Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Jack London - Bir Kuzey Macerası

Uzun zamandır Jack London kumuyorumdum. Bu kitapla tekrar başladım, daha önce okuduğum beyaz Diş’i ve diğerlerni de tekrar okumayı düşünüyorum. Kitabın hikayesiydi güzeldi ve keyifli bir okuma sunuyor. Adından anlaşılacağı gibi hikaye Kanada’nı kuzeyinde başlıyor. Ama 40 sayfalık bir öyküye 15-20 sayfalık bir giriş çok uzun olmuş. Asıl hikayeye de birşey katmıyor. Asıl hikaye daha uzun olsa daha güzel olurmuş.

3 Beğeni

Ben önce buraya yazıyorum sonra gidip başka yerlere aynısını koyuyorum. :joy: Şimdi Goodreads iyi, hoş ama bir Rıhtım değil. (Bir de benim gibi oraya girmeye üşenenler oluyor.) Sen buraya da aynısını koyabilirsin. :blush:

3 Beğeni

MONTE CRISTO KONTU - ALEXANDRE DUMAS / İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

Günlük okumaya ayırabildiğim süreden dolayı 2 cilt, kitabın akıcılığına göre uzun sürede bitti. Kitap hakkında herkes az çok bilgi sahibidir zaten ancak tam metin olarak okumadıysanız pek çok ara öyküyü ve konuların birbirine bağlanış detaylarını kaçırıyorsunuz bence.

!!! Kitap hakkında hiçbir detay öğrenmek istemiyorsanız buradan sonrasını okumayınız.!!!

  • Kitabın Roma’da geçen kısımlarını sevdim. Luigi Vampa’nın hikayesini daha detaylı öğrenmek isterdim.
  • Kitap Tepedelenli Ali Paşa’nın kim olduğunu bana merak ettirdi. Hatta Alexandre Dumas’ın Tepedelenli Ali Paşa hakkında kitabı olduğunu da araştırma yaparken öğrendim. Tepedelenli Ali Paşa
  • Ben Fernand ve Villefort’tan tam olarak hırsımı alamadım. Villefort finalde gerçekten çok ağır bir şey yaşadı ancak farklı şekilde intikamın alınmasını isterdim. Onunla yüzleşme sahnesini beklediğim için olsa gerek aklını yitirmesi bende tatminsizlik yarattı. Danglars için ise parasızlık en büyük ceza olabilir gerçekten.

  • Kitap içinde yer yer yanlış kelime yazımları vardı ancak özellikle 2. cildin son yarısında çoğaldığını söyleyebilirim.
  • Ben karton kapaklı almıştım ancak yeni alacaksanız ciltlisi satıştaysa ciltli almanızı öneririm.
7 Beğeni

Şeker Henry’nin İnanılmaz Öyküsü

Kitap yedi öyküden oluşuyor. Bir tanesi otobiyografik, ikisi gerçeklere dayalı, geri kalan dördü ise kurmaca.

1- Hayvanlarla Konuşan Çocuk
İnsanı ve bencilliğini sergileyen sihirli bir öykü.
2- Otostopçu
Bana tebessüm ettiren bir öykü. Şoförün ve muazzam bir ustanın öyküsü
3- Mildenhall Definesi
Başlamadan önce öykünün gerçek olduğuna dair bir not var. Keyifli bir define öyküsü.
4- Kuğu
Kuğu gibi zarif bir çocuğun ve iki oğlanın dehşet verici bir öyküsü.
5- Şeker Henry’nin İnanılmaz Öyküsü
Kitaptaki en uzun öykü. Henry Sugar ve Imhrat Han’ın büyüleyici öyküsü. Şeker Henry’i çocuk zannetmiştim fakat kocaman adammış :stuck_out_tongue: .
6- Arka Kapıdan Girmek: Nasıl Yazar Oldum
Otobiyografik bir öykü. Roald Dahl hayat hikayesini ve öykücülüğe nasıl başladığını anlatıyor. İlkokulundaki okul müdürüne sağlam küfür edeceksiniz benden söylemesi.
7- Çantada Keklik: İlk Öyküm - 1942
Bir askeri pilotun yaşadıklarını anlatıyor. Gerçeğe dayalı bir öykü.

