Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Şuan Dünyanın Ötesindeki Orman’ı okuyorum. Kitap Tolkien’e ilham kaynagı olmuş bu yüzden okumak istedim. Victoria dönemi eseri ve yazar da erken dönem sosyalist bir çizgiye sahip olan William Morris.

Kitap çok romantik bir dile sahip ve naif bir anlatımı var ve dönemi net olarak yansıtıyor. Onun dışında tam anlamıyla bir kaçış romanı gerçekten türün hakkını vermesi açısından, bir tüccarın oglu üzerinden ilerleyen kaçış öyküsü bu. Kitapta şuana kadar ilginç gelen noktalar çok az karakterin olması ve her bölümün başlıgında bölümde olacakları özetliyor oluşu diyebilirim yani kitap kendinden spoilerlı:) ama masalsı tarzıyla bütünleştiğim için sıkıntı yapmadım. Keşke bir 10 yıl önce okuma şansım olsaymış o zaman beni sürükleyen bir kitap olabilirdi:)

19 Beğeni

Kayıp Rota - Özgen Biçgin

image

Beklentimin ne olacağını bilmeden başlamıştım ama şunu söylemeliyim ki beklentimin çok üzerinde bir karakter ve olay örgüsü buldum. Tamamen dev bütçeli bir film gibiydi. Daha önce okumadığıma pişman oldum. Araya biraz zaman koyup 2. kitabı da okuyacağım. Kitabı konu olarak özetlemek istemiyorum , forumda çok soru soruluyordu. Seri 3 kitap olacak, son kitap 2021 başlarında çıkar diye umut ediyorum. Bol aksiyonu olup bir çırpıda olan bu kitabı hepinize tavsiye ediyorum. Bir şansı hak ediyor. :slight_smile:

11 Beğeni

image

Kısa Bir Cehennem Ziyaretini az önce bitirdim. Ele aldığı sonsuzluk konusu cidden çok etkileyiciydi. Yazar bu kadar kısa bir öyküde çok güzel konuları işlemiş. Merak edenlere, okumak isteyenlere kesinlikle öneriyorum.

Lakin bir sona bağlanmaması biraz kötü olmuş. Daha güzel bir son bekliyordum ben

11 Beğeni

satranc-stefan-zweig69be861b8d824182f08cc2a31b044889
Hızlı tüketime uygun bir kitap gibi görünse de içindeki detaylı psikanalizle kitap besleniyor ve yavaşlıyor. Beğendim.

16 Beğeni

Kitabı bitireli 2 gün kadar oldu. Kitap oldukça akıcı çok beğendim. Kısaca bahsetmem gerekirse; İngilizler geldikleri Burma’ da yerlileri sevmiyorlar(Siyahileri) ve her türlü aşağılama, dövme, hakaret böyle davranıyorlar. Biraz aşk var adına aşk denirse tabii. Ana karakterimiz olan Flory dahil hiçbir karakteri sevemedim. Beni deli ettiler, sinir oldum. Yazıyı yazarken bayağı spoiler verdiğimi fark ettim o yüzden paylaşmadan tekrar sildim. Bayağı dolmuşum ama yazdıktan sonra silmeden baktım destan yazmışım :joy:

16 Beğeni

H.P. Lovecraft - Innsmouth Üzerindeki Gölge
Hikayeyi o kadar gerilerek okudum ki… Hala bu gerginlik ve ürkmüşlük üzerimdeyken izlenimlerimi yazayım dedim.

Yazardan okuduğum 4. hikaye ve şimdiye dek açık ara en beğendiğim oldu. Innsmouth tekinsiz bir kasaba ve olaylar ana karakterin yolunun bu kasabaya düşmesi ile başlayıp oldukça korku verici bir dolayda gelişerek ilerliyor, sonu ise sizi şok içinde bırakıyor.

Roman okuru daha ilk andan içine çekiyor diyebilirim, hikayenin doruk noktasında ise sayfaları nasıl çevirdim, nasıl ürktüm (korktum yani…) belli değil. Korku-gerilim türü okumayı seven herkese gözüm kapalı tavsiye ediyorum.

