Işık Tanrısı-Roger Zelazny
Okuyorum ama okuyamıyorum. Son 2 bölüm kaldı.
Aslında ara ara çekiyor kitap kendine ama genelinde çok barışamadım eserle. Bakalım sonuna kadar bir şey değişir mi.
Işık Tanrısı-Roger Zelazny
Okuyorum ama okuyamıyorum. Son 2 bölüm kaldı.
Aslında ara ara çekiyor kitap kendine ama genelinde çok barışamadım eserle. Bakalım sonuna kadar bir şey değişir mi.
Bazı arkadaşlarda zor okunduğunu söylemişti. Bende “Bu Ölümsüz” isimli kitabını okudum.Işık Tanrısı’nı bi süre erteledim
Benim gözlemlediklerimden örnek vereyim. Spoiler kullanıyım da henüz okumamış arkadaşlar varsa rahatsız olmasınlar.
SPOILER
Azor Ahai - Muad’Dib konusu. İkisinin de beklenilen ve gelmesi istenilen/seçilmiş kişi olması.
Lannisterlar daima borçlarını öderler mottosunun Harkonnen hanedanı tarafından kullanılması. Birebir aynı cümle hatta. (Bunun tarihte yaşanmış bir şeyle ilgili bir alakası varsa ben bilmiyorum, hiç duymadım)
Stark-Lannister çekişmesi direk Atredies-Harkonnen çekişmesi.
İlk kitapta hemen bağ kurduğumuz, dürüst ve iyi biri olduğunu düşündüğümüz Ned Stark’ın birden öldürülmesi, aynı şekilde iyi bir insan olarak anlatılan Dük Leto Atreides’ın ölümü.
Yabanıllar ve Fremenler.
Serinin daha ilk kitabındayım, ilerde ne olur neler değişir tabi ki bilmiyorum ama bu saydıklarım bana çok benziyor gibi geldi. Okurken direk aklıma geldi bunlar. Ek olarak bir şeyler eklemek isteyenler olursa merakla bekliyorum
Bilimkurgu Klasikleri serisinden okumaya en çok çekindiğim kitap bu sanırım. Fazla olumsuz yorum duydum
Olumsuz yorum değilde bence okuması zor biraz. Bu Ölümsüz kitabında da çok zorlandım.Ama zorlayıp okuyunca gerçekten güzel bir kitap olduğunu anladım
Bu Ölümsüz biz nebze daha rahat okunabilir gelmişti bana Işık Tanrısı’na kıyasla. Ama ikisi de oldukça zorladı beni.
Zor okunmasının aslında temel bazı sebepleri belli. Şiirsel bir dilde yazılmış olması benim için en büyük zorluk. İkincisiyse bir paragraftan diğerine bir anda karakter değişiyor ya da karakterlerin adları değişiyor. Onlarca isim arasında kim kimdi ne oldu dolanıp kalıyorsun.Bunun gibi birkaç şey daha var. Acaba dilimize çevrilince mi bu kadar ağır bir eser oldu diye düşünüyorum. Anadilinde belki de daha okunabilir bir eserdir.
Ben de Taht Oyunları ile Dune’u çok benzetmiştim özellikle Westeros’ta haneler arası çekişme vs. İmparatorluktaki gezegenlerde haneler arası çekişme gibi olaylar çok benzerdi Ned Stark ve Dük Leto’nun ölümünden sonra oğullarının intikam uğruna Lannisterları/Harkonnenları devirmeye çalişması ama Muad’Dib ile Azor Ahai pek benzemiyor bence. Paul, Bene Gesseritlerin nesiller boyu ince ince planlayarak meydana getirmeye çalıştıkları bir projeydi hatta kız olursa Feyd-Rautha Harkonnen ile evlendirme planları vardı Azor Ahai ise tamamen bir mit ama diğer maddeler cidden benziyor.
Ben daha çok Dune ile Star Wars’ı benzetmişimdir özellikle Anakin ile Paul’u. Özellikle Dune Mesihi’nden sonra ikisi arasındaki benzerlik gözüme çarpmaya başlamıştı.
Aslında hiç zor değil. Bölümleri 2-3-4-5-6-1-7 şeklindeki sıraya göre okursan ve yanına bir Hindu mitolojisi vikipedi sayfası açarsan çok güzel bir kitap. Ha ayrıca, İthaki korkunç bir hata yapmış kitapta, İngilizcesi ile beraber okuduğum için çözebilmiş ve keyif almaya devam etmiştim: Mekan veya bakış açısı değişimlerinde kesinlikle olması gereken o bir iki satırlık boşluk veya satır boyu çizgi veya 3 çiçeğimsi şekil kullanılmamış. Bu da acayip sekteye uğratıyor akıcılığı veya alınacak hazzı. Buna rağmen İthaki’nin bu dizisindeki en sevdiğim kitap olmuştur ki Dune serisi ile Ursula teyzenin yazdıkları haricinde hepsini okumuş biriyim.
En son 5. Bölümü okuduktan sonra 1. Bölümün yanlış yerde durduğunu düşünmeye başlamıştım. Keşke baştan bilseydim bunu.
