Hangi Dizileri İzliyorsunuz?

Kapaklar değiştikten sonraya ertelemiştim kitapları almayı ama ilk kitabın baskısı yokmuş zaten.

Diziyi sevdim yeni basımda kesin alırım kitapları.

1 Beğeni

Hocam kitapların konusu hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz? :slight_smile:

Hikaye dizi ile çok benzer. Gerçi bizde devam kitapları gelmediği için dizi öne geçti.

Kısaca genel anlamda şöyle özetleyebilirim.

İnsanlık Mars’a yerleşmiş ayrıca de facto bir bağımsızlığa sahip olarak ifade edebileceğim astroid kuşağı çevresine yerleşmiş kuşaklılar var. Mars savaşmış ve bağımsızlığını kazanmış, dünya ile siyasi ve ekonomik çekişmeler yaşıyor. Bağımsızlık savaşından kalan büyük bir düşmanlık var. Ayrıca kuşaklılarında Mars ve Dünya’ya karşı alttan alta bağımsızlık savaşı sürüyor ve her iki gezegene karşı düşmanlığı var. Güneş sistemi dışı organizma benzeri bir varlık ya da nesnenin ortaya çıkması, Dünyalı iş insanı Mao, Dünyalılar, Marslılar ve kuşaklılar arasında çeşitli gerilimlere ve hatta çatışmalara neden oluyor.

Tüm bu olaylar çatışmalar vb ortasında ise Rocinante adlı bir gemi ve mürettabatı kalıyor. Baştan sona gerilim, gizem, merak dozu yüksek bir seri.

Biz de nedense pek sevilmedi, Galiba 7 kitap çıktı, ithaki 3 kitabı yayınladı. 4. kitap yolda diyorlar, çok uzun zaman oldu. Basacağız diyorlar ama 4. bastıktan sonra ne yapacaklar bilmiyorum.

Sonradan Ekleme 7. kitap çıkmış.


3 Beğeni

Ekleme olarak 9. kitabın da 2020 yılında çıkması bekleniyor. 10. kitap da numaralandırılmış ana seri dışındaki şimdiye kadar çıkmış tüm kısa hikayelerin bir araya toplanması olacak. Seri yurtdışında uzadıkça ithaki basmaktan vazgeçecek diye daha da endişelenmeye başladım ben. Bu tarzda başka bir space opera serisi de bilmiyorum açıkçası, bitirseler güzel bir seri kazanacak türkiyedeki space opera fanları.

4 Beğeni

Teşekkürler hocam. Dizisini yeni gördüm. Kitaplardan uyarlama dizi-film olunca genelde kitabını okumadan dizisini-filmini izlemiyorum. Konusu da ilgimi çekti. Okumak istiyorum fakat bir tarafta da İthaki’nin devam kitaplarını basmama gibi bir durumu da var. :roll_eyes: En iyisi beklemek olacak. İthaki tüm hepsini basarsa toplu halde alırım. :smiley: Kitapların eksik bir şekilde elimde kalması hiç hoşuma gitmiyor. :neutral_face:

1 Beğeni

Diziyi 2 gün önce bitirdim ama anca şimdi yorum yapabiliyorum.

Dizi, kitap uyarlaması olduğu için senaryo açısından saçmalamıyor ve görüntü kalitesi de ilk sezondan sonra daha iyi oluyor. Kitapları okumadığım için tam bilmiyorum ama ilk iki sezonunda kitapları tamamen bitiremeyip kitabın geri kalanını bir sonraki sezonda işlemişler gibi geldi bana, son sezonunda ise 3. kitap tamamen işlendi gibi geldi.

Dizinin politikayla çok içli dışlı olması da hoşuma gitti, Battlestar Galactica tadı verdi bana.

Karakterlerden Miller, Julie Mao ve Alex Kamal en sevdiklerim. Amos’a ve Gunny’e de son sezon ısındım. Naomi ve Jim’e ise nötrüm. Avarasala abla ekranda gözüktükçe kulaklarımı tıkayasın geliyor ama kadın çok iyi oyuncu.

Yeni sezon gelene kadar İthaki ilk kitabı tekrar bassa da seriyi okuyabilsem.

3 Beğeni

Breaking Bad 5. Sezon bitti. Diziyi tam 3 yıl da bittirdim. Bitirdiğim ilk ve tek dizi. Müzikleri olsun kurgusu olsun her şeyi ile mükemeldi.

Ve evet burayada nostalji yaşamak için geldim. :sob::sob:

Spoilerli resim var.