Kitaptaki bütün öyküleri hiç sıkılmadan okudum. Bu adam muazzam bir öykü yazarı. Tabi çeviri de çok güzel yapılmış yani en azından dizgi hataları veya devrik cümleler yoktu.

Önemli not: İlk 5 öyküyü okumadan sakın otobiyografisini okumayın. Sürprizbozan yersiniz.

16 Beğeni

Bu sefer öyle uzun uzun yazamayacağım çünkü yazasım yok… (Hayır, üşenmiyorum!)

Charles Dickens -Sinyalci

Kitapta öncelikle bazı yazım hataları var. Bunları görmezden gelmek gerekiyor. Öyle çok rahatsız edici boyutta değil. İçinde iki tane öykü var. Birisi Sinyalci, diğeri Cinayet Davası. Ben ikisini de beğendim. Sinyalci sanki bir oyunda veya bir filmde vardı diye anımsıyorum. Kafamda görüntüler var ama hangisi olduğuna bir türlü emin olamıyorum. Küçük Karanlık Kitaplık gerçekten hoşuma gidiyor.

Terry Pratchet - Fantastik Işık

Aslında okuyalı oldu biraz. Bir noktaya kadar diğer kitaplarla eş zamanlı okudum sonra heyecanlı yere gelince bir solukta bitti. Harika bir çeviri gerçekten değinmezsem ayıp olur. İkinci kitapta macera kaldığı yerden devam ediyor ve çok güzel sonlanıyor. Ben memnun kaldım. Espriler yine harikaydı. Barbar Cohen adını okuduğumdan beri iki kat gülmeye başladım.:joy: Evde kahkahalarla okudum. Okumayanlara şiddetle, hayretle, efendime söyleyeyim tehditle, büyüyle, triple her türlü tavsiye ediyorum. :eyes:

Şimdi neler mi okuyorum?

Picasso ile Yaşamak: İmla filan yok. Adam dümdüz yazmış. Korkunç ama yapacak bir şey yok. Merak ediyorum fazlasıyla. İç organlarım bile kanıyor…

Eşit Haklar: Rincewind’den sonra pek sarmadı ama hikaye güzel gidiyor.

Saki: Hâlâ okumaya devam ediyorum. Bu epey uzun sürecektir.

On tane daha var ama onları daha çok az okudum. :sweat_smile:

11 Beğeni

Kitabı genel olarak beğendim ancak benim için fark yaratan bölüm kitabın son kısmı oldu, kitabın sonunu tahmin edebiliyorsunuz kolaylıkla ancak ben “nasıl?” sorusuna verilecek cevabı merak ederek okudum ancak benim beklediğim türden bir cevap gelmedi fakat verilen cevap oldukça beklenmedik ve tatmin ediciydi benim için.

Son bölüm sayesinde kitabın kalitesi ciddi anlamda artıyor.

12 Beğeni

Ben de genelde buraya yazıp, sonra aynısını Goodreads’e koyuyorum.:slight_smile:

2 Beğeni

Andrew Marr - Büyük Dünya Tarihini okuyorum. Adından anlaşılacağı gibi ilk insan topluluklarından 21.yy”a kadar, sadece tarihe yön vermiş olan çok büyük kişilere, yönetimlere ve olaylara değinen aynı isimli belgeselin kitabı.

Editörlük ve çeviri malesef kötü. Editörlük kısmında, her iki üç sayfada bir harf hatalarıyla, yanlış yazılmış kelimelerle veya eksik bırakılmış eklerle karşılaşıyorsunuz. Noktalama işaretleri deseniz hepten Allaha emanet. Özel isimlerde bile sıkıntı var. Misal “Jared Diamond” bile yazamamışlar, “Diomand” yazmışlar. Çeviride ise bir anlam ifade etmeyen veya hiçbir yere bağlanmayan, sanki ortadan kesilip ikiye ayırılmış gibi duran cümleler tolare edilebilir seviyenin çok üstünde.

