Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Ben de arkayı okumadan kitaplara genelde başlamıyourm ama sizin dediğiniz de doğru aslında.Dune kitaplarında özellikle başlayacağım zaman tüm kitapların arkasına bakıp tanıtım yazılarını heyecanla okumuştum fakat sürprizbozan yemiş bulundum.Ancak bazı öykülerde bu tarz şeyler çok önemli değil gibi hissediyorum (Jekyll ve Hyde gibi…)

2 Beğeni

Benim kitapta ara sıra tekme tokat dalmak istediğim karakterlerin başında Denna geliyor.Yani bazı anlarda seviyorum,bazı anlarda artık aptal gibi oradan oraya gidip bizim çocuğa tavır koyunca fıttırıyordum.He bir de Felurian mevzusu vardı ki ehhmmmm…

1 Beğeni

Bir de bana youtube ve benzeri sosyal mecralarda çok denk geliyor.Bir hikayeye özellikle yeni başladığımda hevesimden veyahut bir şeyi anlamadığımda internete,fan sayfalarına bakıyorum ancak elim klavyeye gittiği an alt kısımda karakterin ölüm sahnesi vb. şeyler çıkıyor.O zaman ana hikaye bitene kadar hiçbir yerden araştırılmamalı,yoksa insanın tadı kaçıyor.

1 Beğeni

Silmarillion ağır bir kitaptır, çok fazla sayıdaki karakter kafayı karıştırır, bölümler arasında kopukluklar vardır. Çünkü Tolkien, bu yapıtı tam anlamıyla bütünleyemeden bu dünyadan ayrılmıştır. Keyif vermiyorsa bırakın…

Ama Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi birer başyapıttır…

Not: David Eddings’in Belgariad ve Malloryon serilerini öneririm. Kendini iyi okutan, akıcı kitaplardır.

5 Beğeni

Ya bence önemli olan akıcı bir okuma sağlamak zaten.Herkes Yüzüklerin Efendisi’ni veya Hobbit’i de sevmeyebilir,başyapıt kabul etmeyebilir.Bazı insanların sırf başkaları okuyor diye böyle şeylere kasması beni çok rahatsız ediyor.Silmarillion’dan olan beklentim tabiiki diğerleri gibi akıcı romanlar olması değildi zaten ancak başka zamana ertelemeye karar verdim.Şu sıralar Kralkatili güncesi’ne tekrar bir dönmeyi düşünüyorum ama arada o kadar çok kitap var ki insanın kafası karışıyor.Keşke şu kitap alma hastalığı ve isteğim biraz azalsa da elimdekileri bitirip yenisini alsam.

2 Beğeni

O duyguyu bilirim. Okuyacağından çok kitap alınca bazen oluyor… Ama okuyacağından çok kitap almaya karşı değilim (zaten ben de öyle yapıyorum); aşırı uçlara varmadıkça tabi…

2 Beğeni

İlyada’yı okuyorum, yarıladım sayılır. Konusundan falan bahsetmeme gerek yoktur sanırım :slight_smile:

Kitap hop diye İlyada destanına girmiyor. Kitabın çevirmeni olan Azra Erhat’ın az buz değil 85 sayfalık bir açıklayıcı önsözü bulunuyor. Bu önsöz o kadar akıcı ve açıklayıcı bir şekilde yazılmış ki, ayrı bir kitap olarak satılsaydı, herkse İlyada’ya başlamadan önce bu kitabı alıp okuyun derdim. Ozanın, destanın ve dönemin bilinen çoğu şeyine değinmiş. Bu açıklayıcı metinin hazırlanıp kitabın başına eklenmesinin bizzat Hasan Ali Yücel tarafından talep edilmesi, Hasan Ali Yücel’e olan saygımı daha da arttırdı.

Ayrıca bir o kadar da kitabın sonunda, destanın içindeki karekterlerin adları, kim oldukları, hangi sayfalarda ve hangi durumda adlarının geçtiği gibi kapsamlı ve sıralı bir indeks de yer alıyor.

Çeviri eski yunanca metinden yapıldığı için karşılaştırma yapmak gibi bir imkanım yoktu :slight_smile: Yinede gayet anlaşılır ve okuması kolay bir çevirisi var. Pegasus yayınlarından çıkan “Kayıp Cennet” gibi çevirirken düz yazı şeklinde çevirilmiş ama orijinal metinin şiir havasını vermek için her 4-5 kelimede bir Enter’a basılmış izlenimi vermiyor.

10 Beğeni

Hala bitiremedim :persevere: ilerleyemeyince ara verdim,başka kitaplara geçtim. Silmarillion hala bekliyor :neutral_face:

Edgar Allan Poe - Kuzgun (Everest Yayınları)


O an kuzgun dile geldi, cevap verdi, ‘Asla’ dedi.

Yıllar yılı Ülkü Tamer’in çevirisiyle okuduğum Kuzgun’u bir de Oğuz Baykara’nın çevrisiyle okudum. Kuzgun şiirinin hikayesi hakkında konuşmaya gerek yok. Herkes az çok biliyordur. Buradaki mesele çeviri ve içerik kalitesi.