Özet

4 Beğeni

Buraya koca koca harflerle LUCIFER yazmak istiyorum. Zira BAYILDIM!

Favori dizim How I Met Your Mother’dır. Bu diziyi bitirmeme rağmen bu senenin başında tekrar başladım ve şuan 7. sezondayım. Herkese tavsiye ederim.

2 Beğeni

O tarz dizi seviyorsan New Girl dizisini de onerebilirim

Terminator: The Sarah Connor Chronicles’ın ilk sezonunu izledim. Dizi çok güzel gidiyor, 2. sezonun ardından neden iptal edildiğini merak ettim. Lena Headey, Sarah Connor rolüne yakışmış. Summer Glau’yu da bir dizide tekrardan izlemekten mutlu oldum. 2. sezona başlamadan önce biraz kitap okuyacağım, bayram bitmeden 2. sezonu da izlerim.

Edit: 2. sezonunu da bitirdim. Dizi sezon ortasında durgunlaşsada sezonun sonunda konuları birbirine müthiş bir şekilde bağladı. Dizi iptal edilmeyip 1-2 sezon daha sürseydi kesinlikle efsane mertebesine çıkardı.

Diziyi, film serisine göre daha başarılı buldum. Filmlerinde karakter gelişmesi bir anda oluyordu veya hiç olmuyordu, dizide ise karakter gelişimleri çok iyi bir şekilde yapılmış. Dizinin ilk iki filme sıkı sıkıya bağlı kalmasından dolayı senaryo açısından da bir sorun yoktu.
Dizinin son bölümünde Terminator Evreni’ni farklı bir boyuta taşıdı ama maalesef anlatmaya dizinin ömrü yetmedi.

Oyunculardan Summer Glau ve Lena Headey ilk bölümden itibaren çok iyi oynuyorlardı zaten bu sezonda da kalitelerini bozmamışlar. John Connor’ı oynayan Thomas Dekker ise ilk sezondaki durgun oyunculuğuna karşın bu sezonda oyunculuğunu geliştirmiş. Derek ve John Henry’i oynayan oyuncuları da bu sezon beğendim.

Kısacası bu diziyi iptal edenin…

5 Beğeni

Dog of Berlin’i bitirdim. Dark’tan sonra izlediğim 2. Alman yapımı dizi oldu. Bu diziye başlarken amacım halihazırda Almanca çalışmaya başladığım için dile dair kulak aşinalığım olmasıydı. Bu yüzden diziden fazla beklentim yoktu ama dizi beklediğimden çok daha iyi olduğu için dayanamayıp 1 günde diziyi bitirdi. Haliyle Almanca çalışmama fazla katkısı olmadı ama yine de bazı kalıplara aşinalık kazandım.

Dizi bir cinayet soruşturmasının arka planında Türk-Alman ilişkileri ile Berlin’in yeraltını kontrol eden Kovac Klanı (Yugoslav Mafyası) ve Tarık Amir Aşireti (Arap Mafyası) arasındaki ilişkileri konu alıyor. Dizi de en çok şaşırdığım şey Berlin’de Arap Mafyası’nın çok güçlü olmasına rağmen Türk Mafyası’nın çok zayıf olması oldu. Gerçekte durum böyle değilse eğer Türkleri kötü göstermemek için Türk Mafyası’nın bilerek güçsüz gösterildiğini düşünüyorum. Zaten dizide adam akıllı iyi Arap karakter yokken Türk karakterlerin çoğu iyi karakterdi. Dizinin ilk bölümlerinde çoğu karakter Almanca konuştuğu için Arap-Türk ayrımı yapmak çok zordu, eğer diziyi izleyecekseniz ileriki bölümlerde Türk-Arap karakterlerini ayırmak daha kolay oluyor.

Diziyi herkese tavsiye ederim. Eğer daha önce Alman dizisi izlemediyseniz Dark yerine bu diziyle başlayın izlemeye, dizideki konuşmaların yaklaşık %10’u Türkçe olduğu için izlemeniz daha kolay olur.

3 Beğeni

Kısa komedi dizisi seyreyim biraz da diyerek How I Met Your Mother’a başladım. Şimdilik ilk sezonu seyrediyorum, eğlenceli bir diziymiş ama gülmekten kıran bir yanı yok. Hoş vakit geçirtiyor. Diğer diziler gibi devam eden bir konusu olmadığı için sıkıldığım zaman bırakabilirim.