İşi kitap yayınlamak olan bir işletmenin, yayınlayacağı kitabı matbaaya göndermeden önce bi şekilde okumuyor olması durumuna ben cidden anlam veremiyorum. %100 hatasız bir kitap tabiki beklemiyorum ama bu kadarı okuyucuyu geçtim, kişinin veya kurumun para kazandığı kendi işine yaptığı saygısızlıktır.

Ben bu kitabı malesef bir başkasına öneremem ve bu yayınevinden başka bir kitap da almam muhtemelen.

5 Beğeni

Saatleri Ayarlama Enstitüsü bitti.

Tutunamayanlar’ı okuduktan sonra Türk Edebiyatı’nda bundan daha iyi bir kitap olamayacağı görüşüne kapılmıştım ama Saatleri Ayarlama Enstitüsü beni yanıltmayı başardı. Şu an için iki kitap da benim için zirvede aynı noktada yer alıyor.

Kitap hakkında fazla yorum yapmayacağım çünkü kitabı ne kadar övsem az ve benim üzerimde bu aralar fazlasıyla Oblomovluk var.

Kitabın tek bir eksik noktası var bence, bu eksik nokta da şu; kitapta Seyit Lütfullah ve Aristidi Efendi karakterlerine çok az yer verilmiş. Bu karakterleri biraz daha okumak isterdim.

13 Beğeni

Kitabın sonunun aceleye geldiğini düşünüyor musun? Ben bitirdiğimde “Dünya klasiği olmayı sonunu aceleye getirerek kaybetmiş” diye düşünmüştüm. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden bir tanesi ama çok daha büyük bir klasik olabilirdi.

Özet

Siz söyleyince farkettim, evet sonu biraz aceleye gelmiş ama bu haliyle bile Dünya Klasiği olmayı hakediyor. Kitabın başında Van Humbert’e değinirken, kitabın sonunda biraz üstün körü geçilmiş bu karakter.
Kitabın sonunda Halit Ayarcı’nın enstitüdekilere başka dairelerde iş bulmasaydı keşke, bu hareketin Ayarcı’ya karşı pozitif duygu besleyelim diye koyulan zoraki bir sahne olduğunu düşünüyorum, çok yapmacık kalmış.

Ne Netflix film çekebiliyor ne de kitap film olmaya uygun değil. Hem Türk Sineması da NBC dışında tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Film yerine dizisi çekilse daha güzel olur. Rahatlıkla 2 sezon dizisi çekilebilir.

1 Beğeni

Sorun ya Netflix’in filmlere az bütçe ayırmasından ya da son 5-10 yıldır Hollywood’da yaşanan genel kalitesizlikden kaynaklanıyor.

Turuncu Serinin 28. kitabı olan Hal ve Gidiş Sıfır kitabını okudum. Kitap Fransız yönetmen Jean Vigo’nun (1905 -1934) " Zéro de conduite" filminin senaryo kitabı.

Filmin Türkçe altyazı olanını bulamadım ama kitabı okuduktan sonra izlenince ne olduğu az çok anlaşılıyor.
Archive.org’dan üzerinden buradan izleyebilirsiniz.

5 Beğeni

Yarısını aştım, 2 hikaye kaldı. Bu eleştiriyi yazma sebebim henüz bitirdiğim “Küçük Bir Özveri” hikayesiydi.

Bundan hemen önce ilk kitap olan Son Dilek’i okumuştum. Kendimi “fantastik bir dünyadaki fantastik bir adamın hikayelerine” diye alıştırmıştım ki bu hikaye öyle bir bitti ki, Andrej abimiz efkarlı anında bitirmiş bunu diye düşündüm.