Dediğin gibi o aradaki boşluk olmayınca akıcılık bir anda sekteye uğruyor.
Bu merak uyandırmak ve heyecanı tattırmak için sıklıkla başvurulan bir yöntem aslında. Hem sinemada hem de edebiyatta sıklıkla denk gelmişsinizdir. Bir dahakine böyle bir düzendeki kitaba denk geldiğinizde sabretmeniz gerektiğini ve selamete ereceğinizi önceden tahmin edebileceksiniz.
Douglas Adams- Evrenin Sonundaki Restoran. İlk kitaptan sonra hızımı alamayım başladım bu kitapta hemen bitti. Yine eğlenceli, mizah dolu güzeldi. Hemen 3. Kitaba devam
Günaydın: Ben de topa girmek istiyorum… Bazı kitaplar vardır okuması zordur ve çoğu zaman ben onu zorlayarak da olsa tamamlarım ama aklımın bir köşesine not düşerim ‘bir kere daha okuyacağım’ diye. Işık Tanrısı’da bu kitaplardan biri. Tavsiyenize uyacağıma emin olabilirsiniz.
Dean Koontz-Yüz
Uzun zamandır Dean Koontz okumuyordum. Açıkçası Dean Koontz’u King kadar sevmesemde ve çoğunlukla ders veren didaktik yönünü ve mutlu sonlarını sevmesemde hakkını vermeliyim ki kitapları oldukça sürükleyici, gerilimi çok iyi verebilen ve orijinal konularıyla okumaktan vazgeçemediğim bir yazar. Bu kitabı da nispeten iyi diyebileceğim kitaplarından biri. Gizem-gerilim-macera türünde bir kitap. 566 sayfa değil de 400 sayfa olsaymış ve sonundaki çatışma sahneleri daha ayrıntılı ve güzel işlenebilseymiş herkese rahatlıkla önerebilirdim. Bu haliyle ise meraklılarına öneriyorum sadece.
Sissoylu’ya başladım. Kitap tuğladan farksız. Uzun zamandır bilim kurgu okuduğumu fark edip fantasy’e geçiş yapayım dedim. Henüz çok az okudum ama perişan ederim ben bu kitabı. Sağ kalmaz bir kaç haftaya. Bitiririm yani.
Vahşi Kızlar’ı okudum.
Kitabın içinde Vahşi Kızlar, Okurken Uyanık Kalmak öyküleri ve yazarın şiirlerinin olduğu bir bölüm ve yazar ile yapılan bir söyleşi bulunmaktadır.
Vahşi Kızlar; kast sistemini, hak, hukuk, adalet kavramlarını anlatan ve içindeki aşk konusu ile çoğu şeyi sorgulamanıza yarayan 54 sayfalık güzel bir öykü. Kurgulanan dünya kadınların sosyal statüsünden yola çıkarak oluşturulmuş.
Okurken Uyanık Kalmak ise yazarın kapitalizm ile yayınevlerinin nasıl bir ilişki içinde olduğunu gösteren bir yazı. Bazı konulara sağlam geçirmiş Ursula Teyze.
Şiirleri pek anlayamadım. Zaten yazarın şiir yazdığını bile bilmiyordum. Söyleşi ise diziden çıkan her kitap gibi seriyi çıkaran kişi Terry Bisson ile yazar arasında gerçekleşiyor.
Ben kitabı beğendim. Vahşi Kızlar hikayesi tam bilimkurgu gibi olmasa da Ursula Teyze’nin her zaman yaptığı farklı isimler ile farklı dünyalar kavramlarını güzel yansıtmış.
Fahrettin Demir-Yel Etekli Kuş Kanatlı
Fahrettin Demir’in yalnızca iki öykü kitabı var. Fakat yetmişli yıllardan beri öykülerini Varlık, Adam Öykü , Notos gibi dergilerde yayınlayan, dili edebi ve kendine has bir tınıya sahip bir yazarımız. Bu ikinci öykü kitabını Alakarga basmış. Öykülerin bazılarını sevemesem de bazı öyküleri kusursuz derecede güzel ve ağırdı. Özellikle Dalga Boyu Aşınca öyküsünü soluksuz ve içim parçalanarak okudum.
Şinasi-Şair Evlenmesi
Gün içinde başlayıp az önce bitirdiğim bu klasik metni oldukça beğendim. Tiyatro metni konusunda diyebileceğim pek birşey yok. Fakat İş Bankası’nı bu seri dolayısıyla tebrik etmek istiyorum. Kapak harika, tasarım harika, günümüz Türkçesine uyarlanışı harika. Kitabın sonundaki Ebüzziya Tevfik’in yazmış olduğu Şinasi’nin Hayatının Son Günleri ve Ölümünü ise kusursuz bir öykü okuyormuş gibi okudum ve Şinasi hakkında bir sürü bilgi edindim.
Serinin en sevdiğim kitabı olabilir. Bazı olaylar aceleye getirilmişti ama Paul
Douglas Adams- Hayat, Evren ve Her Şey
Yine macera dolu bir kitaptı. Seriye başlamakta kararsızlar varsa evren sizi bekliyor. Siz kimi bekliyorsunuz ?