İnsan tarifi

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, iyi okumalar dilerim.

Birkaç damla lavanta suyu. Küp buzların üstlerine ve ölü kafanın saç kısmına damlatılmalı. Hayır, bu bir yemek tarifi değil. Kaşlarımı çatıyorum, çünkü bunun bir yemek olabileceğini soran birisi sağlıklı düşünmüyor olabilir. Bak, şurada başka bir tabak var, sağlıklı düşünemiyorsa, kafanı oraya koyabilirsin. Birazcık dinlemekten kimseye zarar gelmez. Hayır mı, sen bilirsin. Bana kızma, biraz gerginim. Bu kafanın sahibi pek iyi biri değildi, anlayacağın. Evet, bir tür oyunbozan. Aslında, senin cinsiyetindeki insanlara karşı özel bir ilgisi bulunuyordu. Hadi, gözlerinin içine bak, onların sana anlatacağı şeyler var.

“Ah, bu içecek harika,” dedi ayakları halıya basan adam. Uzun siyah saçları omuzlarının arkasına sarkıtılmış ve taranmış, kirpikleri yukarı kıvrılmış, kısa sakalı elle düzeltilmiş; çenesi ve elmacık kemikleri dışarı çıkarılmış, gözleri içeri itilmişti. Üzerinde bulunan tek şey, derisiydi. Elindeki kadehten son bir yudum aldı ve yatağının baş ucunda duran sehpaya bıraktı. Vücudunda bir hareketlenme olmuştu. Kalbi hızlanmış, kan basıncı değişmişti. Derisi, gerilmeye başladı, en azından bazı yerlerde. Yüzüne bir gülümseme kondurdu ve ellerini hizmetkara salladı. Başı öne eğik hizmetkarın başı biraz daha eğildi, kapıyı tüm gücüyle çekiştirmeye, dışarıdakilere emirler vermeye başladı. İçerisi, kısa süre içerisinde, bir sirk kadar kalabalık olmuştu. Ellerinde ağır sandıklar olan hizmetçiler adamı ilgilendirmiyordu. Gözleri, hangisiyle başlaması gerektiğini kestiremiyor gibi, başları eğilmiş güruhun üzerinde dolaşıyor, bir onun üzerine konuyor, tartıyor ve daha güzelini bulmak için hareketleniyordu. Sandıklı hizmetkarlar, kapakları örtülemeyen sandıkları bıraktılar ve dışarı çıktılar. Hepsi, göz kamaştıran bir parıltıyla parıldıyordu. Elbette altınlar ve mücevherlerde parıldıyordu. Adam, farkında olmadan ellerini ovuşturdu ve ganimetleri görmek için ilerledi. Sandıkları hala görmüyor gibiydi. Teker teker inceledikleri irkiliyor ve adamın elinden kurtulmak için yüzlerini çevirmeye çalışıyorlardı. Her birinin üzerinde, adamın üzerinde olan giysiden vardı. Bütün yüzleri görmek için, ilerlemeye devam etti. Hepsi birbirinden güzel gibiydi. Kafasını ellerinde tuttuğu kızıl saçlı kadın, korkmuş görünen suratındaki gözlerini çılgınca hareket ettiriyordu. İnce kaşları havaya kalkmış, ilk kişi olmamak için dua ediyor gibiydiler. Ve adam yandaki kişiye geçince, kaskatı olmuş başının yere tekrar düşmesine izin verdi. Bu sefer, esmer tenli, kısa saçlı, keçi sakallı, dudaklarını birbirine bastırmış bir adamın kafasını tuttu. “Çok güzel” Adam için mi, içinde bulundukları durum için mi söylediğini düşündü. Fark etmezdi, ikisi için de olurdu. Sonunda tatmin olmuş gibi, başını salladı. “Başlayalım.” Yavaş yavaş ayağa kalktılar. Boy sırasına girilmemiş gibiydi. Uzun boylu birinin yanında aniden kısa biri beliriyor, sonra tekrar uzun birisi görülüyordu. Adam bundan rahatsız olmuşa benzemiyordu. Odanın üzerinden bakan ziyaretçi ise rahatsız olmuşsa bile belli etmedi. Adam, içeceğin verdiği kuvvetle devam ediyordu. Akla gelmeyecek zevklerdi bunlar, bir insana yasak kılınmış zevkler. Ve bu adam, ufak fakat samimi dokunuşlarla doyan birine benzemiyordu. İnsan derisinden çıkan seslerin, bir enstrümana rakip olması neden gözden kaçırılmış bir nimetti ki? Ziyaretçi hala sessizdi. Belki de gözlerini kapatmıştı, kim bilir? Vücutlarının neredeyse her yeri kızarmış insanlar, pek utanç içinde görünüyordu kuşkusuz. Fakat duydukları utanç, adamın onların vücutlarına sahip olması değildi, tamamen değildi.

Görüyorum ki nefes nefese kalmışsın. Dur, yoksa sadece izledin mi? Farklısın sanmıştım, bir şeyleri düzeltmek için çabalayabileceğini. Her yaştan, ırktan, cinsiyetten insanı düzen bu herife acıdığını düşünmeye başlayacağım. Bakma bana öyle, elbette ben bir şeyler yapardım. Yapmaya çalışırdım, tabii. Hahaha, bazen insan olduğumu unutuyorum doğrusu. Birazcık haklı olabilirsin. Neyse, kafanı şuradaki kâseye koy. Bazen, benim sıramın ne zaman geleceğini merak ediyorum. Belki buranın başına geçecek birini bulduğumda, kim bilir? Bekle, kafan nasıl koksun istiyorsun?