Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Tercih sizin. Ben kendimce gördüklerimi ve hissettiklerimi yazdım. Dilerseniz internette daha fazla araştırma yaparak da karar verebilirsiniz.

Gerek kalmadi siparisledim bile :rofl::rofl::rofl:tesekkurler

1 Beğeni

Tuzak - H.P. Lovecraft & Henry S. Whitehead

Kitap 61 sayfa büyük puntoyla yazılmış ama yazı tipini pek sevmedim. Bir noktadan sonra gözü yoruyor. Alışkın olduğumuzun dışında olduğu için sanırım böyle oldu ama uzaktan bakılınca da göze hoş geliyor aslında. Anlatım birinci tekil şahıs ve çeviride herhangi bir sorun göremedim. Rahatsız eden bir nokta yoktu.

Ah bu arka kapak yazıları… Neden böyle en önemli noktaları arka kapağa ulu orta koyarlar ki. Çok elzem olmasa bile ipucu sevmeyen kişiler için bir parça sorun yaratabilir. En azından ilk yarısı için. Bu sebeple arka kapak yazısını spoiler takıntısı olan arkadaşların okumasını tavsiye etmem.

Küçücük bir öykü olduğu için Laputa Kitap da bu ve bunun gibi öyküler için “Küçük Karanlık Kitaplar” adı verdiği bir seri oluşturmaya niyetli gibi geldi. Serinin devamının geleceğini düşünmekle birlikle hikayenin içeriğine şöyle kenardan bir değinmek istiyorum. Hikayeyi Bay Canevin’in anlatımıyla okuyoruz. Bay Canevin Connecticut’ta arkadaşı Browne’un sahip olduğu özel bir okulda eğitmenlik yapıyor ve orada yaşıyor. Büyük-büyükannesinden kalma eski bir aynası var odasına astığı ve bu aynadan bir gün bir gölge geçtiğini sanıyor. Tabi bunun mümkün olmadığını düşünerek ve günün de verdiği koşturmaca içinde bu aklından hemen çıkıyor. Olaylar da soğuk bir günde öğrencilerini nispeten daha sıcak olan kendi odasına ders işlemek için davet etmesiyle başlıyor.

Konu bakımından ilgi çekici olsa da son kısmını biraz zayıf buldum. Tam doruk noktasına ulaştığınız anda o ihtişamlı dik yamacı görmek için hazır beklerken bir anda koca bir düzlükle karşılaşıyormuşsunuz hissi uyandırdı.

Arka Kapak Yazısı:

“Bilincim daha önceden sezgilerimin ima ettiklerini inkâr ettiyse dahi, artık bu sıra dışı kavrayış aşikârdı. “Alice” teki hayâl ürünü hikâye üzerime ani ve ölümcül bir gerçeklikle çökmüştü. O aynanın sıra dışı, kötücül bir çekişi vardı ve rüyamda geveleyerek konuşmaya çalışan kişinin anlatısı da çağlar boyu süregelmiş bütün insanoğlu tecrübesi ve sağduyulu üç boyutlu evreni ihlâl eden bir gerçekliği ortaya koyuyordu. Bir aynadan fazlasıydı- bir kapı, bir tuzak; bizim görünür evrenimizde yaşayanlar için olmayan ve ancak Öklid’i inkâr eden denk- lemlerle fark edilebilen bir uzay girintisi. Akıl hayâl almaz bir şekilde Robert anlayışımızın ötesine geçip aynanın içine girmiş, orada hapsolmuş ve kurtarılmayı bekliyordu.”

4 Beğeni

Kan Yemini’ni okuyorum ve şu ana kadar iyi gidiyor, sanki daha kısa ve sade cümleler kuran bir Brandon Sanderson okuyormuşum gibi hissediyorum. Kitap akıcı ve Sissoylu’yu acayip derecede andırıyor. Zebellah dediğimiz üstünde oynama yapılmış insanlar bana Sorgucu’ları anımsatıyor mesela. Kralı sorun olarak gören bir grup kralı darbeyle indiriyor, sorunu çözdüklerini düşünürken o da ne asıl sorun çok daha kadim bir şeymiş (eski bir yemin ve Kresimir’in dönüşü falan) Evet iki seriyi de okuyanlar “aaaa bu Lord İmparator’un yandan çarklısı değil mi?” diye düşünmüştür. Barut büyücüleriyse barutu tüketerek özel güçlere sahip oluyorlar evet güçler ne kadar özgün görünse de element kullanımı işte popüler oldu bi kere :joy:
Ka-Poel’in küçük bir oyuncak bebeği iğneleyip büyü yapması ise Kvothe’un derste hocasına yaptıklarını getirdi aklıma

Şimdiye kadar okuduğum kısım böyle geçti aaa, oooo ne kadar da ilham almış deyip durdum. Ama sevdim mi? Evet sevdim, bayağı da sardı hikayesi. Belki de ben hâlâ Brandon Sanderson açlığı duyuyorumdur kim bilir.