Göznuru :sob:

7 Beğeni

Kitap: Dorian Gray’in Portresi
Yazar: Oscar Wilde
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Baskı: 2019 Ocak, 2. basım
Çeviri: Didar Zeynep Batumlu

Karakterler:
Basil Hallward’ın arkadaşı, Dorian Gray’in on yaş büyük dostu, alaycı ve hazır cevaplar vermede usta Lord Henry Wotton • Lord Henry Wotton’un arkadaşı, Dorian Gray’in portrelerini yapan ressam Basil Hallward • Son Lord Kelso’nun torunu, güzeller güzeli Leydi Margaret Devereux’un oğlu, varlıklı ve olağanüstü yakışıklı Dorian Gray • Basil Hallward’ın Dorian Gray’le evinde tanıştığı Leydi Brandon • Lord Henry Wotton’un halası Leydi Agatha • Basil Hallward’ın uşağı Parker • Lord Wotton’un amcası, yaşlı ve bekâr Lord George Fermor • Lord Henry Wotton’un karısı Victoria • Dorian Gray’in âşık olduğu tiyatro oyuncusu genç kız Sibyl Vane • Sibyl Vane’in annesi Bayan Vane • Sibyl Vane ile annesinin çalıştığı tiyatronun müdürü, şişman yahudi Isaacs • Sibyl Vane’in kardeşi, gemici James Vane • Dorian Gray’in Fransız uşağı Victor • Lord Henry Wotton’un ablası Leydi Gwendolen • Dorian Gray’in yaşlı, kadın kâhyası Leaf • South Audley Caddesi’nin ünlü çerçevecisi Hubbard • Dorian Gray’in Victor’dan sonraki uşağı Francis • Dorian Gray’le iyi arkadaşken sonraları araları bozulmuş olan doğabilimci Alan Campbell • İngiltere’nin büyük elçilerinden birinin dul karısı olan Leydi Narborough • Dorian Gray’in afyon tekkesinde karşılaştığı Adrian Singleton • Lord Henry Wotton’un kendisine “Gladys” diye seslendiği kuzeni, Dorian Gray’e âşık Monmouth Düşesi • Monmouth Düşesi’nin kardeşi Sör Geoffrey Clouston • Dorian Gray’in başkâhyası Thornton

Güzel bir yapıt. Betimlemeler -gerek ruhsal, gerek çevresel olsun- etkileyici. Serüven ve serüvenin akışı da haz verici. Sözün kısası Oscar Wilde’nin usta kalemi…

Kitabı okumadan önce hakkındaki yorumlardan, yazılardan adeta eşcinselliğin övüldüğü yahut teması eşcinsellik olan bir yapıt olduğu izlenimini edinmiştim. Fakat böyle bir şey yok. Romanda üç ana karakter var: Dorian Gray, Lord Henry Wotton, Basil Hallward; bunların üçü de yakın arkadaş. İçlerinden Dorian Gray, en gençleri ve olağanüstü ölçüde yakışıklı. Yorumlara kanıp başlangıçta diğer ikisinin Dorian’a sarkmasını bekledim; ama hiç de böyle bir şey olmadı. Ne Dorian Gray’in ne de Lord Wotton’un o taraklarda bezi yok. Yalnızca Ressam Basil Hallward, Dorian’a çok güzel olduğundan, onun güzelliğinin sanatını yücelttiğinden falan söz etti bir ara… Bu bölümdeki sözler (ressamın sözleri) eşcinsel yaklaşım olarak kabul edilebilir. Ama yapıta salt eşcinselliğin göklere çıkarıldığı biçiminde bir yorum atfetmek (ki ben böyle yorumlar okudum) büyük haksızlık olur; sanırım kimileri okumadan yorum yapıyor, ahkâm kesiyor; ya da kitabı bir kez daha okumalıyım (hiç sanmıyorum ya)…

Özetle… Çok güzel bir yapıt…

13 Beğeni

Dostoyevski-Suç ve Ceza

Pek çok kişi bu kitap hakkında yorumda bulunmuş, o yüzden tekrara düşmemeye gayret ederek birkaç şey söyleyeceğim.

