Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Biz Hep Şatoda Yaşadık

Birinci tekil şahıs anlatımını gördüğümde içimde bir tiksinti baş gösterir. Iyy, derim birinci tekil şahısta yazılmış. Oldum olası bu anlatım şeklinden haz etmemişimdir ve bana okurken hep işkence çektirmiştir. Gelin görün ki Shirley Jackson beni şaşırttı. Tüm tiksintimi birkaç cümleyle sonsuzluğa gömdü. Bir daha böylesi güzel bir kullanımla karşılaşır mıyım, emin değilim. Kesinlikle övgüyü hak ediyor.

İlk sayfada yazarın biyografisi var ve daha onu bile okurken tüm söylenenlere nasıl sessiz kalmayı başarmış demiştim. Sonra kitabı okudum ve orada da benzer bir durum vardı. İçim içimi kemirdi. Bütün kasabaya iki çift laf etmek için deliriyordum. Psikolojiyi o kadar güzel ve farklı bir şekilde işlemiş ki hayran kaldım.

Karanlıklarla örtülmüş bu içe kapanık hikayeyi Mary Katherine (Merricat) Blackwood’un gözünden okuyoruz. Harika bir karakter, hayal dünyası, bakış açısı, tepkileri karakterin kendisine o kadar çok uygun ki ne desem boş. Julian amca ise hikayede çok güzel bir renkti. Onun geçmişe olan bu bağlılığı olmasaydı belki de bu hazin hikayeyi ayrıntılarına kadar anlayamazdık. Nedense okurken Constance Blackwood’u yazarın kendisine benzettim. Gerçi bu kanıya okuyan herkes varacaktır diye düşünüyorum. Okurken hep neden böyle olmuş, bu hale nasıl gelmişler dedim durdum. Sonra gizem perdesi yavaş yavaş aralandı ve işler karman çorman oldu. Birisi keşke Charles’ın suratına yumruğu vursaydı. İçimde kaldı resmen.

Çeviri yine çok güzeldi. Hiç hatasızdı. İyi ki Siren yayınları varmış ve iyi ki böyle bir kitabı okumuşum. Diğer kitaplarını da inceledikten sonra almayı düşündüğüm bir yazar oldu kendileri. Sanırım kitabın filmi de hazırlanıyormuş. Gerçi 2017 sonlarına doğru çıkacak denilmiş ama ben göremedim. Gören bilen varsa bilgi verirse sevinirim. Gerçekten izlemek isterim. Uyarlama filmler çoğunca hüsran olsa da o evi, o manzarayı güzel bir şekilde verirlerse sırf ortam için bile oturup izlemeye değer. Oyunculara şöyle bir baktım ama emin değilim. İçime sinmedi hiç. Makyaj ve sahne tasarımıyla nasıl olur bilemiyorum. Bana öyle geliyor ki oyuncuların ses tonları bile çok önemliymiş gibi sanki. Umarım hayal kırıklığı olmaz.

Arka Kapak Yazısı:

Dünyadan gizlenerek yaşayan iki kız kardeş ve gölgesini geçmişten bugüne, onların üzerine düşüren gizemli bir olay… Usta yazar Shirley Jackson, bu kısa ve mücevher misali pırıl pırıl romanda ters köşelerle örülü bir öykü anlatıyor, okura tuzaklar ve yanılsamalarla dolu bir zemin sunuyor. Biz Hep Şatoda Yaşadık , inişleri ve çıkışları, anlatımdaki mahir sıçrayışlarıyla Shirley Jackson’ın dehasını ortaya koyuyor; üstelik karşılaşacağınız en tuhaf ve cazip roman kahramanlarından biriyle, Merricat ile tanışmanızı sağlıyor. Merricat, onu mahvedecek hakikatlerin karşısında hayallerinin sayesinde dimdik duruyor, ne ki bazı hayaller, kâbuslarla koyun koyuna uyuyor.

Bugün Stephen King’den Neil Gaiman’a değin pek çok çağdaş yazarın ilham kaynakları arasında andığı Shirley Jackson, Amerikan Gotiği’nin klasiklerinden sayılan Biz Hep Şatoda Yaşadık ile anlatıcı olarak ustalığını gözler önüne seriyor ve kız kardeşliğe dair unutulmayacak bir metne imza atıyor. Doğada hiçbir şey yoktan var olmuyor ve sarayların enkaza, hayallerin hezeyana dönmesi için bir an yetiyor; geriye biraz toz, belki biraz da kül kalıyor. En ölümcül zehirler, tıpkı en kuvvetli tılsımlar gibi insan yüreğinde büyüyor ve hiçbir yer, ama hiçbir yer insanın evi gibi olmuyor.

8 Beğeni