Ölü Dalgıcın Sonbaharı
Çok çok çok uzun zaman önce -siz deyin iki ben diyeyim beş sene- fazlasıyla övülen Türk bir yazarın fantastik kitabını almak gibi bir hataya düştüm. O kadar çok övgü geziyordu ki ortalıkta dedim herhalde dünyaları baştan yarattı bu adam. Ondan sonra okumaya çalışırken yaşadıklarım trajikomik bir hikaye… O kadar çok sinirlerim bozuldu ki o günden sonra bu tip bir maceraya uzunca bir ara verdim. Sonra bu kitabı gördüm. Alsam mı, almasam mı, alsam mı, almasam mı diye düşünürken aylar geçti, gitti. Dedim bu böyle olmaz. Bir bakayım kimmiş Onur Selamet, neymiş, neyin nesiymiş? Şanslıyım ki Rıhtım’da öyküleri var. Kendi kendime dedim ki; açar okurum, beğenmezsem bu macera başlamadan biter. Neyse efendim açtım okudum ve beğendim. Eh, böyle olunca almaya karar verdim. Bir merak da sardı içimi.
Kitabın içinde on iki adet öykü var. (Mesaj sonunda adlarını yazacağım.) Bazıları çok hoşuma gitti. Bazılarındaki göndermeleri pek anlamadım. Yazarın yaratıcı bakış açısına bir laf edersem annemin beni yargılayacağından korkup susuyorum. Öykülerin başlarında bulunan alıntılar çok hoşuma gitti. Genelde bu alıntılardan ve kitap sonundaki yayınevinin başka kitapları kısmından birçok yazar keşfeden biriyimdir. Böyle kitaplar o yüzden biraz daha fazla hoşuma gider.
Kitaba mantık çerçevesi içinde yaklaşırsanız hata etmiş olursunuz. Ben arka kapaktaki “Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının.” cümlesini ciddiye alarak okumaya başladığımdan çok keyif aldım. Kesinlikle kendine has bir tarzı var. Daha önce bu kadar uç noktalarda yazan Neil Gaiman’ı görmüştüm. Yıldız yağmurunda bacak araları, beşler bom, aksak karabasanların zifir makinesi, peri botları ve hatırlanamayan bağcıklar, gökyüzüne nalları dikmek en çok beğendiklerim arasındaydı. Bazı öyküleri gülerek okudum. Her biri tamamen çılgıncaydı. Pişman olmadığım için çok sevindim.
Bana farklı şeyler katan, başka bakış açılarını öğreten yazarları severim. Onur Selamet de bunlardan birisiydi.
Arka Kapak Yazısı:
“Burada kimse gerçek safsatasının arkasına saklanmaz.”
Onur Selamet’in anlattıkları gerçekliğe açıkça cephe alan, sıkıcı hayatlarımızın sarsılmaz somutluğunu yerle bir eden öyküler. Selamet, güçlü imgelemleriyle buhranlı nefeslerimizin ağırlığını üstümüzden kaldırıyor. Bizi imkânsız diye bir şeyin olmadığı, henüz düşlemediğimiz diyarlara götürüyor. Balina midesinde dönüp duran mevsimler, korku kırıntılarıyla beslenen makineler, raydan çıkan trenlerin gittiği vahşi gezegenler, Sukubi Du ve patenli örümcekler… Hepsi yazarın tekinsiz ormanında birer başrol.
Okyanusu ciğerlerinize doldurmaya hazır mısınız?
“Olanları hiçbir çizgi filmin ele alamayacağı bir ciddiyetle anlatacağım. Mantık kaçarsa çizgi filmlere sığının.”
Kitabın içindeki öyküler:
- Ölü Dalgıcın Sonbaharı
- Kafamın İçindeki Sülükler
- Bandosuz Kulak Gezegeni
- Gökyüzüne Nalları Dikmek
- Yıldız Yağmurunda Bacak Araları
- Beşler Bom
- Aksak Karabasanların Zifir Makinesi
- Peri Botları ve Hatırlanamayan Bağcıklar
- Gedikli Girdapları Kokusuz Plaklarla Besledim
- Atlas, Çanak Anten Nedir Bilmiyordu
- General Diştaşı’nın Patenli Örümcekleri
- Bin Kunduz Mahşeri