

Öncelikle, özlemişim.

Yine “Diego bi’ dur, zaten ortalık karışık!” diye giriverdik olaylara. Seviyorum böyle aksiyonun ortasına atılmayı.

Aynı zamanda seri en büyük özelliğini korumaya devam ederek, “sözde” genç yetişkin türünde oluşunu kanıtlıyor. Cadıların eylemleri ve uygulanan yakalama yöntemleri her zamanki kadar rahatsız edici. Kemik ve kan büyüsü yapan cadıların nefesinin kokuş şekli 4. kitapta bile hala yüzümü ekşitmeme neden oluyor. Velhasıl, Joseph Delany başarısını sürdürüyor.

Bu defa Hayalet ve çırağı Tom, Pendle’a tüm cadılara meydan okumaya gittiği için de ortalık ayrı karışık. Herkes Diegolar’a sahip olsun :slight_smile: Daha fazla karışmasın ortalık, çünkü ben böyle çok iyiyim :slight_smile:

Not: Hayalet’in kendisinin Şeytan’a inanmaması nasıl güzel detaydır? Bu nasıl ince bir şeydir. Ateist kimliğini böyle bir anda bile bozmayan ve Karanlık’a karşı her kitapta daha da hazırlanan Gregory’nin Şeytan’a inanmaması… Ya da eski ve en başarılı öğrencilerinden birinin rahip olup yine de ustasının yanında yer alması… Seviyorum.

15 Beğeni

Kıskandım. (ama sadece yirmi karakterlik.):no_mouth:

1 Beğeni

Siz bir de 10. Kitabı okuyun

1 Beğeni

Evde sigortalar attı internet yok, e kitabı da bitirdim o zaman foruma yazayım diyerek başlıyorum bu mesaja :grin:

2666 - Roberto Bolano

Kitap 5 ayrı küçük kitaptan oluşuyor aslında ve bu bölümlerin her biri çok hafifçe bağlanmış. Kitabın konusunu Meksika’nın ABD sınırına çok yakın Santa Teresa şehrine yolu düşen kişilerin yaşamlarından kesitler olarak özetleyebilirim. Kitap aynı zamanda olay örgüsünün merkezine hayali Alman yazar Benno von Archimboldi’yi koymuş diyebilirim.

Yorumlarıma gelirsek: Öncelikle, kitap tam anlamıyla muazzam. Bu yıl okuduğum en iyi kitap olabilir, hatta okuduğum en iyi kitaplardan biri olabilir. Roberto Bolano’nun ölmeden hemen önce bitirdiği bu eser edebi bir güç gösterisi resmen. Kitabı okurken sanki Bolano her bölümde başka bir tarzda roman yazabileceğini göstermek istiyormuş gibi hissettim. Bazı yerlerde klasik bir Latin Amerika Edebiyatı eserini andıran rüyalar ve olağanüstü gerçekçilik izleri varken bazı bölümlerde Heller ve Vonnegut gibi yazarların eserlerinde hissettiğim savaş melankolisini gördüm. Bu derece farklı anlatımları tek bir kitaba toplayıp sırıtmamasını sağlamak ve bunu kuvvetli bir olay örgüsüyle yapmak ise bence muazzam bir iş. Evet, okuması yer yer zor bir kitap. Sayfalar süren ve hiç tırnak işareti kullanılmayan karşılıklı diyaloglar, 7-8 sayfalık paragraflar var. Ama okuyunca içinize yerleşecek bir tatmin hissini vaadediyor aynı zamanda.

Kitapta bazen soğuk bir obejktiflik ve neredeyse kaza yeri raporu gibi bir anlatım varken bazen de deyim yerindeyse kişilerin gözünden görüyoruz olayları. Bu değiskenlik ise bence kitabı dinamikleştirmiş ve Bolano’nun anlatımdaki ustalığının kanıtı.

Bu kitapta beni en çok şaşırtan şey ise Bolano’nun 2. Dünya Savaşı’ndan kesitler sunduğu 5. Kitap oldu. 1953 doğumlu Şilili bir yazar nasıl 2. Dünya Savaşı’nı ve savaşın getirdiği psikolojiyi bu kadar güzel anlatabilir?

Bu kitabı oluşturan 5 parça 5 kollu bir nehir gibi. Son sayfaya kadar bu nehirler birleşmiyor, kendi hızları ve yolları var ama birleşince kesinlikle tatmin oluyorsunuz.

Şunu diyebilirim ki bu eser meşhur olduğu kadar varmış. Yazarın diğer eserlerini, özellikle de Vahşi Hafiyeler’i okumayı kafama koydum bu kitaptan sonra. 1000 sayfalık bir kitap tabi ki göz korkutur ama ben yine de şiddetle öneririm.

15 Beğeni