Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Bence Zweig baya iyi bir yazar ama abartılacak ölçüde değil. Tek okuduğum kitabı Olağanüstü Bir Gece ve kitabın aşırı iyi olduğunu düşünüyorum ama okuyamadığımız en az bu kadar iyi yazarlar da kesinlikle varken sadece Zweig’ın bu kadar önemsenmesini anlamıyorum.

3 Beğeni

Ben Freudvari analizleri için çok sevmiştim. O yüzden fazla benimsedim ilk başta.

1 Beğeni

Zweig, yaratılmış (ya da oluşmuş) bir algı artık. Yapıtları telif hakkı kapsamı dışında olduğu için her yayınevi ucuzdan ucuzdan yayınlayabiliyor, ortalık Zweig kitaplarıyla kaynıyor, her kitapçıda Zweig kitapları bol bol bulunuyor, kitapları ucuz olduğu için yurdumun düşük bütçeli insanları Zweig kitaplarına yöneliyor… Sonuçta da Zweig’in asrın yazarlarından biri olduğu algısı ortaya çıkıyor…

Zweig’ın iyi ya da kötü yazar olduğunu edebiyat uzmanları tartışsın; bana düşmez… Ama şu var ki kitaplarının ucuz olması dolayısıyla ülkemin insanlarını okumaya yönlendirmesine, daha kolay kitap satın almalarına neden olduğu için seviniyorum…

5 Beğeni

Birkaç ek yapmak isterim. Zweig daha çok kısa romanları ya da uzun öyküleriyle tanınıyor. Oysa ben yazarın müthiş bir biyografi yazarı olduğunu düşünüyorum. Balzac biyografisi en az bir roman kadar sürükleyici ve bilgi dolu bir biyografiydi.

9 Beğeni

Bizde biraz öyle ama dediğiniz gibi yazdığı biyografi kitapları daha çok öne çıkar.

Bizde biyografi pek okunmuyor. Yazarları dönemlerinden ve yaşama, olaylara karşı duruşlarından koparmamak gerekiyor. Yazılanlar, yazarın edebi kişiliği yazarın hayata ve olaylara karşı olan kişiliğinden bağımsız değildir. Bizde bu derece popüler olmasına rağmen pek anlaşılmayan birisi Zweig

1 Beğeni

Ben de Marie Antoinette biyografisini okuyup çok sevmiştim. Okumak bir ayımı almıştı o zamanlar ama hakikaten kısa hikayelerinden çok çok fazla yer etti bende. Sonra denk getirip başka biyografisini okuyamadım tabii ama olsun.

2 Beğeni

Kitap: Kâgıt Ev
Özgün Ad: La casa de papel
Yazar: Carlos María Domínguez
Çeviri: Seda Ersavcı | İspanyolca
Yayın: Jaguar Kitap
Baskı: 2019 Şubat, 11. basım

Cambridge Üniversitesi’nin (İngiltere) Hispanik Diller Bölümü’nün başındaki kadın akademisyen Bruma Lennon, Emily Dickinson’ın bir şiir kitabını okurken araba altında kalarak ölür. Onun yerine Hispanik Diller Bölümü’nün başına geçen Arjantinli akademisyene (romanda olayları anlatan kişi) Uruguay’dan, Carlos Brauer adlı birinden bir paket gelir. Aslında paket Bruma Lennon’a gönderilmiştir ve içinde Joseph Conrad’ın “Gölge Hattı” adlı kitabının yıpranmış bir baskısı vardır. Arjantinli akademisyen kitabı iade etmeye karar verir ve araştırmaları sonucunda Arjantin’in Montevideo kentine ulaşır. Burada bir kitapçıdan, Carlos Brauer hakkında arkadaşı Agustín Delgado’dan bilgi alabileceğini öğrenir. Agustín Delgado bir kitap tutkunu ve biriktiricisidir; tıpkı Carlos Brauer gibi. Ama Brauer’de bu tutku sınırları aşmış, saplantı durumuna gelmiştir…

Yapıt, baştan sonra okuma ve kitaplar üzerine. Kitaplara, okumaya karşı tutkusu olan herkes sevecektir bu kısa romanı (ya da uzun öyküyü)…

6 Beğeni

Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri kitabını okudum.

