Vakıf ve İmparatorluk okuyorum ama çevirisi o kadar kötü ki bazı cümleleri anlayabilmek için internetten Altın yayınlarının çevirisine bakmak zorunda kaldım. Ayrıca bazı yerlerde aynı cümlede İthaki baskısında ‘yok’ derken Altın yayınları baskısında ‘var’ diyor
İthaki:
Film var fakat şöyle bir durum da var; yazar bu filmi hiç beğenmiyor. Bu konu hakkında fikirlerini belirtmişti. Zamanın şartları düşünülürse fena sayılmaz.
Çok büyük umutlarla aldığım kitabı zorlanarak okuyorum. 200. sayfaya geldim ama hala kitabı okumak için bir sebep göremiyorum. Kitabı okurken bir sonraki olayı merak etmiyorum, sırf ileride açılır diye okuyorum ama bu çok canımı sıkmaya başladı.
Daha önce okuyan arkadaşlar yorumlarını benimle paylaşabilir mi? Kitap hep böyle devam mı ediyor yoksa bir noktadan sonra kopup gidiyor mu?
Profesör Challenger`ın Tüm Maceraları. Elips Kitaptan yayınlanmış. Yazar Arthur Conan Doyle. Ilk 100 sayfayı geçtim. Uzun zamandır okuma listemde olan bu kitabi neden daha önce elime almadığıma hayıflandım doğrusu. Kurgusu gayet iyi. Gizemli olaylar, macera, espriler derken kaptırdım kendimi 100 sayfayı okumuşum. Çeviride oldukça başarılı. Tavsiye etmekte çekince görmüyorum. Keyifli okumalar herkese.
Shannaran’ın kılıcına başladım 1 hafta önce. Ama bir türlü okuyamadım. Çok sıradan geldi. Bilindik evren, troller, elfler, insanlar var. Sadece içine ufak tefek kötü karekterler eklemiş. Beni sarmadı ve bırakmaya karar verdim aynı şekilde miras döngüsü 3. Kitaba kadar geldim. 3. Kitabın ortalarında bırakmıştım.
Şu altta görünen kitaba başlamaya karar verdim.
Bunlar beni hiç sıkmıyor . Çünkü gerçekçilikleri var , çünkü gerçekler, yaşanmışlıklar var içinde. Gerçek savaşlar gerçek insalar var
Hocam benim en keyif alarak okuduğum kitaptır Madde 22 ve en sevdiğim 4 5 kitaptan biridir. Bence okurken çok keyif veren bir kitap komik olmasıyla garip olaylar zinciriyle ve lineer olmayan anlatımıyla. Bunlar kafa karıştırıcı ve sıkıcı da gelebilir kimisine. Tabi bir de kitap kelime oyunlarıyla dolu olduğundan çeviride bazı detaylar kayboluyor. Örneğin:
Binbaşı Major karakteri İngilizce düşünülmüş bir kelime oyunu aslında.
Bana göre gerçek bir başyapıt çünkü okuyucuya mizahın yanında sunulan çok sağlam bir savaş eleştirisi var. Yavaş bir kitap olduğuna katılıyorum ancak okumaya devam etmenizi öneririm çünkü kitap neredeyse son sayfaya kadar sürprizlerle dolu diyebilirim.
Bilmiyorum, sanırım kitaptan beklentim çok yüksek olduğu için böyle oldu. Açıkçası kitaptaki mizah bana komik de gelmiyor. Anlatılan absürtlükler pek güldürmüyor.
Kitap yarım bırakmayı da hiç sevmiyorum, biraz daha dişimi sıkacağım. Belki ileride açılır.
Eğer şimdiye kadar güldürmediyse ilerde de güldürmesi zor biraz. Kitap benzer bir tonda ilerliyor çünkü. Yalnız ilerledikçe mizahın yanında diğer öğeler de artmaya başlıyor.
Bu arada benim de beklentim çok yüksekti, kitabı ararken baskısı yoktu sahaflar da yüksek fiyat çekiyordu ve gidip ingilizcesini almıştım. Dediğiniz gibi bayağı da yavaş okumuştum ancak o kadar beğendim ki bir de türkçesini alıp okudum geçen yıl. Hatta şimdi İthaki modern versiyonunu da almayı düşünüyorum kütüphanemde bulunsun diye.
Ben Özgürlük Hapishanesi’ne bayılmıştım. İlk okuduğum kitabıydı. Sonra Dilek Şurubu ve Momo’yu okudum. Onlar da güzeldi. Şu anda ise Bitmeyecek Öykü’nün bitmesine 100 sayfa falan kaldı. Başları çok güzeldi ama bende de kitabın sonu gelmiyor bir türlü. Halbuki kitaba aşık olmak istiyordum
Ray Bradbury’den Güneşin Altın Elmalarını okuyorum.Tam olarak Bradbury tarzı öyküler.Birkaç tane öyküsü yazarın diğer kitaplarında mevcut.Bradbury her türlü okunur.
