Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Betimlemeler konusunda söyledikleriniz çok doğru olabilir. Müsait olduğum bir vakit göz atacağım. 3 sene sonra garip gelecek mi bana? Doğrusu merak ediyorum. :slight_smile:

1 Beğeni

Ben de aynı nedenlerde beğenemedim Fahrenheit’ı. Kitaba yoğunlaşamadım herhalde diye düşünmüştüm, herkes o kadar överken sorunu kendimde aramıştım.

3 Beğeni

Yanlış anlaşılmasın ben betimlemeyi sevmememe rağmen alışkınım. Okumadıysanız okuyan bir tanıdığınıza sorun Zaman Çarkı için okuduğum en fazla betimlemenin olduğu kitaplardan biriydi diyecektir muhtemelen lakin bu betimleme değil bu benim yazarların genelde ilk kitaplarında veya hikaye yazan insanların ilk hikayelerinde gördüğüm sonra düzelttikleri her şeyi bir şeye benzeterek verme olayı. Mesela şöyle diyorum diyelim: Köpek, kurtlarınki kadar sivri dişlerini gösterdi, ışığı cam gibi yansıtıyorlardı. Salyaları ağaçtan damlayan yağmur suları gibi damlıyordu. Gözleri yeni yakılmış ateş kadar canlı ve vahşiydi. Tüyleri bir aslanın yelelerini andırıyordu. Hırıltısı bozuk bir buhar kazanından çıkıyor gibiydi ve o buharı genişleyip duran burun deliklerinden veriyordu. Vesaire vesaire.

Betimleme yok bir şeyleri bir şeylere benzetme var. Güzel hoş ama bir süre sonra aynı paragraf bayıyor insan ve Ray dostum c’mon sadede gel artık diyor. : )

Not: örneği ben uydurdum kitaba şuan erişimim yok diye örnek veremediğimden dolayı.

2 Beğeni

Okumadıysan üstüne Kabil’i okuyup kombo yapabilirsin :slight_smile:

2 Beğeni

Sanırım Ray’in tarzında var bu. Şu an hafızamın hışmına uğramış ve ismini hatırlamadığım birkaç kitabındaki anlatım da böyle. Belli bir yere kadar güzel oluyor ben de katılıyorum. Sürekli aynı şekilde yorucu gerçekten. Belki de o zamanlar için farklı bir anlatımdı. Onu araşırmak lazım.

3 Beğeni

Ray çocukluk arkadaşınız mı Agape Hanım?

Yok canım eski sevgilimdi kendileri ama bozuştuk biraz. Bozuşunca da böyle oluyor. (Tabi askerlik arkadaşın mı diyemedin değil mi?:joy:)

6 Beğeni

Parantez içini nasıl tahmin ettiniz yoksa aklımı okudunuz? Yoksa yoksa Bene Gesseritttt…

1 Beğeni

(Forumda büyü yaptığıma dair söylentiler dolaşıyor.) Basit bir tahmindi yahu. :crazy_face:

6 Beğeni

Fahrenheit 451’i okuyalı çok uzun zaman oldu. Okurken anlatım dili bana hiç batmamıştı, demek ki benzetmelerle aram iyi. Sadece ayağı yere basmayan bir distopya gelmişti bana. İnsanların okumaların yasak olması çoğu kelimenin yasaklanması falan fazla bartı gelmişti. Alt metni anlayabiliştim ama işte madem kimse okumuyamıyor o kadar alet edevat teknoloji nasıl var her bilgi kulaktan kulağa mı aktarılıyor falan gibi şeyler takılmıştı :slightly_smiling_face: Herşey de aşırı gerçekçi olmak zorunda mı diye de düşündüğüm oluyor.

3 Beğeni

Fahrenheit 451 ne yazık ki ikinci kez okuyacağım bir kitap olmadı benim de. Hatta bir daha Ray Bradbury okur muyum onu da bilemiyorum…

4 Beğeni

Peter Randa - Mars’tan Gelen Ölüm

160 sayfalık, kendinizi kasmadan iki günde bitirebileceğiniz bir kitap olan Mars’tan Gelen Ölüm’de olaylar çok hızlı ilerliyor. Anlatım tamamen birinci kişinin ağzından anlatılsa da baş kahraman ile bir bağ kurulamıyor nedense. Karakterler üstün körü tanıtılıyor. Bilimkurgu kitabı olmasına rağmen hikayede çok fazla bilimsel öge bulunmuyor.

5 Beğeni

Yazarın diğer kitaplarını okuyayım, beğenmemem sadece Fahrenheit için geçerli diye düşüyordum ama diğer kitaplarda da bu varsa hiç vakit kaybetmeyim.

4 Beğeni

Kulübü takip etmeyenler olur, sonradan gelenler olur; burada da bulunsun. Çok güzel kitap.

5 Beğeni

Mars Yıllıkları elimin altında bir ara başlayım ama olay örgüsü ve üslup aynıysa başka kitabını okumam artık.