Britanya mitleri ilgimi çektiği için kitabı okumaya başladım. Kitap 4 bölümden oluşmaktadır. 1. bölüm kitaba adını veren Arthur’un kılıcı çekmesi ile kral olmasını ve Excalibur adlı kılıca ulaşmasını anlatıyor. Ayrıca bazı Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin hayatlarından destansı hikayeler bulunmaktadır. Merlin karakteri ile 1. bölüm bitiyor. 2. bölümde şövalyelerin kutsal kaseyi arayışları, 3. bölümde Kraliçe adına savaşlar ve son yani 4. bölümde ise kendisine ihanet edenler ile savaşan bir Arthur hikayeleri okuyoruz.

Kitap boyutu ufak olduğu için kısa sürede okunacak bir kitap. Çeviri çok sıkıntı değildi. 2-3 yerde bir sıkıntı gördüm ama okumaya engel bir durum yoktu. Kitap tasarımı da bana çok güzel geldi. Bu konulara ilgi duyanların okumasını istediğim güzel bir kitap. Puanım 9/10.

Ayrıca şu sahneyi de atmasam olmaz. :slight_smile:

-Yeminim var, yeminim var. Senden başka sevemem yar. Adını yazdım yollara, bizi bekler yarınlar. İyi dersler arkadaşlar!
+Sağol
-Siz de sağolun

10 Beğeni

Yawwwwvv çevirmen gardaşım, sen bu Sapiens kitabını niye bu kadar yerelleştirdin ya? Lan dedim sürekli Türkiye’den bahsediyor acaba gerçekten mi öyle yazmış felan? İngilizcesine bir baktım, çevirmen her şeyi Türkiye’ye uyarlamış.

@Asli_Dagli hanım sizi göreve davet ediyorum? Caiz midir şimdi bu?

1 Beğeni

Ben önsözü felan atlayınca onu unuttum, acilen imha edip kaçmamız lazım bu mesajları.

2 Beğeni

Az Gittik Uz Gittik - Pertev Naili Boratav

Kırmızı Başlıklı kız iyi güzel de, insan merak ediyor Anadolu’da neler anlatıldığını. “İşte bizim kültürümüz” hamasetinin ötesinde neler çıkarılabilir bizim masallarımızdan? Dünyadaki tiplere ne kadar benziyorlar, ne kadarı kendine özgü? Bugün günlük yaşamda davranışlarımıza sinen iyi ya da kötü şeylerin ne kadarı toplumsal hafızamızdan miras kalmış?

Boratav hayatının büyük kısmını bu meselelere adamış. Bu kitabında da özellikle erken cumhuriyet döneminde toplanan halk anlatıları var. Bu haliyle Grimm’den 250 yıl sonra, Andersen’den 50 yıl sonra da olsa; masalların içine jandarma, traktör, çifte tüfek gibi modern şeyler girmiş de olsa; kaynakları Yemen’den İstanbul’a; Kuran’dan Orta Asya motiflerine kadar uzanan zengin bir anlatılar mecmuası var elimizde.

İncelemeye, tekrar anlatılmaya, toplumsal davranışlarımıza yansımaları hakkında düşünmeye elverişli bir kaynak. Sadece eğlencesine okunmak içinse birebir. İnce Memed’e kadar Türk edebiyatının pek çok dev yapıtına ilham kaynağı olmuş halk anlatıları arada sırada da olsa hatırlanmayı hak ediyor. Bence Boratav’ın bütün yazdıkları bu hatırlamayı mümkün kılan eserler. (Nasreddin Hoca’yı da onun derlemesinden okumak gerek!)

En çok dikkatimi çeken masallarda sürekli tekrar eden en küçük kızın en akıllı çocuk olması motifi oldu. Nereden kaynaklanıyor acaba? Toplumsal gerçekliklerle ne kadar uyuşuyor? Bu konuda derinliği olan birileri yazsa da okusak keşke…

4 Beğeni

Yazarın dilini ve hikaye anlatıcılığını çok beğenmeme rağmen kitapta eksik bulduğum bazı noktalar var.Hikayenin geçtiği yerdeniz evreni ile alakalı detay neredeyse hiç verilmiyor, şehirler nasıl, yönetim şekli nasıl, ticaret nasıl işliyor gibi sorulara cevap erilmemiş.
Ana karakterin ailesinden bu kadar kopması beni şaşırtan bir diğer nokta oldu ve gerçekçiliği bozan bir detay olarak değerlendiriyorum.Daha sonra da ailesini hiç aklından geçirmemesi beni şaşırttı.Büyü üzerine detay verilmemesi, büyücülük okulunda geçen zamanlar da neler yapıldığı, hocaların nasıl öğrettiği gibi konular üzerinde neredeyse hiç durulmamış.
Yazarın anlatıcılığını beğendiğim için seriye devam edeceğim ancak kitabın beklentimi karşıladığını söyleyemeyeceğim.

5 Beğeni

Zaman Çarkı 6, Kaos Lordu - Robert Jordan

Yine akıp giden bir kitap. Beklenmedik olaylarla dolu. Şaşırtıcı. Finaldeki hareketliliği özellikle sevdim.

Aes sedailara olan kötücül duygularım iyice belirginleşti sanırım. Burunları fazla büyük bu kadınlar ve neredeyse her zaman entrika peşinde. ‘Tar Valon Cadıları’ sözünü belki de sonuna kadar hak ediyorlar. Aslında kitaptaki çoğu kadın öfkesi ve aksi halleriyle beni çileden çıkarttı. Yaptıklarının bir nedeni yok gibi. Mat Cauthon’a yaptıkları özellikle anlamsızdı.

Terkedilmişlere gelince onları daha fazla görmek isterdim. Keşke daha çok bölümleri olsaydı. Düşünceleri hep merak edilesi.

Nynaeve’nin keşfi, Asha’manlar ve finalde olanlar ve bir de Rand al-Thor’un bir asilden annesiyle ilgili öğrendikleri en sevdiğim kısımlar oldu. Yine beklenmedikti tabi.

Renkli karakterle dolu, zengin hayal gücüyle yoğrulmuş bu seri şimdiden benim en sevdiğim kitap oldu. Büyüleyici dünyasında gezinmeye seviyorum. Daha okuyacak çok kitap olduğu için sevinçliyim de. :blush:

4 Beğeni

Bence yerdeniz büyücüsü ilk kitabı bir oyunun introsunu oynamak gibi. Şahsen benim çok hoşuma gitmişti ama dediklerin konusunda da haklısın.

2 Beğeni

Yerdeniz evreni asla oturup anlatılmaz, yaşatılır. Seri ilerledikçe Gond’un dışındaki dünyayı da öğreniriz. Böylece Yerdeniz’i karış karış kefşederiz Ged ile. Dünyaya bakışımız ve edindiğimiz bilgi de bu şekilde şekillenir.

Bir serinin ilk kitabında koskoca bir dünyayı özümsememiz beklenmemeli bana kalırsa. Kaldı ki Yerdeniz fantastik edebiyatın çok ama çok önemli taşlarından biridir. Ged’in hikayesi Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’dur aynı zamanda. Ormana gidip tuttuğu orucun bile arketipsel bir karşılığı vardır.

Büyü üzerine harika detaylar var mesela, neden böyle düşündünüz? İsimlendirme gibi bir konu var. Kızılderililer’e kadar dayanan bir kaynaktan besleniyor. Türkler’de de şamanizmden gelen benzer bir yapı var. Hocaların nasıl öğrettiğinin en güzel örneği Şekillendirme Usta’sı bana kalırsa. Sonuçta, “bir mum yakan bir gölge yaratır.” Kitabın en unutulmaz cümleleri arasında benim için. Büyüyü harika biçimde özetliyor.

Ana karakterin ailesinden bu kadar kopmasına da yine bence şaşırmamak gerek. Bir çoban var karşımızda. Her çocuğun bir görevle doğduğu topraklarda, çocuk eşittir yeni görevin sorumlusu olan bir yapıdan bahsediyoruz. Bunun sayısız örneği Anadolu’da da yok mu? Her aile şefkatle mi yetiştirir çocuklarını? Bugün doğunun kimi yerlerinde “kaç kardeşsiniz” sorusuna “3” derse bir erkek, bilin ki kız kardeşlerini saymıyor, sadece erkekleri sayıyordur.

Bu gibi yaşanan örnekler varken bence yadırganmamalı. Ged’in sonradan ailesini düşünmemesi de bu çerçevede tuhaf değil bana kalırsa. Ged’in gerçek ailesi Ogion’dur.

Yerdeniz Büyücüsü, çoğu fantastik eserin aksine neredeyse her şeyi doğru yapan bir eser. Le Guin eleştirilmez değildir. Yerdeniz’e kusursuz demek de olmaz ama kusursuza yakın olduğunu düşünüyorum. Belirttiğiniz noktalar da bence birer hata değil, ama elbette bakış açılarımızın birbirinin aynı olmasını bekleyemeyiz :slight_smile:

19 Beğeni

Seri ilerledikçe değişiklikler olabilir ancak ben seri hakkında değil 1. kitap hakkında yorum yaptım.

Büyü konusunun oldukça yavan anlatıldığını düşünüyorum diğer fikirlerim de aynı ama doğrusu sizin gibi uzun uzun yazıp anlatmak istemiyorum tekrar tekrar.

Kendi fikrim, benim beğenilerim, benim şahsi görüşlerim, benim zevklerim…

Tam da bu yüzden her cümlemde özenle “bence” dedim ya :slight_smile: Alınmaca gücenmece olmamalı.

Burada tartışmak için varız. Vallahi bazen çok şaşırıyorum :slight_smile:

9 Beğeni

Bu kadar şeyi nasıl hatırlıyorsunuz?

2 Beğeni

Korkunç bir hafızayla lanetliyim. Gerçekten korkunç bir şey, insanı kindar yapıyor :confused:

8 Beğeni

Metrobüs’te ne okuyayım diye kitaplığa bakarken çok uzun süre önce aldığım ama sürekli pas geçtiğim, detayı aşağıda olan kitabı atıverdim çantama. 744 Sayfa ilk başta gözüme çok göründü ama kısa sürede bitiriverdim. Çokça ekonomi terimleri içerse de gayet akıcı bir kitaptı. İnsanoğlunun hızla çoğalması ve yeryüzü kaynaklarının hızla azalması üzerine iliştirilen detaylarda yerinde ve tadındaydı. Çeviride neredeyse hiç sorun yaşamadım, çok iyiydi diyebilirim. Keyifli okumalar cümleten.

Bir Trilyon Dolar
Andreas Eschbach
Gendaş Kültür Yayınları
744 Sayfa

Tanıtım bülteni;
Bir trilyon dolarlık bir servete hükmediyor olsaydınız ne yapardınız? 500 yıl önce dedelerinizden biri Venedik bankalarına bugünün parasıyla on bin dolar değerinde bir para yatırmış olsaydı, faizler ve o faizlerin faizi sayesinde şu anda tam bir trilyon dolarınız olurdu… Peki, dünyayı değiştirebilecek kadar büyük bu parayla ne yapardınız?
Bir günlük faiziyle bütün hayallerinizi gerçekleştirebilirdiniz.
Ferrari, villa, kendinize ait bir ada…
Peki, ikinci gün?
Daha sonra?

Bir gün önce metroya binecek parası olmadığı için eve yürüyerek dönmek zorunda kalan New Yorklu pizza dağıtıcısı John Fontanelli kendisine böyle bir mirasın kaldığını öğreniyor. Ancak mirasın önemli bir şartı var: “İnsanlara kaybettikleri geleceklerini geri vermek.

9 Beğeni