Balkondaki adaçayı çiçek açtı, iyi mi değil mi bilmiyorum ama çok hoş gözüküyor.
Bu fotoğraftan sonra beklediğim görsel:
Maşaallah diyeli de nazar değmesin
Sorma ya. Maşallah. Benim köye ekmek veresim gelmedi şimdi.
Bahçedeki güller. Her yıl yeni filizler elde edilmeye çalışılıyor. Ağaç kendimi bildim bileli bahçede, hatta eskiden ipin sonuna kadar çıkarmış ama hırsız girer diye kesmişler, ufak tefek hatırlıyorum kesilişini.
Villamızda bulunan ağaçları çektim. Ankara’da zeytin mi olurmuş diyenler için çiçeği açmış zeytin ağacı da ekleyeyim. Hepsini ekleyemedim çok ağaç var. Her çeşit meyve ağacından eklemeye çalıştık. İleri de güncelleme yaparım belki.
Aklıma bir anım geldi bunları görünce. Ankara’da ilk günlerimdi, dolmuşla bir yere giderken hatıra ormanı tabelası gördüm. Hızlı geçtiği için algılayamadım çünkü her yer bina doluydu. Herhalde reklam gibi bir şey dedim. Ertesi gün daha dikkatli bakınca hatıra ormanının 15-20 tane cılız çam fidanı olduğunu gördüm. İşte o gün Ankara’ya dair bütün umutlarım ölmüştü.
Ankara’nın içinde yani merkezde pek ağaçlık alanlar yok. Çubuk barajı, Mavi göl, Eymir Gölü gibi alanlar sayesinde nefes alıyoruz. Kızılcahamam senin aradığın lokasyon olabilir. Orayı gördükten sonra umutların tekrardan filizlenebilir.
Artık çok geç, üç yıllık deneyimlerim hiç hoş değildi. Ben de döndüm memleketime.
Doğma büyüme Ankaralı olarak ben çok seviyorum. İl sınırlarını aşınca hemen özlem duyuyorum. Kısacası kaybeden sensin. Bu gri şehir seni özlemeyecek!
Bütün Ankara’lılar senin gibi düşündüğü için yadırgamıyorum. Muhtemelen doğumla verilen bir gizem Ankara sevgisi. Biz dışarlıklılar nasiplenemiyoruz ne yaparsın.
Benim sana verebileceğim çok şey yok aslında…
Çay var içersen, ben var seversen(Ankara), yol var gidersen(Memleketin.)
Kara dut. . Şurubu da çok güzel olur bunun, hatta süper olur. Canım çekti.