Ayrıntı bilimkurgu dizisinde şu ana kadar okuduğum 4. ve son kitap oldu. Kitapta Tutsaklık Hali, Yeni Tabular, Kırk Yıllık Cehennem Neden Gerekli ve diziyi hayata geçiren Terry Bisson’un yazar ile yaptığı söyleşi bulunmaktadır. Diğer 3 kitaba göre daha çok beğendiğim bir kitap oldu.
Tutsaklık Hali; hapishanede farklı aylarda gerçekleşen 4 olayın anlatıldığı bir öykü serisi olmuş. Yeni düzende hapishaneler özelleştirilmiş, robotik gardiyanların olduğu ve tüm eyaletin hapishaneye döndürüldüğü, milyonlarca mahkumun olduğu bir işe dönüşmüştür.
Yeni Tabular; yasaların engelleyemediği olaylarda nasıl davranılması gerektiği anlatılmıştır.
Kırk Yıllık Cehennem Neden Gerekli ise yeni teknolojik gelişmelerin sonuçlarının nasıl olabileceğine dair öngörülerde bulunulan bir makaledir.
Gerçekten baydı artık. Ne güzel kitap okuma maratonu yakalamıştım ama araya beş kitaplık bir seri almak çok kötü bir karar oldu sanırım. Yani bir türlü sadede gelmeyen adam gibi bir kitap resmen. En son Marvin ile şiltenin konuştuğu bölümü okudum. Eh birader Marvin nasıl kurtuldu bana bunu anlat. Aynı şakayı defalarca durup durup yapma. Bir sözlük muhabbeti aldı başını gitti ama yaşanan olaylar hakkında sadece bir paragraf vardı ve hiçbir şey anlaşılmıyor bu paragraftan.
Kitapla ilgili en büyük sorunum da başlarda ilginç geldiği için eheheh deyip güldüğümüz galaksi hakkında hikâyeye hiçbir katkısı olmayan bilgilerin artık sıkar hale gelmeye başlaması. Tamam güldük eğlendik yeter biraz da işimize bakalım. Aynı tarz şakalar sürekli yapılınca sıkmaya başladı.
Bir diğer büyük şikayetim de kasıntı şekilde bilim kurgu terimleri kullanılması. En son okuduğum bölümlerden birisinde misal “karşıcinsdışındalık” diye bir terim geçti. Hadi bu gerçekten hiçbir önemi olmayan bir detaydı fakat uzay gemileri veya galaksi ile alakalı şeyler söylenirken de sırf hayal edemeyelim diye oluşturulmuş gibi görünen terimler var. Bilim kurgu kitaplarındaki bu zorlama terimlerden nefret ediyorum.
Son dönem değil, bütün zamanlar içinde fantastik-bilim kurgu türü anlamında bu yazar kadar yaratıcı çok azı vardır. Daha 100 sayfa okudum ama beynim yandı ve bundan çok keyif alıyorum. Uzay sanki canlı bir şeymiş gibi hissettiriyor, dil ise varlığımızın en büyük dayanağı, insanların açgözlülüğü ise nereye gidersen git seni bulan bir lanet. Yalnız bu kitabı detayına kadar tek seferde anlayacağımı sanmıyorum, bir okuma daha gerekiyor sanırım.
Kayıp rıhtımda kitap ile ilgili harika bir yazı mevcut.
Bu adamın kitaplarını okumalı okutmalı. Yordam yayın evini tebrik ediyorum, neredeyse bütün kitaplarını çevirdiler. Umarım gerisi de gelir.
Marvin Harris - İnekler Domuzlar Şavaşlar ve Cadılar’ı bitirdim.
Güzel bir genel kültür/antropoloji kitabıydı. Bilmediğim bir çok şey öğrendim. Birkaç roman okuduktan sonra araya bu tür kitapları sıkıştırmayı çok seviyorum
Bu akşam Aldous Huxley Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret yada Vladimir Bartol - Alamut’a başlamayı düşünüyorum.
Merakimdan Gedik Savaşlarının 1. Kitabına başladım ,abi ya diyolglar filan bayağı basit ( ceviriden dolayda olabilir ) . Hikayede bildigin Su anda tesadüfler üzerinden ilerliyor . Pug in buyucuyle filan karşılaşması onu hemen kuryeler test etmesi bunu ya nin sıra olayları önceden tahmin de edebiliyorsunuz . Yani öyle çok kaliteli bir seri değil gibi ama yinede bitireceğim .
PKD - Kader Ajanları’nı bitirdim. Sürpriz sonları ve PKD’nin ele aldığı konularla öyküler birbirlerine benzer olsa da birbirinden güzel 27 öykü okudum. Ayrıca kitabın ismini alan, Matt abimizin de oyuncu olduğu Kader Ajanları diye film de varmış. İzlemedim ama en kısa sürede izleyeceğim.
Bugün git-gel 2 saatlik kısa bi otobüs yolculuğu yapmam gerekti. Otobüste okuyup bitirmek için kısa bir kitap olarak yanıma Arthur Machen - Yüce Tantı Pan’ı aldım.
Çok beğendiğim bir korku hikayesi oldu. Tam bir 19.yy korku klasiği.
Önyargılarımın kurbanı olup mühim addedilen bir öykücüyü es geçmemek için, en çok da hediye olduğu için okudum bu kitabı. Okumaz olaydım.
O kadar sığ bir roman ki anlatamam. Başından sonuna vaaz. Ne hikaye var ne takip edilesi bir dil. Gereksiz ayrıntılar, berbat şakalar, kötü göndermeler. Her sayfaya serpiştirilmiş sığ bir tüketim toplumu eleştirisi, maneviyat güzellemesi; hikayeye hizmet etmeyen turist broşürü bilgileri, gereksiz malumatfuruş ayrıntılar.
Mustafa Kutlu en temel hikaye anlatma düsturundan habersiz: Anlatma, göster!
Sürekli anlatıyor, vaaz veriyor. Sen bana olayları naklet, hikayeyi sun; ben oradan alacağımı alırım.