1 Beğeni

Sadist – Stephen King

Hayvan Mezarlığı kitabını çok beğenmemden sonra 2. durağım sadist oldu. Kitabın konusu özetle; araba kazası sonucu manyak hayranı tarafından kaçırılan bir yazarın başına gelenler diyeyim kısaca.

Psikolojik gerilim türünün okuduklarım arasında en iyi örneği idi diyebilirim. Kitap boyu sanki siz kaçırılmış gibisiniz ve yazarın başına gelen şeyler sizin başınıza geliyor gibiydi. Fazlasıyla akıcı, fazlasıyla gerilimli bir macera idi.

Stephen King’in doğa üstü olayları konu almayan nadir romanlarından birisi. Buna rağmen okuyucuya gerilimi gerçekten çok başarılı vermekte.

8 Beğeni

Richard K. Morgan - Dirilen Öfke

Takeshi Kovaks eve döndü. İki kez. Keşke dönmeseydi. Koca kitapta 2-3 aksiyon var. Çok sönük kalmış. Sürekli ikili üçlü muhabbet geçiyor. Ordan oraya gidiyorlar. İlk iki kitabı severek okumuştum. Bu ise tam bir facia. Yazarda en sonda ‘‘Bu kitabın çoğunu öylece uydurdum.’’ demiş zaten keşke uydurmayıp iki kitapta bıraksaydın. Sevenlerde çıkabilir tabiki. Herkes her kitabı sevecek die bir şey yok.

Yazarın son sayfa teşekkürünüde atayım.

5 Beğeni

Filmi de dehşet güzeldir. İzlemediyseniz balyozla… aman, şey… şiddetle tavsiye ederim :slight_smile:

9 Beğeni

Kitabı bitirir bitirmez izledim, güzeldi ama kitabın yanında çok sönük kaldığını hissettim. Annie Wilkes kitapta çok daha vahşi kestirilemez ve izbandut bir karakterdi.

Tek kelime ile mükemmeldi. Yazarın ve çevirmenin ön sözleri kitaba canlılık vermiş. Çizimler çok güzeldi her kitap 5-6 tane temiz ve çok güzel hikayeler barındırıyor. Tek üzüldüğüm nokta ithaki yayınlarının bu seriyi yarım bırakması ve okuyucuların bu muhteşem çizgi romandan uzak kalması oldu. Denk gelen olursa kaçırmasın alıp okusun.

4 Beğeni

İhtiyarlara Yer Yok

Şuan için söylemek istediğim tek şey diyaloglar farklı bir tarzla anlatıldığı için sürekli kitaba odaklanmak ve beyninizi çalıştırmak durumundasınız. Diyaloglar ve metin biraz karışık hatta bazen içiçe. Bence bu kitaba bağlayan çok güzel bir etmen.

1 Beğeni

filmi gibi kitabın sonu ucu açık mı bitiyor acaba?

Sayılır diyebilirim.

edit: kitabın başından beri çoğu şey açık uçlu zaten.

Filmin açık uçlu bittiğini düşünmüyorum. Ana karakterlerimizin hikâyesi tamamlanıyor.Tek fark hikâyenin antagonisti hayatta kalıyor ve yoluna devam ediyor.

Antagonistin o parayla ne yaptığını öğreniyoruz ama o yaptığı şey de kendi içerisinde açık uçlu ve belirsiz bir eylem. Onun dışında ne filmde ne de kitapta açık uçlu olan başka bir etmen göremedim ben.

bagımsız öykülerin muazzam olması galiba baştan savma olmaması heralde. 4 kitap, harika çizimler, harika bir hayat hikayesi herkese tavsiye ederim.