Ayrıca yazarın edebi üslubunu ve Alfa yayınlarından Hasan Fehmi Nemli’nin çevirisini de son derece beğendiğimi söyleyebilirim.

10/10 veriyorum… verdim gitti valla…

22 Beğeni

Yıllar önce, bir gece vakti okumuştum bu öyküyü. O gece yaşadığım tüm hisler şu an hâlâ aklımda ve öykünün her anı zihnime kazınmış durumda. Hayatımda okuduğum en iyi öykülerden biridir, korku-gelirim türünde de benim için zirvedir.

6 Beğeni

images (8)
androidler elektrikli koyun düşler mi?
Bir bilim kurgu sever olarak, bu kitabı bu zamana kadar okumamış olmaktan hem utandım, hem de iyi ki okumamışım da şimdi okumuşum dedim. PKD zaten filmlerden, dizilerden ve bazı kitaplarından, öykülerinden bildiğim bir yazar. Tarzını genel olarak severim. Bu kitapsa en bilinen ve en fazla okunan kitabı. Hakkında söylenecek o kadar fazla şey var ki. Öncelikle okumamış olanlar gönül rahatlığıyla okuyabilir. Akıcılıktan yana bir sorunu yok. Konu zaten ilgi çekici. Biraz distopya biraz postapokaliptik bilim kurgu. Bazen ne gerçek ne hayal karışıyor ve “ne oluyor burada” dedirtebiliyor. Kendi adıma çok beğendim, filmlerini de izlemiştim (ve de öneririm) ama kitabı bambaşka.


fırçamın ucundaki hikayeler
Tam bir Dino Buzzati kafası. Ağır ağır incelenerek okunması gereken, insanı bambaşka dünyalara götüren, güzel çizimler ve kısacık hikayeler. Kesin okuyun demem, herkes sevmez. Ama buzzati seviyorsanız, bence yazarın bu yönünü de görmek açısından, bu kitap edinilebilir.


bitmeyen kavga
Henüz yarıya kadar okudum. Şu ana kadar standart bir Steinbeck romanı. Akıcı bir kitap. Güzel gidiyor ama bir fareler ve insanlar yahut gazap üzümleri değil. Toplumcu gerçekçi kitap sevenlere de öneririm. Bitirince daha net yorumlayabilirim diye düşünüyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim.

20 Beğeni

image
Bu kitabı herkese tavsiye ederim. Çok güzel bir kitaptı. Bence çocuklar da okuyabilir. Bu kitap bir çocuğun hayatıyla ilgili. Adı Zezedi.

Zeze’nin evinin bahçelerinde birkaç ağaç var. Kız kardeşlerini ve erkek kardeş ağaçlarını seçer. Ama güzel bir ağacı yok. Portakal ağacı seçer. Zeze’nin çok kötü bir babası var. Onu çok dövüyor. Ailesi çok fakirdi. Zezen daha sonra arkadaş olur. Arkadaşı büyüyor. Onu büyütmek istiyor. Ama tren onu arabasıyla ezdi. O ölür. Zeze çok hasta. Ama sonra iyileşir. Ama ağacını kestiler.Bu kitabı kim beğeniyor?

13 Beğeni

O kitabın adını duymusam ama okumamisam.Bu kitabı okuyanlar bunun gerçekten güzel bir kitap olduğunu söylüyor.O kitabı okuyacağım.

4 Beğeni

Son zamanlarda iş yoğunluğundan kitaplara vakit ayıtıp, kafamı veremiyordum. Rahat okuyacağım bir seri ile tekrar alışkanlığımı kazanırım düşüncesi ile Harry Potter serisine başladım.
Zamanında ilk 2 kitabını okumuş ve 3. kitaba başlamadan bırakmıştım. Çocuksu gelmişti. Fakat seri buradan sonra karanlıklaşıyor denildiği için tüm seriyi satın aldım ve ilk kitaptan okumaya başladım. 28 yaşındayım ve şu an çok güzel ilerliyor. :smile:

11 Beğeni

Ben de çok okumak isterim. İnşallah okuyacağım. Paylaştığın için teşekkürler.

