Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Oraya bir tane daha işsiz öğretmen ekleyin. :grin:

6 Beğeni

Branşım biyoloji. Umudunu yitireli yıllar oldu. :sunglasses:

1 Beğeni

Allah yardımcımız olsun. Aynı durumdayım ben de.

2 Beğeni

Tebriz’den Masallar’ı (Seçkin Sarpkaya) okudum.

KaraKarga Yayınlarından çıkan İran Masalları kitabına çok benziyor. Çoğu masal eşleşiyor, 2-3 tane farklı masal var. Tek olumsuz yanı sözlü edebiyat olarak aktarıldığı ve tez metninden uyarlama olduğu için okurken biraz zorlanıyorsunuz. Yine de tavsiye ederim. Puanım 8/10.

Sıradaki kitabım, fikrim değişmezse Yedikuleli Mansur (M.Berk Yaltırık) olabilir.

Edit: İthaki bilimkurgu listemden devam etmeye karar verdim. Sıradaki kitabım: Dünyalar Savaşı

10 Beğeni

All You Need Is Kill 1’ i okudum güzeldi. İkincisine gün sayıyorum. :smiley:

1 Beğeni

2001: Bir Uzay Destanı - Arthur C. Clarke
Ne zamandır merak ettiğim bir kitaptı. Başından sonuna dek heyecanla okudum. Klişe olacak ama dönemine göre çok iyi bir eser gerçekten. Kitapta diyalog oldukça az ancak bu beni hiç sıkmadı. İnsanın evrimi, yapay zeka, uzay yolculuğu, evrenin bilinmezliği gibi birçok konuda okuyucuyu düşündüren, ufuk açan, felsefik temelleri olan bir roman. Birçok okur gibi ben de sonunu çok daha farklı hayal etmiştim. Kitabın hemen ardından filmini de izledim. Kitabı okumasaydım film sıkıcı ve anlaşılmaz gelebilirdi ancak kitaptan sonra aktı gitti. Filmin sonu ile alakalı Kubrick’in bir açıklaması var, onu da izlemenizi tavsiye ederim. Kitabın sonunda ek olarak romana ve filme ilham verdiği belirtilen Gözcü ve Şafakta Karşılaşma adlı iki de hikaye var. Özellikle Şafakta Karşılaşma hikayesi çok hoşuma gitti. Kitapta ufak tefek yazım hataları vardı maalesef. Çevirisi çok güzeldi, çeviren Oya İşeri Gever’i tebrik ediyorum. Bir tebrik de kapak için Ozan Korkut ve Şükrü Karakoç’a. O ne güzel bir kapaktır.
İlk kez Arthur C. Clarke okudum ve çok beğendim. Çocukluğun Sonu’nu da mutlaka okuyacağım. Bir Uzay Destanı serisinin diğer kitaplarını da merakla bekliyorum. Emre Bey 2010’u bu yıl içinde çıkarmayı planladıklarını söylemişti :slightly_smiling_face:

Kitabın yazılış hikayesinin yer aldığı “2001’e Dönüş” adlı bölümden:

Apollo’daki astronotlar Ay’a yollandıklarında filmi çoktan seyretmişlerdi. 1968 Noeli’nde Ay’ın enginliklerine bakabilen ilk insanlar olan Apollo 8 mürettebatı bana, her an telsizle büyük siyah bir monolitin keşfedildiğini bildirecekmiş gibi hissettiklerini söylediler.

15 Beğeni

KARAKARGA YAYINLARI tarafından çıkmış Leon’un devam kitabı.Kitabın konusu Gégé’in dedesinin ölümünden sonra kurduğu aile yaşantısı ele alınmış.Hamile olan karısının talihsizlik sonucu çocugunu kaybeden Gege için hayat tamamen değişir ve kendini siyasete atar.Bütün kötü talihsizliklerde bundan sonra kat ve kat artar.İlk kitap kadar zevkli olan bu çizgi romanı tavsiye ederim.