Veep dizisinin 2.sezonun sonlarına geldiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ,diziyi herkese öneririm.Vikipediden okuduğunuz zaman biraz siyasi gibi gelebilir;ama hiç alakası yok.Gönül rahatlığıyla başlayabilirsiniz.

https://epscape.com/media/news/2019-08-18/ZISFtyDHcDMeoYQ.jpg

Karnaval Sokağı’nın ilk sezonunu izledim ve aşırı beğenmekle hiç beğenmemek arasında kaldım.

Dizinin dünyasını çok sevdim aslında dizideki karnaval sokağı tam olarak 1850’lerde ABD’de oluşan çin kasabaları. Dizi paralel bir evrende geçiyor diyebilirim onlar 7. yüzyıldayız deseler de bize göre 19. yy. sonlarındalar. İnsan dışındaki yaratıklar aşırı çeşitli olmasa da ben ortam ile birlikte çok sevdim. Mesela o evrenin insanlarının Hz. İsa’sı çarmıha gerilmek yerine asılmış ve her yerde asılmış adam heykelleri var. Böyle ufak detayları çok beğendim.

Tat kaçıracak kadar olmasa da çok hafif karakterler hakkında spoiler içerebilir.
Hikaye ise genel hatlarıyla klişe olmakla birlikte iyi ama detaylarda çıldırtacak biçimde tutarsız olabiliyor. Mesela okullar daha yeni kızları kabul ediyor ve mecliste neredeyse hiç kadın yok ama birden bire gelen bir kız çocuğu kitleleri ardından sürüklüyor. Meclisin işleyişinde bence bir sürü saçmalık daha var ama orası farklı bir evren diye görmezden geldim. Legolas, legolas’ın ev sahibesi, Vignette Stonemoss (1 sahnede anlık olarak gidip geliyor bu da ), onun kankası ve dışında 3 sahneden fazla oynayan herkes bir anda dizinin bir yerinde gidişata göre karakter değiştiriyor. Mesela karakterin birisi güçlü ve dediği dedik bir adamken birden bire manipüle edilen bir karaktere dönüyor ve bunu dizi bize gösterene kadar ipucu vermiyor. Adamın başından beri manüpile edildiği ile ilgili hadi ya demek o yüzden diyebileceğim 1 sahne bile yok. Aslında senaryo da mantıklı olabilecek durumlar kötü yönetmenlikten heba olmuş bence. Sadece 2 karakter gerçekten gelişim gösteriyor. Meclis başkanının oğlu şımarık veletten yöneticiye/politikacıya ve Imogen karakteri. Kaldı ki Imogen’ın karşı komşusunun nasıl biri olacağı ve aralarında tensel bir çekim olacağı karşıya yeni komşu taşınacakmış ve zenginmiş cümlesinden sonra tamamen ortaya çıkıyor. Klişeler o kadar tavan yapıyor ki bir an dizi yeşilçam’a dönüşüp siz kardeşsiniz bile diyor. Kara kuzgunlar tarikatını ise ikinci sezon görürüz umarım. Bu sezon çok anlamsız kaldı ve anlamsızca bişiler bişiler oldu. Bu tutarsızlıkları dizinin süresinin azlığına bağlayabiliriz ancak Girişi mantıklı yapılsa da Imogen’ın hikayesi gereksiz ve klişeydi. Bir yerlerde aynı şeyi birebir anlatan filmler var. O hikayeyi tamamen atlayıp diğer hikayelere yoğunlaşsalarmış daha mutlu olurdum açıkçası. Meclis başkanı, Legolas ve Stonemoss’u hikayeleri 3 ayrı koldan başlıyor aslında dizi. Legolas ile Stonemoss’un hikayesi zaten başından beri bağlı Meclis başkanının hikayesi de bunları etkiliyor zaten ama Stonemoss’tan ayrılan Imogen hikayesi bakın ırkçılığı bir de buradan anlatalımdan öte gidemiyor. Hatta onun hikayesini yaşanmış bir şekilde 2. sezon görsek tersten anlatsa daha iyi olurdu.

Sonuç olarak hikayeyi çok kötülemiş olabilirim ama dizinin dünyası bana kendini sattırdı. İkinci sezon da çıksın izlerim. 2. sezon kesinleşti ve bu dizinin 3-4 sezon anlatacak hikayesi var bence. Sadece detaylarda daha çok çalışılması gerekiyor ve klişelerden biraz kurtulması gerekiyor.

Bir de ben bunun dünyasının çok sevdim ve bunu gibi urban fantasy (oluyor sanırım) Dizi, film, kitap önerilerinize açığım.