Lütfen Türkçe imla kurallarına uyalım - Forum yöneticisi

3 Beğeni

Şeker Portakalı 1. kitap. 2 devam kitabı daha var. Güneşi Uyandıralım ve Delifişek.

4 Beğeni

Ben Azerice okuyorum. Azericede 2 ve 3.cu kitablar yokdu.

3 Beğeni

Herman hesse’yi hep çok sevmişimdir .
Knulp ise tüm hayatı yollarda geçmiş bir göçebedir. Tabi içsellestirdim. Kendimle de özdeşleştirmedim degil bir konup bir uçan özgün ruh halini…

11 Beğeni

KAPLAN! KAPLAN!

KONUSU

24 . yüzyıl. İnsanlar “jaunt” denen eylem sayesinde çok uzun mesafeleri, ışınlanarak çok kısa sürede kat edebilmektedir. Gully Foyle, uzayda 170 gün boyunca neredeyse havasız bir ortamda hayatta kalmayı başarır, kendine geldikten sonra gemi enkazından kurtulur. Onu kurtaracağını sandığı gemi ise yanından geçer gider. Uzayda ölüme terk edilir. Artık aklında yalnızca onu bu duruma düşürenlerden intikam almak vardır.
Çıktığı bu imkansız görevde önce herkesin onu tanımasını sağlayacağı kaplan dövmesini yüzüne işlenir, ardından hapse atılır. Çözdüğü her sorundan sonra bir yenisiyle karşılaşan Foyle, içindeki intikam ateşiyle hedefine ulaşmakta kararlıdır.
Tüm Güneş Sistemi’ni etkileyecek ve kontrol sahibi şirketlerin elde etmek istediği bir sır da Foyle’la beraber gezegenden gezegene gezer.

DÜŞÜNCELERİM

Hikaye iki yarıdan oluşuyor. İlk yarısındaki bölümler birbirinden birazcık kopuk, olaylar çok hızlı gelişiyor ve her bölüm sanki ayrı bir öyküymüş gibi hissettiriyor. İkinci yarısında ise artık herkesi tanımış oluyoruz ve burası tek solukta okunacak kadar akıcı.

Kitabın en ilgi çekici yanıysa ana karakterimiz. Toplumun en alt tabakalarından olan, ne hırslı ne entelektüel Gully Foyle’un intikam dürtüsüyle bir Kaplan’a dönüşmesini anlatıyor. Emin olun hedefine ulaşmak için geçemeyeceği hiçbir kırmızı çizgisi yok.

Foyle’ın intikam arayışı onu Güneş Sistemi’nin farklı köşelerine götürüyor ve yazar da bu fırsatı kullanıp, bize hayal ettiği bilim kurgu ögelerini tanıtıyor. Yani kitapta sadece Jaunt yok, çoğunluğu toplum ve tıpla ilgili olan birçok yeni fikir var. Okuduğuma göre cyberpunk akımına esin veren kitaplardan biriymiş. Yazarın kalemini de beğendim, soğuk bilim kurgu değildi, duygu yüklüydü.

Başlangıcı biraz sarsıntılı gelebilir ama sonu mükemmel. Şiddetle öneririm, Türkçe çevirisi mevcut.

17 Beğeni

Uzun zamandır ertelediğim The Black Company (TBC) serisine başladım ve ilk kitabını bitirdim. Öncelikle çok farklı bir yazım tekniği ile karşılaştım, bunu beklemiyordum. Yazar kısa kısa cümleler ile olayları anlatmayı tercih etmiş. Rahatsız oldum denemez ama sanki bir acele ettirme hissi oluştu bende. Yazar bunu özellikle mi istedi bilmiyorum. Sonraki kitaplarında bundan vazgeçmiş zira.