6 Beğeni

Buzullar ve Buzul Jeomorfolojisi – Hüseyin Turoğlu - Çantay Yayınları

Her türden kitabı okumayı, sonuna varamasam da öğrenebileceğim en ufak bilginin düşüncesini çok severim. Buzullar ve Buzul Jeomorfolojisi de abimin mirası diyebilirim bana. Kitap buzulların oluşumu ve buzul jeomorfolojisi hakkında bolca kaynaktan sentezlenerek yorumlanarak oluşturulmuş kapsamlı bir okuma sunuyor. Aslında üniversitelerin coğrafya bölümlerinde ders kitabı olarak sunuluyor sanırım fakat okuma kitabıymış gibi davranırsanız da anormal gelmediğini belirtebilirim. Coğrafya bilmenin, okumanın güzel yanı insana dünyadaki yerini göstermesi, derin düşüncelerle girilen anlam arayışlarının belki de yersizliğini göstermesidir benim için. Coğrafyaya dair bir şeyler okuyorum çünkü tüm gün zamanımı evde geçirmek zorunda olduğum günler bile dışarıda, dört duvarın ardında, zihinlerimizin ardında bir yaşamın, binlerce yaşamın bir yaşam şeklinde soluduğunu hatırlatıyor. En ufak bir döngünün bile yıllar aldığını ama yaşamın sabırsız olmadığını gösteriyor bana. İntizam asla bozulmuyor dünyada yapay etkenlerle değiştirilmediği sürece. Bir tanrı var mı yok mu diye düşünceler, tezler, inançlar doğuyor tartışılıyor bu süreçte bir şeyi kaçırıyoruz; üzerinde yaşadığımız dünya, her an nefes alan dünya bize bir şeyleri hatırlatmaya çalışıyor. Yavaşlamayı, sakinleşmeyi, incelemeyi, vakitsizliğin zararlarını. Ama insan sabırsız ve sürekli bir dayanak arıyor. Yaşamın doğal sürecine bırakıldığında her insanın kendi tanrısını, inancını, tanrısızlığını ve inançsızlığını seçebileceğini düşünüyorum. Fazlaca acelemiz nedeniyle birçok sorgulamaya giriyor ve asıl olanı, yaşamayı unutuyoruz. Dünyanın sunduklarını göremiyoruz. Bir buzulun oluşumuyla büyülenemiyoruz. Peri bacalarının güzelliğine dair hikayeleri belki bu arayışların yolunun üzerinde değil diye okuyamıyoruz. Bunları anlayamıyoruz ve dünyanın bizim için önemini de kavrayamıyoruz, bu da dünyaya günümüzdeki gibi zarar vermemize neden oluyor. İnsan tanımadığı, önemine tanıklık etmediği bir yaşama saygı da duymuyor. Kısacası aslında anlam her yerde etrafımızda zihnimizin evlerimizin dışında, toprakta, suda, buzda, havada, ağaçlarda, yapraklarda, köklerde ve tek yapmamız gereken bunları bilmek, görmek, anlamaktır diye düşünüyorum. Yazdıklarım sizlere anlamsız da gelebilir kitabı okurken bir anda düşüncelerin zihnime dolmasıyla yazdığım bir yazı oldu herhangi bir görüşünüz varsa belirtebilirsiniz de. :slight_smile:

13 Beğeni

Monte Cristo’dan sonra Gabriel Garcia Marquez - Kırmızı Pazartesi ve Bram Stoker - Dracula’yı okudum. Dün Andrew Marr - Büyük Dünya Tarihi kitabına başladım. Mart ayını bu şekilde 4 kitap ile kapatırım. Nisan başında 1Q84 veya İlyada ile açılışı yapmayı planlıyorum.

8 Beğeni

Kadınlar Ülkesi, Charlotte Perkins Gilman

Kitabı elime alırken Ataerkil topluma bir eleştiri olarak Anaerkil bir toplumun bize göre üstünlüklerini anlatmasını bekledim. Ama kitap bunu o kadar güdük bir yöntemle yapıyor ki bu konuda kullanabileceğim en doğru kelime sanırım “güdük”. Öncelikle kitapta sadece ama sadece kadınların yaşadığı bir ülke kitabı gerçekçi bir eleştiriden uzaklaştırıp onu fantastik bir esere çevirmiş. Ne demek istediğimi yazarın doğum ve üreme konularını anlatırken anlayacaksınız. Ayrıca seksistlik üzerine bir eleştiri olarak başlayan bir eserin saf ve üstün ari bir ırktan yola çıkması ve bu ırkın tabi ki beyaz olması (bunu yazar vurguladığı için vurguluyorum) maalesef kendinden çok şey götürmüş.

Bütün kadınların sadece annelik üzerine yoğunlaştığı, bütün kadınların sadece annelik, bahçe işleri ve toplumsal psikolojide mükemmelleşmeleri bana göre apayrı bir cinsiyetçilik. Erkeklerin olmadığı bir toplumda kadınların sadece basit işlerde çalışarak mutlu oldukları, teknoloji ve bilimden çok uzakta ilkel bir kabilenin birkaç tık üstünde yaşadıkları bir hayat bana göre feminizmin savunduğu her şeye ters.