4 Beğeni

The Dark Crystal: Age of Resistance

Konu: Dünyaya hayat veren Hakikat Kristali, uzun süredir Skeksis adındaki türün kontrolündedir. Skeksislerin amaçları ebediyete kavuşmak ve dünyevi tatları sonsuza kadar tadabilmektir. Bunun için yapmadıkları ve yapamayacakları şey yoktur. Kristal’le yaşıt, asıl muhafızla, yani bilge Aughra Ana’yla bilgilerini paylaşarak onu Kristal’den uzaklaştırmış ve her şeye sahip olmuşlardır. Dünyadaki hayat ve ölüm kutbunda dönen enerjiye müdahale ederek ömürlerine ömür katma peşindedirler. Elbette bu amaçlarını olabildiğince gizli tutmaya çalışmaktadırlar. Kristal’in Efendileri sıfatıyla, özleri gereği Kristal’e en yakın canlılar olan Gelfling kabilelerini kontrolleri altına almışlardır. Gelflingler Skeksislere hizmet ederken varoluşla uyumlu yaşam biçimlerini de farkına varmadan kaybetmişlerdir. Yedi kabileden altısı birbirleriyle sürtüşmektedir; yedincisi toprakaltında yaşadığından varlığı unutulmuştur. Skeksisler her ne kadar yaptıkları yağmaları gizlemeye çalışsalar da dengede yaptıkları tahribat “Karanlık” olarak kendini belli eder. İmparator Skeksis bu güçten de faydalanmaya kalkışır. Elbette bu uğraşısının karşılığını ömründen tüketerek alır; bu da İmparator’daki fanilik korkusunu derinleştirmiştir. Kristal’den çekilen gücün Skeksislere yetmeyişi, İmparator’un ölüm korkusu ve Skeksislerin Kristal’in Ölümsüz Efendileri algısı üzerinden yarattıkları iktidarın tehlikeye girmesi, her şeylerini ebedi olabilmeye adamış saplantılı Skeksislerde endişe dalgası yaratır. Bilimci Skeksis’in Kristal’den öz çıkarma deneyi Skeksisler için umut, dünyanın geri kalanı için kötücüldür.

Bu sıralarda, aynı kötücüllüğün farklı sonuçlarına şahitlik eden üç farklı kabileden üç Gelfling vardır. Birbirlerinden habersizce, kötülüğe karşı verilecek mücadelenin kıvılcımını ateşleyecek yolculuklarına çıkmışlardır.

Genel Yorumum: Bayıldım. 1982 tarihli filmde her şey nihayete erdirilmişken geçmişe, hikâyenin başlangıcına dönüp dizi yapmalarına ilk başta şüpheyle karşılamıştım. Filmin can damarı temaların dizide nasıl sunulacağıysa ayrı kafamı kurcalıyordu. Sonuçsa fevkalade. Dizi vesilesiyle, filmde -zamanının teknik imkânlarının ve hikâyenin etkisiylen de- ucundan kıyısından sunulabilmiş büyülü dünya daha derinlemesine ve genişçe yansıtılmış. Üstelik filmdeki “Ayrılan ve ayrı düşen bir olmalı.” teması etrafında biçimlenmiş zıtların çatışmasıyla oluşan dengesizlik ve felaket, uyumluca kavuşmasıyla oluşan denge ve düzen, söylemi, dizide, bireysel, toplumsal, ekolojik ve genel varoluşsal sorunlara temas edecek yönde bolca örneklendirilerek sunulmuş.

Dizi, hikâyesi ve anlatılmak istenenler gereği, yeri geldi mi çirkinlikleri ve irkiltici gerçekleri hatırlatmaktan çekinmeyen bir masal kıvamında. Kendini ciddiye almasını da bilmiş, olgun bir yapıya sahip. Mizaha başvurulduğunda bile anlatımın cıvıklaşması söz konusu değil. Hatta o bi avuç mizahın bile dizinin kasvetli hikayesini yumuşatmak için özellikle kullanıldığı görüşündeyim.