1 Beğeni

Kitap benim açımdan çok hızlı ilerliyor 400 sayfa okumuşum .akıcı. Betimler çok fazla olsada beni sıkmıyor kendimi daha çok o dünyanın içinde hissetmemi sağlıyor
Şu "Selene"denen kadın kötü birisi olduğu apaçık ama daha ana karakter farkında değil

4 Beğeni

Oğuz Atay - Bir Bilim Adamının Romanı

Yine sanki bir şey olmuş da biri benim elime bu kitabı yollamış gibi hissediyorum. Kız kardeşimin masasında gördüm. Son iki haftadır biraz çökkün ve depresif hissediyorum, moralim motivasyonum yok. Sabahtan beri o bahsettiğim masada kodlarla ve kod hatalarını ayıklamakla, öğrenmekle meşgulüm. Bir şeyleri beceremedikçe sinirleniyorum, dikkatim dağılıyor. Gözlerim dalma moduna geçiyor, bilirsiniz bir anda gözleriniz buğulanır beyniniz düşüncelere geçer. Sonra kendimi uyandırıyorum sağa sola bakıyorum. Kitap yanımda duruyor aklımda ama incelemek istiyorum fırsat olmuyor arada bir bakıyorum. Suskunlar falan geliyor aklıma işte. Abi diyorum acaba balon(overrated) bir yazar mı okumaya değer mi? Türk yazar okumayalı aylar oldu.(Tercihen değil tesadüfen)

Neyse bir saat oldu başlayalı daha çok okudum sayılmaz, altmışlarda felanım. Uzun zaman oldu bir kitabı dikkatimi hiç kaybetmeden okuyalı. Su gibi akıp gitti derler ya. Oğuz Atay’ın diğer kitaplarını okumadım ama anlatımını ve üslübunu cidden sevdim. Mustafa İnan’ın hayat hikayesini anlatıyor, kendisinin de hocası. Hani derler ya işte hep dışarıda gözü olanın yanında ne olup bittiğinden haberi olmaz. Biz hep işte böyle adamları kaçırmışız, haberimiz olmamış. Mustafa İnan’ın hayat hikayesinde kendimden bir parçalar buldum sanırım çok etkilendim. İnsan zaten hep kendinden bir parçalar arar, bulunca da çok sever. Kaybettiğim motivasyonu geri kazanmama yardımcı da oldu diyebilirim. Şuan bunu yazmak için ara verdim bitirince tekrar yine aynı hızda devam ederim umarım. Paylaşmak istediğim bir yeri var:

4 Beğeni

Özellikle İTÜ’lülerin kesinlikle okuması gereken bir kitap.

Elric ile ilgili hikayeler güzeldi, Kaos’la şakalaşmak hariç. Çok ısa ve keyif vermeyen bir hikaye. Klasik Moorcock anlatımı ile yine, çok fazla tasvire girilmeden hikayeler hızlı bir şekilde ilerliyor.

İlk kitabı yazarın eserleri yayınlayış sırasına göre dizmişlerdi, birbirini takip eder şekilde ilerliyordu olaylar. Bu kitapta karman çorman dizilmiş. Hikayelerin devamlılığı yok ve zaman içinde bir oraya bir buraya gidip geliyor. Olayların oluş sırasına göre dizilseymiş çok daha iyi olurmuş.

Kitabın içindeki 6 hikaye Elric ile alakalı değil yazarın Çokluevren’inde geçen diğer hikayeler. Diğer hikayeleri pek keyifli değildi. Hele içinde Taştan Şey diye bir şey (hikaye diyemiyorum) var çok fena. Bu 6 hikayeden sadece Fantastik bir Büyük İskender hikayesi olan “Muazzam Fatih” iyiydi. Bir de bu hikayelerin çoğu kitabın başına koyulmuş, ee Elric nerede demeye başlıyorsunuz. “Birinci Aşama” hikayesi yazarın ilk yazdığı “Rüya Gören Şehir” hikayesi ile aynı diyebiliriz sadece 20.yy da geçiyor ve karakterer farklı.

Bir de o kadar çok yazım hatası varki, bazıları cümlenin anlamını da değiştiyor. Neredeyse her 5 sayfada bir hata var. @irbis

2 Beğeni

İthaki’deki bence en büyük sıkıntı bu, yani düzelti kısmı. En basitinden örnek vermek gerekirse; Yüce Tanrı Pan’da, bir cümlede karakterin ismi Clark diye geçerken, aynı sayfadaki başka bir cümlede o isim Clarke oluyor. Ve her kitapta bunun gibi çokça hatayla karşılaşmak mümkün.
O yüzden kapak tasarımındaki büyük gelişimlerini, düzelti kısmına da taşımaları acilen gerekiyor.

5 Beğeni