Dostoyevski’nin çok akıcı ve açık bir anlatımı var, fakat yer yer fazlasıyla uzayan paragrafları (bu kitap için rekor dört buçuk sayfa), okumayı biraz güçleştiriyor.

Bir de karışan isim mevzusu var ki bu durum ona özgü değil, Rus yazarların kitaplarının hepsinde bu sorun malum. Karakterlerin birbirine çok benzeyen iki adı, bir soyadı ve bir de lakabı oluyor ve bu üç farklı ismin aynı kişiye ait olduğunun farkında olmak bir süre sonra tam bir meydan okumaya dönüşüyor.

Gelelim hepsinden öte, benim için asıl soruna: Şu ana kadar Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar, Karamazov Kardeşler, Kumarbaz ve son olarak da Suç ve Ceza kitaplarını okudum. Bu kitapların tamamında, kahramanların karakterleri birbirinin ya aynısı, ya da çok benzeriydi.

Açıklamak gerekirse: Kahraman yarı delidir, kendisi için kötü olan ne varsa onu yapmaya meyillidir ve neden kendine böyle bir kötülük yaptığının mantıklı bir cevabını da veremez. Bir suç işler ama bunun için geçerli ciddi bir motivasyonu yoktur; cebindeki son parayı, kendisinin de çok ihtiyacı olmasına rağmen başkalarına verir; sevdiği kadın ayağına gelip onu sevdiğini söyler ama o, kadını aşağılar ve gönderir. Bu ve bunun benzeri pek çok şey yapar baş karakter. Ve dediğim gibi, neden yaptığını kendisi de bilmez.

Kitapları okurken sanki aynı insanı başka isimlerle anlatıyor gibi hissediyorum. Kim bilir, belki bu deli adam yazarın bizzat kendisidir ve hep de kendini anlatmıştır.

Dostoyevski’nin dilini, kitaplarında değindiği toplumsal sorunları okumayı (her ne kadar bazen kitabı gereksiz yere uzattığını düşünsem de) çok seviyorum. Ama eğer diğer kitaplarında da aynı "geçici delilik nöbeti"ne tutulmuş karakteri okuyacaksam, artık Dostoyevski’den alacağımı aldığımı düşünüyorum ve daha fazla okumayacağım.

10 Beğeni

İnci-John Steinbeck

Kitabı daha çok beğeneceğimi düşünüyordum açıkçası. Steinbeck’ten okuduğum 4. kitap. Yazacak çok birşey bulamıyorum bu kitapla ilgili. Steinbeck okuyacaklar öncelikli olarak yazarın başka kitaplarına baksınlar.

4 Beğeni

Ursula K. Le Guin’in hikaye anlatıcılığını çok beğendim, cümleler birbirine o kadar güzel bağlanıyor ki şiir okuyor hissine kapılmamak elde değil.Edebi ve kaliteli bir eser okuduğunuzu hissediyorsunuz.
Yolculuk temalı bir hikaye olmasına rağmen farklı mekanlar ve beklenmedik olaylar, süprizler olay akışını zenginleştiriyor, sıradan olmaktan kurtuluyor.
Metis yayınlarını çeviri ve metin düzenlemesi konusunda tebrik etmek gerekiyor, mükemmel bir çeviri ve noktalama işaretlerinin bu kadar başarılı kullanılması taktire şayan bir durum.Yaptıkları işin hakkını vermişler doğrusu.

Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve dilini, kurgudaki başarısını çok beğendim.Mutlaka diğer kitaplarını da okuyacağım.