Ken Follett'i ilk The Pillars of the Earth adlı dizisiyle tanıdım. Dizi izlediğim en iyi tarihi dizilerdendir. Yıllar önce izlemiş ve bu yazarın kitaplarını da merak etmiştim. Ancak yazara bir türlü başlayamadım. Ta ki bu kitaba kadar.
Kitap İskoçya,İngiltere ve ABD'de üç ayrı bölümde geçen bir tarihi macera kitabı. Esasen özgürlük konusunu işleyen kitabın anlatım dili mükemmel. Su gibi akıyor. Su gibi akmasının yanında kuru ve çok basit de değil. Yazar kitabın geçtiği dönemi yansıtmakta oldukça başarılı. Kitaptaki cinsel sahneler oldukça yoğun. Küçük yaştaki okuyucular ve bu sahnelerden rahatsız olanlar için biraz sıkıntı yaratabilir bu durum. Kitaptaki karakterler iyi işlenmiş. Özellikle Mack ve Lizzie karakterleri oldukça sivri bir şekikde göze batmakta. Bu kötü birşey değil. Onları kendileri yapan bu sivri özellikleri zaten. Kısacası tarihi bir macera-aşk romanı okumak isteyenlere önerebilirim bu sürükleyici kitabı.
12 yaşımdayken bir arkadaşım bu seriyi çok sevmiş bana da okumam için ilk kitabı vermişti. O zaman okuduğumda beğenmemiştim ve dördüncü bölümde sıkılıp arladaşa iade ettim.
Şimdi 19 yaşımdayım , kütüphanede bütün seriyi görünce bir şans daha vereyim dedim.
İki günde bitirdim.
O yaşlarda belki siz de benim gibi sevmeyebilirdiniz.
Hobsbawm ın bu serisine ne zamandır başlamak istiyodum sonunda fırsat bulabildim. Dünya tarihiyle ilgilenenlerin okuması gereken kitaplardan bence. İlk kitap olan devrim çağında tarihlerden de anlaşılacağı gibi fransız devrimi ve endüstri devrimi işleniyor. Kitap genel olarak iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde dönemin atmosferi ve yaşanan gelişmeler anlatılırken ikinci bölümde meydana gelen olayların her alanda sebep olduğu sonuçlar anlatılıyor. Karamazov kardeşlerle eş zamanlı okuduğum için çok hızlı ilerleyemedim ben ama dil olarak da sıkıntılı bir kitap değil tavsiye ederim.
Elantris… Tanrıların şehri. Arelon ülkesinin büyük, parıldayan ihtişamlı başkenti. Refahın merkezi. Büyünün merkezi. Arelon’un, doğunun işgalci Fjorden İmparatorluğuna karşı en büyük silahı. Ama o silah 10 yıl önce yok oldu. Kimsenin anlamadığı bir sebeple geçmişin ihtişamlı şehri şimdinin lanetli şehrine dönüştü. Bu olaya Reod dediler. Shaod (Dönüşüm), Reod’dan önce insanları aldığında derileri altın renginde parlayan, beyaz saçlı, Aon ları kullanarak büyü yapabilen tanrı gücünde insanlara dönüşürlerdi ancak artık hiç bir gücü olmayan birer ucubeye dönüşüyorlar. Neden? Ne oldu da bu cennet şehir birden cehenneme dönüştü?
Kitapta bunun üzerinden devam ediyor. Kitap üç karakter üzerinden yürüyor. Raoden, Arelon Krallığının prensi, Elantris ile ilgili kısımları bu karakter üzerinden öğreniyoruz. Sarene, Arelon’un kuzeyinde yer alan ve aynı dili konuşan (Aonik) Teod Krallğı’nın prensesi, Raoden ile evlilik sözleşmesi ile Arelon’a geliyor ve buradaki olaylar onun gözünden öğreniyoruz. Ve Hrathen (en sevdiğim), Fjorden İmparatorluğundan gelen kırmızı zırhlar içindeki heybetli gyorn (baş rahip). Bu kısımlar en sevdiklerimdi çünkü karaktere bayıldım.
Genel anlamda kitabı sevdim ama bir kaç eleştirim de olacak. Kitapta Sarene kısımları devamlı gözlerimi devirmeme sebep oldu. Şöyle bir örnek vereyim. Sarene bir kadın ve Brandon amca kitabında devamlı Elantris dünyasında kadınların yerinin erkeklere göre aşağıda olduğunu belirtiyor (özellikle Arelon ülkesinde). Ancak Sarene başka bir ülkeden gelip, geldiği ülkedeki yılların kurtları olan dük, baron vs… gibi asilleri daha ilk başka ve çok ciddi bir olay için çok kolayca ikna edebilmesi… Buraları biraz saçma buldum. Bir de kitabın sonu (son 30 sayfası) oldu bittiye geldi. Bunlar dışında akıcı ve güzel bir kitap kesinlikle tavsiye ederim.