Alışıla gelmiş, klasik iyi kötü çatışması ayağı olabildiğince yere basan gerçekçilikte işlenmiş. Temelde, varoluşun doğasını reddeden kötücüllük ile varoluşun doğal akışına uyum göstermeye çalışan iyicilliğin mücadelesi var. Güç ve iktidar oyunları, statüsel, sınıfsal ve türsel farklılıklardan doğan ayrılıklar, kişisel sorunlarla ait olunan dünyaya karşı yerine getirilmesi gerekilen sorumlulukların yarattığı kafa karışıklıkları, nesnel gerçekler yerine kişisel itikatlere/yargılara göre karar almalar, ya yöntemi ya da sonucu gereği özü hatalı/çürük çıkar ortaklıkları vs. etken, iyi kötü çatışmasındaki çetrefilli, yer yer bulanıklaşan ilişkinin doğasını yansıtılmış.

Üstüne düşününce fark edilen bazı mantıksal soruncuklar ve soru işaretleri elbette var. Ama olay örgüsü ve diğer artılarını dikkate alınca o eksiklik ve olumsuzcuklar da sineye çekilebiliniyor.

1982 tarihli filmde, kuklalar ve mekanik efektler kullanarak da yetişkin ve evrensel bir hikâye anlatılabilineceği ispatlanmıştı. Dizide de bu mirasa halel getirmeden epik bir macera ortaya çıkartılmış.

Umarım ikinci sezon gelir; olası devam sezonları için açık kapı bırakmışlar. Tabii, bu işler izlenme sayısına ve onunla ilgili onaya bakar. Ha, ne olur ne olmaz diye, yapımcılar filmle bağlantısını kuvvetlendiren ve izleyicinin boşlukları doldurmasını sağlayacak cinsten ayrıntılar eklemiş. Yani, ikinci sezon olmasa bile, filmi izleyince “Ha, demek bu yüzden.” çıkarımları yapmaya yetecek ayrıntı var.

Neyse, yazdıkça yazasım geliyor. Ben, mutlulukla kaçar :blush:

6 Beğeni

Filmi izlemeden direkt bu diziye başlasam sorun olur mu?

Film, dizide ele alınan süreçlerin nihai sonucunu konu ediniyor. Olayları oluş sırasına göre takip etmek açısından önce diziyi izlemek daha uygun gelebilir.

Bunun film seyri açısından tek eksisi, dizide ufaktan ufaktan açıklanan "Ayrılan, bir olmalı"yla dikkat çekilmiş, iki ırk arası husumet. Dizide bahsi geçen o husumet, filmin dramatik çatısına ve alt metnin vuruculuğuna kaynakalık ettiği için filmin sonuna kadar husumetin kaynağı gizemini koruyor.

Ben, biraz da yaşım gereği, filmi bilip diziyi izleyenlerdenim. Ama vadettikleri hikâyenin derinliği ve dünya zenginliği açısından dizi bir hayli öne çıkıyor. Malum, biri 1970-80’lerin diğeri günümüzün imkânlarından faydalanmış.

Evet, yine uzattım :sweat_smile: Önce diziyi izleyin. Hatta devam sezonları gelirse (açık kapıcıklar bıraktılar) o sezonlarla anlatacakları bittikten sonra filmi izleyiverin.

2 Beğeni

Teşekkürler. Yakında izlemeye başlarım o zaman diziyi.

1 Beğeni


Picnic at Hanging Rock dizisini izledim. Filmini izledikten sonra filmdeki cevaplanmamış soruların yanıtını bulurum diye diziyi hemen bitirdim ama dizide beni tatmin edecek kadar cevaba ulaşamadım.

Dizi bana göre ayağını daha çok yere basıyor gibi geldi. Filmi izlerken doğaüstü olaylar oluyormuş gibi hissettirmişti ama dizide ize daha çok insan müdahalesi varmış gibi geldi. Yine de dizi gariplik açısından filmden aşağı kalmıyor.

Dizide Natalie Dormer müthiş oynamış, role farklı bir bakış açısı katmış. Diğer oyunculardan tanıdık gelen olmadı ama dizide hiç sırıtmamışlar.

Diziyi izlemek isteyen varsa eğer direkt diziye başlayabilirsiniz. Dizi filmin farklı bir yorumu, filmin devamı ya da önceli değil yani. Kafanızı dağıtmak istiyorsanız dizi güzel bir seçim.

Edit:


The Truth About the Harry Quebert Affair’i izledim. Sürükleyici bir diziydi eğer uyku molası vermeseydim diziyi 1 günde bitirecektim. Dizi bir kitap uyarlaması olduğu için konusu çok ilgi çekici ve dizi plot twistlerle dolu. Sonunu kestiremiyorsunuz. Oyunculuklar iyi olmasına rağmen sevilebilecek bir karakteri yoktu, dizinin tek dezavantajı bu olmuş.

2 Beğeni