25 Beğeni

Instagram icin yazdigim yorumun ve haliyle uslubun burada siritmayacagini (ve haliyle kafama anne terligi atmayacaginizi) umarak aynen alintiliyorum:)

Esasen @isbankasikulturyayinlari’nin genclik serisinden cikmis olan alti kitaplik bir serinin ilk kitabiydi Simyaci. Bir kere konunun icine girildiginde her sey fazla sinemamsi, fazla tahmin edilebilirdi. Muhtemelen genclik dizisinden cikmis olmasinin nedeni de bu. Amma velakin… kitap referans dolu. Dunya uzerinden gelmis gecmis her kulture, her mitolojiye, her efsaneye, her masala, her inanisa bir referans var. Genclik dizisi olmasinin getirdigi yas grubunun anlayamayacagi referanslar. Bunlari anlayabilen bir yetiskin olarak bu kitabi okumak tam olarak bu nedenden oturu cok ama cok keyifliydi. Esasinda Simyaci tam bir ebeveyn-cocuk okumasina donusebilir. 13-14 yaslarindaki cocugunuz maceranin tadini cikarirken siz de bahsettigim referanslarin tadini surebilirsiniz. Esasinda kitabi tam uc oturusta bitirdim. Ikinci oturusumla ucuncu arasinda tam bir ay olmasi mevzumuz disi:)

Ceviri temiz ve guzeldi. Edisyon biraz sorunluydu. Son bir kez daha okunup duzeltilse iyi olurmus. Duzelti sirasinda eklemeler yapilirken silinmesi gereken yerler unutulmus falan. Olumune takintili degilseniz cok rahatsiz edecek turden degiller.

Velhasili… tahminimden bir tik daha cocuk kitabimsi cikmis olmasina ragmen okumaktan asla pisman olmayacagim ve yil icinde de geri kalan 5 kitabi muhakkak bitirecegim bir seri olmus. Tavsiye ederim. :heart:

19 Beğeni

Lucky Strike -Kim Stanley Robinson

Kitap benim için hayal kırıklığı oldu. Peki neden derseniz şöyle açıklayayım. Kitap bildiğiniz gibi Ayrıntı yayınlarının Bilimkurgu serisinden çıkmakta. Doğal olarak insanın bilimkurgu beklentisi oluşuyor ancak kitapta bilimkurguya dair hiç birşey bulamadım. O olmadı en azından eskiden Baskan Yayınlarının Savaş kitapları dizisinden okuduğum 633. filo tarzı bir kitap olsa dedim ki o da olmadı. Kısacası benim bildiğim bilimkurgu bu değil, bu da benim bilmediğim bilimkurgu heralde diyeceğim (ve yine de bilimkurgu olarak kabul etmeyeceğim).

Peki bu kitap ne anlatıyor derseniz, kitap için alternatif tarih, tarihi kurgu tarzı şeyler söylenebilir sanırım. Dönem olarak 2. dünya savaşındayız, Amerika-Japonya arası sıcak savaş var ve Amerikan birlikleri atom bombası atacak. Gerçekte yaşandığı gibi yani. Yazarımızsa konuyu buradan alıp tarihi bazı olay değişiklikleri yapıyor ve buna bağlı olarak sonucun nasıl değişebileceğini gösteriyor. Kitap 3 bölümden oluşuyor; 1. kısım öykü, 2. kısım alternatif tarih kurguları üzerine yazarın bir makalesi, 3. kısım yazarla röportaj. Ben kızgınlıktan 3. kısımı okumadım. Çünkü bana göre beklenti her şeydir. Beğenimizi tamamen şekillendiren beklentilerimizken Ayrıntı’nın kitabı bilimkurgu olarak satması benim beklentilerimle kitabın vadettiğinin tamamen farklı rotalarda olmasını sağladı.

Yalnız bir şey ekleyeyim ben bilimkurgu uzmanı değilim sonuçta. Belki gerçekten de bilimkurguya giriyordur kitap. Sadece bilimkurgu denilince benim düşündüğüm bu değil. Sırf bu yüzden Ayrıntı’nın Bilimkurgu dizisine artık soğuğum. Diğer kitaplar nasıl acaba?

Şimdi kitaba geri dönecek olursak bence güzel bir savaş karşıtı hikaye var ortada. İçeriğinde dolu dolu sözler ve kelebek etkisi üzerine yaşanmış durumlar var. Bunlar kitabın beğenilmesini sağlayabilir. Sadece benim gibi beklentilerle okumazsanız kitap kötü değil aslında.

Bir de bilimkurgu bu değil demiş miydim?

14 Beğeni