Çeviriyle başlarsak, şiirlerdeki çeviriler düzyazıdan çok farklıdır. Aynı şiirin iki çevirisi arasında devasa farklar oluşabilir. O yüzden bu şiiri farklı bir çevirmenden okumak ilk başlarda bir tuhafıma gitmedi değil. Ama genel anlamıyla konuşursam çeviriyi çok da yadsımadım. Ülkü Tamer’inki kadar olmasa da Oğuz Baykara’nın çevirisi de başarılı.

Ülkü Tamer Çevirisi:

Oğuz Baykara Çevirisi:

İçerik kalitesi hakkında konuşmak gerekirse, kitapta Kuzgun’dan önce Poe’nun yazdığı Yazı Sanatının Felsefesi var. Burada Kuzgun’un detaylı incelemesi bulunuyor; karakterlerin seçimi, ‘‘Nevermore’’ kelimesinin kullanım amacı, şiirin altında yatan felsefe gibi. Burası oldukça akıcıydı ve okuması epey keyif vericiydi.
Şiir kısmında ise hem Türkçe metin hem de orijinal metin kullanılmış. Bir sayfada altılı dize varken diğer sayfada şiir ile ilgili siyah beyaz resimler bulunuyor. Ve çizimler de atmosfer olarak tam bir Poe kafası.

Not: Bu arada kitap ciltli. Tabii 65 sayfalık kitabın etiket fiyatı 22 TL olması da kötü bir durum. Lakin indirimlerle kitabı 10 TL’nin altına da alabilirsiniz.

9 Beğeni

Sepete ekledim kitabı, Bu başlıkta “çok tehlikeli” olmaya başladı :slight_smile: Ülkü Tamer çevirisi olan kitabı bulamadım, hangi yayınevi basmış Ülkü Tamer çevirisini, İthaki baskısı olan Bütün Şiirleri Oğuz Cebeci çevirmiş, omu da ekledim sepete ama çevirisi hakkında fikrim yok.

1 Beğeni

Ülkü Tamer çevirisinin kitap hali var mı bilmiyorum. Sanırım dergide falan yayınlanmıştır. Ben mecburi hep internetten okudum.
İthaki çevirisine hiç bulaşma derim. Ben biraz incelemiştim Bütün Şiirleri kitabını ama çevirileri hiç beğenmemiştim. Sadece baskısı güzeldi.

2 Beğeni

Dedi kuzgun: “Hiçbir zaman.” diye sürekli aklımda kalmış bir şeyi Oğuz Baykara çevirisinde farklı görünce biraz garipsedim ilk başta fakat kitap çok güzel duruyor ve çeviride öyle göze batacak bir şey olmadığını da söylemişsiniz. Ben de listeme ekledim. Yorumunuz için teşekkürler.

4 Beğeni

Kesinlikle katılıyorum, “dedi kuzgun: Hiçbir zaman” şeklinde görmeyince çok tuhaf geldi hatta beni biraz da rahatsız etti. Sanki yanlış bir şey görmüşüm gibi.

3 Beğeni

Paylaşılan görsellerden Ülkü Tamer’in olan çeviri sanki daha şiirsel.

2 Beğeni

Zaten en iyi çeviri ona ait, bunu tartışmaya bile gerek yok. Oldukça keskin ve coşku dolu bir çeviri. Ama ne yazık ki onun kitabı yok. Belki Ülkü Tamer için ileride, Can Yücel’de olduğu gibi çeviri şiirlerinin bir araya toplandığı bir derleme yaparlar.

3 Beğeni

Aklıma harika bir fikir geldi. Kitapta çeviri ve orijinal metin arasında hazır boşluk bırakmışlar. Ülkü Tamer’in çevirisini de biz yazarız oraya. :hugs: Harika fikir ben öyle yapacağım.

1 Beğeni

Zweig’ın Korku’sunu bitirdim yenice. Kitabı beğendim, görünürde hiçbir sıkıntı yok. Buna rağmen o “mükemmellik” hissinden uzak bir okumaydı. Öyle bir etkilenmedim. :smiley: Sanırım yazarlara alışınca da olmuyor ya.

1 Beğeni

İlk başta Zweig “üstad” gibi geliyor insana, sonra bir bakmışsın ne üstadlar var be. -Genel de kitap okumaya yeni başlayanlar için oluyor yani bana olmuştu.- Sonra anlıyorsun daha okunacak binlerce kitap varmış, okuyamadığımız milyonlarca.

5 Beğeni

İşin tuhafı, ben ona da hiç “üstad” demedim. İyi bir yazar ama insanların artık biraz aidiyet hissiyle fazla tepki verdiğini düşünüyorum. Ki gerçekten üslubu bana birçok klasik niyetine vs. okuduğum kitaptan fazla keyif veriyor. Öyle bir şey. Sanırım hala arıyorum o “üstadı”. :slight_smile:

2 Beğeni

Ben Zweig’ı çok geç okumaya başladım fakat devam edemedim aşırı hafif ve yavan geldi, böyle çerez niyetine oku-unut gibiydi benim için, dediğiniz gibi belli bir seviyeye geldiğim için mi böyle hissettim bilmiyorum? Sanki Türkiye’de aşırı şişirilmiş bir yazar, ya da telif hakkı dolduğu için binbir türlü yayınevinden çıktığı için böyle geliyordur bana…

6 Beğeni