İçimizde- Kısa Yazı

İyi okumalar dilerim.

**

Heybetiyle önünde dikilen kaleyi gören, hiçte küçük sayılmayacak bir duvarın arkasına saklandı kadın. Kuzguni saçları aynı anda hem dağılmış hem de terle yapışmıştı. Yüzünde mahzun bir ifade vardı. Saçları, önünde dikilen kaleyi görünce kırlaşmaya başlamıştı sanki. Kendisini koruyan duvar, ağır çatlaklarla dolu, üflese yıkılacak bir duvardı. Atılmaya çalışılmış sıva -boca edilmiş ve üzerinde pek durulmamış- kağıt gibi soyulmuş, ellerinin değdiği yerlerde kırılıyordu. Eteğinin rengi kirli beyazdı. Ya da kirli beyaza dönmüştü. Ne çok kir vardı burada! Bir bakışla diğeri arasında büyüyor gözüken kaleye bakıyor ama bakmakta zorlanıyor gibi görünüyordu. Az önce durduğu yere çevirdi başını. Yıkık bir duvar. Şimdi arkasında durduğu duvardan daha büyüktü. Çok daha büyük. Duvar yıkılmıştı ve görünmez bir güç sayesinde adım atmıştı. Daha çok zorlanmıştı. Ama o güç, önünde yükselir gözüken kaleye dokunmuyordu. Onun duvarlarına ve ona dokunuyor, sinirlerini bozuyor. Derin bir nefes aldı ve ciğerine dolan tozun keskinliğini görmezden geldi. Çalıştı! Dev kule ile onun arasında başka bir duvar yoktu. Eninde sonunda… Duvar, yakarmaya, çığlıklak atmaya başladı. Bir derin nefes daha. Kulenin önündeki merdivenleri, onların uzandıkları yeri gözledi. Kulenin gözleri olabilecek yerde parmaklıklar uzanıyor, gerisinde tuttukları şeyleri koruyordu. O parmaklıkların gönül rahatlığıyla açılacağını, onu içeriye misafir edeceğini biliyordu. İçten içe ürperdi. Hayır! Gitmesi gerekti, eninde sonunda görmesi. Görünmez güç geliyor gibiydi, ona teslim olmadan bitirmeliydi. Duvarın cazibesini ve korumasını arkasında bıraktı. Kuleye, şimdi yükselip alçalan, gözlerinin canlandığı görülen yere doğru uzanan merdivenlere adım attı.

1 Beğeni