4 Beğeni

Mars Yıllıkları, Fahrenheit 451 gibi tekil bir roman değil. Bir ana temaya bağlı kısa hikayelerden oluşuyor.
Kendi adıma konuşursam, herhalde İthaki BK içerisinden 25-30 kitap okumuşumdur. Ve Mars Yıllıkları kesinlikle ilk üçümde. En azından bir şans vermenizi tavsiye ederim.

7 Beğeni

Ragnarök Tanrıların Alacakaranlığı - A.S. Byatt

Öncelikle ben bu kitabı tanıtım bültenini okumadan doğrudan isminden ötürü aldım ve düşündüğümden çok farklı çıktı.
A.S. Byatt, şahane betimlemeleriyle İskandinav mitolojisini farklı bir hikaye içinde yorumluyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında babası cephede olan, annesiyle birlikte sığınakta yaşayan ilkokul çağındaki kızın gözünden Ragnarök’e zemin oluşturan olayları okuyoruz.
Ana karakterimiz olan kız “Asgard ve Tanrılar” kitabından okuduğu her hikayede gerçekliği, olayları ve Hıristiyanlığı kendince sorguluyor ve İskandinav mitolojisiyle karşılaştırıyor. Ragnarök yaklaştıkça tanrıların bulunduğu durumdan ötürü babasının cephede ölmüş olabileceğini kabulleniyor ve dünyanın aynı şekilde çürüyeceğini düşünüyor.

Kitapta en çok beğendiğim kısım, Loki’nin çocuğu olan Jörmungand’ın hikayeseydi. Yazar betimlemeleriyle hikayeye çok farklı bir yön katmış. Bu yüzden ötürü Ragnarök Tanrıların Alacakaranlığı’nın son dönemde okuduğum Neil Gaiman’ın İskandinav Mitolojisi adlı kitabını döveceğini düşünüyorum. İskandinav Mitolojisi’ni okurken aradığım ama bulamadığım şey tam olarak bu tarz yorumlarmış.

İskandinav mitolojisiyle ilgili bilgi sahibi olan arkadaşlara kesinlikle bu kitabı öneriyorum ama bilgisi olmayan arkadaşlar yazarın bir kaç gönderisini kaçırabilir.

7 Beğeni

Locke Lamora’nın yalanlarına başladım.Hem kitap - nedense - boyu hem de çevirmenin Kralkatili Güncesi’yle aynı olması sebebiyle.Üçüncü kitabı beklerken benzer bir yazım tarzını görebilirim belki diye düşünmüştüm.Fakat boş kafayla veya sessiz bir ortamda okuyamadığımdan mıdır nedir bilmem sürekli takılıp “Şimdi şu paragrafta ne demek istiyor?” diye düşünüp metinden bir anlam çıkaramıyorum ve bakıyorum 3 sayfayı boş boş okumuşum.Bundan önce Dune’u bitirdim ve onda arka planda müzik dinlerken bile okuyabiliyordum.Bende mi bir problem var anlayamadım.Tabii ki müzik dinleyerek okumak süper efektif bir davranış olmasa da anlatmak istediğim anlaşılmıştır herhalde.

NOT:Kitabın 50.sayfasına anca gelebildim.Belki de düzelecek fakat ben biraz aceleci davranmış olabilirim.

edit:Kitabın 182.sayfasına geldim biraz daha keyif almaya başladım ama dayanamıyorum artık.Gerçekten berbat ve anlaşılması güç olan betimleler okumayı neredeyse imkansız kılıyor.İthakiden yeni çıkan Örümcek-Adam Düşmanca Devralma’yı yeni aldım acaba bunu sallayıp ona mı geçsem diye düşünüyorum ama çevirmen de aynı.Ne önerirsiniz?

edit 2:Kİtabı bırakalı çok oldu.Arada Örümcek Adam Düşmanca Devralma’yı ve Dune Mesihi’ni okudum.Şu anda Dune Çocukları bitmek üzere ve Galaktik İmparatorluk Serisi’ne geçmeyi düşünüyorum.Locke Lamora’nın Yalanları ben geri dönmeye karar verinceye kadar baya bir bekleyecek sanırım.

3 Beğeni

Ömer’in Çocukluğunu okudum.

Annesi, babası ve abisi ile Fatih semtinde yaşayan Ömer’in 8 yaşına kadar yaşadığı anılarını anlattığı 39 sayfalık güzel bir kitap. Yazar çocukluğunu anlatırken de eski İstanbul semtlerini güzel tasvir etmiş. Kitabı ortaokul zamanımda hiç duymamış ve okumamıştım. Türk Edebiyatı serisinde değişik eserler görmek hoşuma gidiyor.

Ömer’in beslediği hayvanlardan, mektep hayatından, ailesi ile ilişkilerinden, karanlık korkusundan ve babasının ölümü ile yaşadığı travma hoş güzel yansıtılmış. Okumanızı tavsiye ederim.

Not: Bu arada Ömer 8 yaşında olunca aklıma istemsizce Cedric geldi. Yazar 100 küsür yıl önce Cedric karakterini hayal etmiş :slight_smile:

10 Beğeni

Paket ürünlerinin içeriğini merak ediyorsan instagramda Gıdadedektifi profilini takip etmeni öneririm.

4 Beğeni