Böylesi güzel bir fikrin bu şekilde harcanmasına çok üzüldüm diyebilirim. Keşke kitapta erkeklerin de olduğu günümüz dünyasına kontrast bir ülke hayal edilseydi… Puanım 6/10

14 Beğeni

ÜÇ GÖLGE

Güzel bir hikayeye sahip bir çizgi romandı.Kitabın konusu herşeyden uzakta olan bir ailenin tek çocuklarını ele geçirmeye çalışan 3 gölge’yi ele alıyor ve baba oğlun bu ruhani varlıklardan korunmak için yolculuğa çıkması sonucu bazı olumsuzluklar yaşanıyor.Sonu biraz acıklıydı o hissiyatı çizimlere çok iyi yansıtmışlar.

8 Beğeni

Evrenin Sonundaki Restoran

Klasik Douglas Adams sendromu yaşıyorum yine. Çok hızlı başladığım kitabın ilk yarısı aynı günde erirken diğer yarısını üç gün geçmesine rağmen bitiremedim. Adams’ın mizahı beni yıpratmaya başladı. Çok su içince nasıl şişersek öyle şiştim. İlk kitaba göre komik olduğu yerler daha komik, saçmaladığı yerler daha saçma kanımca. Bir de takıldığım yeri sizle paylaşmak isterim ki anlayın ne halde olduğumu :pensive:

  1. Bölüm, s.155, Sonsuzluk için bir nüfustan söz edilmemesiyle ilgili eğlence içerikli bu bölümde keyif almadım değil. Açıklamalar özellikle saçma ve akılcı olmuş fakat dördüncü maddenin adı ‘Nüfus’ değil ‘Nüfus Yoğunluğu’ olmalıydı. Zira açıklamada evrenin sonsuz olduğu nüfusun ise bir sayı olduğundan, bu sayıyı sonsuza bölersek sonucun sıfır yani hiç olmadığı kanısına varacağımızı açıklamış. Şen bir kafayla okusam burada epey gülerdim ama bunu okur okumaz bu nüfus değil nüfus yoğunluğunun hesabı dedim.

Uzun bir süre ciddili kitaplar okuyacağımı hissediyorum.

8 Beğeni

Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin sorunlarından birisi bu maalesef. Mizahi yönü bir yerden sonra dediğiniz etkiyi gösteriyor. Bunu göz ardı kılınabilir şey de okuyucuya sunduğu gizemli sorular. Fakat yaratılan gizemi de cevapsız bıraktığı için artık takip edecek bir şey kalmıyor. Ben son kitabı hala okumadım. Başlarını biraz okudum ve ne olacağını tahmin ettim az çok. Ve belli ki yine bir yere varmayıp “:d” diyerek bitecek.

2 Beğeni

Herkes bu seriyi okuyor ya da okumak istiyor. Yıllar önce filmini izleyip oldukça eğlenmiştim. Gel gör ki kitap hiç ilgimi çekmedi. Şimdi böyle yorumları gördükçe doğru bir karar verdigimi daha iyi anlıyorum. Okumama gerek yok.

1 Beğeni

Matrak bir şeyler okumak istediğinde görevini yerine getiren bir seri aslında. Yeterince hızlı tüketmeyince ya da o moddan uzaklaşınca kitaptan da uzaklaşıyoruz sanırım. Gülerken sorguluyorsunuz ama bazı yerlerde sorularınız ya cevapsız ya da @galeme’nin bahsettiği gibi ‘:d’ ile cevap bulabiliyor. Bir sonuç kitabından ziyade süreç kitabı diyebiliriz.

1 Beğeni

Malesef aynı durumu ben de yaşadım. İlk kitapta aradığımı ikinci kitapta bulamadım. Bak bir zamanda devam etme kararı aldım.

Belki şimdi Diskdünya zamanıdır >.>

7 Beğeni

Biraz daha İngiliz mizahı mı :scream:

1 Beğeni

Ama böyle alt metinli :frowning: Adams’ta hiç yok demiyorum, ama our king and savior Sir Pratchett diyorum.

7 Beğeni

Tamda Otostopçunun Galaksi Rehberine başlayacaktım bak daha bir şevklendim.Oathbringer çıkışını beklerken Dune serisi ile Vakıf serisi bitti aradan buda çıkarsa Akılçelen yayınevi istemsizce yaptıkları şerden bana bir hayrları dokunacak. :slight_smile: