Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Bu da Gurkalar ile olan ilgilerini pekiştiriyor.

Vikingler, Koreliler, Japonlar, Kızılderililer ve Finliler’den sonra Gurkalar da Türk sayılırsa şaşırmayacağım artık… :grin:

3 Beğeni

Arap-Fars sentezi bir imparatorluk. İsmi dışında Nepal ile bir bağlantısı yok o da tesadüftür.

Güçlü olduğu ve başındakinin adı Uthman olduğu için Osmanlı demişler.

3 Beğeni

Şimdi Türk mü yoksa Gruk mu?

Not:Galiba Türk.

Lukundoo ve Başka Korkular

Öncelikle belirtmeliyim ki kitabın kapağına bayıldım. Harika bir tasarıma sahip. Kitaba gelecek olursam 9 adet korku-tuhaf kurgu-tekinsiz türünde öykülerden oluşuyor. Yazarın dili ve hikayeyi kuruş, anlatış biçimi güzel. Bazı hikayelerin konuları özgün ve çok ilginç. Çeviri güzel, editörlük iyi. Kitaba dair tek olumsuzluk yazarın karakterleri bir romanda olabilecek derecede ayrıntılı tasvir etmesi diyebilirim. Korku türünü seven, tekinsiz,tuhaf öyküler okumak isteyenlere rahatlıkla önerebilirim.

12 Beğeni

Belgrad 500 Yıl Sonra - Süha Umar

2008 yılında büyükelçi olarak Belgrad’a atanan Süha Umar’ın bu süreçte yaşadıklarını kaleme aldığı bu eser, ilgilileri için bulunmaz bir nimet. Diplomasi, devlet işleri, devlet adabı, yapılanlar ve yapılamayanlar bu kitapta mevcut. Son yıllarda devlet anlayışımızın geçirdiği değişimin kısa bir özeti de açık ve net bir şekilde okunabiliyor. Bu kitap için aynı zamanda küçük bir balkanlar tarihi ve gezi rehberi de denebilir.

Kitabı İlber Ortaylı Hoca sayesinde öğrenip edinmiştim. 2 yıldır rafta bekliyordu sonunda okumuş oldum. Kitap nihayetinde bir kurgu bir roman değil ama etkisinde kalmanız için olması da gerekmez. İlgililerine kesinlikle tavsiye ederim.

Kitabın içerisinde büyükelçinin çektiği epey fotoğraf mevcut, siyah beyaz olarak normal kitap kağıdına basılmış halde. Bazı yerlerde yazım hataları var lakin sorun edeceğinizi sanmıyorum.

3 Beğeni

Yorumu ay başında yapacaktım ama evde olmayacağım ve uzun süre de dönmeyeceğim. Yanımda da götürüp okuduğum kitapları yük etmek istemediğim için incelemeleri erkenden yapma kararı aldım.

Fablehaven 3 - Gölge Salgını - Brandon Mull

Sanırım serinin en iyi kitaplarından birisiydi. Böyle düşünmemdeki sebep muhtemelen içindeki karanlık dozunu sevmemden kaynaklanıyor. Okuduğum en keyifli genç-yetişkin serisi olduğunu düşünüyorum. Dünyasının zenginliği, beklenmedik şeylerin her an kapıda beklediği bir serüven.

Fablehaven’de karanlık gittikçe güç kazanmış ve korkutucu bir salgına dönüşerek tüm iyilere dokunarak onların değişmesine, kararmasına ve saldırganlaşmasına neden olur. Tabii uslanmaz karakterimiz Seth’in tehlike paratoneri olması da ayrı mevzu. Kitapta yine bir eser elde etme çabası var. Aslında beş kitabın hepsinde bir eseri elde etmeye çalışıyorlar diyebiliriz. Burada farklı olan gittikleri mekanların şahane olması; neredeyse sınırsız ve farklı bir hayal gücü.

Ben bu serinin kesinlikle hayal gücünü kamçılayan bir yapısının olduğunu düşünüyorum. 5/5

Gece- Elie Wiesel

Kesinlikle berbat bir kitap. Bunu negatif olarak söylemiyorum. Sizde bırakacağı his berbat. Sizi yerden yere vurup gerçekliği belki de hiç hissetmediğiniz kadar hissetmenize sebep olacak. İnsanın bu kitabı okurken içinin parçalanmaması, sinirlenmemesi mümkün değil.

Gerçek bir yaşan öyküsü yazan pek çok filme, kitaba denk gelmişsinizdir. Bunların bir kısmı belki de esinlenmedir fakat bu kitap gerçekten bunları yaşayan birisinin kaleminden dökülüyor. Yahudi olduğu için çektiği akıl almaz işkenceler detaylıca anlatılmış. Küçük bir çocuğun babasıyla hayatta kalma hikayesi… İnsanın boğazı düğümleniyor. Sırf birilerinin istemediği ve nefret kustuğu bir ırka mensup olduğu için insanlara yapılan acımasız şeyler… Çaresizlik…

Okuduktan sonra bir süre etkisinden çıkamadım gerçekten beni parçalayan bir eser oldu. İnsan kitabı bitirince bunların gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekiyor. Daha doğrusu inanmak istemiyor.

Sevgili @Ufuk kitap gerçekten sarsıcıydı. Tavsiye için teşekkürler ama sıkıntıma sıkıntı kattığını da itiraf etmem lazım.

Fablehaven 4 - Ejderha Tapınağı’nın Sırları - Brandon Mull

Buraya kadar tatlı tatlı ilerleyen olaylar bu kitapla artık iyice içinden çıkılmaz bir maceraya dönüşüyor. Ejderha Tapınağı’na gitmeye çalışan kahramanlarımızın atlattığı tehlikeler okunmaya değer. Sürpriz gelişmeler ise kitabı daha hızlı okumaya itiyor ama o son bence çok güzeldi. Son kitaba geçmek için nefes almak için bile vakit kaybettirmeyecek türden.

Akşam Yıldızı Cemiyeti ve Şafak Şövalyeleri arasındaki çekişme gittikçe tırmanıyor. Kime güveneceğinizi şaşırıyorsunuz. Tanıdıklarınız gerçekten tanıdığınız kişi mi? Dostla düşmanın bir araya girdiği hikayede her köşeden bir alçaklık bekler hale geliyorsunuz. Sırf bu tahmin edilemez kombinasyonlar bile okuma heyecanı yaratıyor.

Fablehaven 5 - İblis Zindanı’nın Anahtarları - Brandon Mull

Hem harika hem de üzücü bir son. İnsan bittiğine üzülmeden edemiyor. Aldığı keyif damağında kalıyor. Yine olsa yine okurum. Umarım devam serisi de kısa sürede dilimize kazandırılır. Gerçekten merak ediyorum. Karakterler büyüdü mü? Neler oldu? Başka nasıl tehlikeler vardı? Keşfedilmemiş türlerden hangileri keşfedildi? Bunları ve daha fazlasını çok merak ediyorum.

Son kitapla birlikte her şey çığırından çıkmıştır. Dünya öyle bir hale gelmiştir ki artık bir taraf seçmek gerekmektedir. İblisler dalga dalga zindandan çıkmaktadır.

Asıl dikkat çeken nokta ise hikayenin yarısından fazlasının Türkiye’de geçmesi. İstanbul’un bile adı geçiyor ama özgün metinde bu var mı bilmiyorum. Açıp bakmadım. Bulabilir miyim onu da bilmiyorum zaten. Bu açıkçası bir sürpriz oldu benim için. Ben sadece söylem olarak bir cümlede geçeceğini sanmıştım ama epeyce bir yer verilmişti. Bu çok hoşuma gitti. (Bayrakları asmak isteyen varsa hiç durmasın.)

Açık ara diğer genç-yetişkin eserlerin önüne geçerek zirveye oturmuştur. :heart_eyes:

Yapay Koşullanma - Martha Wells

İlk kitabı çok beğenince ikinci kitabı almasam olmazdı. Yaşadığım en büyük sorun ilk kitabı hatırlamak oldu. Zaman zaman açıp ilk kitaba göz atmak zorunda kaldım. Neden bu seriye böyle bir giriş yaptığımı bilmiyorum. Keşke yapmasaydım. Muhtemelen devam edecekse yine aynı sorunu yaşayacağım.

İlk kitaba göre daha az beğendiğimi açıklamam gerek. Tempo ve merak duygusu biraz daha geri planda kalmıştı. Bazı noktalarda kafama yatmayan yerler oldu ama fazla takılmadım. Okunuş bakımından yine akıcıydı. Katilbot bu sefer kendi geçmişine doğru yolculuk yapıyor ve bu konuda da ne kadar temkinli davranırsa davransın düşünemediği noktalar oluyor. Bir an işler karıştı derken yeniden hikaye kendisine yol buluyor. Geçmişte işlediği cinayetlerle alakalı bir bilgiye ulaşıyor ve yine insanlara yardımcı oluyor. Katilbot’un duygusal bir yaklaşımı olması benim hoşuma gidiyor nedense. Bu kitapta mizah yönü biraz daha zayıftı belki de bu sebeple benim için biraz daha geri planda kaldı. Bundan sonra neler olacağını yeni kitapla birlikte göreceğiz bakalım. :slight_smile:

Düzdünya - Edwin A. Abbott

İçimdeki benler bildiriyor:

“Üzülerek söylemeliyiz ki neredeyse @Ufuk ile aynı fikirde gibiyiz!” :sweat_smile:

Öncelikle kitabı bize hediye ederek gösterdiği ince(!) davranıştan dolayı kendisine müteşekkiriz! :expressionless: Tamam tamam, şaka bir yana kendisine katılmadan edemiyoruz. Kitap alışkın olduğumuz bir şekilde yazılmamıştı. Muhtemelen böyle bir yazımla bir daha karşılaşacağımızı da sanmıyoruz.

Aslında toplumdaki inançlara, toplumun kendisine, kanunlara öyle sert yaklaşıyor ki bazen insan şüpheye düşüyor. Yazar gerçekten mi böyle düşünüyor yoksa bunları eleştiriyor mu? Zaman zaman ikilemde kaldığımız oldu ama biz iyimser yaklaşmayı tercih ettik.

Yazar düşüncelerini düzlemde bulunan bir kare olarak bildiriyor. Bir kağıda kare çizin ve onun canlı olduğunu düşünün… Size kendi toplumunun yaşam biçimlerinden, neleri nasıl yaptıklarından, inanç sistemlerine kadar her şeyi aktarıyor. Kendilerini bu Düzdünya’nın hakimi sanıyorlar ve başka dünyaların olabileceğine de şiddetle karşı çıkıyorlar. İşe bakın ki bu iki boyutlu karakterimiz olan Kare önce Çizgidünya’sıyla ardından da Boşlukdünyası’yla karşılaşıyor. Bu noktadan sonra işler biraz karışıyor tabii.

Tamamen farklı bir açıyla yazılmış bir eser fakat okuması yorucu. Yazar kendisini anlatabilmek için aşırı detaya giriyor ve bu detaylar bir süre sonra boğmaya başlıyor. Kitabın yazıldığı dönemi düşünecek olursak aslında bu kadar açıklayıcı olmasını anlayabiliyorum.

Klasik Korku Öyküleri - C. P. Gilman - Marry E. Wilkins Freeman - M. R. James - Ambrose Bierce - Perceval Landon - F. M. Crawford - Arthur Morison - E. F. Benson - H. P. Lovecraft

Kapak çok güzel olmuş. :heart_eyes: Gerçekten kitabın içeriği kadar canlı ve hareketli. Cüneyt Çomoğlu’na bu güzel kapak için kendi adıma teşekkür ederim. Serinin diğer kapaklarını da yine Cüneyt Bey yapmış, ellerine sağlık.

Çınar Yayınları “Kara Çınar Kitaplığı” ile dikkatimi çekmişti. Aslında forumda birkaç kişinin alıp okumasını beklemiştim ama kimseden ses çıkmayınca daha fazla dayanamadım. Pişman değilim, çok beğendim. Alışkın olduğumuz yazarlar dışında başkalarını tanımak çok keyifliydi. Umarım devamı gelir.

Adından da anlaşılacağı gibi içinde farklı yazarlardan korku temalı öyküler bulunuyor. Yazarlardan sadece F. Marian Crowford’un anlatımı bana pek hitap etmedi ama öykü genel itibari ile güzeldi. Son kısmı hoşuma gitti. Özellikle Charlotte Perkins Gilman’ın “Sarı Duvar Kağıdı” isimli öyküsü çok güzeldi. Benim en çok beğendiğim öykülerden bir değeri de “Kuledeki Oda” idi. Hikayenin gerçekle hayal arasındaki o buğulu çizgisi çok hoşuma gitti.

Daha önce içerik resimlerini paylaşmıştım ama resimleri göremeyenler için yazmak isterim.

Sarı Duvar Kağıdı - C. M. Gilman
Luella Miller - Marry E. W. Freeman
Mezzotint - M. R. James
Evdeki Asma - Ambrose Bierce
Thurnley Manastırı - Perceval Landon
Çığlık Atan Kurukafa - F. M. Crawford
Üst Kattaki Şey - Arthur Morrison
Kuledeki Oda - E. F. Benson
Dagon - H. P. Lovecraft

İnfernaliana - Charles Nodier

Diğer iki kitaba göre bir tık aşağıda kaldığını söylemem gerekir. Bazı öyküler ciddi anlamda kısa ve neredeyse pek bir şey anlatmıyor. Bazılarıyla da benzerlik gösterenler var. Biraz masal, biraz öykü diyebiliriz bu açıdan. Yine de hayaletlerin, hortlakların, vampirlerin peşinizi bırakmayacağını söyleyebilirim.

Bazı öyküler var ki çok hoşuma gitti. Keşke öykülerin kime ait olduğu da verilseydi ama Caharles Nodier bu konuda cimri davranmış. Yine de güzel bir derleme ortaya koymuş.

Klasik Bilimkurgu Öyküleri - Fitz James O’brien - Edward Bellamy - H. G. Wells - E. P. Micthell - F. R. Stockton - Abraham Merritt

İçerisinde bulunan öykülerden şu kötüydü diyebileceğim hiç yok. Hepsini çok beğendim. O kadar akıcı ve güzeldi ki su gibi gitti. Büyük keyif aldım gerçekten fakat bir tanesi var ki açık ara önde; Çukur Halkı - Abraham Merritt. Betimlemeler, anlatım, hikayenin kendisi yarattığı o ürkünç hava muazzamdı. Bir çukurun içinde cehennemin yansıması ve oradan çıkan bir adam…

Yine içeriğini daha önce fotoğraf olarak paylaşmıştım ama bir de yazılı olarak ekleyeyim.

Elmas Mercek - Fitz-James O’brien
Gövdesi Olmayan Adam - Edward Page Mitchell
Geri Giden Saat - Edward Page Mitchell
Negatif Yerçekimi Hikayesi - Frank R. Stockton
Hikayem Size - Edward Bellamy
Yeni Hızlandırıcı - H. G. Wells
Çukur Halkı - Abraham Merritt

Genel olarak değerlendirecek olursam Kara Çınar beni şaşırtan bir dizgi oldu. Son bir kitap daha kaldı. Umarım kısa sürede birkaç kitap daha eklerler. Hikayelerin detayına girmeme sebebim ise zaten öyküler oldukça kısa. En uzunu kırk sayfa civarında ama diğerleri hep on-yirmi sayfa filan. Bir şey desem bütün büyüsü bozulur. Bu sebeple bilimkurgu, fantastik, masal, hortlaklar, vampirler, rüyalar, zaman yolculukları gibi alanlarda okuma yapmayı sevenlere öneririm. Unutmadan 21. yy yeni moda vampirlerinden bahsetmiyorum. Eski moda olanlardan bahsediyorum. :smirk:

Cehennemlik Yürek- Clive Barker

Çeviri ve yazım konusunda ufak tefek hatalar vardı ama beni pek rahatsız etmedi. Benim kabul edilebilir hata kotamın altında kaldı. Uzun zamandır okuduğum korku-gerilim tarzı kitapların arasında açık ara insanı irkilten bir kitaptı. Yazıldığı zamanı düşününce farklı bir anlatım beklemiştim ama gayet de zamana hitap edecek bir dil kullanılmıştı. Sanırım kendisinin kitaplarını bundan sonra okuma listemde öne çekeceğim.

Kitabın içeriğinin herkese hitap edeceğini sanmıyorum. Bazı kitleler tarafından taşlanabileceğini de düşünüyorum. Müstehcen olan kısımları vardı. Okumaya karar vermeden önce bu konuda hassas olanların bunu değerlendirmesini öneririm.

Hikaye dünyadan umudunu kesmiş ve daha çok haz peşinde koşan bir adamın gizemli bir kutunun peşinde koşmasını ve onu elde ederek karanlık tarafa nasıl geçtiğini anlatıyor. Kitap karakterlerinin yarısı aşağılık yarısı ise kurban. Betimlemeler ve karakterlerin duygu durumları gayet güzel aktarılmış. Kitabın neredeyse tamamını büyük bir tiksintiyle okuyorsunuz. Geceleri karanlıktan ürken arkadaşlarımız varsa gündüz vakitlerinde okumalarını tavsiye edebilirim. Eleştireceğim tek nokta hikaye diğer karakterlere geçtikten sonra yazarın giriş bölümünü neredeyse ileride yeniden anlatması oldu. Bunu yapan yazarlar olabiliyor. Biraz tekrar edilmesine sözüm yok ama neredeyse tekrar edilince o bölümlerde biraz sıkılıyorum.

Şimdilik benden bu kadar. Ay sonuna dek kaç kitap daha okurum, okur muyum bilemiyorum. Okursam sizlerle paylaşacağım. :buyucu:

32 Beğeni

İtiraf ve iltifatlar için teşekkür ederim :slight_smile:

Sıradaki kitabımızı okuyunca sana da önereceğim, tabi trajedisi yeterli seviyede olursa :smile: (Boyalı Kuş)

1 Beğeni

Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim. Satın almak istediğim iki kitap (Klasik Bilimkurgu Öyküleri-Klasik Korku Öyküleri) hakkında kararsızdım ama bu değerlendirmeler ışığında her iki kitabı da sepetime attım.

1 Beğeni

Şu, şafağın ilk ışıklarıyla gelen, kim ola? İnşallah, Clive Barker’a tutulacak biri ola😁

1 Beğeni

TÜR: GRIMDARK

KONUSU

Dokuzparmak Logen nihayet talihinin sonuna gelmişti. Başa çıkabileceğinden çok daha fazla düşmanın ortasında kalan Logen ardında ölü dostlar, kötü bir şöhret ve bir sürü mutlu düşman bırakarak ölü bir barbar olmanın eşiğindeydi.

İttifak’ın asil doğumlu subayı Yüzbaşı Jezal dan Luthar’ın aklını, kumar masasında arkadaşlarını beş parasız bırakmaktan başka meşgul eden herhangi bir şey yoktu. Ama İttifak ordusu için savaş çanları çalıyordu ve Kuzey’in donmuş savaş alanlarında çok daha kanlı kurallar hüküm sürüyordu.

Bir zamanların parlak çocuğu, şimdinin kötürüm işkencecisi Sand dan Glokta, Jezal’ın evine bir tabutta dönmesinden büyük keyif alabilirdi. Öte yandan Glokta’nın nefret etmediği birini bulmak da zordu. İttifak’ın hainlerinden itiraf koparma konusunda ayrı bir yeteneği olan Glokta kendisini hükümetin yozlaşmış kalbine götüren bir iz üzerinde bulacaktı. Elbette bu izlerin götürdüğü yeri görecek kadar hayatta kalabilirse.

Ve burada Mecusların İlki, Yüce İlim’in ustası ve kadim bilgeliklerin sahibi Bayaz tekrar tarih sahnesine adım atacaktı. Bayaz ister gerçekten yüzlerce yıl önce yaşamış Mecusların İlki olsun, ister kusursuz bir taklitçi olsun, Logen’in, Jezal’ın ve Glokta’nın hayatlarını çok ama çok zorlaştırmaya geliyordu.

Bıçağın Kendisi’nde, iyiyle kötünün arasındaki sınır bir bıçak kadar keskin.

DÜŞÜNCELERİM

~Karakterleri: Şüphesiz kitabın en başarılı yanı. 650 sayfa boyunca 5-6 bakış arasında atlıyoruz ama bu atlamaların hiçbiri önemli bir anın tam ortasında olmuyor. Glokta, Jezal, Logen ve Bayaz gbi birbirinden çok farklı kişilerin hem iç sesi hem de diğerleriyle etkileşimi ustaca yazılmış. Hepimiz başına gelen “Anahtarım nerede? Ah, elimdeymiş.” gibi doğal anlar ile de karakterler daha bir gerçekçi olmuş.

~Hikayesi ve dünyası: Birçok serinin ilk kitabı gibi bu kitap da asıl hikayeye hazırlık niteliğinde. Daha çok karakterleri ve dünyayı tanıyoruz, kitap da “Kartlar dağıtıldı, asıl oyun başlıyor.” havasında sonlanıyor. Dünyasına gelirsek, büyünün ve barutun nadir olduğu geniş bir orta çağ dünyasında geçiyor. Türün klasiklerinden olan, sert ve savaşçı kuzeyliler ile köleci çöl toplumu da mevcut. Mitolojisiyle ilgili birkaç şey de öğreniyoruz, hikayede önemli bir yer oynadığı için daha da detaylanır diye tahmin ediyorum.

~Dili ve tonu: Grimdark tonunda olduğundan bol bol işkence, yozlamış bürokrasi, salya, kusmuk ve sidik kokusu içeriyor. Fakat öyle midenizi kaldıracak kadar abartı yerler yok. Dili ise inanılmaz süslü veya şiirli değil ama okurken keyif veriyor. Zaten güzel dil olmadan iyi karakter yazmak zor.

Sonuç olarak ASOIAF kalitesinde bir şey arıyorsanız ve ilginç karakterlerle tanışmak istiyorsanız okuyun ve okutun. İlk kitabı İthaki tarafından çevrilmiş.

16 Beğeni

Fantastik öge sayısı nasıl? Fantastik ögelerim az olduğu fantastik kitapalrı sevmiyorum. Locke Lomara serisine 3. Kitapta ancak alistim gerisini siz düşünün. En az 1 büyü sistemi ile Orc benzeri bir ırk olmalı.

Toplum için büyü mitolojinin bir parçası, artık varolduğuna inanmıyorlar. Fakat ana karakterlerden biri büyücü ve bazı doğaüstü varlıklar görüyoruz. Yani Game of Thrones’un ilk sezonu gibi, ejderhalar ölmüş, kimse Ak Gezenlere inanmıyor.

5 Beğeni

Anladım,teşekkürler.

Ekleme: First Law serisi bana uzaktan hep fantastik ögeler ile low fantasty’nin tam kararın da kullanıldıği bir seri gibi gelmiştir hep.

Orc benzeri ırk tamam ama seride detaylı bir büyü sistemi yok büyüyü direkt görüyoruz veya sonuçlarına bakıyoruz. Büyü sistemi ile ilgili aklımda kalan tek şey büyücülerin kendi koyduğu çiğnenemez kanunlar. Serinin adı da buradan geliyor.
Bu arada bence gurkish kesinlikle türklerden esinlenilmiş. Ben üçüncü kitapta emin olmuştum buna.

5 Beğeni

Olacak o kadar sonuçta Low fantasty türün de.

Hayatta başarılar arkadaşım. :sweat_smile:

Pişman olacağınızı sanmıyorum. Bugün bildiğimiz çoğu yazara ilham veren isimsiz kahramanlar hepsi de. Hatta ilham alanlar bile var. Güzel öyküler, keyifle okumanızı dilerim.

Deme öyle… Clive Barker, uzun yıllar boyunca bakıştığım ama aramızda kıvılcımların bir türlü parlamadığı bir yazardı. Şimdi diyorum ki "Lanetlenme Oyunu"nu da mı yanıma alsam? :grimacing: Acımasızca… :expressionless:

5 Beğeni

Zaman Hırsızı’nı okuyana kadar aynı durumdaydım. Şimdiyse külliyatının Türkçeye çevrilmiş kitaplarına sardım :slightly_smiling_face: Kantarın ucunu kaçılıp, internette bulduğum röportaj ve yazılarını bile kaydettim :sweat_smile: Hikâyecilik anlayışındaki hem modern hem de mitik yapıya, bunların arkasında yatan hayat felsefesine fena tutuldum.

Neyse, şükürler olsun, bugün de Clive Barker’ı övebildik :joy:

6 Beğeni

Ben o kadar abartacağımı sanmıyorum. O noktada bana kusursuz bir üşenme gelir. :smiley: Bu arada İnside no:9 izlemiş miydin? Kitabın mekan olarak neredeyse aklımdaki yansıması dördüncü sezon üçüncü bölümdeki ev. :smiley: Bu bölümü tavsiye ederim.

1 Beğeni

Benim ki de heves işte. Artık, coşku yakıtının götürebildiği yere kadar, Barker’la yolumuz😅

O diziyi izlemedim. Kitaptaki ev ile dizi bölümündeki ev benzeşiyorsa sebebi, büyük ihtimalle, ikisinin de İngiliz işi olmasından ileri geliyor olabilir🤔 Belki de dizinin o bölümünü kitabın film uyarlamasından (bilmeyenler için, Hellraiser) ilham almıştır🤔

Aman, neyse. Bu kadar ihtimal üzerine gitmek yeterli. Diziyi, izlenecekler listeme (şükürler olsun, çok uzun değil🤲) ekledim. Bölüm başı yarımşar saat ve bağımsız hikâyeler konsepti cazip geldi; üstelik kara komedi😋 (İzlemeden ne heyecanlandım be🤣)

2 Beğeni

Dizi genelinde 3-4 bölüm hariç ben çok beğenmiştim. Bağımsız bölümler olması da cazip tabii. Bahsettiğim bölümde ana konu cinayet. Bence esinlenme olabilir gerçekten de. Dizi bitince yorumlarını bekliyorum. :blush:

1 Beğeni