Her Gün Daha da Kötüye Gidiyoruz

ktp

1 Beğeni

İlk Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na taşınacağı söylenmiş sonradan birileri ya da bir kurum tarafından bu iddia da reddedilmiş.

Ben çok da önemseneceğini biz bir şey kaybettireceğini sanmıyorum. Zaten ülkemizin yarısından fazlası kitap okumuyorken kim zarar görür ki? Kitap üretim oranları bile düşmüşken (ki bu arz-talep meselesidir) ülkemizin kütüphanesi kapatılmış, 3 milyon eser bahçesinde yakılmış, yakanlar etrafında daire oluşturup ritüel yapıp halay çekmişler ne olacak sanki…

1 Beğeni

Milli kütüphane gibi oluşumlar ülke insanının kitap okumasıyla veya yayıncılıgıyla ilgili bir durum değildir. Milli kütüphane veya benzeri oluşumlar toplumsal hafıza, toplumun arşividir. Özellikle akademisyenler, ögrenciler için önemlidir ve bu tarz yerlerden faydalanmak, kullanmak için belli bir takım nitelikleri taşımak gerekiyor.

Kısaca kitap okumak için değil de arşivlere ulaşmak, akademik araştırma vb için kaynak eserlere, yayınlara ulaşmak için vardırlar

14 Beğeni

Bu bizim ulusal benliğimiz… Tek bir kişi kitap okumasa bile bu kurum ve içindeki yapıtları kimsenin yok etmeye hakkı yoktur…

Bu bizim ulusal benliğimize vurulmaya çalışılan bir darbedir… Kimse kusura kalmasın ki bizden olmayanlar bizi güttükçe “ahval ve şerait” “şiddetlenerek hükmünü icra etmeyi” sürdürecektir…

6 Beğeni

Hangi nitelikli öğrenci veya nitelikli insan böyle şeylere önem veriyor merak ediyorum. Sanırım bazı şeyleri ya da beyin göçü denen olayı siz görmüyorsunuz.

Akademik araştırma yapsanız ne olacak yapanların şüpheli ölümleri dahi araştırılmıyorken milli benlikten, akademik araştırmalardan bahsetmek bana çok yersiz geliyor.

Siyasetin kıyısından geçmek istemiyorum ancak bize kendi kıyılarımızda dahi enerji kaynağı arama izni vermeyen ülkeler varken, veya sondaj gemilerini bile sipariş üzerine dışarıdan alıyorsak bu neyin akademik araştırması, neyin tarihi?

2 Beğeni

Yazdıklarınızda haklısınız ama bu başka bir konu… Ulusal belleğimizin yok edilmeye çalışılması söz konusu…

3 Beğeni

Yanlış anlaşılıyorum, Milli kütüphane vb oluşumların rolü budur diyorum. Bu yapılıyor ya da yapılmıyor değil mesele.

Bu ve benzeri durumların ben toplumsal hafızayı yok etmek için kullanıldığı düşüncesindeyim.

Örneğin bugün Akdeniz’de güvenlik sorunumuz var., AB bizi Akdeniz’de istemiyor ama nedense 2007’de başlayan kumpaslarla yok edilen bir Güney Deniz Saha Komutanlığını yok edenlerden ve onların ortaklarından bahsedenler yok.

4 Beğeni

Demek istediğinizi anladım. İlk başta işlevini bilmediğimden normal kütüphanelerden sandım. Şimdi öğrenmiş oldum ancak yine de dediğim durum geçerli.

Milli bellek dediğimiz sanırım cumhuriyet tarihinden, hatta daha eskilerden kalma bilgiler, akademik araştırmalar, Türkiye’nin coğrafi stratejik konumuna ilişkin konular, yani bilumum bu tarz konular.

Ancak anlatmak istediğim şu; dediğimiz gibi yok olsa dahi ne değişir? O bilgiler sizin elinizde, belki enerji kaynaklarının nasıl işleneceğine dair çalışmalar da vardır ancak kullanamıyorsanız ne işinize yarar?

Bir ülke size bunu yapmayacaksın, yaparsan karşılığını görürsün diyor. Görüyorsun en nihayetinde. Şunu yapacaksın diye alternatif koyuyor onu yapıyorsun. Ama kimse sormuyor niye bu duruma düşüyoruz diye. Çünkü üretmiyoruz. Üretmesi bedava olan fikirleri bile üretmeyip başkasından alıyoruz. Kendimize entegre edip yüzde yüz milli yerli diyoruz.

Şimdi şöyle düşünelim; bilgisayarın nasıl kullanılacağına dair milli bilgisayar kütüphanemiz var. İçinde 3 milyon yazılı eser var. Hepsi de bilgisayar kullanmanın incelikleri ile alakalı. Ama sorun şu; elinizde bilgisayar yok, ya da bilgisayar önünüzde kullanmanıza izin yok.

3 Beğeni

Bildiğim kadar bu kütüphanede ülkede basılan her kitaptan birer kopya bulunması zorunluluğu var. Arşiv niteliğinde bir kütüphane olduğu için akademisyenler için çok önemli bir kütüphane.

4 Beğeni

İsterse içinde 100 yıl sonraki uzay teknolojisini kullanmaya yardımcı bilgiler olsun neye yarar ondan bahsediyorum. Üretmiyorsun, düşünmüyorsun, akademik çalışmaları dahi dışarıdan kopyalıyorsun.

Tersine mühendislik yöntemiyle dünya devi olan Çin gibi ülkelerin mallarını ‘‘Kötü, iyi değil’’ diye yerin dibine sokmamayı ve üretmeyi, bedavadan atıp tutarak milli şuyumuz var buyumuz var demeden önümüze bakmak gerekir.

Atalarımızın yaptıklarıyla övünürüz ancak bunu rahat koltuklarımızdan çayımız sigaramız önümüzdeyken yaparız.

Üretmeyiz ancak ‘‘Abi şu Ferrari benim olsa’’ deriz. Daha yerli-milli arabamız yokken arabalar hakkında ahkam keseriz.

8 küsur milyonluk bir ülke 80 milyon nüfuslu bir ülkeye kafa tutar Mavi Marmara Olayını gerçekleştirir masum insanları katleder ama biz sadece kınarız, halk kesimimiz ise ‘‘tükürsek boğarız len’’ diye bağırır.

1 Beğeni

Artık umursamasak çunku bu haberleri görüp bir şey yapamamak artık sinir bozucu oluyor.

1 Beğeni

Son dönemde Milli Kütüphaneye gittiniz mi bilmiyorum fakat ben son gittiğimde kütüphaneden ziyade sosyal medya tenyalarının ve kampüs sevişgenlerinin “mekan” olarak kullandığı bir yere dönüşmüştü.

Kuruluş kanununun iptali sanırım yeni bir sıfat ile haramsarayın yanına yaptıkları, betondan bir tümör gibi duran ucubeye taşınacak olması. Yapının dibinde Manowar’ı kıskandıracak 250 desibel yüksekliğinde ezan okuyan bir cami varken, özellikle cuma günleri kim orda nasıl ders çalışabilecek, büyük merak konusu…

5 Beğeni

Aslında bu, yürütülen programın bir parçası. Ulus olarak büyük bir baskı ve tehlike altındayız; biz farkında olmasak da. Bu parçaları birleştirip düşünürsek tehlikeli tablo gözler önüne seriliyor. Birkaç örnek verelim:

  • Ordunun gözden düşürülmeye çalışılması.
  • Geleceği inşa eden öğretmenlerin gözden düşürülmesi.
  • Reform bahanesiyle eğitime darbeler vurulması.
  • Halkın cahil kalması için mümkün olan her yönteme başvurulması.
  • Dinin afyon olarak, din adamlarının (resmi ya da gayrı resmi) afyon zerk edicisi olarak kullanılması (Marks’ın kemikleri çınlasın!).
  • Yabancı uyrukluların ülkeye doldurularak Türk nüfusunun azaltılmaya çalışılması (yalnızca malum ülkeden gelenleri düşünmeyin, güneyden başka sızmalar da var).
  • Ülke topraklarının yabancılara parça parça ve denetimsiz biçimde satılması.
  • Başta bu ülkenin kurucusu olmak üzere ulus büyüklerinin küçük görülmeye, yerlerine sahte kahramanlar konulmaya çalışılması.
  • Bizi bize bağlayan en büyük etken olan ulusçuluğun çok kötü bir şey olduğu algısı yaratılırken mikro-ulusçuluğun yüceltilmesi.
  • Tarımın yok edilmeye çalışılması (bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten, kendi tohumunu kendi üreten birkaç ülkeden biriydik).
  • Türkçe’nin yıpratılma çabaları.
  • Aydınların yerine yobazların geçirilmeye çalışılması.
  • Bu başlıkta da yer aldığı gibi ulus belleğini silme çalışmaları.

Bütün bu maddeler tek başına ele alınınca pek önemli değil gibi görünüyor. Ancak hepsi bir bütün durumunda, ulusumuz için çok ama çok tehlikeli. Tarihe bakıp fiziksel savaş yoluyla durdurulamayan, yok edilemeyen bir ulusu eritip hiç durumuna getirmek için böyle sinsi ve kahpece yöntemlere bel bağlanmış durumda…

12 Beğeni

Üretmekle kütüphanenin ne alakası var. Bahsettiğimiz kütüphane arşiv niteliği de taşıyan bir birim, siz ise konuyu saptırıyorsunuz ve muhaliflik yapacağım diye alakasız konularda muhalefet yapıyorsunuz. Milli kütüphaneyi saray kütüphanesine çevirmek isterlerken ya bürokratik engellere takılmışlar ya da bütçe sıkıntısı çıktığı için ertelenmiştir ve kütüphane ortada kalmıştır bir süreliğine. Ülkede bir şey planlanıyorsa, planlanan tarihin üstüne en az 3 yıl eklemeniz gerekiyor.

2 Beğeni

Hayır, siz yazdıklarımı anlamadan bana muhalefet etme çabasındasınız.

Orada akademik çalışmalarla ilgili kitapların bulunduğunu söylüyorsunuz. Milli olduğunu iddia ediyorsunuz ancak şuan hiçbir şeyimiz milli değilken söyledikleriniz tevatürden ileriye gidemez.

Diyorum ki milli kütüphane olsa ne olur olmasa ne olur? Kütüphane milli ama içerikleri dışarıdan. İçerikleri de içeriden olsa ne fark edecek, sadece teoride yapılmış çalışmaları beyninize dolduracaksınız.

Üretmekle kütüphanenin şu alakası var; eğer üretilen içerik yerli ve milli değil ise zaten o içerikteki bilginin, belgenin, fikrin bir anlamı kalmaz.

Bugün milli değerlerimiz elden gidiyor diye protesto edenler yarın torpil yaptırıp tanıdıklarını araya sokarak yüksek mevkilere ulaştıkları zaman hakkı, hukuku, milli değerleri tanımayan, önceden neyi savunduğunu dahi hatırlamayan bireyler olup çıkıyorlar. ‘‘Dünya çıkar, menfaat dünyası oldu’’ deyip kendilerini aklamak için türlü bahaneler uydurup vicdanlarını rahatlatıyorlar.

1 Beğeni

Dünyada hiçbir kütüphanenin bilim üretmek gibi bir kaygısı ve amacı yok. Bilimsel çalışmalar üniversiteler, gerekli devlet kuruluşları veya ar-ge şirketleriyle üretilir.

Milli Kütüphane ülkede basılan tüm kitapların toplandığı ülkemizin en büyük kütüphanesidir. Kütüphaneye girmek için asgari şart lisans öğrencisi olmaktır. Yani kütüphaneyi kullanmak için adamesiyen veya lisans ve lisansüstü öğrencisi olmanız gerekiyor.

Konuyu hala saptırmaya devam ediyorsunuz, biz kütüphaneden bahsederken konuyu bu sefer de torpile ve kitapların milliğine çevirdiniz. Tekrar size cevap yazıp da vaktimi harcamayacağım çünkü bir fikir belirlemişsiniz ve fikriniz değişmesin diye üç maymunu oynuyorsunuz. Eleştirdiğiniz kişilerden gram farkınız kalmıyor bu davranışınızla.

7 Beğeni

Korkmamak lazım yahu, istedikleri bu korku hegemonyası değil mi zaten? Hem foruma bi ithamda veya suçlamada bulunulursa ben en ön safta tek başıma da olsa dururum. Nasıl olsa hapishaneler artık bir entelijansiya merkezi ve dışarıda da pek özgür sayılmayız.

5 Beğeni

Suç teşkil edecek bir şey söylemiyoruz. Mevcut durumu yorumluyoruz, hakaret etmiyoruz. Kimileri gibi kurucularımıza ya da ülkemizin vatandaşlarının etnik ya da inançlarını hakaret ifade eden kelimeler olarak kullanmıyoruz. Temel hak ve hürriyetlere, inançlara saygı duyuyoruz vb. Sadece yapılan bir yanlışı yorumluyor ve eleştiriyoruz.

4 Beğeni

Kütüphaneler bilim üretmez, üretilen bilimi dağıtır.

Eğer size okutulan (dayatılan) fikirler, içerikler milli değilse zaten kütüphanenin adının milli olması hiç anlam ifade etmiyor. Bunu anlatmaya çalışırken siz beni ve fikirlerimi eleştiriyorsunuz. Eleştirmeyin demiyorum zaten ben de eleştiriyorum. Ama tüm ülkemizin halkını (ben ve benim çevrem de dahil) eleştiriyorum. Hakaret etmiyorum. Eleştirmek ile hakaret etmenin farkını anlayabiliyorsak zaten genel olarak aldığım bir konuda bu kadar tartışılmasına anlam veremiyorum.

Eleştirimi kabul etmeyen arkadaşlar da olabilir ancak ülkenin durumu zaten ortadayken (milli bir şey kalmamışken) neyin savunmasını yapıyorlar anlamış değilim.

Şimdi bir gerçeğe bakalım; ülkemiz dünyanın patronu değil, yerel kaynaklarımızı dahi birilerinden icazet almadan çıkaramıyoruz, kendi yerli arabamızı dahi üretemiyoruz, bir rahip yüzünden ekonomimiz alt-üst oluyor, Suriye’de bizi tehdit eden güçlere karşı operasyon hazırlığı yapılıyor ancak bir kovboy çıkıp bizi ekonomik yaptırımla tehdit ediyor ve geri çekiliyoruz, soğuk ülke insanlarıyla alışverişini keseceksin deniyor biz onları dinlemeyerek oradan savunma sanayimize dair bir kaç şey alıyoruz ama sonunda bize denen laf ‘‘Ekonomik yaptırımlar, ambargolar kapıda’’.

Dolar yükseliyor (daha doğrusu TL değer kaybediyor) yediğimizden içtiğimize, giydiğimize, kadar etkiliyor. Domates fiyatları yükseliyor, düşünüyorsun domatesle doların ne alakası var diye. Manava-pazardaki satıcıya soruyorsun ‘‘Gübre kovboyların ülkesinden geliyor’’ diyor. Kavun-karpuz soruyorsun (onlara da zam gelmiş çünkü) bunlarında mı gübresini kovboylar veriyor diyorsun ‘‘yok bunun tohumu İsrail’den’’ diyor.

Sonra milli kütüphane diyoruz.

1 Beğeni

Bu siyaset falan değil, günümüzün gerçekleri…

Kimse burada herhangi bir politik görüşün ya da bir partinin savunmasını yapmadı… Gerçekleri konuşmak siyaset yapmak değildir…

Ayrıca bir kişinin ulusu ve ülkesi üzerine kaygılanması, tedirgin olması, üzülmesi kadar doğal bir şey yoktur…

4 Beğeni