Bu konuyla ilgili bir paragraf örnek vereyim, o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız:

The place was called Mole Tavern. It was a comfortable hangout. I had passed many an evening there. Mercy assigned three men to the back door, and a pair each to the two windows. He sent another two to the roof. Every building in Beryl has a roof hatch. People sleep up top during the summer.

Aşağı yukarı çevirisi şöyle:

Mekana Mole Meyhanesi deniyordu. Rahat bir mekandı. Burada çok zaman geçirmiştim. Mercy arka kapıya üç ve her iki pencereye de ikişer adam yerleştirdi. İki kişiyi de çatıya yolladı. Beryl’deki her binanın bir çatı penceresi vardır. İnsanlar yazın yukarıda uyur.

Tüm kitap böyle :slight_smile:

Bunun haricinde bu kitaptan çok etkilendiğim söylenemez. Yani sonuçta paralı bir birlik hakkında kitap okuyoruz ama ne savaşlar detaylı anlatılıyor ne de tek tük hariç askerlerin psikolojileri. Beklediğim/umduğum kadar iyi çıkmadı açıkçası. Sonraki kitapların daha iyi olduğunu okuduğum için devam edeceğim. Bu kitaba notum 7/10.

Şimdi başlayacağım kitap ise serinin ikinci kitabı:

Sanırım her iki kitap kapağı da “En kötü kitap kapakları” listesinin üst sıralarını zorlayacak seviyede kötü :slight_smile:

13 Beğeni

Omnibus kapakları daha modern neyseki.


İlk kitapta hep Croaker’ı dinliyoruz. İkinci kitaptan itibaren povlar bölünüyor, ve Croaker’ın tarzı aynı kalsa da yazarın konuştuğu kısımlar daha detaylı. Örneğin ikinci kitaptan:

The Lily stands on Floral Lane in the heart of the Buskin, Juniper’s worst slum, where the taste of death floats on every tongue and men value life less than they do an hour of warmth or a decent meal. Its front sags against its neighbor to the right, clinging for support like one of its own drunken patrons. Its rear cants in the opposite direction. Its bare wood siding sports leprous patches of grey rot. Its windows are boarded with scraps and chinked with rags. Its roof boasts gaps through which the wind howls and bites when it blows off the Wolander Mountains. There, even on a summer’s day, the glaciers twinkle like distant veins of silver.

Tabi yine de hiçbir zaman süslü bir hal almıyor. En önemli fark olayların hızı. Hikaye çok daha yedire yedire işleniyor.

11 Beğeni

Dune

Dune kitabını sınavlar, dersler falan derken yavaş yavaş okuyabildim. Tadı damağımda kaldı. İlk başta tereddütteydim. Ya anlamazsam, kitabın dili zorsa diye. Kitaba başladığımda ise kendimi bu mükemmel evrenin akıcılığına bıraktım. Frank Herbert öyle bir evren kurmuş ki, her karakterle özdeşleşiyorsunuz (Vladimir Baron Harkonnen yaratığı hariç). Yeri geliyor heyecanlanıyor, yeri geliyor hüzünleniyorsunuz. Paul Atreides’in iç hesaplaşmalarından, Harkonnen’lerin acımasız planlarına, her şeyi soluksuz bir şekilde okuyoruz. Ayrıca kullanılan cihazlar ayrı olarak dikkatinizi cezbediyor. Kısacası Frank Herbert bizlere geleceği bu kitapta yaşatıyor. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.

24 Beğeni

Uzun zamandır kitap okumadığım için şöyle kısa,öykü tadında bir şeyler okuyum dedim ve Lovecraft’ın Cthulhu’nun Çağrısı kitabını okuyorum. Daha ilk hikayeyi (Pusudaki Dehşet) okudum ama bir şeyler eksik gibi geldi. Umarım diğer hikayeler daha iyi sarar diyorum.
Bu arada bir sorum var bu cthulhu nasıl okunuyor :sweat_smile:

4 Beğeni